Fikre düştüğü ilk andan, gözle buluştuğu son ana kadar kendine has mistisizmini korur ebru. Suyun renklerle dansı olan bu sanat, nükteli bir şiir, yumuşak bir ezgidir aynı zamanda.
Ebru sanatıyla nasıl tanıştınız?
1973 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde tekstil eğitimi almaya başladım. Merhum Hocam Prof. Emin Barın’ın teşvikleri ile kadim sanatlarımıza, özellikle de hat sanatına ilgi duydum. Aslında eski hat örneklerini incelerken ebru sanatıyla tanıştım. Ebruyla ilgili bildiğim tek şey su ve boyayla yapıldığıydı. O dönemde merak duyduğum bu sanatı öğrenebileceğim, eğitim alabileceğim pek fazla kimse yoktu ve kendi kendime deneyerek öğrenmeye çalıştım. Gizli bir güzellik ve son derece gizemli gibi gelmişti bana, o an gönlüme düşen aşk hâlâ sönmeden devam ediyor.
Sizce sanat nedir?
Sanatın tarifi, tanımlayanın iç dünyasına göre çok farklı anlamlar taşıyabilir. Hepsi de yapan kişiye göre doğrudur. Bizim anladığımız sanat ilahi güzellik arayışıdır. Bunu en güzel ve veciz bir şekilde Necip Fazıl Kısakürek özetlemiştir:
Anladım işi sanat Hakk’ı aramakmış,
Marifet bu gerisi çelik çomakmış.
Ebru sanatının ana vatanı neresidir? Ebru sanatının tarihi nedir?
Ebru’nun nerede ve ne zaman başladığı ile ilgili kesin bir bilgi henüz yoktur. Kökleri çok eskilere giden bir Türk sanatı olarak Orta Asya’da doğduğundan bahsedilir. Osmanlılar döneminde yaygın olarak kullanıldı. 17. yüzyılın başlarında Türk Kâğıdı ismiyle ile Avrupa’ya gitti.
“Ebru” kelimesinin manası nedir, nereden geliyor?
Sözcüğün aslının Orta Asya dillerinden Çağatayca’daki “ebre” (hare gibi, damarlı) kelimesinden geldiği kabul edilir. Bu sanat İran’a geldiğinde, “bulut gibi” “bulutumsu” anlamlarına gelen “ebri” ya da yine Farsça bir kelime olan “abru” (su yüzü) sözcüğü ile anıldı. Osmanlı’da zirvelere ulaşan sanat, günümüzde “ebru” olarak varlığını sürdürmektedir. Ebrulu kâğıttaki desenler gerçekten de yer yer bulutu andırır. Fransızlar bu desenlerin mermere benzeyen damarlarından ötürü ebru’ya “papier marbre”, İngilizler ise “marbled paper” adını verirler. Araplar ise ebru yerine, damarlı kâğıt anlamına gelen “varakü’l-mücezza” sözcüğünü kullanırlar. Bugün İran’da bu sanatın adı “ebru bad” (bulut ve rüzgâr) olarak isimlendirilmektedir.
Ebrunun Felsefesi Ebruzenin Duasında Gizlidir
Ebrunun felsefesi nedir?
Ebrunun felsefesinin temeli ebru duasında gizlenmiştir. İslam sanatlarının da özü burada saklıdır.
Abdestini alarak ebru teknesinin önüne oturan ebruzenin, âlem-i imkân olarak idrâk ettiği bu tekne karşısında:
“Bismillahirrahmanirrahim. İlâhi, yâ Rabbi! Evvelden beri yarattıklarındaki hikmetleri anlayamayan beni, bu teknedeki güzel nakışlarla büyüleyip bencilliğimin azmasına izin verme. Beni, senin gibi Yaratıcı olma düşüncesinden, bu düşüncenin doğuracağı gizli şirkten, üstünlük sevgisinden de koru. Ey Koruyucu, beni “Allah’tan başka ilah yoktur.” sırrının hayâsı ile donat. Bu tekne başındaki çalışmayı senin zikrinle güzelleştirip sana olan kulluğumun bir işareti olarak kabul et. Destûr yâ Hakk!” diyerek ilk fırça darbesiyle yayılacak olan boyaların gösterisini, gönlü gururla dolan bir usta olarak değil, aksine Cenab-ı Hakk’ın gücünün basit, mütevazı bir aracı olduğunun düşüncesi ile görmesi beklenirdi…
Gönül Gözü İle Bakanlar İçin Eşsiz Hazlar
Esrarengiz sanat diye bahsediyorsunuz. Açıklar mısınız?
“Abru”, su yüzü anlamına gelir. “Su yüzü resmi” bu sanatın en kısa tarifidir. Geleneksel olarak ebru, dağlarda kendiliğinden yetişen bir tür yabani dikenden elde edilen “Kitre” (geven posu) ile yoğunlaştırılmış su yüzeyinde, suda erimeyen metal oksit boyaların (toprak boyaların), su ve sığır ödü ile iyice ezildikten sonra, gül dalı ve at kuyruğundan yapılmış fırçalar yardımı ile bu kıvamlı suyun yüzeyine serpilip desenlendirdikten sonra kâğıda aktarılması ile gerçekleşir.
Teknik olarak, ebruyu bu şekilde özetlemek belki mümkündür. Ancak görüntülerin nasıl olduğunu ve ne olduğunu tarif etmek çok zor, sanki sonsuzluğu anlatmak gibidir. Desenler, kelimelerin yetersiz kaldığı bir ifadesizliktir. Sabun köpüğünde oluşan ilginç biçimler, Venüs gezegeninden gelen fotoğraflar, bir hücrenin elektromikroskoptaki görüntüleri, arabalardan yola damlayan yağın yağmur suyunda oluşturduğu gök kuşağını andıran desenler… Bunların hepsi, su üzerinde oluşturmaya çalıştığımız ebru desenleri ile büyük bir yakınlık göstermektedir. Acaba bu esrarengiz görüntüler kendiliğinden nasıl oluşuyor? Kim bilir, belki de bizlere bazı yaratılış sırlarını mı ifşa ediyor?.. Yoksa beşer idraki ile algılanması zor olan olayları, görünür hale getirerek bizlere dersler mi vermek istiyor?.. Makro ve mikro kozmosdan haberler mi veriyor? Ebru, sanki bu ifadesizlik içindekiler, şekil olarak görüntüye gelmeyen mahlûkatın ana dokularını, sonsuzluğunu, önsüzlüğünü çağrıştırıyor gibi. Bu ifadelere sığmaz özelliğinin, güzelliğinin iç içe, iç içe uzantılarını veriyor. Dolayısı ile sonunu göremiyoruz. Hep sonsuzluk hep sonsuzluk… Ebru, görüntünün arka planındaki ilahî güzellikleri, bazen çıplak gözle görülmeyen görüntüleri, başı ve sonu olmayan güzelliklerini, suyun üzerinde belirli kesitler yakalayarak bizlere gösteriyor. İç içe bir gizem yumağı, çöz çözebilirsen!.. Bu karmaşanın sonu nedir, nerededir? Henüz bilmiyorum. Ancak su üstünde olup bitenler, gönül gözü ile bakanlar için eşsiz hazlar tattırabilir.
Ebru, Gerçek Bir Türk Sanatı
Batılılar ebruya nasıl bakıyor, ne anlıyorlar?
Bugün başta ABD ve Avrupa olmak üzere bütün dünyada ebruya büyük ilgi var. Ben Türkiye’den çok yurt dışında sergi açtım. Zaman zaman kısa süreli eğitimler, seminerler vermeye de gidiyorum. Ebru sanatı Türk Kâğıdı olarak Batı’ya gitmiş, 18. ve 19. yüzyılda ise bu isim etkisini kaybetmiş. Son dönemdeki gelişmelerden sonra yine dünyada ebru yaygın olarak Türk sanatı diye biliniyor. Her ne kadar kullanmadığımız bir alfabe bile olsa hem hat sanatında hem de ebru sanatında dünyada en iyi eserleri biz üretiyoruz.
Yayınladığım Eski tarz Türk ebrusunu öğreten kitabım İngilizceye, Almancaya çevrildi. Bu günlerde Boşnakça tercümesi yayınlanacak. Rusçaya tercümesinin çalışmaları devam ediyor. Elektronik ortamlarda paylaştığım yeniliklerin küresel olarak takipçileri ve uygulayıcıları var. Ebrunun gerçek bir Türk sanatı olduğunu artık herkes biliyor. Bizler de bu arada milletlerarası olmanın ilk ve temel prensibinin önce milli olmak gerektiğini öğrendik.
Ebru İyi Bir Terapi Yöntemidir
Ebru sanatıyla uğraşmanın insan üstündeki etkileri nelerdir, ne gibi ruhî tesirleri oluyor?
Şimdilerde dünyanın pek çok yerinde insanların zihinlerini, gönüllerini ve ruhlarını dinlendirmek için çok çeşitli terapiler yapılmaktadır. Gönül, zihin ve ruh dinginliğini hedef alan bu terapiler çok yönlü faydalar sağlamaktadır. Ebru da kesinlikle çok iyi bir terapi yöntemidir.
Doğal boyaların kullanımı bu tedavi etkisini güçlendiriyor. Çünkü renkler arasındaki doğal armoni tabiatta gözümüzün görmeye alıştığı armoni içindedirler. Ayrıca sürekli olarak sürprizlerle ve hayal dünyamızı zorlayan güzelliklerle karşılaşmak yapanı ya da seyredeni büyüler. Kendi iç ve dış âlemindeki sıkıntılardan kurtarır.
Bu işin ustaları derler ki; renk bir musikidir. Musikide her makam, her perde insanın bir yanına, bir yönüne hitap eder. O yan ve yönün dışa kapanan perdelerini açar, huzur ve sükûnun (dinginlik) güneşinin içeriye girmesini sağlar… Yorulan zihni dinlendirir, hasta gönlü sağlam eder. Tene safa, cana şifa, ruha gıda olur.
Musikî hikmete dair fendir,
Bilene bilmeyene rûşendir!..
Sanatla uğraşmanın güzelliğini fark eden Osmanlı Devleti, sultanların ve sultanlığa aday olacakların hepsini mutlaka bir sanata özendirmiş ve sanat eğitiminden geçirmiştir. Osmanlı Devleti’nin padişahlarından on altısı bestekârdır. Ressam, şair, hattat, kuyumcu, marangoz olan ve sanatında gerçekten usta olan hünkârlar da vardır. Bu eğitim, sanat yolu ile irfan ve hilm sahibi olmaları, halka iyi ve merhametli davranmaları içindir.
Ebru desenleri önceden sadece kâğıt üzerinde kullanılıyordu. Günümüzde ebrunun kullanım alanlarından bahsedebilir misiniz?
Ebru, sadece boyalı bir kâğıdın adı değildir. Bir sanat dalının genel adıdır. Bu ilginç su yüzü boyama tekniğini günlük yaşantımız içine sokabilir miyiz? Tabi ki evet. Ebru, tarihi içinde hep bir kâğıt süsleme sanatı olarak günümüze kadar gelmiştir. İran, Orta Asya Ülkeleri, Hindistan ve Osmanlı döneminde çok önemli amaçlara, bir zanaat olarak hizmet etmiştir. Bugün geleneksel yöntemin kapsamı genişleyerek devam etmektedir. Önceleri, ebru sadece renkli bir süsleme aracı olarak kullanılmıştır. Kitap ciltlerinde yan kâğıdı, (kitabı kapağa bağlayan sayfa) ve kapak kaplama, hat sanatında zemin veya pervaz olarak yaygın kullanım alanı bulmuştur. Düşünelim, ebru yan kâğıtlı bir kitabı elimize aldığımızda, ilk sayfasının tanımlanması zor bir güzellikle bizlere “kitabıma hoş geldiniz” demesini mutlaka hissederiz. O kitaba olan muhabbetimiz artar sanki, bir an evvel içindeki güzelliklere ulaşmak için heyecan duyarız… Bu yönü ile bugün hem zanaat faaliyetini devam ettirmekte, hem de çiçekli ebrular ve bazı yeni arayışlarla sanat olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak günümüzde bir Rönesans yaşayan bu teknik, geniş bir yelpaze içinde değerlendirilerek değişik amaçlara hizmet etmektedir. Devlet Güzel Sanatlar akademisinde gördüğüm tekstil eğitimi ile birleşen ebru deneyimlerim sonucu gerçekleştirdiğim ebrulu kumaşlar son yıllarda yaygın olarak uygulanmaktadır. Ayrıca ebru resim, minyatür, gravür, fotoğraf gibi diğer sanatlarla da birleşerek birçok farklı güzelliklere vesile olmakta, ilgi alanı hızla artmaktadır.
Eserlerime
“Hikmet-i Huda”
Diye İmza Atıyorum
Barut ebru nasıl ortaya çıktı?
Kendi kendime deneyerek öğrenmeye çalıştığım klasik ebru ile uğraşırken barut ebrusu çıktı ortaya. Klasik ebruda renk sayısı bellidir ve tekneye attığınız renk adedi kadar renk çıkar. Barut ebrusunda ise renkler tesadüfî olarak birbirleriyle karışır ve böylece ara tonlar ortaya çıkar. Barut ebrusu, doğada var olan pek çok şekle benzer. Desenler kendiliğinden rastlantısal olarak belirir.
İlham kaynağımız tabiat. Diğer sanatlar gibi ebru da ilahî güzelliği arar. Allah’ın yarattıklarını taklit ederek ona yaklaşmak… Ebru, gizemli bir yolculuktur ve nüktedan bir sanattır. Boyayı suyla kaynaştırdığınızda sonuç sizi hep şaşırtır. Her ebru tektir, ilk ve sondur. Aynı deseni tekrar etmek mümkün değildir. Nasıl herkesin parmak izi farklıysa yapılan her ebru da birbirinden farklıdır.
Çeşitli desen ve görüntüler elde ederken, sanatçının pek fazla katkısı olmaz. Ebru sanatıyla uğraşanlar eserlerine imza atmamayı tercih ederler. Eserlerime “Hikmet-i Huda” (Allah’ın hikmeti) diye imza atıyorum. Böylece ebru sanatını daha da iyi anlatmış oluyorum. “Hikmet-i Huda” (Allah’ın hikmeti) aslında ebrunun tanımıdır. Çıkan desenleri ancak “Allah’ın bilinmeyen sırları” olarak kısaca özetleyebiliriz.
Sabır Aşkın İçinde Gizlidir
Ebru sanatıyla uğraşmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Her insan mutlaka bir sanat ile uğraşmalıdır. Ebru bunların en ilginçlerinden biridir. Çünkü çabuk sonuç alınır ve zamanı unutturur. Ancak göründüğü kadar kolay değildir. Öncelikle çok uzun bir dönem çile çekildiğini söylemem gerekiyor. Çünkü bu sanatı icra edebilmek için uzun yılların birikimi gerekiyor. Boyalarla birkaç dakika içinde de eser yapılabilir ancak gereken şey aşk ve bu çileyi sürdürecek sabırdır ki o da aşkın içinde gizlidir.