Etkin Liderlik Başarılı Yönetim / Dr. Mehmet Öztürk

İnsan sosyal bir varlıktır. Diğer tüm varlıklarla iletişim ve etkileşim halindedir. Bu etkileşim ve iletişimdeki başarı ya da fonksiyonellik kişinin kendi iç dünyasındaki dinginlik ya da çatışma ile çok yakından ilgilidir. Kendi iç dünyasında huzur ve barışı sağlayamayan insanların diğer insan ve varlıklarla sağlıklı ve başarılı bir iletişim kurabilmeleri mümkün değildir.

Tüm insanlar hayatta mutluluk arayışındadırlar. Mutluluğun zıddı olan “mutsuzluk” çok değişik şekillerde izah edilse de onun en belirleyici niteliği “çatışma” halini ifade ediyor olmasıdır. İnsanoğlu biyolojik ve anatomik yapının yanı sıra; akıl, ruh, nefs… gibi metafizik yönleriyle örgülenmiş kompleks yapılı bir varlıktır. Bu unsurların inkişafı yahut kapalı kalması ya da kendi içleri yahut birbirleri arasındaki uyum veya çatışma halleri, mutluluğu da belirleyen temel faktörlerdir.

İnsanoğlunun ruh halini belirleyen, iç dünyasındaki “uyum” veya “çatışma” halidir. Söz konusu uyum ya da çatışmayı belirleyen ise içsel yahut dışsal çeşitli etkilere karşı, söz konusu unsurların geliştirdiği refleksler yahut bilinçli reaksiyonlardır.

İnsanın iç dünyasında kopan fırtına ve çatışma hali ne kadar azalırsa o oranda mutluluğa yaklaşılır. Çatışmanın sona erdiği andır mutluluk. Bir başka ifade ile ikiliğin ortadan kalkmasıdır. İkilik ya da kesret, kaotik halin bir başka türde izahıdır aslında. Dolayısıyla insanın kesretten vahdete yolculuğu mutluluğa yelken açmanın da adı olmaktadır. Teklik, vahdet, tevhid mutluluğun anahtar kavramlarıdır. Teklik Allah’ın sıfatı olduğuna göre, insanlar; aslında bilerek ya da bilmeyerek Allah’ı aramaktadırlar. Yaratıcı kudret, yarattığı insanoğlunu öyle formatlamış öyle kodlamıştır ki insan ancak tevhidi elde ettiği anda mutlu olabilmektedir. Aksi durum kesrettir, kaostur, çatışmadır. Yani huzursuzluk ve mutsuzluktur. Bu ahval ve şartlar ister yöneticiler için olsun, ister yönetilenler için olsun; hiç fark etmez.

Böylesi bir giriş yapmamızdan maksat, çok değişik görev ve sorumluluk üstlenen insanoğlunun sosyal hayatta “yönetilen” yahut “yöneten” konum ve pozisyonda iken nasıl bir tatmin ve mutluluk arayışı ile nasıl bir kişilik ve karaktere büründüğünü anlamak ve analiz etmeye yönelik bir çabadan kaynaklanmaktadır.

Biz bu yazımızda insan psikolojisi ile çok yakında ilgili ve ilişkili olan yönetici, yönetilen, iletişim, yönetişim, lider… gibi kavramlar üzerinde duracağız.

Günümüz dünyasında “yönetişim” olgusu her geçen gün daha bir önem kazanmaktadır. Artık klasik anlamda yönetim ve yöneticilik yerine “yönetişim” olgusu ön plana çıkmaktadır.

Yönetici olmak ondan da ötesi lider olmak, büyük ve zor bir sorumluluktur.

“Yöneticilik” ile “liderlik” kavramları çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan ve birbirleriyle karıştırılan kavramlardır. “Yöneticilik” daha çok eğitimle, sonradan kazanılan bir nitelik iken “liderlik” esas itibariyle doğuştan getirilen bir yetenektir. Yönetici başkaları adına görev yapar, işleri planlar, uygular ve denetler. Lider ise hükmettiği grubun amaç ve ideallerini belirleyen, grup üyelerini belli hedefler doğrultusunda sevk ve idare eden kişidir. Yani yönetici başkalarının belirlediği amaçlara hizmet ederken, lider; amaç, ideal ve hedefleri kendisi belirler.

Yönetici yasal yetkiler kullanan kişidir. Lider ise yasal bir yetkiden çok kendi gücü, yeteneği, kişiliği, karakterleri… ile temayüz eden ve ortaya çıkan kişidir.

Günümüz dünyasında liderlik özellikleri taşıyan kişilerin yasal yetkilerle de donatılması “yönetici lider” ya da “lider yönetici” kavramlarını ortaya çıkarmaktadır. Bu kavramlar liderin kanuni, hukuki bir pozisyona gelerek yönetim sanatını icra etmesini ifade etmektedir.

Çağımızda artık “tek başına” yönetmek yerine “yönetişim” kavramı ön plana çıkmaktadır. Klasik yönetim anlayışında; gruplar, kümeler, kurum ve kuruluşlar tek kişi tarafından yönetilmektedir. Yönetişim olgusu ise “interaktif” bir karakter taşımaktadır. Yani yönetilenler de yönetimde söz sahibidirler ve etkilidirler. Planlama, problem çözme, karar alma… süreçlerinde çalışanlar da yani yönetilenler de aktif görev almakta ve sorumluluk paylaşmaktadırlar.

Yönetişimi esas alan idare anlayışı güven artırıcı bir fonksiyona sahiptir. Çünkü çalışanların karar alma süreçlerinde rollerinin olması, katkılarının bulunması kendilerine değer verildiği algısını güçlendirerek, benimseme, sahiplenme, içselleştirme ve sorumluluk üstlenme gibi güdüleri beslemekte ve çalışanları motive etmektedir.

Lider ile Yönetici Arasındaki Farklar Nelerdir?

Yönetici; yasal olarak belirlenmiş görev ve yetkileri doğrultusunda sorumluluk kapsamına giren mal, hizmet ve personeli sevk ve idare eden kişidir. Yöneticinin sahip olduğu misyon ve vizyon başarısını da etkileyen faktörler arasındadır.

Yönetici ile lider birbirinden farklı kişiliklerdir. Bu farkı en çarpıcı şu şekilde ifade edebiliriz: ”Her lider aynı zamanda bir yöneticidir ama her yönetici aynı zamanda bir lider değildir.”

Yönetici kuralların dışına pek çıkamaz, kurallara bağlıdır, lider ise kuralları meşru yol ve yöntemlerle gerektiğinde zorlayan, dışına çıkabilen üstün bir iradeye sahiptirler. Yöneticiler bireylerin hata ve yanlışlarıyla ilgilenirler, liderler ise “sistemle” ilgilidirler. Yönetici yönetir, lider yönlendirir. Yönetici daha çok misyonla ilgilenir, lider vizyonerdir.

Bir yöneticide aşağıda sıralayacağımız şu özellikler mutlaka bulunmalıdır:

Yönetici her şeyden önce akl-ı selim sahibi, kabiliyetli ve bilgili olmalıdır. Yani yapacağı işi iyi bilmeli, içinde yaşadığı toplumu, örf adet ve inançlarını, birey ve toplum psikolojisini, sosyolojiyi, ülke ve dünya ölçeğinde yaşanılan gelişmeleri, konjonktürü iyi okuyabilmelidir. Yönetici adil olmalıdır. Adalet her şeye hak ettiği değeri vermektir. Yönetim ve yönetişimde ırk, akrabalık, zenginlik, fakirlik…. vs. hususlar belirleyici olmamalıdır. Bir yönetici asla nepotizmin etkisi altında kalmamalıdır. Akraba ve adam kayırma hastalığına düşmemelidir.

Yönetici ve lider; cesur, basiret ve feraset sahibi olmalıdır. Yönetici ve lider sabırlı, dürüst ve affedici olmalıdır. Aynı zamanda da istişareye büyük önem vermek durumundadır. Bir yönetici ve lider istişareye ne kadar önem verirse kararlarında ve icraatlarında o oranda isabet kaydederler. Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de: “…onların işleri aralarında danışma (istişare) iledir…” (Şûrâ, 42/38) buyrulmaktadır.

Yönetici ve lider aynı zamanında sevk ve idare ettiği kişilerin bilgi, kapasite, yetenek ve karakter özelliklerini de iyi bilmek durumundadırlar. Aksi takdirde sorumluluğu altındaki kişileri başaramayacağı, güç yetiremeyeceği işlere zorlamış olurlar ki bu da sonuç itibariyle başarısızlığı beraberinde getirecektir.

İster yönetici yahut lider pozisyonda, ister yönetilen pozisyonda olsun tüm insanlar psikolojik etki ve basınç altındadırlar. İletişim ve yönetişimde başarı ve etkinliği tetikleyen çok önemli başka faktörler de söz konusudur:

Her şeyden önce “konuşmayı” iyi öğrenmek gerekir. Güzel konuşmak iletişim ve yönetişimde çok önemlidir. Diksiyonu düzgün olmayanların başarı şansları düşüktür. Konuşurken hangi kelimelerin seçileceği, ses uyumu, ses tonlaması, vurgu, üslup, jest ve mimikler, vücut dilini kullanmak diksiyonda çok önemli faktörlerdir. Söylediğiniz sözlerin doğru olması ne kadar önemliyse, kuracağınız cümlelerin estetiği ve müzikalitesi de en az o kadar önemlidir.

İletişimde çok önemli faktörlerden birisi de muhatap kişi ve grupların algı kapasitesi ve düzeyleridir. Mevlana Celalettin Rumi’nin çok güzel bir sözü vardır: “Ne anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakilerin anladığı kadardır.”

Siz; bilginizle, kültürünüzle, donanımınızla, yöneticilik ve liderlik vasıf ve özelliklerinizle her türlü kabiliyet ve hünerlerinizi en üst düzeyde sergileyebilirsiniz. Ancak anlattıklarınız yahut etkiniz muhatabınızın anlayabildiği ve alabildiği kadardır. Aksi durumda kendinizi yormuş, boş yere konuşmuş olursunuz.

Yüce kitabımız Kur’an’da: “Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler…” (İsrâ, 17/53) buyrulmaktadır.

Söz’den söz’e çok fark vardır. Yunus Emre ne güzel ifade etmiş:

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Yağ ile bal ede bir söz.

İnsanların en güzel konuşanı kuşkusuz Efendimiz’di. Kısa, özlü ve sade konuşurdu. O “cevamiu’l-kelim” idi. Yani az bir sözle çok şey ifade eder ve anlatırdı.

Ayrıca bazı sözler vardır ki büyüleyici bir etkiye sahiptir. Peygamber Efendimiz (sav): “Öyle sözler ve konuşmalar vardır ki (muhatapta) sihir tesiri yapar.” (Buhari, Nikah, 47) buyurmuşlardır.

Güzel konuşmak bir sanattır. Yönetim de bir sanattır, yönetişim de bir sanattır. O halde yöneticiler bu sanatların inceliklerini de bilmek durumundadırlar.

Konuşurken nefes yönetimi, heyecan, özgüven… vs. faktörler de önemlidir. İnsanların sosyal statü, mevki ve makamını belirlemede diksiyonun da çok önemli yeri ve payı söz konusudur.

Ayrıca konuşurken hikmetli söz söylemek de çok önemlidir. Hikmetle konuşmak insanların ulvi ideal ve ufuklara doğru yelken açmalarına vesile olacaktır. Yüce Kitabımız Kur’ân: “ Rabbin’in yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125) buyurmaktadır.

Yönetişimde yöneten ve yönetilenler “açıklık” (aleniyet) ilkesine de riayet etmelidirler. Stres ve gerilimden uzak durmalıdırlar. Bunun için duygu paylaşımı çok önemlidir. Saklanan duygu ve heyecanlar psikosomatik rahatsızlıklara, anksiyete bozukluklarına neden olabilirler. Başkaları ile diyalog kurmak, konuşmak mükemmel birer terapidir.

Yönetim ve etkileşimde “kararlılık” da çok önemlidir. Kararsız kişi güvensizlik ve endişe içinde olur. Bu da çatışmaları beraberinde getirir. Bilinen bir sözdür: “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir.”

Ayrıca yönetici, lider ya da yönetilenler kendisiyle barışık olmalıdır. Kendileriyle tanışık ve barışık olmayanlar taklitçi, rekabetçi ve yıkıcı olurlar. Eleştirilere her zaman açık olunmalıdır. Ancak yıkıcı eleştirilerden de uzak durmak gerekir. Olaylara analitik yaklaşım da başarının en önemli motivasyon faktörlerindendir.

Mizah, nükte, tebessüm de bir yönetici için çok önemlidir. Ceberrut, mobbing uygulayan, baskıcı yöneticiler sevilmezler ve yalnız kalırlar. Yönetici ve liderler sevgi ve saygıda dozaja da dikkat etmelidirler. Ölçü kaçırıldığı takdirde kaos oluşur. Unutulmamalıdır ki; “Saygısız sevgi laubaliliğe, sevgisiz saygı ise korku ve uzaklaşmaya neden olur.”

Orkestra metaforundan hareketle yönetici ya da liderler bir orkestra şefine de benzetilebilir. Bilindiği üzere bir orkestrada çok sayıda kişi ve enstrüman bulunmaktadır. Orkestra şefi; enstrümanlar ve insanlar arasında uyum ve senkronu iyi sağlarsa ortaya güzel bir senfoni çıkar. Aksi takdirde kakofoni oluşacaktır.

Aynen bu analojiden hareketle bir yönetici de tüm yönetilenler arasında güzel bir senkron ve uyum tesis edebilir, aynı zamanda enstrümanlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlıklı olarak kurgulayabilirse böylesi bir atmosferde başarılı bir yönetim sanatı sergilemiş olacaktır.

Liderlik ve yöneticilikte “öfke kontrolü” ve “stres yönetimi” de önemli bir faktördür. Stres çağımızın hastalığıdır. Sadece yöneticileri ilgilendiren bir husus da değildir. Tüm insanları ilgilendiren bir olgudur. Stres ve öfke insana dair bir duygudur ve yok edilmeleri de asla mümkün değildir. O halde yapılması gereken şey stres ve öfkeyi yönetebilmeyi başarabilmek olmalıdır.

Psikolog, pedagog ve bilim insanları stres ve öfkeyi kontrol edebilmek ve yönetebilmek için fiziksel ve ruhsal bazı pratik ve pragmatik tedbirler önermişlerdir:

Bolca su içmek, kahvaltı yapmak, yeterli ve düzenli bir uyku, doğru nefes alıp vermek, gülmeye zaman ayırmak, bakış açısı değiştirmek, spor yapmak, müzik dinlemek, rahatlatacak bir yer hayal etmek, soruna değil çözüme odaklanmak, dinlenmek, ibadet ve dua etmek, başka ve farklı şeylerle ilgilenmek, insanlarla dertleşmek, seyahat etmek… bunlardan sadece bir kaçıdır.

Yazımızı konumuzla ilgili bazı söz, hadis ve ayet mealleriyle noktalayalım:

“Buyruğu altında çalışan kişilerin başarılarından gerçek bir sevinç duymayan insan, büyük bir lider olamaz.” W.A. Nance

“Liderlerin kalitesini anlamanın en kısa yolu, etrafındaki kişilere bakmaktır.” Machiavelli

“Ey Abdurrahman! Emirliğe (yöneticiliğe) talip olma! Eğer talebin üzerine sana emirlik verilirse istediğin şeyin sorumluluğu da sana yüklenir. Eğer sen talip olmadan sana emirlik verilirse o işte yardım görürsün.” (Buhari, Eyman; Müslim, İmaret 19)

“Allah, size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, her şeyi işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa, 4/58)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.