Sosyal Medyada Linç Kültürünün Altında Yatan Nedenler / Dr. Mahmut Kutlu

Yeni toplum düzeninde “ağ toplumunun” geniş bir yeri var. Bu anlamda, sosyal medyadaki “linç” kültürü, geleneksel medya ile yeni medyayı karşılaştırmamızı gerektirir mi? Niçin?
Sosyal medyada linç kültürü adından da anlaşılacağı üzere sanal ortamdaki sosyal uygulamalar üzerinden gerçekleşmektedir. Geleneksel iletişim araçlarında örneğin gazete sayfalarında veya televizyon haber bültenlerinde de linç haberleri görülmektedir fakat bunlar tek kaynaktan üretildikleri için burada bir kültürden bahsetmek mümkün değildir. Yerleşmiş bir kültürden bahsedebilmek için toplumun çoğunluğu tarafından benimsenen ve uygulanan pratiklerden bahsetmek gerekmektedir.
Kültür iletişim ile aktarılıp, iletişimle başladığından dolayı yeni teknolojik ortamda temelden dönüşmüş ve zamanla dönüşmeye devam edecektir. Küresel erişimi olan, iletişim araçlarının hepsini birleştiren ve etkileşim potansiyeline sahip yeni iletişim sistemi kültürü tamamen değiştirmiştir (Castells, 2005). Her şeyin dijitalleştiği ve giderek ağlara daha bağımlı hale geldiğimiz dünyamızda ağ toplumu kavramı fazlasıyla dikkat çekmeye başlamıştır. Özellikle İnternet teknolojileriyle geliştirilen Web 2.0 dönüşümü İnternet kullanıcılarının iletişim rollerini doğrudan etkilemiştir. Sadece tüketiciler olmaktan kurtulup üretici rolüyle sanal platformlarda dönüşen kullanıcılar, bu mecralarda diğer kullanıcılarla her an etkileşimde olabilme şansını yakalamıştır. Böylelikle içeriği üretme ve özgün birer katılımcı olarak yorum ve düşüncelerini istedikleri zaman sosyal ağlarda paylaşabilme olanağı bulmuşlardır. Kendilerine ait tecrübelerini, fikirlerini ve en önemlisi de gündelik hayatlarından bazı kesitleri diğer bireylere veya daha kalabalık gruplara göstererek geniş ölçekli bir etkileşim ortamı elde etmişlerdir.
Yeni medya; bireyselleştirilmiş, değişken, bağlanabilen, kontrolü dağıtan ve bağımsız bir ortam olup, çoğunlukla bir ağ tarafından dağıtılmaktadır. Ayrıca sadece dijital medya ya da diğer medyanın dijital formu olmaktan çok, bilginin yayıldığı ve etkileşimli bir dağıtım biçimidir. Geleneksel medyadan farklılaştığı noktalar; iletilen ya da erişilen bilgi bağlamında “değiştirme”, “anlık olma” ve “bir araya getirme” olarak ifade edilmektedir. Yeni medya özelliklerini; dijitallik, bağlantılılık, etkileşimlilik, sanallık, simülasyon ve ağ yapılı şeklinde sıralamak da mümkündür (Akar, 2010). Yeni medyanın sayılan bu özellikleri bir yandan linç kültürünün oluşmasıyla ilgilidir. Sosyal medyanın kullanıcılara sunduğu bu yeni olanaklar olmadan sanal ortamda linç olgusunun yaygınlaşıp bir kültür haline dönüşmesi mümkün değildir. Kullanıcıların elde ettikleri bu yeni imkânları olumsuz yönde değerlendirmeleriyle linç gibi iletişim riskleri ortaya çıkmaktadır.
Günlük hayatta düzenlenmek istenen herhangi bir programda; uygun zamanı belirleme, uygun mekânı bulma, katılımcılara gönderilen davetiyeler, bütçe gibi zorunlu unsurlar sosyal ağlar sayesinde tek bir merkezden kontrol edilerek şimdiye kadar hiç olmadığı kadar kolaylaşmıştır. Toplantılar, konferanslar, sosyal medyadaki akran grupları ve online sohbetler bunlara örnek olarak gösterilebilir. İletişim ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan ağ toplumu kavramı, bilginin işlenmesi, biçimi ve değiş tokuşuna vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla ağ toplumu, medya ağlarının zeminiyle sosyal, bireysel, kurumsal düzeylerde organizasyonu gerçekleştiren bir sosyal oluşum olarak ifade edilmektedir. Ağ toplumunda, kitle iletişiminden çok etkileşimli ve bireysel medya ortaya çıkmaktadır. Bu yeni iletişim, belirli ilgiler etrafında toplanan sanal grupların oluşmasına sebep olmaktadır. Ağ toplumu, kişiler arasındaki ilişkiyi de değiştirmiştir; bireyler, kurumlar ve gruplar arasındaki bağlantılar ve ilişkiler dönüşmektedir. Sosyal ağların birleşimiyle daha demokratik ve şeffaf, herkese açık iletişimin söz konusu olması; kültürü, toplumu, günlük yaşamı ve ekonomiyi etkileyip değiştirmektedir. Dünya artık küresel olarak birbirine bağlanmıştır. Gelişmiş dünyada tüm kurumlar bilgisayar ve telefon ağlarına bağımlı hale gelmiştir. Bir arıza olduğunda kurumlarda işler durmaktadır. ‘Ağ çöktü’ kavramı daha fazla açıklama gerektirmemektedir. Çevrimiçi ağlar toplumun alt yapısı için öylesine önemli hale gelmiştir ki, gelecek savaşlarda altyapıları bombalamak yerine iletişim ağlarına zarar vermek daha etkili olacaktır. Ağlar, toplumumuzun sinir sistemi haline geldiği için 21’inci yüzyıla ağlar çağı diyebiliriz (van Dijk, 2016). İnternet’in yükselişinden itibaren dünyadaki ağ toplamı nüfusu, milyonlardan milyarlara yükselmiştir (Shirky, 2018). Dünyanın küresel çapta bir ağ toplumu haline gelmesinde dijital teknolojilerin rolü gözden kaçırılmayacak kadar önemlidir. Bu teknolojilerin içinde barındırdığı nitelikler ağ toplumunun oluşmasında ve sürdürülmesinde önem arz etmektedir.
Sosyal medya kullanım nedenleri ve bu konudaki doyum ile “linç” arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Bu konuda iletişim olanakları ile iletişim risklerinin bir arada olmasını değerlendirir misiniz? Olası iletişim riskleri arasında neler sayılabilir?
Yeni medyanın bireyler ve toplum üzerinde olası olumlu veya olumsuz etkileri konusu yeni medya ortamlarının risklerini, olanaklarını ve olanaklardan yararlanmayı engelleyen hususları tartışmayı gerekli kılmıştır (Binark, 2013). Yeni medya eğlenme ve bilgi edinme gibi birçok fırsat sunmasının yanı sıra kullanıcılarda gizlilik ve güvenlik kaygıları oluşturan veri hırsızlığı, sanal dolandırıcılık, özel hayatın ihlali ve şiddet gibi çeşitli risk ve zararların da oluşmasına sebep olmuştur. Örneğin 2021 ABD seçimlerinde olası bir şiddet eyleminin önüne geçebilmek için Twitter, ABD Başkanı Donald Trump’ın “@realdonaldtrump” hesabını kalıcı olarak kapatmıştır. Twitter’ın yazılı beyanında, “Trump’ın hesabından paylaştığı bağlamlarını ve son mesajlarını yakından inceledikten ve bu paylaşımların nasıl tepkiler aldığına baktıktan sonra, bu hesabı şiddeti kışkırtma riskinden dolayı kalıcı olarak askıya aldık. Son yıllarda, liderlerin Twitter’ı şiddeti yaymak için kullanamayacaklarını ve hesaplarının kurallarımızdan daha üstün olmadığını net bir şekilde belirttik. Politikamız ve uygulama şekilleri konusunda şeffaf olmayı sürdüreceğiz” ifadeleri kullanılmıştır (Baykan, 2021).
Her teknoloji gibi yeni iletişim teknolojilerinin kullanımında da iki farklı boyut söz konusudur. Hayatı kolaylaştıran teknolojiler, günlük hayatta yeni sorunları da beraberinde getirmektedir (İlhan, 2012). Dijital medya büyük avantajlar sağlasa da siber zorbalık, cinsel içerikli mesajlaşma ve sorunlu İnternet kullanımı gibi potansiyel riskler taşımaktadır (Machimbarrena vd., 2018). Teknoloji ile mümkün olan en iyi şekilde yaşamanın yolu, her şeyden önemli olanın, kullanılan tek tek aletler değil, onları oluşturanın insan deneyimleri olduğunun farkına varmaktan geçmektedir (Chatfield, 2013). İnsanlar İnternet’te sohbet odalarını ziyaret etme ve gezinme arzularını yerine getirirken uykusuz kalmak, aile sorumluluklarını görmezden gelmek ve işe geç kalmak gibi durumlarla karşı karşıya kalmaktadırlar (Leung & Lee, 2011). İnternet ortamları, hem toplumsal elverişlilikler hem de bazı olumsuzluklar içermektedir. Örneğin elektronik mesaj daha samimi ve daha zarif olan elle yazılan mektubun yeniden değer kazanmasını sağlamış, kamusal alanda daha güvenli sayılan kâğıt mektubun kullanımını ortadan kaldırmamıştır (Maigret, 2014). Her gelen yeni teknoloji, bir öncekine göre daha ileri seviyede imkânlar sunmaktadır. Sosyal medyayı da kapsayan yeni medya ortamları toplumsal ve kültürel alandaki hizmetlerini yerine getirirken kullanıcısını hem üretici hem tüketici olarak konumlandıran bir çerçeve çizmektedir. Medya sektöründe son yıllarda yaşanan hızlı değişim, zaman ve mekân kavramlarından sıyrılarak diyalog temelli online etkileşim, gerçek zamanlı bilgiye erişim, haber alma, eğlenme, dinlenme, sosyal ilişkileri zenginleştirme, akran buluşması ve yeni iş fırsatlarının takip edilmesi gibi birçok sosyal ve kültürel formları kolaylaştırırken bir yandan da kullanıcıdan kaynaklanan iletişim risklerini beraberinde getirmektedir. Uygulamalar arasında yaşanan riskler biraz farklılaşsa da temel olarak gizlilik ve güvenlik hemen hemen her kullanıcıyı tedirgin eden kaygıların başında gelmektedir. Bireyler sosyal paylaşım sitelerinde, diğer insanların yaşamlarını görebilmekte, sosyal, ekonomik veya kültürel durumları hakkında fikir sahibi olabilmektedirler. İstediği kişileri takip ederek, (gizli olmayan) tüm paylaşımlarından haberdar olabilmektedirler. Bunun yanı sıra paylaşımları yorumlayarak sanal uzam içerisinde bir akış gerçekleştirmektedirler. Takip edilen kullanıcılar bazen takip eden kişiler için bilgilendirme amaçlı paylaşımlar yapmaktadırlar. Bazen de bireyler sosyal medya ağlarında oluşturdukları profiller ile kendini ispatlama çabası içerisindedirler. Bunun gibi birçok neden sosyal medya kullanım nedenleri arasında sayılabilmektedir.
Bu nedenler en kapsayıcı şekliyle Katz’ın (1959) kullanımlar ve doyumlar teorisiyle açıklanmıştır. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, bireylerin sosyal ve psikolojik eksikliklerini tatmin etmek ve hedeflerine ulaşmak için medya mesajlarını farklı amaçlarla kullandıklarını açıklamaktadır. Bu durumda insanlar sosyal medyayı ihtiyaçlarından dolayı kullanmaktadırlar. Fakat bu ihtiyaçlarını karşılarken bir yandan da olası iletişim riskleri kaçınılmaz olabilmektedir. Karşıdakinin insan olduğunun unutulması, empati yetersizliği, aşağılama isteği, dışlama ve ötekileştirme duygusu ve diğer psikolojik tatminler bu nedenler arasında sayılabilmektedir. Temel insan haklarından biri olan İnternet’in olumsuz kullanımı ile ortaya çıkan riskler; ırkçı söylemler, nefret etkinlikleri, mahremiyetin ihlali, dijital (siber) gözetim, sanal şiddet, kişisel verilerin korunması / gizliliğin ihlali, dildeki dönüşüm, sanal linç ve diğer olası riskler şeklinde görülmektedir.
Dünyada sosyal medyadaki linç örneklerinden bir nebze bahseder misiniz? Ne tür linçler yaşanıyor? Popüler kültür mü yoksa kitle psikolojisi mi etkili bu konuda?
Dünyada öldürme olayıyla sonuçlanan linç örnekleri sayılarla sınırlıdır. Sosyal medyada ise linç örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu konuda en çok öne çıkan sosyal medya platformu Twitter’dır. Uygulamalar arasında yaşanan iletişim riskleri genellikle benzerlik gösterse de Facebook’ta daha çok mahremiyetin ihlali, Instagram’da siber gözetim, Twitter’da ise linç riskinin ağır bastığı görülmektedir. Twitter’da neredeyse her gün yeni bir linç eylemine tanıklık edilmektedir. Twitter TT listesine bakan her kullanıcı yeni bir linç olayına şahit olacaktır. Sosyal medyada popüler bir fenomen haline gelen linç, genellikle öfke anında şiddeti kontrol edememe, bulaşıcılık, kitle psikolojisi ve lidere uyma durumlarında ortaya çıkmaktadır. Bu da sosyal medyanın kırılgan (risk taşıyan) noktalarını göstermektedir.
Linç etmek artık daha çok “sosyal medyada olumsuz yorum yapmak” anlamında kullanılmaktadır (Çokol, 2020). Büyük bir veri denizini andıran Twitter mikroblog sitesi, özellikle birbirine karşıt grupların neredeyse her gün yeni bir konu başlığı altında karşı karşıya geldiği ve tartışma şeklinde diyaloğa girdikleri bir platformdur (Oktay, 2020). İlk çıktığında “bir şeyler cıvılda” diyen Twitter, zamanla şiddet, saldırganlık ve lincin sosyal medyada en fazla yaşandığı platforma dönüşmüştür. Her gün oluşturulan TT (trend topic) listesi insanların içini dökecekleri, istedikleri gibi yazacakları ve bir başkasını linç edebilecekleri bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bu da insanları lince teşvik etmektedir. Twitter kullanıcıları her gün güncellenen bu listeyi görmekte, trend olan konulardan biri veya birkaçı hakkında yorumlar yazmaktadırlar. Twitter’ın TT listesi linç olgusunun temelinde yatan günah keçisini andırmaktadır. Bu liste ekseriyetle olumlu gelişmelere değil olumsuz gelişmelere sahne olmaktadır. Bir isim bu listeye girmişse kara listeye girmiş demektir ve büyük olasılıkla bu dışlanacağı, küçümseneceği, dolayısıyla linç edileceği anlamına gelmektedir. Benzer şekilde bir olay bu listede görünüyorsa genellikle olumsuz bir durumun yaşandığını çağrıştırmaktadır. Twitter’ın TT listesi olumsuzlukları duyurma, yanlış olduğunu düşündüğü toplumsal, ekonomik veya siyasi olayları eleştirme, sevmediği, onaylamadığı veya herhangi bir nedenle rahatsız olduğu kişileri sanal dünyada linç etmek için kullanılan bir platform görünümündedir. Twitter’ın bu özelliği kullanıcılar tarafından bireysel ve toplumsal anlamda olumlu gelişmelerden çok olumsuz yönde kullanılmaktadır. Seviyeli bir tartışma ortamı olması beklenirken insanlar burada belli bir sınır ve çizgi tanımamakta; karşısındakini küçümseyici ve insanlık onurunu zedeleyici içeriklerle linç etmektedirler.
Bu durumu açıklamaya çalışırken hem popüler kültürden hem de kitle psikolojisinden bahsetmek gerekmektedir. Sosyal medyanın gündemi ve bu gündem çerçevesinde gerçekleştirilen hareketler popüler kültürün üretim ve tüketim dinamikleriyle benzer özellikler göstermektedir. Sosyal medyada bir konu çok hızlı bir şekilde trend olmakta ve aynı şekilde bir anda bu gündem değişip yerine yenisi gelebilmektedir. Linç eylemlerinin farklı kişiler üzerinden sadece linç metinlerini kopyalama veya retweetleme yoluyla tekrar etmesi sosyal medyada lincin bir popüler kültür unsuruna dönüşmesi şeklinde değerlendirilmektedir. Her şeyin bir metaya ve gösteriye dönüştürüldüğü; çabucak tüketilip bitirildiği, nesnelerin ardalanının sorgulanmadığı bu kültürde bir başkasını küçük düşürmek, alaycı ifadelerle itham etmek, insanların bir kusurunu veya hatasını sosyal medyada etiketleyip ifşa etmek, sevilmeyen veya beğenilmeyen yönlerini ayrıştırıcı bir dille belirtmek, eleştirirken zedeleyici bir üslup kullanmak popüler bir hale gelmiştir. Popüler kültürdeki bu popülerlik ile linç faillerinin davranış örüntülerini açıklayan bulaşıcılık olgusu sosyal medyada aynı işlevi gören fenomenler olarak tespit edilmiştir. Bulaşıcılık olgusu da aynı şekilde linç failleri arasında popülerdir. Olayların sonucu düşünülmeden, insanlar ile duygusal veya düşünsel anlamda bir bağ kurulmadan linç gerçekleşmektedir.
Kitle psikolojisinde ise, insanların bir araya geldikleri zaman kendi içlerinde bir kitle psikolojisi oluşturma eğilimi oluşturdukları düşüncesi yaygındır. Sosyal psikoloji alanında bireyin davranışları ve kitle davranışlarını anlamaya yönelik önemli çalışmalar yapılmıştır. Kitlelerin yönetildiği, yıkıcı özellikleri, zararlı yanları ve durdurulup kontrol edilmesi gerektiği inancına kadar birçok fikir öne sürülmüştür. Özellikle Gustave Le Bon, Sigmund Freud ve Elias Canetti gibi düşünürler tarafından bu durum çokça tartışılmıştır. Le Bon’un yaklaşımında, kitle içindeki birey sadece çokluk ve sayı çokluğunun verdiği duygular ile tek başına olduğu zaman frenleyebileceği içgüdülerine kendisini bırakarak yenilmez bir güç kazanmaktadır (2015). Freud (2021), Le Bon’a benzer şekilde kitleyi bir araya gelmiş ve örgütlenmiş insan yığını olarak tanımlamakta ve bireyin kitle içine karıştıktan sonra nasıl bir değişim geçirdiğini anlamaya çalışmaktadır. Canetti’ye göre ise kitle, bireyi yalnızlık korkusundan kurtaracak tek yerdir. Bunun için insan yoğun bir kitleye gereksinim duyar. İnsan kendini kitleye bırakınca artık korkmaz olur (2017).
Yaklaşım olarak, linç kültürünün altında yatan düşünceler nelerdir? Yani niçin linç tercih edilmektedir? Yaptığınız çalışmada “Luppo Alan Dayı” örnek olay incelemesi olarak öne çıkıyor. Biraz bahseder misiniz?
Bahsettiğiniz çalışma, Twitter’da gerçekleşen bir linç olayını konu edinmekte, sosyal medyada linç kültürünü ve bu kültürün yapı taşlarını tespit etmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda Twitter’da örnek olarak seçilen linç olayının süreçleri incelenmiş, sosyal medyada lincin nasıl ve niçin oluştuğu ayrıntılı bir biçimde yorumlanmıştır. Elde edilen bulguların analizi sürecinde; sosyal medyanın özellikle de Twitter’ın linç kültürüne doğası gereği uygun bir ortam hazırladığı ve bu çerçevede kullanıcılarını linç kültürünün altında yatan temel nedenler olarak nefret söylemi, ayrımcılık, ötekileştirme, tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük gibi çeşitli linç pratiklerine teşvik ettiği ortaya konulmuştur.
İncelenen örnek olay aynı zamanda lincin kuramsal temellerini oluşturan kitlenin varlığını, sürü liderini, linç sloganlarını, telkine açık olma durumunu, bulaşıcılık ve kolektif zihniyet dinamiklerini barındırmaktadır. Sayılan bu etkenlerin her biri linç kültürünün zemininde yer alan temel yapı taşlarıdır. Yani insanlar neden bir başkasını linç etmektedir sorusunun cevabı özetle şu şekildedir; Sosyal medyada linç, bir bilginin veya haberin, metin veya görsel şeklinde olumsuz bir tema ile paylaşılmasıyla başlamaktadır. Linç olaylarında bilginin doğruluğu sorgulanmamaktadır, paylaşımlar tutarlı değildir. Bu da linçin yaşanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Sosyal ağların her yeri kaplaması ile birlikte insanların iletişim kurma biçimi değişmiştir. İnsanlar sosyal medyada çok cüretkâr tavırlar sergilemektedirler. Yüz yüze iletişimde kullanamayacakları kırıcı ifadeleri sosyal medya ortamlarında rahatlıkla kullanmaktadırlar. Linç taraftarları sosyal medyada, kendi içinde tutarlı, birbirini destekleyici ve aynı mesajı tekrar edici bir söylem oluşturmaktadırlar. Bu söylem, ayrıştırıcı, aşağılayıcı, kendinden olmayanı kabul etmeyen bir dil pratiği şeklinde inşa edilmektedir. Sosyal medyada tartışma kültürü yeterince zayıflamış, farklı fikirlere tahammülsüzlük neticesinde şiddet ve saldırganlık had safhaya ulaşmıştır. İnsanlar yeni iletişim teknolojilerinin getirdiği imkânları bazen olumlu yönde kullanırken bazen de başkasına zarar verme amacıyla kullanmaktadırlar. Dijitalleşen yeni iletişimin hız ve katılım gibi özellikleri linci kolaylaştıran etkenler arasında görülmektedir. Sosyal medyada her gün yeni bir linç olayı yaşanmaktadır. Bu da lincin toplumsal fenomenlerde normalleşmesi anlamına gelmektedir. Sosyal medya iletişimi gerçek hayattaki iletişimin yerini tutmamaktadır. Bu ortamlarda iletişim kopuklukları, yanlış anlaşılmalar ve anlatım bozuklukları yüz yüze iletişimden çok daha fazladır.
Linç tarihinde yaşanan linç olayları ve lincin gerekçeleri günümüzde de aynıdır. Sadece sosyal medyanın hayatın bir parçası olması ve her yeri kuşatması neticesinde lincin bu ortamlarda sanal bir fenomen suretine girdiği görülmektedir. Bu platformlarda ortak kullanım haklarına sahip olan sosyal medya kullanıcıları birbirlerini linç etmektedirler. Hâlbuki sosyal medyada herkesin konumu aynıdır. Her kullanıcı eşit haklara sahiptir. İçerik paylaşımı ve düşündüğünü söyleme özgürlüğü sadece belli kullanıcılar için değil bütün kullanıcıları kapsamaktadır. Bu durumda karşıdakinin konumunu görmezden gelme lince sebep olmaktadır. “Ben paylaşırım ama diğeri paylaşamaz” algısıyla diğer kişiler linç edilmektedir. Linç olaylarında engellenme durumunda, öfkenin başka bir hedefe yönlendirilerek mahremiyetin ihlali, biz ve öteki ayrımı ile insanların linç edildikleri; toplumsal kontrol, denetim ve eleştiri gibi söylemlerle de linç kültürünün yaygınlaştırıldığı görülmektedir.
Referanslar
Akar, E. (2010). Sosyal medya pazarlaması: Sosyal webde pazarlama stratejileri. Efil Yayınevi.
Baykan, D. (2021, Ocak 9). Twitter ABD başkanı Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya aldı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/twitter-abd-baskani-trumpin-hesabini-kalici-olarak-askiya-aldi/2103798
Binark, M. (2013). Yeni medya kullanımının etkileri. İçinde M. C. Öztürk (Ed.), Dijital İletişim ve Yeni Medya (ss. 50-75). Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Canetti, E. (2017). Kitle ve iktidar (G. Aygen, Çev.). Ayrıntı Yayınları.
Castells, M. (2005). Ağ toplumunun yükselişi enformasyon çağı: Ekonomi, toplum ve kültür cilt 1 (E. Kılıç, Çev.). Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Chatfield, T. (2013). Dijital çağa nasıl uyum sağlarız (L. Konca, Çev.). Sel Yayıncılık.
Çokol, E. (2020). Kuşak çatışmaları ekseninde z kuşağının dili. International Journal of Languages Education and Teaching, 8(2).
Freud, S. (2021). Kitle psikolojisi ve ego analizi (E. Yıldırım, Çev.). Oda Yayınları.
İlhan, V. (2012). Gündelik hayatta e-yaşam: İhtiyaç-arzu çelişkisi çerçevesinde yeni iletişim teknolojileri bağımlılığı. İstanbul University Faculty of Communication Journal, (30).
Katz, E. (1959). Mass communication research and the study of populer culture: An editorial nore on a possible future for this journal. Studies in Public Communication, 2, 1-6.
Le Bon, G. (2015). Kitleler psikolojisi (F. Z. Bayrak, Çev.). Hayat Yayınları.
Leung, L., & Lee, P. S. (2011). The influences of information literacy, internet addiction and parenting styles on internet risks. New media & Society, 14(1), 117-136.
Machimbarrena, J. M., Calvete, E., Fernández-González, L., Álvarez-Bardón, A., Álvarez-Fernández, L. & González-Cabrera, J. (2018). Internet risks: An overview of victimization in cyberbullying, cyber dating abuse, sexting, online grooming and problematic internet use. International Journal of Environmental Research and Public Health, 15(11), 2471.
Maigret, E. (2014). Medya ve iletişim sosyolojisi (H. Yücel, Çev.). İletişim Yayınları.
Oktay, H. T. (2020). Büyük veri çağında sosyal medya verilerinin sosyal bilimler için önemi; Twitter örneği. Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, 55(2), 1090-1110.
Shirky, C. (2018). Sosyal medyanın politik gücü teknoloji, kamusal alan ve politik değişim. İçinde F. Aydoğan (Ed.), Yeni Medya Kuramları (ss. 157-172). Der Yayınları.
van Dijk, J. (2016). Ağ toplumu (Ö. Sakin, Çev.; 3. bs). Kafka Epsilon Yayıncılık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.