Başıboş Köpek Sorunu Nasıl Çözülür? / Prof. Dr. Ethem Kadri Pektaş

“Başıboş köpek” kavramı nedir? Kanunla belirlenmiş bir tanımı var mıdır? Mevcut hukuki düzenlemeler, savunmasız insanları başıboş köpeklerden korumaya yeterli diyebilir miyiz?
Ülkemizde halen yürürlükte olan yasal düzenlemelerde “başıboş köpek” terimi yer almamaktadır. Ancak Türkiye’nin 2003 yılında taraf olduğu 1987 tarihli Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde geçen “başıboş hayvan” terimi ile yine 2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda geçen “sahipsiz hayvan” terimleri geniş anlamlar ifade etmekte ve başıboş köpekleri de kapsamı içine almaktadır. Dolayısıyla başıboş köpek, yukarıda zikredilen uluslararası sözleşmeye göre “başıboş hayvan”, 5199 sayılı kanuna göre ise “sahipsiz hayvan” sayılmaktadır.
Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne göre “başıboş hayvan” evi olmayan veya sahibinin veya bakıcısının evinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahibinin ya da bakıcının kontrolü veya doğrudan denetimi altında bulunmayan ev hayvanını, Hayvanları Koruma Kanunu’na göre “sahipsiz hayvan” ise barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanı ifade etmektedir. Bu yasal tanımlardan hareketle “başıboş köpek” kavramını da “barınacak yeri olmayan ve herhangi bir insanın yönetimi altında bulunmayan köpek olarak tanımlamak mümkündür. Ancak biz Başıboş Köpek Sorunu Platformu olarak sahipli de olsa, barınacak yeri de olsa bir insanın yönetimi ve kontrolü altında olmayan bütün köpekleri başıboşlukları sebebiyle “başıboş köpek” olarak nitelendiriyoruz.
Başıboş köpek saldırılarının insan ve toplum hayatına getirdiği kısıtlamalardan bahseder misiniz? İnsanın özellikle çocukların zarar görmesine dair değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Bu şartlarda hayvanseverlik konusu bir duygu sömürüsü müdür?
Başıboş köpeklerin insan ve toplum hayatına hem zararlı hem de kısıtlayıcı etkisi bulunmaktadır. Başıboş köpekler genellikle kendilerine av olarak, diğer insanlara nazaran çok daha güçsüz ve savunmasız oldukları için çocukları seçmektedir. Başıboş köpekler kimi zaman başta çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engelliler gibi savunmasız insanları parçalayıp öldürür ya da yaralarken, kimi zaman da insanları saldırılarıyla yollara, araç altlarına kovalayarak, ölümlerine ya da yaralanmalarına neden olmaktadır. İlaveten başıboş köpek ısırıkları, yaşam alanlarına bıraktıkları dışkılar ve taşıdıkları parazitler de insan sağlığı bakımından son derece tehlikeli hastalıklara (başta kuduz ve kist hidatik olmak üzere zoonoz hastalıklar) zemin hazırlamaktadır. Başıboş köpeklerin bahsedilen başlıca zararlı etkileri yanında insanlarda korku ve tedirginlik oluşturarak onların özgürlüklerini ve günlük hayatlarını sınırlamaları da önemli bir sorundur. Pek çok insan bu nedenle sokağa çıkamamakta, çocuklarıyla parklara, mesire yerlerine gidememekte, yürüyüş, koşu yapamamakta, bisiklete binememektedir. Hatta köpeklerin cami avlularında, hastane bahçelerinde, tren garlarında, otobüs terminallerinde vb. yerlerde kalabalık ve başıboş bir şekilde dolaşıyor olmaları insanlar için büyük bir yaşam kalitesi kaybına neden olmakta, onları ihtiyaçlarını karşılamaktan alıkoymaktadır.
Hayvanları seven, onlara iyi davranan ve onların konforlu bir yaşam sürmeleri için çaba sarf eden insanlar için “hayvansever” tanımlamasını yapmak mümkündür. Böyle bir tanımı benimsediğimizde, bir hayvanseverin sivrisinek, karasinek, hamam böceği, fare, bit, pire, kene de dahil bütün hayvanları sevmesi ve aynı çabayı onlar için de sarf etmesi beklenir. Bu da çok beklenen bir şey değildir. Dolayısıyla ve muhtemelen olması gereken, bir hayvanseverin bu sevgisini insanlara ve doğaya zarar vermeyen hayvanlara karşı göstermesidir. Meseleye bu açıdan bakıldığında; bir insanın başıboş köpeklerin parçalayıp öldürdüğü ve insanlara zarar vermeyen kedi, kaplumbağa, tavşan, kirpi, kümes hayvanları, çiftlik hayvanları, binek hayvanları ve yaban hayvanları için duyarsız kalmasını, buna karşın insanlara ve çevreye zarar veren ve aynı zamanda son derece olumsuz koşullarda yaşayan başıboş köpeklerin yanında olmasını ve onların sokaklarda kalmasını istemesini hayvanseverlikle bağdaştırmak mümkün görünmemektedir.
Saldırgan köpek kavramından hareketle, sadece başıboş köpekler mi saldırır? En önemlisi köpeklerin saldırmasının nedeni nedir? Köpekleri beslemek bir çözüm olabilir mi?
Günlük hayatta yaşanan tecrübeler ve edinilen gözlemlerden, medyaya yansıyan olaylardan ve devletin resmi istatistiklerinden anlaşılan şey, insanlara -istisnalar hariç olmak üzere- sadece başıboş köpeklerin saldırdığıdır. Sağlık Bakanlığı verilerine(1) göre her yıl 300 bine yakın kuduz riskli temas (ısırma) olmakta ve bunun büyük bir kısmı başıboş köpeklerce gerçekleşmektedir. 2022 yılında kuduz riskli temas sayısının 300 binin çok çok üzerinde olması beklenmektedir. Köpekler “kurt”un alt türlerindendir, yırtıcı bir hayvan türü olarak anatomik yapıları ısırmaya, parçalamaya ve öldürmeye son derece elverişlidir. Bunların başıboş olanları insan yönetiminde ve kontrolünde olmadıklarından bir bakıma asıllarına rücu etmekte ve insanların bulunduğu yaşam alanlarında sürüler halinde önlerine çıkan elverişli avları (çocuk, kadın, kedi, kaplumbağa, tavşan, tavuk, koyun vb.) avlamaktadır.
Başıboş köpekler sadece beslenmek için değil, sırf parçalayıp öldürme güdülerinin bir sonucu olarak da saldırabilmektedir. Nitekim yine medyaya yansıyan haberlerde; başıboş köpeklerce öldürülüp bırakılan (telef edilen) çok sayıda kediye, kümes hayvanına (tavuk, horoz, kaz, ördek vb.) ve çiftlik hayvanına (koyun, kuzu, keçi, oğlak vb.) rastlanmaktadır. Köpeklerin saldırması, parçalayıp öldürmesi ile aç olmaları arasında doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır. Köpek saldırıları büyük ölçüde içgüdüseldir ve çok sayıda nedene (kendilerine, yemeklerine veya bölgelerine bir tehdit hissetme vb.) dayanmaktadır. Dolayısıyla başıboş köpekleri beslemek, saldırılarını önlemek bakımından (besleyenler de dahil olmak üzere) asla bir çözüm/tedbir olarak görülmemelidir.
Alınan tedbirlere rağmen başıboş köpekler tehlike yaratmaya devam ediyor mu? Bir başıboş köpek saldırısı durumunda insan nasıl hareket etmeli?
Başıboş köpekler insanların yaşam alanlarından tamamen uzaklaştırıldıkları ana kadar tehlike oluşturmaya devam edeceklerdir. Dolayısıyla bütün başıboş köpeklerin bir teki bile istisna olmamak üzere toplanmaları gerekmektedir.
Bir başıboş köpek saldırısı durumunda ne yapılması gerektiği hakkındaki tartışmaları platform olarak “başıboş köpeklerin sokaklarda kalmasını bir nevi meşrulaştırması” nedeniyle doğru bulmuyoruz. Çünkü biz asla böyle bir ihtimale/riske yer verilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak resmi makamlarca tehlikeli ırk olarak nitelendirilen köpeklerle (American Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully vb.) hiç karşılaşmamaya çalışmanın, bir şekilde karşılaşılmışsa da bir an önce oradan uzaklaşmanın yerinde olduğunu belirtmek yararlı olacaktır.
Aşılama ve kısırlaştırma bir çözüm olabilir mi?
Aşılama veya kısırlaştırma başıboş köpek saldırıları ile doğrudan ilgisi olmayan yöntemlerdir. Asıl sorun köpeklerin başıboşluğudur. Aşılı veya kısırlaştırılmış köpekler de insanlara saldırmaktadır. Hatta kısırlaştırmanın köpeklerdeki agresifliği artırdığına dair araştırmalar da mevcuttur. Tarım ve Orman Bakanı’nın ifadesiyle sayılarının resmi yetkililerce 10 milyona yaklaştığı tahmin edilen(2) başıboş köpeklerin popülasyonunu sıfırlamak imkânsız görünmektedir. Zira bakanlığın önüne koyduğu hedef yılda 2 milyon kısırlaştırma -ki bu sayıya ulaşmak önceki tecrübelere göre imkânsızdır- yapmaktır. O sayıya ulaşılsa bile geri kalan 8 milyon başıboş köpeğin hızla üremesinin önüne geçilemeyecektir. Çünkü köpekler yılda en az bir kez yavrulamakta ve her batında en az 6-8 yavru doğmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de kısırlaştırma çabasının başıboş köpek sorununun çözümünde bir yöntem olabileceğini düşünmek bütünüyle anlamsızdır.
Avrupa ve Amerika başıboş köpek sorununu nasıl çözdü? Oradaki tartışmalar daha farklı diyebilir miyiz?
Gelişmiş ülkelerin devletleri insan sağlığını ve güvenliğini korumayı her tür görevin üstünde tutmaktadır. Söz konusu ülkelerde başıboş köpek sorunu yoktur ve herhangi başıboş köpeğe istisnai haller (sahibi tarafından salıverilmiş ya da kendisi bir şekilde kaçmış olan köpekler) dışında rastlanılmaz. Bir şekilde başıboş hale gelmiş bir köpek de derhal devletin yetkili mercileri tarafından alınır ve “geçici” barınaklara konulur. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, belli bir süre içinde şayet sahibi gelip almazsa veya bir sahiplenen bulunmazsa, bahsi geçen köpek acısız bir şekilde uyutulur. Türkiye için uygulanması gerektiğini düşündüğümüz en uygun yöntem de budur. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde başıboş köpeklerin alınıp ömürlerinin sonuna kadar barındırıldığı kalıcı barınaklar mevcut değildir. Ayrıca Türkiye’nin teknik, personel, zaman ve mali kapasitesi en az 10 milyon başıboş köpeği barındırmaya, onları çok kısa sürede kısırlaştırmaya ve ömür boyu bakmaya yeterli ve elverişli görünmemektedir.
Hayvanların yaşam standartları düşünüldüğünde sizce hayvan barınakları yeterli mi? Barınaklar hangi standartta olmalı? Sokak köpeklerinin beslenebilmesi ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Barınakların ancak (yukarıda arz ettiğim şekilde) geçici bir süre hizmet vermek üzere tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca bir köpeğin en elverişli olduğu düşünülen barınaklarda bile hak ettiği/olması gereken konfora eriştirilemeyeceğine, tek birimlik küçük odalardan oluşan barınakların onların tabiatlarına uygun olmadığına, çoklu olarak kaldıkları barınakların da kendi aralarında boğuşmalara, parçalama ve ölümlere sebebiyet vermesi bakımından güvenli olmadığına inanıyoruz.
Yürürlükteki Türk hukuk mevzuatında “sokak köpeği” ifadesi yer almamaktadır. Yasal düzenlemeler gereği ancak sahipsiz ya da başıboş köpekten söz edilebilir.
Son olarak tekrarında fayda görüyoruz ki; insanların ve masum/savunmasız hayvanların sağlık ve güvenliğinin korunması bakımından sokaklarda bir tek başıboş köpeğin olmaması zorunludur. Başıboş Köpek Sorunu Platformu olarak biz; tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, sokaklarda başıboş bir şekilde dolaşan köpeklerin bir an önce toplanıp geçici barınaklara alınmasının ve oralarda “geçici bir süre için” beslenme ve bakımlarının yapılmasının, belirli bir süre içinde sahiplenilmeyenlerin de acısız, insani yöntemlerle ve hayvan refahına uygun bir şekilde uyutulmasının gerekliliğine inanıyoruz. Muhakkak ki bu; gerek insan sağlığı ve güvenliğinin korunması gerekse hayvan refahının temin edilmesi bakımından devletimizi yönetenler için en makul tercih olacaktır.
1. Sağlık Bakanlığı Kuduz İstatistik Verileri, https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/zoonotikvektorel-kuduz/istatistik, Erişim: 04.09.2022.
2. “Vahit Kirişci: Sokak hayvanı sayısı 10 milyona ulaştı”, https://www.ensonhaber.com/gundem/vahit-kirisci-sokak-hayvani-sayisi-10-milyona-ulasti?ysclid=l77guz998b361856239, Erişim: 04.09.2022.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.