Müslümanın Sorumluluk Bilinci ve Filistin Gündemi / Yasemin Keskin

Her şeyden önce Allah (c.c.) insana kaldıramayacağı yükü yüklemez. Bu hem objektif hem subjektif alanımız için geçerlidir. Ontolojik açıdan Allah’ın varlığı ve birliği, evreni ve varlığı kuşatan en büyük, en muhkem hakikattir. Böyle müteal, aşkın yüce bir Yaratıcı’nın bir davaya inanmış bizlere yüzleşmemiz gereken bir hakikat sunmuş olması, olağanüstü ve mucizevi bir lütuftur.
Kendimizi ne dünya hakikatinden ne insanlıktan ayrı düşünebiliriz! Yani aslında biz de kendi hakikatimizle varız. Allah’a imandan başlayarak insana, insanlığa anlattığımız güzelliklerin, her aklı başında insanın sinesinde karşılık bulmaması mümkün değil ve insanın fıtratına ve hakikatine ters.
Rabbimiz Bakara suresi 212. ayette şöyle buyuruyor:
“İnananlarla alay ederek inkâra sapanlar dünya hayatının çekiciliğine kapıldılar. Ama Allah’tan korkanlar kıyamet gününde onlardan üstün olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” Bu ayetin tefsirine baktığımızda iki insan tipinden bahsediliyor. “Biri dünya hayatının yani dünyanın geçici zevk ve menfaatlerinin, şan ve şöhretinin, makam ve mevkiinin çekiciliğine kapılıp kalıcı iyiliklerden uzaklaşan, bunları değer ölçüsü sanıp müminlerle alay etme ilkelliğini gösteren inkârcılardır. İkinci tip insan ise takva sahipleri yani dinî duyarlılığı ve sorumluluk bilinci yüksek müminlerdir.” şeklinde açıklanıyor. Burada üzerinde durmak istediğim konu sorumluluk bilinci yüksek mü’minler… Nedir sorumluluk bilinci yüksek mü’min olmak denilirse, zamanın farkında olan ve bu zamanda Allah’ın razı olacağı işleri yapma gayretinde olandır diyebiliriz. Sorumluluk insan hayatına yön verir ve onu amaçsız yaşamaktan alıkoyar. Bir insan hayatı boyunca nereye yönelmiş, hangi istikamet üzere gitmişse gayreti de hicreti de onadır. Bu ahir zamanda, bir sürü deccaliyet akımlarının kaynadığı şu zamanda dünyanın geçici zevk ve menfaatlerine aldanan tarafa kayabilmek ise an meselesidir.
Bugün uzun yıllar boyunca kendi içimizdeki oryantalist / müsteşriklerle oluşturulmuş, asıl gayesinden uzaklaşmış, malayani bir hayatın esareti altına girmiş bir Müslüman toplumu ile karşı karşıyayız… Ve maalesef Batı’nın yıllarca bizlere dayattığı medeniyet, insan hakları, özgürlük gibi kendilerinde olmayan ve varmış gibi gösterdikleri bu değerlerle adeta ayette bildirildiği gibi bizlerle alay edildi. Fakat bugün bu değerlerin yerle bir olduğunu gören bir dünya var… Bugün kendinden bihaber Müslümanın inşaAllah uyanma vakti olmalıdır. Rabbimiz sorumluluk bilinci yüksek müminler olmamızı isterken, Müslümanın gündeminin ne olması gerektiğini de belirliyor. Depremler, seller felaketler yaşatarak, insanlara kendi varlığını ve birliğini hatırlatıyor. “Benden başka hiçbir gerçek yok, bir gecede ben istersem yok olur.” bunları görmemizi istiyor. Allah gücünü ve kudretini merhameti ile hatırlatırken kalpleri kendine yönlendirmek istiyor. Yönlenmeyince de başka bir musibetler veriyor… Görüyoruz ki dünya hayatı imtihanlardan ibarettir. Bu sebeple sorumsuzluk duygusu ve davranışları bu imtihanların ruhuna aykırıdır.
Bugün ise kan ağlayan bir Filistin gündemi ile imtihanda olan bir dünya var. Evet sizlerin de bildiği gibi Filistin ve Gazze’de yaşananlar içler acısı… Çocuklar öldürülüyor! Siyonist İsrail göz göre göre Filistin’de bir soykırım uyguluyor. Çocuğuyla, yaşlısıyla, kadınıyla Filistin tek başına direniyor!.. Hakiki manada Müslümanca bir duruş ve direniş içinde bulunulması gereken bir zamandayız… Yani onlara ne kadar üzülüyoruz, ne hissediyoruz, bu bizde cihat duygusunu hangi düzeyde hissetmemizi, ânı değerlendiren ve geleceğe yönelik yapılanmaları düşünmeyi tetikliyor. Burada sen onlar adına ne denli adaleti gerçekleştirme arzusu duyuyor ve tüm zulümlere engel olmak istiyorsun?
Şenel İlhan Beyefendi’nin “İslam Hobi Değildir” isimli makalesindeki şu sözleri hatırlatmak istiyorum:
“Kâfir, küfründe, tabir-i caizse tam mutmainnedir ve zerrelerine kadar kâfir, zerrelerine kadar inat, zerrelerine kadar iğrenç ve bir o kadar da katıdır.” diyor. Siyonist İsrail, tahrif edilmiş Tevrat’tan yola çıkarak, kendi haksız davalarında, bozuk kabalist inançlarıyla, inandıkları tüm saçmalıkları zerrelerine kadar yaşıyor… Günümüz Müslümanları ise sarsılmaz, değişmemiş, muhkem olan kaynağı yani Kur’an’ı ne kadar doğru düzgün ortaya koyuyor ve yaşıyor!
Asıl imtihan bizlerin… Daha çok konuşmalıyız, yazmalıyız, anlatmalıyız ve bu davada yapılacak hiçbir şeyi az görmeden koşturmalıyız… Bu zulmü reva görenlere karşı öfkemizi her zaman diri tutmalı, asla gevşememeli ve omurgalı durmalıyız ki Allah’tan korkan takva ehli, sorumluluk duygusu yüksek mü’minlerden olabilelim. Bu dünya hayatının tek gayesi ve anlamı cihat ve şahadet bilinciyle yaşamaktır…
Son yıllarda yaşanan bu kitlesel imtihanların tabii ki bir hikmeti var. Filistin halkı özel insanlar, seçkin insanlar… Şenel İlhan Beyefendi onlar için; “Onlar Allah’ın, İslam âleminin şuurlanması, gayrimüslimlerin bakış açısını değiştirmesi için görevli seçtiği insanlardır.” demiştir. Evet, hepsi mücahid, çocuğundan büyüğüne kadar…
Filistin halkının teslimiyetini ve Allah’a yakîn iman sahibi olduklarını görüyoruz. “Bize üzülmeyin, Allah bize yakîn bir iman lütfetti, Allah size de bizim gibi iman nasip etsin.” diye dua eden bir bayanın ses kaydını dinledik. Ve yine “Burada şehadeti tadacağız, sıradan bir ölümle ölmeyeceğiz, şehit olarak öleceğiz, ne olursa olsun sabrediyoruz. Bana başka bir yere git yaşa deseler vallahi gitmem…” diyen başka bir bayanın ses kaydı… Oradaki tüm kadın, çocuk ve insanların imanı, sabrı, teslimiyeti İslam âlemini şuurlandırmalı. Aksi takdirde Allah muhafaza imtihanı kaybedenlerden oluruz. Şenel İlhan Beyefendi “Bazı kişisel imtihanlar, toplumların imtihanı için yaratılır. Mesela çocuk ölümleri öyledir. Allah onların canını bile yakmaz. Ama orada binlerce insanı aynı anda imtihan eder. Filistin imtihanı da böyle… Orada bir avuç insan, milyarlarca insanın imtihanı için varlar. Bazıları, Filistin halkının Allah’a olan inancından etkilenip araştırıyor, Müslüman oluyor. Bazı Müslümanların şuurları artıyor. Bazıları ise İsrail’i destekliyor, küfürleri artıyor. Milyarlarca insan aynı anda imtihan oluyor.” diyor.
Evet, Allah’ın planı tabii ki dünyanın kurduğu plandan daha muazzam ve mükemmel. Bugün Filistin savaşı, akın akın insanların İslam’la tanışmasına vesile oluyor. İslam’ın güzelliği tüm dünyada keşfedilmeye devam ediyor! İslam, ‘en hızlı büyüyen din’ makamına sahip olmaya devam ediyor. Elhamdülillah.
Yaşanan tüm bu olaylar dünya konjonktürünün gelecek günlere hazırlanması adeta… Bir bekleyiş ki her gün, ölümü soluyan çocukların dillerinde, annelerin semaya kalkmış kanlı ellerinde, dualar bu bekleyişte. Diğer yandan ise yerinde duramayan, kendi kalbinin kıyameti kopmuş buradaki Müslüman kardeşlerim…
Filistin bize bir ümmet olmayı, birlik ve beraberlik içinde sarsılmaz bir kararlılığı, tek bir vücut olmayı öğütlüyor… Şenel İlhan Beyefendi’nin; “İslam Hobi Değildir” makalesindeki şu sözleri ile yazımı sonlandırmak istiyorum:
“Biz dinimizi hobi gibi görmüyoruz, zerrelerine kadar kâfir olan ehl-i küfre ve münafığa karşı zerrelerimize kadar imanımız, İslamca yaşantımız ve cihadımız var.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.