
Ergenlik dönemi, aslında gayet normal ve sağlıklı bir gelişim olayı olduğu için mutluluk uyandırması gereken bir hadisedir. Ancak son yıllarda bir kriz ve bunalım çağı olarak anılmasının nedeni, tıpkı orta yaş veya menopoz dönemi gibi bir geçiş dönemi olmasındandır. Üstelik bu geçişi yaşayan hayatın acemisi bir çocuktur.
Ergenliğin en önemli zorluğu, bedendeki değişimlerle yetişkinliğe adım atılırken, duygusal ve zihinsel olgunluk açısından henüz yeterli seviyeye gelinmemiş olunmasıdır. Bu ara dönemde çocuklar şu sıkıntıyı yoğun olarak hissederler: “Ben çocuk muyum yoksa büyük müyüm?”
Bunu çocuğun soru ve itirazlarında da hissedebilirsiniz; “Neden sorumluluklarım söz konusu olunca ‘kocaman oldun’ diyorsunuz da istediğim şeyleri yapmam söz konusu olduğunda ‘hayır henüz yapamazsın’ diyorsunuz?”
Gerçekten de bu dönemde çocuk, bedenen hızla gelişmesine, buna bağlı olarak duygu ve arzularında hızlı bir canlanmaya karşın görev ve kısıtlamalarla sınırlanmaktan dolayı mutsuzdur. Bilmemektedir ki bedeninin hızlı irileşmesine mukabil, duygusal ve zihinsel olgunluk açısından hala çocuksudur.
Bu dönem çocuğunun; büyük olmanın çok daha fazla sorumlu olmak, kendine hâkim olmak ve isteklerine sınır koymayı bilmek demek olduğunu anlaması gerekmektedir.
Ancak bunu uzun ve sıkıcı nasihatlerle anlatmak boşunadır, biraz sabrederek kendisinin görmesini beklemek gerekir. Bu arada düşündürücü sorular sorarak bunu fark etmesini hızlandırmak da işe yarayabilir. Mesela, “Sen bir anne baba olsaydın, bu durumda izin verir miydin?” gibi…
Ergenlik döneminin bir başka zorluğu da küçük gencin kendi kimliğini bulma krizidir. Öz benliğini, kendine mahsus özelliklerini keşfetme ihtiyacı içinde olan bu çocuklar, ailelerinin kendilerini biçimlendirmesi konusunda nasıl bir tutum takınacaklarını da bilemezler.
Bazı çocuklar çevrelerinden aldıkları telkinlerin de tesiriyle en küçük yönlendirmelere bile itiraz eder. Bu çocuklar normal kural ve görevleri bile baskı gibi algılar, suçlarlar. Aslında bu çocukların durumu bir günlük mesele değildir, büyük ihtimalle bu davranış şeklinin bir geçmişi vardır.
Bazı çocuklar ise söz dinler, ama içten bir tepki duyarlar ve hayattaki bazı başarısızlıkları için ailelerini suçlarlar. Bunlar kendisi olma cesaretini gösteremeyen, bağımlı kişiliğe yatkın çocuklardır. Onay beklentisi ile ailelerine sığınır, kararlarını hep ailelerinin vermesini beklerler.
Çocuklar Niye Söz Dinlemiyor, Neden Herşeye İtiraz Ediyor?
Zayıf kişilikli çocuk ve baskın ebeveyn çiftlerinin yaşadığı bu durum da pek sağlıklı değildir. Bu sebeple “Çocuklar niye söz dinlemiyor, itiraz ediyor?” diye mesele yapmayın. Bu dönemde itiraz etmek, kendi seçimlerini yapmayı denemek ve öğrenmek istemek aslında sağlıklı bir davranıştır.
Bu dönem, çocuğunuzun kişiliğini kazanmasında çok etkili olduğu için nasıl bir tutum takınacağınız hayati derecede önemlidir.
Ergenlik Çağı Neden Çok Önemli?
Ergenlik çağı sadece küçük bir ara dönem olarak görülmemelidir. Çünkü ön ergenlik, ergenlik ve gençliğe doğru uzanan 12–19 yaş arası uzunca bir dönemdir.
Yetmiş yıllık bir ömrü ortalama alırsak, ergenlik çağı insan hayatının neredeyse onda birini kapsamaktadır. Daha da önemlisi bu dönem, kişiliğin oluşmasını önemli ölçüde etkilediği için ve yaşamın geri kalanı için çok değerli bir çağdır.
Ergenliğin başlangıcında kişinin biyolojik durumunda, sonunda ise psikososyal durumunda büyük değişiklikler bulunmaktadır. Böylece bu dönemin başlangıcı da sonu da birer kişisel kriz demektir.
Özellikle günümüz gençliğini kuşatan tehlikeler ve omuzlarındaki ağır eğitim sorumlulukları hesaba katılırsa ne kadar ciddiye alınması gerektiği daha iyi anlaşılır.
Bu dönemde ailelerin takınacakları tutumlar, çocuklarının
Devamı Gönül Dergisi 1.Sayımızda
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

