Ebeveynler Çocukları Nasıl Etkiliyor? / Psikolog Dr. Hikmet Şahin

Ebeveyn davranışlarının çocuklar üzerindeki etkisi çocukların ebeveyne bağlanma stillerini de etkileyen çok önemli bir konu. Ebeveyn çocuk ve bağlanma ilişkisi üzerine temel olarak neler söylenebilir?
Çocuklar açısından bakarsak, aslında çocuklar doğdukları andan itibaren annelerinin onlara nasıl davrandıklarına dair olumlu ya da olumsuz bir fikir geliştiriyorlar. Çocuklar ağladıklarında, acıktıklarında, korktuklarında ya da yaralandıklarında yani ihtiyaç duyduklarında, anneleri onların yanlarında olabiliyorlarsa, onların sıkıntılarını doğru yorumlayarak onları rahatlatabiliyorlarsa, sıcaklık ve anlayış gösterebiliyorlarsa, bu durum çocukların annelerine güven duymalarını sağlıyor. Daha da ötesi, anneler, bu duyarlılığı çoğunlukla gösterebiliyorlarsa çocuklar, “Annem her zaman benim yanımda, sıcak ve anlayışlı davranıyor ve gerektiğinde bana destek olacaktır.” düşüncesini kazanıyorlar ve çocukların zihinlerinde annelerine ilişkin olumlu temsiller ya da içsel çalışma modelleri yapılanıyor. Böylece çocuklar anneleriyle güvenli bağlanma geliştirmiş oluyorlar.
Tabii anneleri ile olan ilişkilerinde güveni hissetmek çocuklar için oldukça avantajlı bir durum. Çocuklar annelerinden gördükleri davranışları, sosyal yaşamlarına yansıtıyorlar ve diğer insanlarla ilişkilerinde de güven duygusunu hissedebiliyorlar. Böylece, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevilen, popüler, çevresiyle iyi ilişkiler kuran çocuklar oluyorlar. Akranlarıyla ilişkilerinde ve okulda pek sorun yaşamıyorlar, yaşasalar bile çözüm üretebiliyorlar.
Ne yazık ki çocuklarına karşı ilgisiz ve sert olan ya da çocuklarının sıkıntılarını doğru okuyamayan anneler ve onların çocukları için durum farklı işleyebiliyor. Bu çocukların, annelerine karşı güven temelinde bir yakınlık hissedemeyebildiklerini ve sosyal yaşamlarında diğer insanlara karşı da bu güvensizliği devam ettirebildiklerini görebiliyoruz. Öğretmenleri çoğu zaman, bu çocukların saldırgan ya da içe kapanık olduklarını söylüyorlar.
Çocukların duygusal tepkileri, ebeveynde nasıl karşılık buluyor? Bu ilişkiyi sağlayan nedir?
Çocukların duyguları, özellikle öfke, üzüntü gibi olumsuz duyguları, annelerde farklı şekillerde karşılık bulabiliyor. Çocuklar öfkelendiklerinde, utandıklarında, korktuklarında ya da diğer olumsuz duyguları yaşadıklarında, annelerinin yardımına ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü özellikle 0-6 yaş dönemindeki çocuklar, bu duygularla nasıl baş edeceklerini, tekrar kendilerini nasıl iyi hissedebileceklerini tam olarak bilmiyorlar ve annelerinin onlara doğru yaklaşımları bunu nasıl yapacaklarını öğretiyor. Bazı anneler, yaşadıkları olumsuz duygularla baş edebilmeleri için çocuklarına yardımcı olarak birlikte çözüm yolları arıyorlar ya da onları neşelendirmeye, dikkatlerini dağıtmaya, sarılarak rahatlatmaya çalışıyorlar. Çocuklarının yanlarında sessizce oturarak, onlar duygularını yaşarken eşlik ediyorlar ya da duyguları hakkında onlara sorular sorarak kendilerini ifade etmelerine yardımcı oluyorlar. Bu sıcaklık ve destek, çocuklar için çok değerli çünkü o zaman çocuklar öfke, korku gibi olumsuz duyguların çok normal duygular olduğunu, bu yoğun duyguların aslında baş edilebilecek duygular olduğunu ve bu duygularla nasıl baş edeceklerini öğreniyorlar. Böylece bu çocuklar, okul yaşamlarında ve akranlarıyla ilişkilerinde, olumsuz duygularını kontrol ederlerken daha başarılı oluyorlar.
Ancak bazı anneler, çocuklarının öfke, üzüntü gibi olumsuz duygular yaşamalarını pek olağan bir durum gibi karşılamıyorlar ve rahatsız edici bulabiliyorlar. Örneğin anne, oyuncağı kırıldığı için ağlayan çocuğu, hemen susmazsa cezalandırmakla tehdit edebiliyor. Çocuğun üzülmesine neden olan şeyi küçümseyerek, bunda üzülecek bir şey olmadığını, kocaman çocuk olduğu için bir oyuncak için ağlamaması gerektiğini söyleyebiliyor. Tabii annelerin bu yaklaşımları çocuklara hoş olmayan mesajlar iletiyor. Çocuklar olumsuz duygularını bastırmaları gerektiğini öğreniyorlar, annelerinden destek alamadıkları için bu duygularla baş etmenin çok zor olduğunu düşünüyorlar ve çoğu zaman da olumsuz duygularla baş etme konusunda başarısız oluyorlar. Bu çocuklar, okulda ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde örneğin öfkelendiklerinde, duygularını kontrol edemedikleri için sorunlar yaşıyorlar, uyum sağlamakta zorlanıyorlar.
Anne üzerinden ebeveyn inanç ve algıları, ne tür düşüncelerden oluşuyor? Sizce doğru mu bunlar, çocuk eğitiminde normal tepkilere yol açar mı?
Annelerin genel olarak duygular hakkında bazı inançları var. Yine özellikle olumsuz duygulara odaklanmakta fayda var çünkü olumsuz duygular çocukların gelişiminde önemli bir yer tutuyor. Bazı anneler olumsuz duyguların gösterilmesini normal kabul ediyor. Bu anneler için örneğin üzüldüğünde ağlamak çok normal ve çevresinde insanlar varken bu duygularını göstermekte sakınca görmüyorlar. Ancak bazı annelerin inançları daha farklı, onlara göre kızdıklarında, korktuklarında bunu göstermek doğru değil ve olumsuz duygular bastırılmalı. Bu inançların çocukların eğitimine de yansıması oluyor. Bazı anneler, çocuklarının olumsuz duygusal deneyimlerini, çocuklarına duygular hakkında bir şeyler öğretmek için bir fırsat olarak görüyorlar. Bu durumu fırsat olarak değerlendiren anneler, daha önce bahsettiğimiz gibi çocuklarıyla olumsuz duyguları hakkında konuşuyorlar, onlara rehberlik yapıyorlar.
Tabii ki olumsuz duyguların yaşanması gerekiyor. Korku, utanç, üzüntü gibi duyguların yaşanması ve paylaşılması sağlıklı gelişimi beraberinde getiriyor. Çocuklar bu duygularını yaşayarak ve ifade ederek, onlarla baş etmeyi ve normal yoğunlukta yaşamayı öğreniyorlar.
Annelere bu konularda ne tür danışmanlıklar verilmeli? Çocukların gelişimsel bozuklukları açısından bu danışmanlıkların önemi nedir?
Annelerin davranışlarını, daha yapıcı ve destekleyici davranışlara dönüştürmek üzere danışmanlıklar verilebilir. Annelere, çocukları özellikle olumsuz bir duygu yaşadığında, bu durumun çocuklarının gelişimini desteklemek için önemli bir fırsat olduğunu anlatmak gerekiyor. Böyle zamanlarda çocuklarının bu duyguyu yaşamalarına izin vermeliler. Çocuklarının duygularını ifade etmelerine yardımcı olacak konuşmalar yapmalılar. Örneğin “Kendini çok üzgün hissediyorsun, seni anlıyorum; böyle bir durumda ben de böyle hissederdim.” gibi duygusunu normalleştirmeli, iyi hissetmelerini sağlayacak öneriler sunmalılar. Bütün aile birlikteyken ailedeki herkes sevinçlerini, mutluluklarını rahatlıkla paylaşmalı, birbirlerinin sevinçlerine ortak olmalı, birbirlerine sevgilerini göstermeliler. Aile içinde aşırı öfke, hakaret, bağırmak, ağlamak gibi yoğun olumsuz duygularını ifade ederken dikkatli ve kontrollü olmalılar. Çünkü aile ortamında annelerin olumsuz duygularını yoğun bir şekilde göstermeleri çocukları iyi hissettirmiyor ve olumsuz etkiliyor. Anneler, çocuklarıyla film izledikleri, kitap okudukları yani birlikte vakit geçirdikleri zamanları da çocuklarını duygular konusunda eğitmek için önemli bir fırsat olarak görmeliler. Böyle zamanlarda, film ya da kitap karakterinin ne hissettiği, karakterin neden böyle hissettiği gibi sorular sorabilirler, çocuklarının ya da arkadaşlarının deneyimlediği olaylar ve bu olaylarda yaşadıkları duygular üstüne sohbet edebilirler.
Anneler davranışlarını bu yönde değiştirebilir ve aldıkları danışmanlıkları uygulamaya geçirebilirlerse çocuklarına duygularını kontrol etmeyi öğretmek için en uygun ortamı hazırlamış olacaklardır. Böylece çocuklar, öfke gibi olumsuz duyguları çok yoğun yaşamak ya da bastırmak yerine, bulunduğu ortam için ne gerekliyse o şekilde yaşayabilirler. Örneğin arkadaşıyla anlaşmazlık yaşadığında aşırı öfkelenip ona kalemini fırlatmanın daha sonra öğretmeniyle ve arkadaşıyla sorun yaşamasına neden olacağını bilen bir çocuk, kendini sakinleştirmeye çalışarak öfkesini azaltabilir, arkadaşıyla yaşadığı anlaşmazlık için çözüm aramayı tercih edebilir. Bunun tersini düşünürsek, çocuk arkadaşı ona zarar vermek istediğinde içine kapanmak yerine gerekli düzeyde öfkesini göstererek arkadaşını engelleyebilir. Özetle, çocuklar duygularını nasıl göstermesi uygun olacaksa o şekilde duygularını göstererek, ilişkilerini daha sağlıklı yürütebilirler.
Duyguların, özellikle olumsuz duyguların, sosyal yaşamda toplum tarafından kabul gören ve sosyal ilişkileri bozmayacak şekilde ifade edilmesi çok önemli. Çocuklar, yaşadıkları toplumda hangi duyguların nasıl ve ne kadar gösterilmesinin sosyal ilişkilerde uygun karşılandığını ve toplumda kabul gördüğünü, çoğunlukla annelerinden ve ailelerinden öğreniyorlar. Bu süreç yukarıda annelere sunduğum davranış önerilerinde aslında kendiliğinden işliyor. Anneler toplum kurallarını ve kendi inançlarını çocuklarına aktarıyorlar. Böylece çocuklar okulda ve sosyal yaşamda problemli davranışlar sergilemiyorlar ve uyum sorunları yaşamıyorlar.
Farkında olarak ya da farkında olmadan olumsuz duyguların bastırılması gerektiği mesajı vermek, daha önce bahsettiğim gibi ileride çocukların ciddi sorunlar yaşamalarına neden olacaktır. Okulda ya da evde öfkelendiğinde, öfkesini kontrol etmeyi öğrenemediği için, sakinleşemeyip vurarak çevresine zarar veren ya da içine kapanarak bir köşede kimseyle konuşmadan oturan bir çocuk yetişkinlerin dikkatini çekecektir.
Sizin bizzat kendi çalışmanızdan edindiğiniz sonuçlar bu konuda neler söylüyor? Anne farkındalıkları yeterli mi? Ne tür farkındalıkları var? Sonuç değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Çalışmamızda annelerin, çocukların olumsuz duygularıyla baş etmelerine destek olduklarında ve aileleriyle beraberken olumlu duygularını rahatlıkla ifade ettiklerinde çocukların gelişimine önemli katkılar sunduklarını gördük. Ancak annelerin bazı konularda farkındalıklarının işlevsel olmadığını da gördük. İlk olarak, anneler, özellikle çocukları öfkelendiğinde onları görmezden geliyorlar, başka bir odaya geçiyorlar ve destek olmaya çalışmıyorlar. Öfke, çocukların kontrol etmeyi öğrenmesi gereken önemli bir duygu ve bu duyguyu yaşarken çocukların daha çok desteğe ihtiyacı var. Ne yazık ki annelerin genel olarak dikkatlerini duygulara yönlendirmediklerini söyleyebiliriz. Anneler çoğu zaman çocuklarının duyguları yerine ağlamalarına, bağırmalarına odaklanıyorlar. Çocukları bu davranışlara iten duyguların ne olduğunu anlamaya çalışmak yerine, ağlamasını ya da bağırmasını bitirmeye çalışıyorlar. Bununla birlikte, anneler çocuklarıyla duygular hakkında konuşmanın önemine inanmıyorlar. Çocukların duygular hakkındaki becerilerini geliştiren bu konuşmalar, annelere göre herhangi bir katkıda bulunmuyor. Onlara göre duygular konuşularak öğretilemez; çocuklar duyguları yaşayarak kendi kendilerine öğreniyorlar.
Annelerin farkındalıklarının işlevsel olmadığı diğer bir konu da kendi olumsuz duygularını ifade etmelerinin çocukları üzerindeki olumsuz etkileri hakkında. Aile ortamında kavga etmek, bağırmak, öfkelenmek gibi yoğun olumsuz duygu ifadelerinin çocukların gelişimine zarar verdiği biliniyor, özellikle bu duygular yoğun ve yıkıcı olarak yaşandığında. Ancak anneler olumsuz bir duygu yaşadıklarında ne yoğunlukta olursa olsun bunu gösterdiklerini, bunun nedeni olarak bazen kendilerini kontrol edemediklerini ama çoğunlukla biriktirmek istemediklerini, biriktirmenin kendilerini hasta edebileceğine inandıklarını söylüyorlar. Ayrıca anneler, çocuklarının yaşam zorluklarını görmeleri gerektiğine inanıyorlar. Son olarak, annelerin duygusal sıkıntılarını çocuklarıyla ilişkilerine sıklıkla yansıttıklarını, çocuklarını bu sıkıntılardan pek koruyamadıklarını söyleyebiliriz. Anneler eşleriyle sorun yaşadıklarında ya da yorgun olduklarında, çocuklarının olumsuz duygularını fazlasıyla rahatsız edici bulunduklarını ve cezalandırmayı tercih ettiklerini söylüyorlar.
Özellikle 0-6 yaş dönemindekilerin çocukların, kendi duygularını annelerinden duymaya, anneleriyle duyguları hakkında konuşmaya ihtiyaçları var. Anneleriyle duyguları hakkında konuşmak çocukları iyi hissettirecektir. Aslında anneler çocuklarını geleceğe hazırlarlarken, çocuklarının duygular ile ilgili becerilerde ustalaşmalarını önemsemeliler ve bu süreçte annelerin büyük payları olduğunu bilmeliler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.