Dijital çağın getirdiği yeni iletişim biçimleri, Z kuşağının kimlik oluşturma sürecini derinden etkiliyor. Gençlerin farklı platformlarda kendilerini ifade etme biçimlerindeki çeşitlilik ve bu çeşitliliğin altında yatan motivasyonlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Dijital çağın getirdiği yeni iletişim biçimleri, bireylerin kimlik inşa süreçlerinde birçok önemli değişikliğe yol açmıştır. Z kuşağının dijital yerliler olarak nitelendirilmesi, dolayısıyla çevrim içi ve çevrim dışı kimliklerinin dinamik bir şekilde etkileşim içinde olmasına neden olmuştur. Z kuşağı gençlerin dijital platformlarda kendilerini ifade etme biçimlerindeki çeşitlilik, hem bireysel hem de toplumsal dinamiklerle ilişkilidir. Bu süreci anlamak için aşağıdaki noktalara dikkat çekilebilir: Instagram, Twitter, Tik Tok vb. sosyal medya platformlarının sunmuş olduğu özellikler, gençlerin kimliklerini çeşitli şekillerde ifade etmelerine olanaklar sunmaktadır. Bu olanaklar gençlerin çevrim dışı yaşamlarında ifade edemedikleri yönleri çevrim içi ortamlarda sunma ya da çevrimiçi ortamda yeni bir imaj yaratma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan Z kuşağı gençlerin çevrim içi paylaşımlarında beğenilme, sosyal onay ve kendini gösterme gibi arayışlar en önemli motivasyon kaynaklarıdır diyebiliriz.
Z kuşağının dijital platformlarda sergilediği kimliklerle gerçek hayattaki kimlikleri arasındaki geçişkenliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durumun onların sosyalleşmesine etkisi nedir?
Z kuşağının çevrim içi kimlikler ile çevrim dışı kimlikleri arasındaki geçişkenlik, bu kuşağın sosyal ve bireysel dünyalarını dönüştüren önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu geçişkenlik, çevrim içi ve çevrim dışı kimliklerin sürekli bir etkileşim içinde olmasına yol açarak, sosyalleşme biçimlerini önemli ölçüde etkilemektedir. Çevrim içi platformlarda inşa etmiş oldukları kimlikler, çevrim dışı etkileşimlerini şekillendirebiliyor ve hatta güçlendirebiliyor. Ya da bunun tam tersi çevrim dışı yaşamlarında kuramadıkları güçlü iletişimi çevrim içi ortamlarında oluşturabiliyorlar. Bu gibi durumlar sonucunda yüz yüze etkileşimlerle çevrim içi platformların sağladığı yazılı, görsel ve anonim iletişim biçimleriyle yer değiştiriyor. Bu dönüşüm, bireylerin sosyalleşme biçimlerini daha çeşitli hale getirirken, aynı zamanda fiziksel mekânların sosyalleşmedeki önemini azaltıyor.
Dijital platformların sunduğu anonim olabilme imkânı, Z kuşağına nasıl bir özgürlük alanı oluşturuyor? Bu özgürlük alanının gençlerin kendilerini keşfetme ve ifade etme süreçlerine katkısını değerlendirebilir misiniz?
Dijital platformların sunmuş olduğu anonimlik, Z kuşağı bireylerin kimlik inşasında ve kendilerini ifade etmede önemli bir özgürlük alanı sunduğu görülmektedir. Bu anonimlik, bireylerin sosyal normlar, toplumsal baskılar ve dışlanma korkusundan bağımsız bir şekilde kendilerini keşfetmelerine ve özgürce ifade etmelerine olanak tanımaktadır. Örneğin, çevrim dışı hayatında kendilerini ifade etmekte zorlanan bireyler, anonim hesaplar üzerinden cesurca düşüncelerini dile getirebilmektedirler. Bu durum beraberinde bazı sosyal riskler ve sorunları da beraberinde getirmektedir. Çünkü anonimlik, bireylerin sosyal sorumluluk duygusunu zayıflatmakta ve bazen saldırgan davranışlara yol açabilmektedir. Bireyler anonimlik sayesinde sahte bir kimlik yaratma veya kendi kimliklerini idealize etme eğilimi gösterebilmektedir. Bu durumda çevrim dışı kimlik ile çevrim içi kimlik arasındaki mesafenin artmasına neden olabilmektedir.
Z kuşağının dijital platformları kullanırken geliştirdiği özgün stratejiler nelerdir? Bu stratejilerin toplumsal normlar ve bireysel özgürlükler arasındaki dengeye etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Z kuşağı bireyler, dijital platformları kullanırken özgün stratejiler geliştirerek toplumsal normlar ve bireysel özgürlükler arasında dikkat çekici bir denge kurmaktadır. Bu stratejiler, hem bireylerin toplumsal baskılardan kaçınmalarını hem de özgün kimliklerini ifade etmelerini sağlamaktadır. Örneğin Z kuşağı bireyler, farklı sosyal çevrelerle uyumlu olabilmek için birden fazla çevrim içi hesap kullanabilmektedir. Mesela ailesinin, akrabalarının ya da hocalarının olduğu bir hesapta daha “usturuplu” bir profil çizerken, yakın arkadaşlarının olduğu bir başka hesapta daha “özgürce” paylaşımlar yapabilmektedir. Yani toplumsal normlara uygun fotoğraflar veya metinler, geniş bir çevreyle paylaşılırken, daha özel veya tartışma yaratması mümkün içerikler yalnızca sınırlı bir kitleyle paylaşılmaktadır.
Her platformda farklı bir kimlik sergileyen Z kuşağının bu çoklu kimlik yapısının, sosyalleşme süreçlerine ve kişisel gelişimlerine etkisini nasıl gözlemlediniz?
Z kuşağının çeşitli dijital platformlarda farklı kimlikler sergilemesi, bireylerin sosyal ortamlara göre esnek davranmalarını sağlarken, aynı zamanda bireylerin kimliklerini keşfetme ve geliştirme süreçlerini desteklemektedir. Fakat çoklu kimliklerin kullanımı, bireylerin kendilerini bir bütün olarak algılamalarını zorlaştırabilmektedir. Çünkü kimlik dağınıklığına ve bireylerin gerçek kimliklerinin ne olduğunu algılamalarında zorluklar yaşamalarına yol açabilmektedir. Z kuşağı bireylerin çevrim içi platformlarda sergiledikleri kimliklerin, kendileri açısından sosyal onay alıp almayacakları konusunda kaygılar yaşatabilmektedirler. Bu nedenle özellikle sosyal medyada “beğeni” ve “takipçi” odaklı bir kimlik inşa sürecine yol açabilmektedir.
Araştırmanızda Z kuşağının dijital platformlardaki kimlik inşa süreçlerini derinlemesine inceliyorsunuz. Bu platformların sunduğu sınırsız etkileşim ve ifade imkânlarının, bir yandan da yeni kısıtlamalar ve sorunlar oluşturabileceğini düşünüyor musunuz? Özellikle kimlik gelişimi ve sosyal ilişkiler bağlamında, dijital platformların sunduğu fırsatlar ve oluşturabileceği riskler konusunda neler söylemek istersiniz?
Z kuşağı bireyler dijital platformlar aracılığıyla görüşlerini, değerlerini ve yaratıcı fikirlerini geniş bir kitleye duyurabilmektedirler. Dijital platformlar, coğrafi sınırların ötesinde farklı kültürlerden bireylerle etkileşim kurmayı mümkün kılmaktadır. Bu da gençlerin sosyal ilişkilerini genişletmelerine ve farklı perspektifler edinmelerine yardımcı olmaktadır. Ne tür sorunlar oluşturabileceğine bakarsak eğer, platformların görselliğe ve hızlı tüketime dayalı yapısı, bireyleri kimliklerini yüzeysel unsurlar üzerinden tanımlamaya yönlendirebilir. Dijital platformlar, bireylerin çevrim dışı ilişkiler kurma ihtiyacını azaltabilir. Bu durum, uzun vadede yalnızlık hissi ve sosyal izolasyon gibi sorunlara yol açabilir. Çevrim içi anonimlik, siber zorbalık, trollük ve toksik davranışları teşvik edebilir. Bu durum da bireylerin sosyal ilişkilerini zedeleyebilir ve psikolojik baskı yaratabilir. Dijital platformlarda paylaşılan kişisel bilgilerin kötüye kullanılması veya izinsiz paylaşılması, bireylerin mahremiyetini tehdit edebilmekte ve güvenlik riskleri oluşturabilmektedir. Yani kısacası dijital platformlar, Z kuşağı bireyler için kimlik gelişimi ve sosyal ilişkiler açısından hem fırsatlar sunmakta hem de birtakım riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu sebeple dijital platformların gençlerin için daha iyi mecralar haline gelebilmesi için birkaç öneride bulunmak gerekirse: 1. Bireylerin dijital dünyadaki riskler ve sorumluluklar konusunda bilinçlenmesi yani “dijital okuryazarlık” becerisi kazanması sağlanmalıdır. 2. Dijital platformların aşırı ve bağımlılık yaratan kullanımını önlemek için bireylerin “dijital detoks” gibi yöntemlere yönelmesi teşvik edilmelidir. 3. Bireylerin dijital dünyada başkalarının kişilik haklarına ve mahremiyetlerine yönelik “dijital saygı” durumları vurgulanmalıdır. Bu şekilde, dijital platformların sunduğu fırsatların risklerden daha ağır bastığı, sağlıklı bir dijital kimlik inşa ve sosyalleşme süreci mümkün hale gelecektir.