Cinsel Kimlik Bozukluğu ve Ailenin Etkisi / Prof. Dr. Zeki Bayraktar

CKB (Cinsel Kimlik Bozukluğu) nedir? Ne zaman ortaya çıkar? Etyolojik faktörleri nelerdir?
CKB, yeni ismi ile Cinsiyet Hoşnutsuzluğu(CH), bireyin biyolojik cinsiyetine uygun cinsiyet kimliği geliştirememesidir. Her birey cinsiyet kimliğini [bir başka deyişle psikolojik cinsiyetini] 1-6 yaş arasında hemcinsi olan ebeveynini [kız çocuk annesini, erkek çocuk babasını] modelleyerek geliştirir. Hormonların etkisi [ve bilinçdışı bir mekanizma] ile gerçekleşen bu modellemeye özdeşim [identifikasyon] denir. Özdeşim, çocuğun anne veya babasını bilinçdışı olarak taklit etmesi ve onu modellemesidir. Bir bakıma onun gibi bir erkek veya onun gibi bir kadın olmak istemesi, onun gibi olmasıdır. Anne veya babasının temsil ettiği cinsiyet kimliğini içselleştirmesi, geliştirmesidir. Her çocuk cinsiyet kimliğini 1 yaşından itibaren bu şekilde geliştirir. Böylece annesinin temsil ettiği dişiliği/feminenliği veya babasının temsil ettiği erkekliği/maskülenliği de kabul etmiş ve içselleştirmiş olur. Bundan dolayı herhangi bir hoşnutsuzluk yaşamaz. Dolayısıyla erkek veya kadın olmayı ve buna bağlı [cinsel] rolleri de kabul etmiş olur. İçselleştirdiği bu cinsiyet kimliğine uygun [hedef] cinsel nesneyi de ergenlik döneminde belirler [romantik ve erotik olarak yöneleceği cinsiyeti]. Böylece sadece biyolojik olarak değil psikoseksüel davranış ve roller olarak da erkek veya kadın olur. Erkekliğin veya kadınlığın gerektirdiği biyolojik, psikolojik, sosyal, duygusal ve cinsel rollerini bu sayede tatbik eder (Bayraktar, 2022; Bradley&Zucker, 1990).
Cinsiyet hoşnutsuzluğu; bireyin/çocuğun biyolojik cinsiyetinden memnun olmama [hoşnutsuzluk] durumudur. Örneğin erkek çocuk, erkek olmaktan hoşnut değildir, şiddetle kız olmak ister, hatta kız olduğunu iddia eder, kızlarla oynar ve kız fantezileri geliştirir, erkeklerle oynamaktan kaçınır. Veya kız çocuk, kız olmaktan hoşnut değildir, şiddetle erkek olmak ister, hatta kız olmadığını/erkek olduğunu iddia eder, erkeklerle oynar ve erkek fantezileri geliştirir.
CK(Cinsel Kimlik) gelişimini etkileyen faktörlerden bahsedebilir miyiz?
Çocuğun korkuları veya travmaları bu süreci etkiler. Çocuk herhangi bir korku ve travma yaşamazsa [hayatın olağan akışında ve normal ebeveyn modelinde] cinsiyet kimliğini geliştirir. Ama bu süreç aksarsa işte o zaman özdeşim süreci de aksar ve çocuk ebeveynini modelleyemez; biyolojik cinsiyetine özgü cinsiyet kimliğini [psikolojik cinsiyetini] geliştiremez, cinsel karmaşaya, cinsel kimlik bozukluğuna/cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürüklenir. Bunlara da ağırlıklı olarak hatalı ebeveyn davranışları neden olur, anne-babanın verdiği açık ve örtük hatalı mesajlar.
CKB (Cinsel Kimlik Bozukluğu), CH (Cinsiyet Hoşnutsuzluğu) tedavi edilebilir mi? Ebeveynlerin tedaviye ya da terapiye katılımı önemli mi? Niçin?
CKB/CH tabii ki tedavi edilebilir. Ve bu tedaviye-terapiye mutlaka ebeveyn de dahil olmalıdır. Hatta şöyle bir şey de söylenir; “Tedavi olması gereken CH/CKB sorunu yaşayan çocuklar değil ebeveynleridir…” Çünkü sorunun kökeninde hemen daima ebeveynlerin hatalı davranışları bulunur. Yani terapiye mutlaka çocuk ve ebeveynler dahil edilir. Terapi sürecinde bazen aşırı baskın olan ebeveynin, örneğin annenin geri plana çekilmesi öğütlenir, çünkü sorun bu olabilir. CH sorunu yaşayan erkek çocuklarda anneler geri plana çekilmeli, babalar ön plana çıkmalı, kızlarda ise babalar geri plana çekilmeli anneler ön plana çıkmalıdır (karşıt cinsiyetten ebeveynler arka koltuğa!).
Cinsel Kimlik Bozukluğu ile Eşcinsellik arasında nasıl bir ilişki var?
CKB ile eşcinsellik ve transseksüellik arasında yakın bir bağlantı var. Çocukluk döneminde CKB/CH olan bireylerin yaklaşık yüzde 75’i, ergenlik sonrasında homoseksüel, biseksüel veya transseksüel olarak karşımıza çıkar (Bem, 1995). Bu nedenle CKB/CH eşcinselliğin öncülü kabul edilir. Klinik pratikte eşcinselliğin, transseksüelliğin en yaygın nedeni CKB’dir ve bunun kökeninde de maalesef çoğunlukla hatalı ebeveyn tutumları bulunur.
Eşcinselliğin nedenleri ve psikodinamisinde nelerden bahsedilebilir?
Eşcinselliğin kökeninde ağırlıklı olarak çocukluk dönemindeki CKB’lerin yattığını ve bunun da ağırlıklı olarak ebeveynin hatalı mesajlarına dayandığını söyledik. Çocuk ebeveynin davranışlarından ve konuşmalarından mesajlar alır ve bunları yorumlar, buna göre bir yol haritası belirler kendisine. Çocuğun ruhunda açılan -görünürde- çok ufak yaralar, erişkin dönemde büyük sorunlar olarak karşımıza çıkar. Freud bunu tohum metaforu ile açıklar: “Bir çınar ağacının tohumuna ufak bir çizik atarsanız, o minik çiziği çınar ağacında büyük bir yarık olarak görürsünüz.” Ben de bunu benzer şekilde filiz metaforu ile izah ediyorum. Çocuğun cinsellikle ilgili filizlerini kırarsak, ki ebeveynler farkında olmadan kırabiliyorlar, erişkin dönemdeki büyük bir dalı yok etmiş oluruz. Kırılan bu filiz/dal çocuğun heteroseksüel filizleri ise, heteroseksüel dalı kırılmış olur, bu durumda da homoseksüel alanlar ön plana çıkar.
Daha spesifik olarak üzerinde durmak gerekirse Erkek Eşcinselliği (geylik) anneden ayrılma ve baba ile özdeşim üzerinde duruluyor. Niçin?
Cinsiyet kimliği ağırlıklı olarak hemcins ebeveynle özdeşim sayesinde geliştirilir. Eğer kız çocuk annesi ile erkek çocuk babası ile özdeşim kuramazsa çocuk bunu başaramaz ve CH gelişir. CH de ergenlik dönemi sonrasına kadar devam ederse eşcinsellik ortaya çıkar. Bebekler, biyolojik ihtiyaçları nedeniyle doğumdan sonra da anneye bağımlı olurlar, bu nedenle kız çocuğun işi biraz daha kolay olur. Çünkü o zaten anne ile özdeşleşecektir ama erkek çocuğun 1 yaş civarında anneden ayrılması ve babaya yönelmesi gerekir, yani ilave bir görev yapması gerekir, anneden ayrılmak kolay değildir. Çünkü çocuk için bilinmezliklerle doludur, çocuğun kanındaki testosteron onu babaya yönlendirir, yani testosteron çocuğun işini kolaylaştırır. Ancak anne ve baba çocuğun işini zorlaştırabilir, eğer özdeşim dönemindeki bir erkek çocuğa (1-6 yaş arası) anne aşırı şefkat gösterirse, baba da mesafeli ise, çocuk anneden ayrılamaz ve babası ile özdeşim kuramaz. Bu da CKB’ye neden olur. Eşcinsel erkeklerin hemen tamamında babaya karşı nefret varken (mesafeli ve uzak baba), anneye yakınlık vardır (aşırı sevgi gösteren anne).
Erkek Eşcinselliğinin önlenmesinde babalara düşen görevler neler olabilir?
Erkek çocuğu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen hatalı ebeveyn davranışları şunlardır (bunlardan kaçınmak, tersini yapmak gerekir);
1- Mesafeli, etkisiz ve reddedici bir baba (babalar oğullarınızla ilgilenin, onlara masalı siz okuyun, uyurken ışığını siz kapatın, banyosunu siz yaptırın, onlarla didişin, güreşin, kazanabileceği oyunlar kurgulayın, omzunuza alın, elini tutup birlikte yürüyüşe çıkın, parka/markete gidin, spor yapın, maç izleyin vs.),
2-Oğlunun özerkliğini desteklemeyen, onu sürekli eleştiren, reddedici bir baba,
3-Yoğun sevgi/şefkat gösteren, baskın ve mütehakkim bir anne,
4-Çocuğun örnek alabileceği, özdeşim kurabileceği güçlü bir baba figürünün olmaması,
5-Hiç ortada olmayan, oğlu ile ilgilenmeyen, onu kucaklamayan, onunla fiziksel temas kurmayan, onunla bu tarz oyunlar oynamayan bir baba (erkek çocuklar için fiziksel temas gerektiren oyunlar çok önemlidir. Çünkü bu hem çocuğun maskülen gelişimini destekler hem de çocuğa erotik olmayan dokunmayı öğretir. Eğer bu ihtiyaç çocukluk döneminde karşılanmazsa daha sonra “onarıcı baba” modeli üzerinden karşılanmaya çalışılır ve başka erkeklerle bu amaçla ilişki kurulur… “Babalar, oğullarınıza sarılın. Siz onlara sarılmazsanız oğlunuza bir gün başka bir adam sarılacaktır.” (Dr. A.Dean Byrd),
6-Annenin gereğinden fazla müdahil ve kuşatıcı olması, oğlunu aşırı korumaya alması, çocuğun özerkliğini desteklememesi, özdeşim sürecinde [1-6 yaş arsında] kendisinden ayrılarak babası ile özdeşim kurmasına mani olması,
7-Annenin oğlunu kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için kullanması, kocasından alamadığı duygusal yakınlığı oğluna yüklemesi, “Bugün oğlumla birlikte takılacağız” gibi sözlerle anne-oğul bağını uzatması, oğlunu güvenli bir liman gibi kullanması,
8-Abartılmış anne şefkati, annenin “ben oğlumun tek sığınağıyım, baba zaten ortada yok, ben ona hem anne hem baba olurum” diyerek hem annelik hem babalık yapmaya kalkışması [özellikle boşanan anneler],
9-Annenin baba figürünü önemsizleştiren davranışlar sergilemesi, babayı sürekli olarak kötülemesi (travmatik boşanma yaşayan, oğluna sürekli olarak babasını kötüleyen ve “erkekler ne işe yarar ki zaten, canları cehenneme, biz ikimiz birbirimize yeteriz” diyerek -kendince- ona destek olmaya çalışan anneler; bu durumdaki bir çocuk şu mesajı alır: “Erkek olmak kötü bir şey, annem babamı erkek olduğu için terk etti, beni de terk edebilir, o halde benim erkek olmamam gerekir…”),
10-Annenin oğlunun maskülen gelişimini desteklememesi, fantastik saldırganlıklarını gerçek saldırganlıklarmış gibi algılaması ve onları engellemeye çalışması. Mesela sürekli olarak “Hoplama, zıplama, didişme, üzerini kirletme, ortalığı dağıtma vs…” diyerek oğlunun maskülen/erkeksi gelişimini baskılaması,
11-Aşırı koruyucu anne, mesela oğlunun akranları ile oynamasına, onlarla ufak tefek didişmesine, itişip kakışmasına müsaade etmemesi, oğlunun erkeksi gelişimi için çok önemli olan akranları ile birlikte yapacağı aktivitelerden mahrum bırakması,
12-Cinselliği çok kötü/çirkin, pis tanıtan anne/baba (kastrasyon korkusuna neden olur),
13-Cinsiyet ayrımcılığı yapan, kız çocukların daha güzel olduğunu söyleyen, bunu ima eden veya kız çocuk istediğini belli eden anne-baba [çocuk ebeveyninin sevgisini kaybetmemek için bilinç dışı bir mekanizma ile övülen cinsiyetten olmak ister; anne-babalar, çocuğunuzu koşulsuz sevin, ne olursa olsun onu sevin, en çok seven kazanır, sorun yaşadığınızda da onu cezalandırarak değil ancak daha çok severek kazanabilirsiniz].
Lezbiyenlik (Kadın Eşcinselliği) nedir? Nasıl gelişir? Temelde psikodinami açısından nasıl bir mekanizma rol oynar?
Lezbiyenliğin mekanizması da benzerdir. Kız çocuğunu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen ebeveyn davranışları/modelleri şunlardır (aksini yapmak gerekir);
1-Bunaltıcı kalıplara sokmaya çalışan, aşırı kontrolcü, narsist bir anne,
2-Adaletsiz güç dağılımı sergileyen [eşini horlayan, ezen döven…] zalim bir baba,
3-Depresif, eşinden kötü muamele gören ya da yetersiz kalan bir anne… (Bunlar güçlü ve erkeksi kadınlara hayranlık duygusu uyandırır. Annesinin çaresizliği ile özdeşim kurmayı reddeden kız çocuğu, onun gibi bitip tüketen endişeler yaşamak yerine maskülen alana geçerek babası ile savunmacı bir özdeşim kurar, bazen de ilkel bir korunma biçimi olarak düşmanın (babanın) tarafını tutarak kendisini bu şekilde koruma altına almış olur),
4-Erkek çocuk sahibi olmayı istediği için kızı olunca hayal kırıklığına uğrayan, bunu söz ve/ya davranışları ile çocuğa hissettiren veya kızına erkek çocuğuymuş gibi davranan anne/baba (bu durumdaki bir kız çocuğu babasının sevgisini kaybetmemek için zorunlu bir tercihle feminen alanı terk eder ve maskülen alana yönelir),
5-Cinselliği çok kötü/çirkin, pis tanıtan anne/baba (kastrasyon korkusuna neden olur).
Evet, çocuğu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen hatalı ebeveyn davranışları genelde bunlardır. Cinsiyet hoşnutsuzluğu [cinsel kimlik bozukluğu] ise eşcinselliğin klinik pratikteki en sık nedenidir. Eşcinselliğin azınlıkta kalan diğer nedenleri ise şunlardır;
1-Erken yaşlarda yaşanan cinsel tacizler (bir erkeğin cinsel saldırısına uğrayan kız çocuk “dişi olmak güvenli değil” mesajını alır, bu nedenle de tehlikeli olan feminenliği reddeder, erkek çocuklar ise kendilerine yapılanı tekrarlarlar),
2-Vajinismus vb. gibi bazı biyolojik faktörler (çok küçük bir grup),
3-Sonradan lezbiyenlik (bu erkek eş cinselliğinde olmayan bir durumdur, sonradan lezbiyenliğin kökeninde de karşılanamamış şefkat ihtiyacı yatar, kötü bir evlilik, travmatik bir boşanma vb gibi),
4-Erken cinsel deneyimler ve bu deneyimlerin yol açtığı cinsel alışkanlıklar,
5-Kültürel mesajlar (toplum, internet ve medyanın özendirici dili vs.),
6-Cinsel haz ve ego tatmininin her türlüsüne açık olmak, cinsel repertuarı olabildiğince genişletmek, hedonist yaşam tarzı [biseksüellik için artan risk].
Sonradan lezbiyenlik genelde travmatik boşanma yaşayan ya da bir erkek tarafından çok hırpalanan yalnız kadınlarda görülen bir eşcinselliktir, bu kadınlar da heteroseksüellikle biseksüellik arasında gidip gelirler.
Haz odaklı hedonist yaşam tarzının etkisi nasıl gerçekleşiyor?
Günümüzde en çok biseksüellik artıyor. Biseksüellik cinsel haz ve ego tatmininin her türlüsüne açık olmaktan, cinsel repertuarı olabildiğince genişletmekten, hedonist yaşam tarzından kaynaklanan bir eşcinsellik türüdür ve günümüzde hızla artmaktadır.
Gey ve lezbiyen olmayan ama kendini homoseksüel zanneden insanlar olabilir mi?
Var tabi, hem de hiç azımsanmayacak kadar çok, eşcinsel dürtüleri olan ama bunu pratiğe dökmeyen, yani gey veya lezbiyen ilişki yaşamayan birçok eşcinsel var, fakat toplum bunları pek bilmez. Çünkü bunlar çevrelerine açılamazlar, dışlanır destek bulamayız düşüncesiyle, bunların hemen hepsi bu dürtülerinden kurtulmak istiyor ama müracaat adresi bulmakta zorlanıyorlar, bunlara her açıdan yardımcı olmak gerekir (psikolojik destek ve rehberlik açısından). Fakat LGBT lobisi maalesef bunların da önünü kapatıyor ve zarar veriyor.
Özellikle gençlik (ergenlik) döneminde kandaki hormon düzeyleri bu konuları nasıl etkiler?
Ergenlik dönemi hormonların coştuğu, cinsel dürtülerin ortaya çıktığı fırtınalı bir dönemdir. Beyindeki kumanda merkezi frontal bölgeden duyusal merkezlere kayar. Buna bağlı olarak da kararsızlıklar, duygusal savrulmalar, çatışmalar ve gelgitler yaşanır, hatalar yapılır… Coşan cinsel dürtülerini tanımlamakta zorlanan ergen, bazı dürtülerini eşcinsel dürtülermiş gibi algılayabilir, özelikle orta ergenlik döneminde (15-18 yaş arasında) bifazik dönem veya biseksüel konfüzyon dediğimiz geçici bir cinsel karmaşa dönemi yaşanır. Her 4 kişiden biri bu karmaşayı yaşar ama bunlar geçici karmaşalardır. Lakin ergenin kendisi, akranları, anne-babası, öğretmeni veya bir psikolog bu geçici karmaşayı damgalayabilir ve bunlar kalıcı hale getirebilir, bundan kaçınmak gerekir.
Günümüzde ergenler için daha doğrusu eşcinselliğin artışı için bu büyük bir risktir. Ayrıca son yıllarda ergenlerde gözlemlenen ve dramatik bir şekilde artan yeni bir cinsiyet hoşnutsuzluğu tablosu var. Bu tablo “Hızlı Başlangıçlı Cinsiyet Disforisi/Rapid‑Onset Gender Dysphoria [ROGD]”şeklinde tanımlanıyor ve bunun yeni bir klinik fenomen olduğu düşünülüyor. Otoriteler bu tabloda şu etkenlerin rol oynadığını düşünüyor; 1- transseksüellik konusunda yazılı basın, TV vb. medyadaki görünürlük; 2- cinsiyet disforisi ve transseksüel bakımı konusunda okumak için sayısız site sağlayan internet; 3- cinsiyet disforisi ve transgender kimliği ile ilgili kademeli patolojikleştirme/damgalamanın azalması; ve 4- hormonal gecikme veya somatik pubertal gelişimin [ergenliğin] baskılanması dahil olmak üzere biyomedikal tedavinin mevcudiyeti (Zucker, 2019).
Yani bu tablo ağırlıklı olarak internet kökenli etkileşimlerden kaynaklanıyor. Bu tabloyu ilk kez 2018’de tanımlayan Littman’ın ifadesi ile söylersek, “sosyal ve akran bulaşması, cinsiyet disforili akran grup kümeleri ile birlikte sosyal medyaya yoğun bir şekilde dalma/daldırma)” [Littman, 2019]. Demek ki internet ve sosyal medya kullanımı hakkında da profesyonel çözümlere ihtiyacımız var.
Kaynaklar;
1-Bayraktar Z. İnterseks-Hermafrodit Ve Eşcinsel, Motto y, İstanbul, 2022.
2-Bem DJ. Exotic Becomes Erotic: A Developmental Theory of Sexual Orientation, Psychological Review 103, no.2, (1995):322-23.
3- Bradley SJ, Zucker KJ. Gender identity disorder psychosexual problems in children and adolescents. Canadian Journal of Psychiatry, 1990;35 (6), 477-486.
4-Littman L. Correction: Parent reports of adolescents and young adults perceived to shown signs of a rapid onset of gender dysphoria. PLoS ONE. 2019; https://doi.org/10.1371/journ al.pone.02141 57.
5-Zucker KJ. Adolescents with Gender Dysphoria: Refections on Some Contemporary Clinical and Research Issues. Arch Sex Behav. 2019 Oct;48(7):1983-1992.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir