Boşanmak, Çözüm mü? Çözülme mİ? / Pedagog Serap Buharalı

60-bosanmaBoşanmaya yol açan sebepler nedir? Günümüzde boşanma oranlarının artmasını neye bağlıyorsunuz?

Evlendiğiniz kişide kendi kayıp benliğinizi de bulabiliyorsunuz. Karşılanmayan ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz. Peki, boşanma evliliğin neyi oluyor? Artık bu ihtiyaçların karşılanması ve bu problemlerin ve sorunların oluşmamasıyla başlayan bir şey oluyor. Artık kişisel olarak bireyin kendi benliğini kaybetmesi yaşanıyorsa, sorunlarıyla alakalı savunma mekanizmaları gerçekleştirebilecek bir durum oluşmuyorsa evlilik bir şekilde kangren olmuş demektir. Kangren olmuşsa bu kangreni de bütün bedene yani aileye yansıtmamak lazım.

Mesela, parmağımda yara var, doktora gittim, bu parmak çizilmiş mi, iltihap mı toplamış, ameliyatlık hâle mi gelmiş vs. Ben, iltihaplanmış çok derin bir yarayı görüyorum ve çığlık çığlığa bağırıyorum: “Bu parmak bir daha adam olmaz.” diyorum. Doktor, “Ben bunu ameliyat yaparım, temizlerim, sonra dikişini atarım, pansuman ederim. Eğer yine iyileşmezse antibiyotik kullanırım. Yine iyileşmezse o zaman ben bu parmağı keserim.” diyor. Böyle bir durumda elimizden gelen her şeyi yapacağız; tedavi mi tedavi, destekse destek, huzursa dinginlikse her şeyi sunacağız. Aile de böyle bir şey. Bu konuda aileler eğitilirse sonuna kadar desteklenirse o aile kurtarılıyor. Örnek verecek olursak Amerika’nın bir eyaletinde boşanma oranlarında hızlı bir artış görülmüş. O kadar hızlı bir artış olunca eyaletteki sorumlu vali de “Buna engel olalım.” diyor. Belli bir süre aileler hemen boşanmaya geçmiyor; belli bir destek almaları gerekiyor. O destekten geçemezlerse boşanma olacak, deniliyor. Boşanma isteğini söyleyen 100 aileye deniliyor ki: “Her akşam eve gideceksiniz, birbirinizin eline masaj yapacaksınız!” Ödev bu. Onu da kameraya çekip getirmek zorundalar. Bu süreç 15 gün sürüyor. İlk video kayıtlarında eşler birbirlerine hiç bakmadan ‘yapmak için yapmak’ pozundalar. Yoksa boşanamayacaklar. İlk önce birbirine bile bakmadan masaj yapmak, yapmış olmak için yapmalar başlıyor. Sonra birisi “Eline ne olmuş, parmağına ne olmuş?” diye konuşmaya başlıyor. 3. gün, 4. gün ve 5. gün… 6. gün ise daha yumuşakça masaj yapıyor. İlerleyen günlerde kameradan, sorunlarını konuşmaya başladıklarını görüyorlar. Ve çoğunda “Biz niye boşanıyorduk ki?” deyip biten kayıtlar var. Bu yalnızca el masajı! Sonuç; boşanmak için gelen 100 çiftten 75’i bu çalışmadan sonra boşanmaktan vazgeçiyor.

Ne yazık ki kangren olmamış evliliklerin bittiği döneme geldik. Yani iltihaplanmış, yaralanmış vs. Biz bunu çok gözümüzde büyütüyoruz. “Bu evlilik bitti” deyip bunu gözden çıkarıyoruz. Evlilik emek verilen bir müessesedir. Bu müessesenin ileriye doğru gitmesi ve beslenmesi gerekiyor. Günümüzde evliliklerin beslenmediğini görüyorum. Bu yalnızca maddi beslenme değil, manevi olarak besleyerek ihtiyaçların karşılanması gerekiyor, duygusal ihtiyaçların karşılanması gerekiyor, sosyal ihtiyaçların karşılanması gerekiyor. Evliliği şak diye makasla kesmek değil de ona emek vermek gerekiyor. Bir kere bunda vebalimiz var, mükellefiz. Bundan da hesap sorulur bize. Çünkü bir mesuliyet aldık, o mesuliyete arkamızı dönemeyiz. O mesuliyetin hakkını vermek zorundayız. Hakkını verdim, her şeyi yaptım ama yürümedi, ama olmadı. Burada Allahu Teâlâ’nın izin verdiği ama en sevmediği durum olduğunu da bilmemiz gerekli.

İki tür boşanma vardır; ya başarılı boşanırsınız ya başarısız boşanırsınız. Başarılı boşanma, iletişimi güçlü tutulan boşanmadır. Mesela, bir kişi boşandıktan sonra hâlâ eşine para ödüyorsa, hâlâ destek oluyorsa, çocukla beraber tatile gidiyorsa, bu önemlidir. Mesela, anne diyor ki: “Babası mesaj çekti, telefonla konuştuk, çocuk için bir şeyler yaptık.” diyor. Bu çocuğun üzerinde etki yapıyor ve “Bunlar birbirleriyle konuşabiliyor.” diyor.

Boşanmada tarafların olumsuz etkilenme düzeylerinden bahsedebilir misiniz?

Yapılan araştırmalara göre, erkekler işsizlik, iflas etme, işle ilgili durumlarda depresyona daha çok giriyorlar. Kadınlar boşanmada, en yüksek oranda olumsuz etkileniyor. Erkekleri etkilemiyor demiyorum; oranı, kaygı düzeyi biraz farklı. Evliliğin bitmesine kendi bile karar verse kaygı düzeyi daha yüksek oluyor. “Bitecek! Sonra ne olacak? Tekrar yeni düzen vs.”

Boşanma sürecinde çocuk açısından nelere dikkat edilmeli?

Çocuğa, boşanmanın olacağını muhakkak söylemeleri gerekiyor. Çocuklar enerjiyi hissederler. Siz ne kadar da “Biz ona hiçbir şey hissetirmedik, hiçbir şeyi yanında konuşmadık.” deseniz bile çocuk o enerjiyi alır. Oradaki hissiyatı, artık bir şeylerin kopmuş olduğunu algılar. O yüzden işin en başından çocuklara net bir şekilde söylemek gerekiyor. Boşanmanın saklanması, boşanma olduktan sonra bunun belli edilmesi çocuğun travmasını daha da artırır. Her halükârda boşanmak, çocukta travmadır.

Hiç etkilenmedi, aldırmadı, gülüp geçti deseniz bile bu onun kendi iç dünyasında çok farklı etki ediyor. Muhakkak sıkıntısız geçmez. En çok yara alan ve boşanmadan en çok etkilenen çocuklardır.

Boşanmaya karar verdikten sonra anne-baba bunu çocuğa nasıl ve ne zaman söylemeli?

Boşanma öncesi ve boşanma sonrası diye 2 evre var. Boşanma öncesinden başlar ve boşanma sonrasında da devam eder, bu bir süreçtir. O süreç oluşurken, olgunlaşırken, gerçekleşmesine yakın muhakkak anne ve baba, çocuğunu karşısına alıp “Biz artık ayrı evlerde yaşayacağız, ayrı hayatlarımız olacak.” demeli. Çok küçük bir çocuktan bahsediyorsak pedagogdan destek alıp oyunla ya da bir hikâye anlatımıyla yapabilirler. Daha büyük bir çocuksa yine destek alırlar. Ama her halükârda ikisinin beraber olması gerekiyor. Sadece annenin ya da sadece babanın açıklamaması gerekiyor. Çünkü açıklayan suçlu duruma düşüyor. Beraber açıklandığı zaman çocuk, boşanmanın ortak bir karar olduğunu algılıyor ve şöyle düşünüyor. “Beraber söylediklerine göre annem babam ortak karar aldılar.” “Anne baba olarak iyi olacağız ve iyi olmaya da devam edeceğiz, buna gayret göstereceğiz ama eş olarak artık devam etmeyeceğiz.” Yalnızca anlaşamadıklarını, aralarında problemlerin olduğunu ve artık bunun yapılması gerektiğini ve bu aşamada en sağlıklı, doğru şeyin boşanmak olduğunu çocuğa açıklamaları gerekiyor.

Boşanmada, yaş gruplarına göre çocuğun algısı nasıl olur?

18 aydan sonra, 1,5 yaşından itibaren baba algısı başlıyor. Artık baba algısı oluşmaya başladığı için en kritik dönemler bu dönemler oluyor. Küçük yaşlarda boşanmalar çocukları daha fazla etkiliyor. Çünkü onların algılaması daha farklı. 10 yaşındaki bir çocuğa bizim evliliğimiz yürümüyordu, birbirimize zarar vermeye başlamıştık, evlilik artık kendini tüketmişti ve çöplüğe dönmüştü diye anlatabilirsiniz. Ama 2-3 yaşındaki küçücük çocuk bunu algılayamaz ve oradaki travmada mutlaka destek alınmasını tavsiye ederim.

Mesela, baba evden çıktı, anne ile çocuk aynı evde kaldı. Artık baba ayrı evde yaşıyor. Çocuk “Annem ve babam ayrıldı; anlaşamadılar. Babam artık ayrı bir evde kalıyor, biz bu şekilde yaşayacağız”ı anlamaz. Böyle bir düz mantık yürütmez. Onu siz yürütürsünüz. Çocukla konuşmadığınız için, onunla paylaşmadığınız için, onun karşısına geçip anlatmadığınız için ya da herhangi bir pedagogdan destek almadığınız için şöyle algılar: “Ben yemeklerimi yemedim, çok da yaramazlık yaptım. Babam ayrı bir eve çıktı.” Hep kendini suçlar. “Ben daha iyi bir çocuk olsaydım annemle babam boşanmayacaktı.”

Gerçek bir hikâye anlatayım size. Gerçekten kangren olmuş evlilik, başarılı bir boşanma ile sona eriyor. 2-3 yıl sonra baba tekrar evleniyor. Babanın genç kızlığa yakın bir evladı var. Babasında kalıyor. Baba evleniyor, üvey anne de babaya karşı çok ilgili, alakalı. Çocukla üvey anne arkadaş gibiler. Üvey anne akşam üzeri şal alıyor. Kapı çalıyor, eşi geliyor ve onu karşılıyor. Çocuk bunu görüyor ve şöyle söylüyor: “Benim annem de babam eve geldiğinde üzerine böyle güzel şallar alsaydı, böyle güzel giyinseydi babam boşanmazdı.” Bakın! Sadece bir şal.

Çocuğun algısı ne kadar farklı. Üvey anneyle aralarında hiçbir sorun yok, kıskanma yok ama böyle bir şey yaşanıyor. Yani kıyaslıyor: “Benim annemle babam arasında ne olmadı ki bunlar arasında oldu? Benim annemle babam arasında ters giden ne idi? Bunların başardıkları ne idi?” Bunu hep test ederler, hep bakarlar. Ve iki aile de evlenmediği sürece ve görüştüğü sürece çocuk şunu kafasından asla silmez: “Bunlar tekrar bir araya geliyor!” Hep onun kurgusunu yapar. “Bak! Bak! Bunlar evlenecek ya. Bak, bak! Birbirlerine güldüler…” gibi küçük tüyoları alır. Daha sonra anne ve baba, başka birileriyle hayat kurmaya başladıklarında şoka girerler.

Yapılan araştırmalara da baktığımızda ikinci evliliklerin daha başarılı olduğu söyleniyor, sebebi nedir?

İkinci evlilikte, birinci evlilikte yaptığı hatayı yapmıyor. Birinci evlilikte de hataları yapmasaydı aslında birinci evlilik de yürüyecekti. Bunun itiraflarını bize danışanlardan duyabiliyoruz. “3 kere evlendim. Ben hâlâ birinci ile evli kalmayı isterdim.” Yani Ayşe, Fatma, Ahmet, Cengiz vs. aslında hep kendi; kendini arıyor. Kendini buluyor ama muvaffak olamıyor. “Ben niye en başındaki Ahmet’i hâlâ aklımda tutuyorum?” Çünkü diyorum ki: “Ben diğerlerinde yaptığım olgunluğu onda yapmış olsaydım belki çok kârını görmüş olacaktım.” Tam bir emek veriyorsunuz, bir şey oluşturuyorsunuz, ineği sağıp sütü kovaya koyuyorsunuz, sonra ona bir tekme atıyorsunuz, yere deviriyorsunuz gibi bir şey bu. Emek verdiğiniz zaman onun kârını görebilmeniz için biraz hazmetme süreci gerekecek. Şu anın en önemli dertlerinden biri ‘tık’ ışık yanacak, her isteğimiz anında olacak. Halbuki biraz durup beklemek lazım.

Anne babası boşanmış olan çocuklara yapılan yanlış davranışlar nelerdir? Bu davranışların çocuk üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz?

Diyelim ki çocuk anne ile kalıyor. Anne, asla “Bak! Baban yine geç kaldı, seni almayı unuttu.” gibi sözlerle çocuğun babasını kötülememeli. Bir taraf diğer tarafı hiçbir zaman kötülemeyecek, onun hakkında her zaman iyi konuşacak. Çünkü o senin boşanmış eşin. Seninle ilgili problemleri olabilir, birçok şey yaşamış olabilirsiniz. Birçok şeyi bitirmiş olabilirsiniz, duygusal birçok bağı koparmış olabilirsiniz ama eski eşiniz, çocuğunuzun ömür boyu babası ya da bir ömür annesi. Sen, onun ömür boyu babasıyla olan ilişkisini ya da annesiyle olan ilişkisini bozarsan asıl sorumlu sen olursun. Çocuk, “şuçlanan”ı değil de “suçlayan”ı bilir. Çünkü “Neden hep babamı kötülüyor? Neden devamlı annemi kötülüyor? O benim annem…” der ve o zaman dürbünü diğer tarafa döndürür. Oradaki ilişki onların kan bağı olan ilişkisi; sen ne yaparsan yap onu kesemezsin, bölemezsin.

“Boşanmış, çocuğun babası yok.” deyip anneanne ya da babaanne evlilik içinde yapılmayacak şeyleri yapıyor. Çocuğa aşırı ilgi ve hediyeler sunuyor. Ama bu acıma ve merhamet çocukta başka şeye dönüşüyor. Çocuk diyor ki: “Başıma çok kötü bir şey geldi herhâlde.” “Bana çok zulüm yapıldı.” diye görüyor ve ileride bu zulmün karşılığında başkalarına zulüm ediyor. Zannediyor ki “Bana büyük bir şey yapıldı herhâlde.” Bu algı oluşturulmamalı. O eşler boşandı; ona bir şey yapılmadı. Ama doğru, sağlam bir kimlik verilirse o çocuğa, doğru yetiştirilirse -ne olursa olsun, boşanmış, boşanmamış, babası ölmüş, annesi ölmüş- o çocuk nasıl bir kimlikle yetiştirilmişse o öyle devam edecek. Yetiştirilmediği takdirde çocuklar özgüvensiz oluyorlar, ileride de kendi evliliklerinde çok zorluk çekiyorlar. “Evleneyim mi, evlenmeyeyim mi? Kiminle evleneyim? Kiminle evlenirsem evleneyim bak ben de boşanırım…” diye düşünüp bu süreçten geçiyor. O hâlde, bu algının oluşmaması için özellikle çocuklarımızın doğru bir kimlikte, doğru bir karakter yapısında yetiştirilmesi gerekiyor. Bu konuda güçlendirilmemiş, özgüvenleri geliştirilmemiş, ruhsal yapıları geliştirilmemiş, psikolojik olgunlukları oluşturulmamış çocuklar ise bu durumda daha dezavantajlı durumdalar. Psikolojik depresyona daha yatkın oluyorlar.

Mesela bir hafta çocuğunu almış gezdirmiş. Diğer hafta için çocuk, “Babamla yemeğe gideceğim ya da sinemaya gideceğiz, bisiklete bineceğiz…” diye düşünürken siz cuma günü çocuğu alırken “Benim bu hafta çok işim var, seni babaannene bırakacağım.” diyorsunuz. Alıyor ama babaanneye bırakıyor; işte düzensizlik bu. Hayatta her şey olabilir, o ayrı bir şey. Boşanmadan sonra çocuk anne ve babasının her ikisinin de iyi olduğuna inanmalı.

Bir de birçok çocuk boşanmalarda kendini okulda, sosyal çevrede aşağılanmış hissediyor. “Ben boşanmış bir ailenin çocuğuyum.” Bu hissiyat çok fazla görülen bir şey. Bu aşağılanma hissiyatında “Benim herkesten bir eksiğim var; annem babam bir yerde değil.” hissi var. Bunun da -eğer varsa- mutlaka tespit edilmesi gerekiyor. Bu konuda da desteklenmesi gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir