Ramazan’a Kavuşmak / Psikolojik Danışman Safinaz Çetin

Zamanın akıp gittiğine; yılların ay, ayların gün ve günlerin saat gibi geçtiğine şahit oluyoruz. Bir senenin nasıl geçtiğini, bu süre içinde neler yaşadığımızı düşünelim. Geçen sene Ramazan ayına ulaşan, o kutlu günleri oruç ve ibadetle geçiren ancak şimdi hayatta olmayan insanlar yok mu çevremizde!.. Gençler düşünür ve dile getirir mi bilemem ama yaşlılardan sık sık duyarız: “Bu Ramazan’ı da geçirdik, bakalım seneye kavuşabilecek miyiz Ramazan’a?..” Göz açıp kapayıncaya kadar tükenen ömrümüzde yeniden bu mübarek günlere, üç aylara ulaşmanın huzurunu yaşıyoruz.
Hicri takvime göre Recep, Şaban ve Ramazan ayları üç aylar olarak ifade edilmektedir. Üç aylar, içinde önemli geceleri barındırması; oruç, teravih, fıtır sadakası gibi ibadetlerin bulunması bakımından önemlidir. Üç aylarda Regaip, Berat, Miraç kandilleri, Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı Kadir gecesi ihya edilir. Bu özel zaman dilimlerinde Allah’ın (c.c.), kullarının dualarına icabet edeceği, günahlarının affedileceği, isteyenlere istediğinin verileceği; bire on, bire yüz kat mükâfatların olduğu hadislerde belirtilmektedir.
“Şaban ayının 15. gecesi olduğunda o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece güneşin batışından fecre kadar (olan sürede) dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim! Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim! Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim!.. Başka isteği olan yok mu, ona da istediğini vereyim.’ der.” (İbn Mace, İkâmetü’s-Salât, 191 (I, 444) Hadis No:1388.)
“Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” (el-Hallal, Fadailu Şehri Receb-Daru İbn Hazm, 1416/1996-/ s.62; Kenzu’l-Ummal, h. no: 24261)
“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadir, 97/1-5)
Bir yolculuğa çıkacağımızı düşünelim. Gideceğimiz yerde kalacağımız güne göre valiz hazırlarız. Valize gerekli olan eşyaları koyarız. Bunun yanında evi toparlar, temizleriz; mutfakta bulaşık bırakmayız ve çöpleri çıkartırız. Yol için de ayrıca bir hazırlık yaparız. Rahat kıyafetler giyer ve yanımıza yiyecek bir şeyler alırız. Biz gereken hazırlığı ne kadar iyi yaparsak gideceğimiz yerde o kadar rahat ederiz. Recep ve Şaban ayları, Ramazan ayına hazırlıktır. Recep ve Şaban ayları yolculuğa hazırlık ve yola çıkmaksa, Ramazan ayı varılacak yer olarak düşünülebilir. Recep ve Şaban ayında maddi ve manevi birtakım hazırlıklar yaparsak Ramazan ayını daha verimli ve bereketli geçirebiliriz.
Ramazan gelmeden önce yapılan temizlik ve alışveriş, Ramazan’da oruç tutarken hem bedenen yorulmamak hem de ibadete daha fazla zaman ayırabilmek içindir. Maddi hazırlık sadece bunlardan ibaret değildir. Recep ve Şaban ayında tutulan aralıklı oruçlar, farz olan Ramazan orucuna da vücudu alıştırmış olur. Ayrıca evde üç ayların havasını hissedebilmek ve özellikle çocuklara manevi duygular aşılamak için birtakım etkinlikler de yapılabilir. Çocukluk yıllarında ne yaşadıysak unutmamız zor olmuştur. Eski Ramazanların ve bayramların tadına doyamadığımız o çocukluk günlerimizi hatırlayalım. Çocuklarımızın da bu günlerini unutulmaz kılmak için gereken özeni göstermeliyiz. Onların bilinçaltında güzel izler bırakmak, onlara dinî değerleri kazandırabilmek için daha dikkatli davranmalıyız. Bu, sadece anne ve babanın görevi değil, toplum olarak herkesin tüm çocuklara olan bir vazifesidir. Çocuklar için neler yapılabilir? Öncelikle çocuklara küçük hediyeler almakla başlanabilir. Hediye, çocukları her zaman mutlu eden bir araçtır. Ramazan dolayısıyla yapıldığı çocuğa anlatıldığında, çocuğun bilinçaltında bu mübarek günlere karşı olumlu tutumlar artacaktır ve böylece başka dinlerin kutlamalarına özenmeyeceklerdir. Ramazan’da her güne bir ayet ve bir hadis okunup yaşına uygun olarak açıklanabilir. Ramazan’la ilgili bir köşe hazırlanabilir. Her güne bir iyilik yapılabilir. Ramazan günlüğü tutulabilir. Yaşına uygun olarak tekne orucu ile başlanıp iftarda ödüllendirilebilir. Birlikte namaz kılınabilir, teravih için camiye gidilebilir. İftar davetlerinde birlikte iftar yapılmalı, ezan birlikte beklenmelidir. Çocuğun sofra duası yapması için teşvik edici olunmalıdır. Çocuklarımızla birlikte zikir çekmek için zaman aralıkları oluşturabiliriz.
“O kadar koşuşturmanın içinde tüm bunlara nasıl zaman ayıralım, vakit mi yetiyor?” diye düşünenler de mutlaka olacaktır. Sahur hazırlığı, işe gitme, iftar hazırlığı, misafir ağırlama, bulaşık, teravih derken zaman öyle bir geçiyor ki bu saydıklarımıza fırsat bile bulamıyoruz. Hatta bazen tüm bunlar nedeniyle namazlarımızı bile önemsemeden kılıyoruz. Burada hayata nasıl baktığımız, olayları nasıl değerlendirdiğimiz, neyi istediğimiz, neye niyet aldığımız çok önemli! Biz neyi istiyorsak bize o veriliyor. Gergin ve sinirli olacağımızı düşünürsek gergin ve sinirli bir şekilde Ramazan geçiririz. Evet günlük işler yorabilir ama eğer kendi elimizdeyse Ramazan’da işlerimizi hafifletebilir veya gereksiz yorgunluklardan kaçınabiliriz. Mümkün değilse de bol sabır ve şükür halinde olabiliriz. Şükredecek o kadar nimet varken şikâyet etmek, ömrümüzün bereketini azaltır. Bu yüzden Ramazan ayı girmeden niyetlerimizi yeniden gözden geçirip kendimize çekidüzen vermeliyiz. “Ben bu Ramazan’da namazlarıma başlamaya, dedikodu yapmamaya, kalp kırmamaya, ömrümü boş işlerle geçirmemeye, her gün Kur’an okumaya, Allah’la aramdaki bağı kuvvetlendirmeye; ailemle ve sevdiklerimle muhabbetimi artırmaya, sigarayı bırakmaya, iyi bir insan olma yolunda adım atmaya… niyet ediyorum.” diyerek, hayatımızda neyi değiştirmek istiyorsak ona niyetlenmeliyiz.
Ramazan boyunca gergin, sinirli olmak, şikâyet etmek bize ne kazandıracak? Aksine hem bize hem çevremizdekilere, çocuklarımıza olumsuz geri dönüşleri olacaktır. Bu nedenle herkes içine dönmeli ve kendini muhasebeye çekmelidir ki Allah’ın hoşnut olacağı şekilde bir Ramazan geçirebilsin. İslam âlimleri “Recep ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan derleyip toplama ayıdır…” demişlerdir. Ekip suladıklarımız Ramazan’da bize dönecektir. Biz neye zaman ayırırsak, yolun sonunda onunla karşılaşacağız. Bu, çocuklarımız için de geçerli değil midir? Onlara küçük yaşta ne verirsek, ilerleyen yaşlarda da onunla karşılaşacağız. Bu nedenle çocukların ahlaki gelişimi ve manevi değerleri kazanabilmesi için elbette yorulacağız, zorlanacağız. Ama sonunda da inşallah dinî değerlere önem veren Müslümanlar olmalarına vesile olacağız. Ramazan ayı bunun için iyi bir fırsat…
“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebut, 29/64) ayet-i kerimesinde bildirildiği gibi bu dünyanın oyalanma yeri olduğunu unutmayalım ve Allah’ın bizim için verdiği özel zamanların kadrini, kıymetini bilelim.
Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim.” buyurmuştur. Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: “Ben oruçluyum.” desin. Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)
Oruç tutmak, sadece aç kalmak değildir. “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)
“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)
Hadislere baktığımızda orucun sadece yeme ve içmeden uzak kalmak olmadığını anlıyoruz. Oruç tutmak, Allah’ın yasakladıklarına karşı dikkatli olmak; elimize, dilimize, gözümüze ve kulağımıza sahip çıkmak; kalp kırmamak, kimsenin hakkında kötü konuşmamaktır. Bunlara sadece Ramazan’da dikkat etmek değil, Ramazan’la başlayıp devam ettirmek önemlidir. Ramazan, rahmet ve bereket ayıdır. Bu Ramazan’da kalbimizin kilidini açalım. Bir türlü başlayamadığımız namazlarımıza ömürlük niyet alalım. Rabbimizin bize mesajı olan Kur’an’ı çokça okuyalım. Allah’ı zikirlerle analım. Biz kendimizde değişime başlarsak çevremizde de değişimler olduğunu göreceğiz. Rabbimizin merhametini dalga dalga hissediyoruz. Dünya ve ahiret hayatımızı kazanmamız ve sonsuz cennet hayatında sonsuz bir ömür sürmemiz için bize peygamberler ve kitap gönderip uyaran, neyi nasıl yapacağımızı açıklayan, kalbimize imanı veren Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) duasıyla noktalayalım: “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a kavuştur.” Âmin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.