İlahiler Âşık Gönüllere Hitap Eder / Mustafa Demirci

58-mustafa-demirciSanat hayatınız nasıl başladı?
Sanat hayatım aile ortamında başladı. Küçük yaşlarda ağabeylerimle birlikte babamın öğrettiği Yunus Emre ilahilerini aile ve akraba meclislerinde okurduk. Bu benim için doğal bir meşk ortamı sayılırdı. Çevremden gördüğüm yakın ilgi ve sevgi ilahilere olan ilgimi pekiştirdi. Aynı zamanda türküler de söylüyordum. İmam-Hatip Lisesi’nde devam eden koro faaliyetlerim bu alanda yapacağım sanatsal faaliyetlerin habercisi gibiydi. Konservatuar okuma imkânım olmadı. Kendi kendimi yetiştirmeye ve geliştirmeye çalıştım. İlk amatör albümümü yine aynı yıllarda okul müdürümüz için yapmıştım. Böylece sanat yolculuğumuz başladı diyebilirim.

Hayatta en önemli aşk: Allah aşkı, Resulullah aşkı. İlahiler bu aşkın ortaya çıkmasında önemli bir yerde duruyor. İlahilerimizle ilgili neler söylersiniz?
Yaptığımız çalışmalar hem güfte hem de beste boyutuyla ilahî aşkın semeresidir. O sebeple aşk ile okunur ve âşık gönüllere hitap eder. Bu gönül iletişiminin sağlanmasında küçücük bir katkımız olabilmişse ne mutlu bize. İlahilerimiz mutasavvıf şairlerimizin yaşadıkları ilahî aşk ve bu aşkın tezahürü olan ilhamlar neticesinde şiirlerini yazarlar. Bu şiirler irfan meclislerinde okunur, dervişlerin istifadesine sunulur. Ehlince bestelenerek müzik diline dökülür. Böylece zikir meclislerinde icra edilerek âşıkların aşkını, şevkini, vecdini artırır. Küllenmiş gönülleri yeniden harlandırır. Sûfîler ilahilerimizin; Allah’a yakınlaştırmak, Allah ve Rasûlü’nün aşkını zihinlerde ve gönüllerde diri tutmak gibi misyona sahip olduğuna inanırlar. Bu yüzden tekkelerde ilahiler meşk ederler.

“İlahî Terapi” isimli bir albümünüz var. İlahilerin insan psikolojisi üzerinde manevi bir terapi özelliği olduğundan hareketle mi böyle bir albüm hazırladınız? İlahilerin terapi özelliği hakkında bilgi verir misiniz?
Kâinatta her şey titreşim halindedir. Bu bakımdan varlıkların hareket halinde çıkardığı ses titreşimleri, birer mûsıkîdir. Mûsıkî yalnızca insana mahsus olmayıp bütün varlıkları kuşatır. Hatta her varlık, kendi mûsıkîsiyle birlikte yaratılır. Kuş sesleri, su sesi, meltemlerin esintisi, uyku sırasında insanın beyin dalgalarına yakın dalgalar ürettiğinden dinlendirici, rahatlatıcı etkiye sahiptir. Ruhları incelten ve gönülleri yumuşatan müzik türleri, asırlardır tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Bilimsel çalışmalar, beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılmasının verimliliği konusunda olumlu sonuçlar tespit etmektedir. Bizim yaptığımız çalışma bilimsel verilere dayanmamakla birlikte, Esmâü’l-Hüsnâ (Allah’ın en güzel isimleri) bestelerinden oluşmaktadır. Allah’ın (c.c.) isimleri ile zikredilmesi hem ibadettir hem de kalplerin tatmin edilmesi için yegâne ilaçtır. Zikrullah; gönüllere şifa olduğu kadar ve insanın psikolojisinin, duygularının doğru istikamette yönlendirilmesi açısından tedavi edici özelliğe de sahiptir. “İlâhî Terapi” albümü Esmâ-i İlâhi’nin bu yönüne dikkat çekmek için yapılmış bir albümdür. İslam coğrafyasında yapılmış farklı bestelerin bir harmanlaması niteliğindedir ve dünyada henüz benzeri olmayan bir çalışmadır.

İlahileri bir tebliğ aracı, insanlara Allah’ı hatırlatma, manevi motivasyon anlamında bir araç olarak görüyor musunuz?
İlahiler hiçbir zaman amaç olmamıştır. Sûfîler tekke mûsıkîsini bir araç olarak görürler. Bu öyle etkili ve güzel bir araçtır ki, eskilerin “lisân-ı elhân” dedikleri en etkin lisan (müzik dili) olma özelliğini taşır. Eskiden beri seyr ü sülûk dediğimiz mânevî yolculuğun gerçekleşmesinde önemli bir misyon üstlenen ilahilerimiz, bugün kimi zaman Allah’ı hatırlatma, kimi zaman ölümü, günahları, dünyanın faniliğini anlatma, kimi zaman da daralan ruhlara manevî motivasyon sağlamaktadır. İlahileri dinleyerek namaza başlayanlar olduğu gibi, bu sayede gaflet perdesini yırtarak aslını hatırlayanlar da olmaktadır. Bendeniz de aynı gerekçelerle ilahileri seslendiriyorum. Hiçbir zaman da amaç olarak görmedim.

Tasavvufî mûsıkîye bir yabancılaşma söz konusu mu; söz konusuysa bunda nelerin etkili olduğunu düşünüyorsunuz? Neler yapılabilir?
Eğer bir konuda bir yabancılaşmadan söz ediyorsak, o konuya ilişkin değerlere ve o değerlerin kaynaklarına da yabancılaşma olduğu gerçeğini görmeliyiz. Tasavvuf hal ilmidir. Tasavvuf ve ona dair kültür ve sanatın anlaşılması da ancak bu hallerin yaşanması ile mümkündür. Eğer bu haller yaşanmıyorsa, ilahiler sadece birer müzikal etkinlik aracına dönüşmüşse ortaya çıkan yabancılaşmayı yadırgamamak gerekir. Örneğin; Yunus Emre’nin “Hak Bir Gönül Verdi Bana” isimli şiirini ve bestelenmiş formunu anlayabilmek için tasavvuftaki “Telvin” kavramını bilmek, bu makamı idrak etmek gerekir. Sözün zahirine bakarak bu eserden alınan lezzet ile, yaşayarak alınan lezzet elbette aynı olmayacaktır. Bu eserlerin daha iyi anlaşılması ve ruhların telezzüzü için mânevî inkişaf şarttır. Yabancılaşmayı azaltmak için, en azından meşk ortamlarını artırmak ve mûsıkîmize sahip çıkmak gerekir. Kendi müziğimizi yeni nesillere aşılamak, anlatmak, sevdirmek gerekir.

İlahiler çerçevesinde değerlendirecek olursanız, güfte problemi yaşanıyor mu? Edebiyatımız tasavvufî şiir açısından çok zengin, bu zenginlikten yeterince istifade edildiğini düşünüyor musunuz?
Güfte problemi yaşadığımız pek söylenemez. En azından ben bunu söyleyemem. Yaşadığımız asıl problem, güfteleri anlayacak bilgi birikimine, dil ve edebiyat birikimine sahip olamamaktır. Edebiyatla, özellikle de tekke edebiyatı ile meşgul olmayanların ilahilerin güftelerini anlamakta zorluk çektiğini görüyoruz. Günümüz güfteleri ise geçmişin ruh, mânâ ve duygu derinliğinden uzak bir seyir izlemektedir. Yahya Kemal, mûsıkîmizle ilgili gerçeği şu mısralarında özetlemiştir:

Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Açar altın bir anahtarla rûh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını.
Ve seslenir Büyük Itrî, semâyı örten rûh,
Peşinde dalgalanır bestesiyle Seyyid Nûh,
En mutlu devrede Itrî’ye en yakın bir dost
Işıklı danteleler bestekârı Hâfız Post…
Bu neslin ortada dahîcedir başardığı iş,
Vatan nasıl karışır mûsıkîyle, göstermiş.

İlahilerimizin daha geniş kitlelere, gençlere ulaşması için neler yapmak gerekir?
Müzik dünyada çok ciddi ve büyük bir sektöre dönüşmüştür. Bu sektörün ürettiği anlayış ve kullandığı objeler bizim müziğimiz açısından problemlidir. Çünkü egoları şişirmeye ve nefsleri azdırmaya yöneliktir. Bizim müziğimiz ruhlara hitap eder. Bu yönüyle sade ve mütevazıdır. Gençler için yapılacak şey, yeni eserler üretmektir. Kendi inancımızı, kültürümüzü yansıtan kaliteli, görsel temalar ve teknolojik avantajları kullanarak müziğimizi onlara sevdirmeye çalışmalıyız. Okullarımızda bu müziğin tınılarını, duygularını ve kodlarını genç neslin bilinçaltına yerleştirmeliyiz.

Dünyada Türk tasavvuf müziği, ilahilerimiz dinleniyor mu? İslam dünyasında öncüler kimler? Sanatçıların ilham kaynağı vardır. Sizin ilham kaynağınız nedir?
Dünyada mistik müzik/sûfi müzik adı altında yapılıyor bu tür çalışmalar. Bizim çalışmalarımız evrensel boyutta yer bulmuştur demek zor. Ancak özellikle Mevlevî mûsıkîsi, semâ, devran türünde yapılan çalışmalar ilgi çekmektedir. Son zamanlarda güfteleri İslamî olan ve İngilizce, Arapça dillerinde seslendirilen yeni bir modern akım revaçta. Öncülüğünü Sami Yusuf’un yaptığı, Maher Zain, Mesut Kurtis ve benzeri sanatçıların yaptığı çalışmaları örnek verebiliriz.
Benim ilham kaynağım inancım ve inancımı besleyen değerlerdir.

Şuan Beyza Müzik’te proje üretim direktörlüğü yapmaktasınız. Müzik piyasasının içindesiniz. Dijital yayıncılık ve internet bu piyasada neleri değiştirdi? Türkiye’de müzik piyasasını nasıl etkiledi, sanatçılara olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?
Müzik sektörüne hayat veren önemli unsurlardan birisi de taşıyıcı ve yayımlayıcı iletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmelerdir. Müzik, önceleri tespit araçları (Kaset, CD, DVD vs.), radyo ve TV aracılığı ile dinleyicilere ulaşırken, özellikle sanal alemin taşıyıcı unsuru olan internet ve internete dayalı sanal erişim programları sayesinde daha geniş kitlelere çok daha kolay bir şekilde ulaşım imkânı bulmuştur. Bütün tespit araçlarının pabucunu dama atan gelişmelerin başlangıcında, artan radyo yayıncılığı olsa da son noktayı koyan gelişme internet yayıncılığının doğurduğu sanal müzik erişim portallarıdır. Bu vesile ile gelişen sosyal medya araçları da (Facebook, Twitter) bu işin tuzu biberi olmuştur. Ülkemizde müzik sektöründeki gelişmelerin gerek yayıncılık ve gerekse telif hakları bakımından dünyayı geriden takip ettiğini söylemek şaşırtıcı olmasa gerek. Zira müzik sektörü ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve imkânları ile doğru orantılı olarak ilerleme kaydetmektedir. Bu hem müzikal sound hem görsellik hem de pazarlama teknikleri açısından böyledir. Bu meyanda, bütün bu gelişmelerin ülkemiz müzik sektörüne olumlu (pozitif) ve negatif (olumsuz) olmak üzere iki türlü etkisinden söz etmek mümkündür. Radyoculuk sektöründe yaşanan gelişmelerle başlayan bu sürecin en olumlu etkisi müziğe erişimin kolaylaşması ve yaygınlık kazanarak daha geniş kitlelere ulaşabilmesidir. Ancak sektörde bahar havası estiren bu süreç bir süre sonra olumsuz tesirini göstermeye başlamıştır. Önce kaset ve sonrasında CD satışları yavaşlayarak yukarı yönlü ivmeyi tersine çevirmiştir. Müzik sektörü tedbir almakta gecikince ikinci bir darbe ile de ciddi anlamda sarsıldığı görülmüştür. Çünkü artık internet devreye girmişti. Kontrol edilmesi kısa vadede çok güç olan bu yaygın erişim aracı, zaman içinde müzik sektörünü ciddi anlamda kayba uğratmıştır. Ancak şimdilerde görselliğin önem kazandığı sanal alemde, özellikle Youtube gibi müzik-video yayını yapan yaygın erişim programları internet aracılığı ile bütün dünyada müzik sektörüne can vermektedir. Müzikseverler bedava müzik dinlerken, reklam gelirlerine verdikleri destekle de sektörü beslemektedirler. Gelinen noktada müzik sektörü; internet ortamında yapılan dinleme, izleme ve müzik indirme oranlarına göre ortaya çıkan reklam pastasından büyük gelirler elde etmektedir.

Birçok albüm yaptınız? En sevilen albümünüz, ilahiler hangileri?
Geçmişte albüm bazında konuşmak daha kolaydı. Ama günümüzde artık tek tek eserlerden söz etmek daha isabetli olacaktır. En çok “Dem Bu Dem” isimli albümümüz beğeni toplamıştı. Zira içindeki bütün eserler çok sevildi. Yitik Sevda, Yed-i Beyza, Pervane, Aşka Dair, Âsûde isimli albümlerimiz de çok beğeni toplayan çalışmalarımızdandır.

Şu sıralar yaptığınız çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Yeni albüm çalışmalarınız var mı?
Yeni bir albüm çalışmam var, bitmek üzere. İnşallah yakında dinleyenlerimizin beğenisine sunacağız. Allah mahcup etmesin.

Gerçekleştirmek istediğiniz bir projeniz var mı?
Bir değil birçok proje var. Uluslararası boyutta ses getirecek çalışmalar yapmak istiyorum. Bu da nasip işi. Allah’ın yardımını umuyorum. Zira çalışmalarım içinde uluslararası boyutu olan projelerim var. Henüz karşılık bulmuş değil. Bunun karşılığını bulması ise zaman ve imkân meselesi. Rabbim dilerse olur.

Bu güzel röportaj için teşekkür ediyoruz.
Teveccühünüz için teşekkür ediyor, Gönül Dergisi okurlarına gönül dolusu sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir