Öncelikle bir hekim olarak sizce hijyen ne demektir?
Hijyeni, sağlığımızı korumak anlamında temizlik kurallarına dikkat etmemiz olarak tanımlayabiliriz. Ancak halk arasında hijyen denildiğinde sanki her şeyin mikroplardan arınmış ve çok steril olması gerektiği gibi bir algı var. Bazen de tam tersi, sağlığımızı korumak adına yaptığımız bu gereksiz titizlikler hastalıklara yol açabiliyor. Özellikle bebeklerde çok sık görüyoruz. Bakıyorsunuz, anne memeyi steril etmeye çalışıyor, her şeyini kaynatıyor. Güya mikroplardan çocuğunu koruyacak, temiz tutacak ve hastalandırmayacak. Ama böyle yaptığımızda çocuğun immün sistemi gelişmiyor, savunma hücreleri hiçbir şekilde mikroba karşı bir bağışıklık üretmiyor. Bu da ilerleyen yaşlarda çocukların daha sık hastalanmasına yol açıyor. Bu anlamda dengeleri iyi korumak ve daha temiz olalım derken gereksiz hassasiyetlerden kaçınmak çok önemli.
Hijyen konusunda nelere dikkat etmeliyiz? Dikkat etmezsek hangi hastalıklarla karşılaşabiliriz?
El temizliği çok önemli. Çünkü el, ağızla temasımızı sağlayan ve dışarıyla da çok fazla temas eden bir organımız. Dışarıda para ve kapı kolları tutuluyor ya da her yeri elliyoruz ve oralarda ne tür mikroplar veya bulaşıcı neler var, bilmiyoruz. Biz o elimizle aldığımız bir gıdayı ağzımıza götürürsek mikropların vücudumuza kolaylıkla geçmesini sağlarız. Ama muhatap olduğumuz bu kirliliğin vücudumuzda nasıl bir etki yapacağını bilmiyoruz. Dolayısıyla bunu bir alt sınır olarak düşünebiliriz. Bir ara Sağlık Bakanlığı’nın çok güzel bir çalışması vardı “Hastalıklardan korunmak için iki dakika ellerinizi yıkayın” diye. Bununla ilgili bütün sağlık kuruluşlarına, kamu dairelerine güzel broşürler bastırılmış ve asılmıştı. Gerçekten de iki dakikalık el yıkamak, çok ciddi oranda bizi hastalıktan koruyor. Özellikle sofraya oturmadan ve sofradan kalktıktan sonra elleri yıkamak Peygamberimiz’in (sav) sünnetidir. Çünkü bize verilen sağlığı korumakla ilgili yükümlülüklerimiz var ve bunun yolu da gösteriliyor. İşte gerek modern tıp bunun çarelerini söylüyor, gerekse Peygamber Efendimiz’in yaşam tarzına baktığımızda bunun ölçüleri belirlenmiş. Biz doktorlar ameliyata girerken ellerimizi steril yapmak için betadinle, özel solüsyonlarla yıkıyoruz. Ama sofraya otururken bunu yapmayız. Sadece su ve sabunla yıkarız. Bunun ötesine gidersek sınırlarımızı aşmış oluruz.
Hijyeni artık takıntıya dönüştürmüş diyebileceğimiz insanlar, kendilerini sınırlarını aşmış görmüyorlar. Bu nasıl tespit edilir?
Eğer temizlik alışkanlıklarımız bizim yaşamımızı zorlaştırıyorsa ya da kendimizi ve çevremizi rahatsız ediyorsa, orada normalin dışına çıkmışız diye düşünmemiz lazım. Mesela dışarıda asla yemek yiyemiyorsunuz. Bu da sizin sağlığınızı bozabilecek, belki de o günkü performansınızı göstermenizi engelleyebilecektir. Ama gene de yemiyorsunuz, içmiyorsunuz. Eğer bu düşünce, hayatınızı zorlaştırıyorsa artık o bir takıntıdır diye düşünüyorum.
Peki, okul çocuklarını hastalıklardan korumak için alınabilecek en kolay hijyen önlemleri nelerdir?
Bir kere çocuk eve girer girmez eller sabunla yıkanacak. Sofraya otururken muhakkak eller yıkanacak. Bir de bazı çocukların tırnak yeme, elini ağzına sokma alışkanlıkları var. Eğer çocuğun böyle bir davranışı varsa muhakkak bir destek alınarak bu alışkanlıktan vazgeçirilecek. Aslında bu, sıkıntıdan kaynaklanan bir davranış biçimi. O sıkıntının çözülmesi de çocuğu rahatlatacaktır.
Anneler bebeğin hijyenini nasıl sağlamalı?
Anne, çocuğu emzirirken ellerini muhakkak suyla ve sabunla yıkamalı. Meme başını ise kendi sütüyle temizlemesi yeterli. Çünkü çocuk annenin eli ve memesine temas edecek. Dolayısıyla meme başını başka şeylerle temizleme gayretine girmemeli. Birtakım başka maddelerle temizlemeye kalktığınızda bu sefer oradaki florayı bozuyorsunuz. Böylelikle orada çatlaklar olabiliyor ve hastalık yapmayacak mikroplar çocuğun ağzından annenin memesine girip bazı iltihaplara yol açabiliyor. Doğal ortamı bozmayacak şekilde davranmak lazım. Çocuğun altı alınırken de gene eller sabunlanıp yıkanacak. Özellikle kız çocuklarının genital bölgeden mikrop almaya elverişli olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Gene tırnakların kesilmiş olması çok önemli. Çünkü tırnak aralarına giren mikropları eli yıkamakla yok edemiyoruz. Özellikle tuvalette taharet alırken gene tırnakların kesili olması ve tuvaletten önce ve sonra ellerin yıkanması. Önce de yıkanması önemli. Çünkü gene oradaki mikropları çocuğun veya kendinizin genital bölgelerine taşıyabiliyorsunuz.
Mesela çocuk biberonla sütünü içti, biberonu her defasında kaynatmak mı lazım?
Sadece sıcak suyla yıkamak yeterli. Çünkü steril ortamda çocuğu büyütme şansınız yok, büyütmemelisiniz de zaten.
Lohusalık döneminde hijyen nasıl sağlanır?
Özellikle lohusalık döneminde rahim kendisini toparlar, yeniler. Rahim içi temizlenirken dışarıya akan ve bizim “löşi” diye tabir ettiğimiz akıntının da bu dönemdeki kadının hijyenine dikkat etmesi anlamında özel bir durumu var. Muhakkak sık sık duş alması, genital bölge temizliğine dikkat etmesi, günlük özel bakımlarını yapması gereklidir. Bütün bunların öncesinde ve sonrasında ellerini sabunla ve suyla yıkaması şarttır. Atık maddelerinin gene torbalar içinde çevreye zarar vermeden atılması önemlidir. Çünkü bizim kendi ofisimizde ve hastanelerde tıbbî atık olarak değerlendirdiğimiz maddelerdir bunlar ve bulaştırıcılığı yüksektir. Dolayısıyla bizden çıkan bir atık maddenin de çevreyi ve diğer insanların sağlığını bozmamasına dikkat etmeliyiz. Bu çevre, bizim evimiz veya doğa olabilir. Gene giysilerinin daha temiz olması ve sık sık değiştirilmesi önemli. Çünkü terli ve nemli ortamda bakteri üremesi kolaylaşır. Ayrıca “Temizlendim, bana bir şey bulaşmaz…” dememeli. Bu mümkün değil. Diyelim ki ziyarete birisi geldi. Hapşırdı ve elini ağzına koymadı. Her tarafa mikrop saçıldı. Aslında bunlar, her zaman havadan ve solukla alabileceğimiz mikroplar. Özellikle çocukların, yaşlıların, kronik hastalığı olanların ve de lohusa kadınların vücut dirençleri düşüktür. Normalde bu tür mikroplara maruz kaldıklarında hiç rahatsızlanmaz iken, o dönemde kolaylıkla hastalanabilirler. Dolayısıyla lohusa ziyaretlerinin kısa tutulması, anneyle bebeğin daha çok yalnız kalmasına fırsat verilmesi gerekir. Hele hastaysak, birkaç gün hastalığımızın geçmesini bekleyip ondan sonra hayırlı olsun ziyaretini yapmamız doğru olur. Bunların karşı taraftaki insanın yaşamına saygımız açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Evli çiftler hijyen ve kişisel bakıma dikkat etmediklerinde, farkında olmadan ilişkilerini yıpratabiliyorlar. Bu iki cins için de geçerli. Bu konuda çiftler nelere dikkat etmeliler?
Bir kere karşı tarafın neden rahat olmadığını anlamak ve hissetmek gerekiyor. Eğer eşinizin ağzı sigara kokuyorsa dişlerini fırçalamadıysa ter kokusu karşı taraftan hissediliyorsa veya günün bütün yorgunluğu ve kiri üzerindeyse taraflardan bir tanesi çok da yaklaşmak istemeyebilir. Ama taraflardan biri bu isteğini ve hassasiyetini dile getirdiğinde öteki taraf hemen “Artık beni istemiyor.” şeklinde alınganlık yapıyor. Halbuki karşındaki insan ter kokusundan rahatsız olabilir. Burada istemediği sen değil, ter kokundur ve bunu da dile getirebilir. Bundan daha doğal bir tepki olamaz. Ancak “Aman canım, beni böyle de sevsin. Seven böyle de sever!” gibi gereksiz ego savunma mekanizmalarına girdiğimizde bu, iki tarafı da birbirinden uzaklaştırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Ben bireysel danışmanlıklarımda her iki tarafa da söylüyorum: “Birbirinizden bu tür beklentileriniz varsa açıklıkla söyleyin. Bunu da karşı tarafı rencide etmek ya da kırmak için değil, tamamıyla iyi niyetle söylediğinizi bilin. Eğer siz bu beklentilerinizi dile getirmezseniz eşinizden uzaklaşacaksınız. Bu kesin.” Şimdi uzaklaşmak mı iyi, söyleyip her iki tarafın da birbirine saygı göstererek bunlara dikkat etmesi ve ilişkilerini daha sağlam temellerle devam ettirmesi mi daha iyi?
Gerek muayyen günlerde gerekse normal zamanlarda, kadın olarak rahim programını korumak anlamında nelere dikkat edelim?
Rahim programını korumak dediğinizde, bu gerçekten kadına ait özel bir hijyen bölümüne giriyor. Aslında tüm yaşamında iç çamaşırlarının seçimi ve onların yıkandığı deterjanlar çok önemli. Çünkü iç çamaşırları sentetikse, kimyasallar içerdiğinde rahmin florasını ve doğal ortamını bozuyor. Dolayısıyla patojen-zararlı mikroplar ürüyor ve hastalıklar oluyor. Artı sigara, çok ciddi anlamda hem vücudumuzun hem de genital bölgemizin floralarını bozuyor. Böylelikle mikrop oranlarını değiştiriyor ve çeşitli akıntılara, enfeksiyonlara yol açıyor.
Bütün bunlar da rahim ağzı kanserlerini kolaylaştırıyor. Gene özellikle muayyen günlerde kullanılan ama sentetik madde içermeyen, daha doğala yakın, kadının nemli kalmasını engelleyecek ve orada mikropların üremesine fırsat vermeyecek özel ürünlerin kullanılması lazım.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

