Günümüz Beslenme Sorunlarına Bilimsel Bakış / Doç. Dr. Hasan Basri Savaş

Sağlığı korumak için neden önce beslenme?
Beslenme bilimi, insan vücudunun ihtiyacı olan besin ögelerinin gıdalarla alınması ve organizmanın homeostazisinin kusursuz devamı için metabolik süreçte işlenmesini kapsar. İnsan sağlığının korunmasında; doğal, dengeli, yeterli ve temiz içerikli beslenmenin yeri çok değerlidir. Günümüzde klinik tanı ve tedavi kılavuzlarında, hastalıkların ortaya çıkması, önlenmesi ve tedavisi başlıklarında sağlıklı ve doğru beslenme ilaçlar kadar önemli bir yer tutmaktadır. Beslenme bilimi teknolojik gelişmelerden en çok etkilenen bilim dallarının başında gelmektedir. Gıda katkı maddeleri, yapay gıdalar, genetiği değiştirilmiş gıdalar, işlenmiş gıdalar ve diğer gıda dönüşümleri teknoloji ile birlikte hızla beslenme biliminin gündemine girmiştir. Gıdaların dönüşümünün sonucunda doğal beslenme oldukça zorlaşmıştır. Ayrıca tüketilen gıdaların içeriğini bilmek ve yorumlamak da aynı ölçüde zorlaşmıştır. Modern dönemde daha hareketsiz ve durağan bir yaşamın sonucu olarak, beslenme metabolizmasının en önemli bileşenlerinden hareketlilik ve egzersiz de olumsuz etkilenmiştir. Bütün bu olumsuz gelişimler obezitenin küresel bir salgına dönüşmesine yol açmıştır. Dünya Obezite Federasyonu tarafından yayınlanan yeni Dünya Obezite Atlası-2023 raporu, obezite hakkında çok kapsamlı ve endişe verici veriler içeriyor. Önlem alınmazsa, önümüzdeki 12 yıl içinde dünya nüfusunun yarısından fazlasının aşırı kilo problemi yaşayacağı öngörülüyor. 2035 yılında obezite ve obezite ile bağlantılı diğer sağlık sorunlarının çok tehlikeli boyutlara ulaşabileceği öngörülüyor. Acilen, araştırma, önleme, tedavi ve destekte iyileşme sağlanması gerektiği anlatılıyor. Hem Dünya Sağlık Örgütü hem de sağlık bakanlıkları öncelikli hedefleri arasına obezite ile mücadeleyi almış durumdalar. Aşırı kilolar hem beden sağlığı hem de ülke ekonomisi için yıkıcı bir etkiye sahiptir. Aşırı kilonun ekonomi üzerine oluşturduğu yük Covid-19 pandemisinin ekonomik etkilerine eşdeğer boyuttadır. Beden sağlığı üzerine aşırı kilonun etkileri ise kalp-damar hastalıkları, diyabet (şeker) hastalığı, kalp krizleri, inmeler ve birçok kanser türü başta olmak üzere birçok yaşam kalitesini düşüren ve ölümcül olabilen hastalıklarla ilişkili olmasıdır. Bütün bunları yeni yayınlanan bilimsel eserimiz; Deneysel Beslenme Bilimi’nde de bilimsel bir dille yazdım. Bahsi geçen; 40 Adımda İdeal Kilo kitabında da detaylı olarak ve açık bir dille anlattım.
Kilo verme konusunda en sık yapılan hatalar nelerdir? “Kalıcı Kilo Vermek İçin” bölümünüzde bahsettiğiniz stratejiler nelerdir?
Kilo verme konusunda en sık yapılan hata dönemsel düşünülerek kilo vermeye çalışmaktır. Yani kısa süre içerisinde ve belirli bir dönem boyunca yapılan uygulamalarla ömür boyu ideal kiloda kalmak zordur. Ömür boyu ideal kiloda kalmanın ilk şartı dönemsel değil, yaşam tarzına dönüştürülen sağlıklı yaşam ve beslenme prensipleri belirlemektir.
Kilo verme konusundaki ikinci önemli problem, aşırıya kaçan, makul olmayan, sağlığı tehdit edebilen abartılı önerilere uyarak kilo vermeye çalışmaktır. Doğal, dengeli, taze, yeterli ve ölçülü beslenmek yerine bazı besin ögelerini hiç almadan, katı yasaklarla, dengesiz, bazı besinlerde aşırıya kaçan öneriler insan sağlığını tehdit etmektedir. Bu tarz kilo vermekten kaçınmak gerekir.
Kilo verme konusundaki üçüncü önemli problem, bireysel ve toplumsal özellikler göz önüne alınmadan yapılan ‘copy paste’ başka toplumlardan kopya tavsiyelerdir. Uygulanması mümkün olmayan tavsiyelerin kimseye bir faydası yoktur. Bireysel ve toplumsal özellikleri, beslenme kültürünü dikkate almadan sağlıklı beslenme önerisi yapanlar ancak kafa karıştırmaktadırlar.
Kilo verme konusundaki dördüncü önemli problem, ezbere dayalı ve bilimsel sorgulama içermeyen önerilerdir. Bütün güncel bilimsel araştırmaları takip etmeden, ezbere dayalı yanlış önerilerde ısrar etmek sağlıksız bir beslenmeye yol açabilir. Sağlıklı bir insana altı öğün önerilmesi eski ve yanlış bir tavsiyenin tekrarından başka bir şey değildir.
Kilo verme konusundaki beşinci sorun ise kısa süre içerisinde çok fazla kilo vermeye çalışmak da vücudun dengesini bozan büyük bir sağlık sorununa dönüşmesidir.
Yapılan araştırmalar göstermiş ki insan vücudunun sağlıklı kalması ve dengeli kilo verilmesi dönemsel diyetlerle mümkün olmuyor. Geçici sürede kilo vermek için etkili olan diyet uygulamalarının sonrasında eski yaşam tarzına dönüldüğü an verilen kilolar geri alınıyor.
‘40 Adımda İdeal Kilo’ kitabımda sağlıklı kilo vermenin ve kalıcı olarak ideal kiloyu korumanın basit ve pratik prensipleri sade bir dille anlatılıyor. Doğal gıdayı ölçülü bir biçimde ve uygun sıklıkta yemenin nasıl mümkün olacağı gösteriliyor. Sağlıklı zeytinyağından doğru meyve suyunun seçimine kadar doğal gıdaya dönük pratik, makul ve bilimsel tavsiyelerde bulunuluyor. ‘Ne yediğimizi tam olarak bilmek’ sağlıklı beslenmenin ilk adımını oluşturuyor. Gıda katkı maddelerini, GDO gıdaları, yapay gıdaları, işlenmiş gıdaları anlatıyor. Bütün bunların risklerini ve korunma yollarını ortaya koyuyor. Bir taraftan da ‘Acıkmadan yememe ve tam doymadan sofradan kalkma’ altın prensibinin açıklaması ve uygulaması gösteriliyor.
Kahve tüketimi hakkındaki görüşleriniz nedir? “Kahve Beyazlatıcısı Hastalık Kaynağı Olabilir mi?” başlığı dikkat çekici. Kahvenin sağlık üzerindeki etkileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Kahve beyazlatıcısı; kahve kreması veya süt tozu olarak da bilinir. Bu ürünler genellikle besleyici olmayan, yüksek kalorili ve birçok kimyasal madde içeren karışımlardır. İçeriklerinde çoğunlukla palm yağı ve glikoz şurubu gibi sağlıksız maddeler bulunur. Besin değeri taşımayan ve birçok katkı maddesi içeren bu ürünlerin sağlıklı beslenme açısından kullanımı sorgulanmalıdır. Özellikle kullanımının yaygınlaşması ve yüksek miktarlarda tüketilmesi, konuyu daha önemli hale getirmektedir. Ortalama olarak 100 gram kahve beyazlatıcı; 550 kalori, 35 gram yağ, 58 gram karbonhidrat ve 2,1 gram protein içerir. Bu besin değerlerinin aşırı işlenmiş ürünlerden geldiği göz önünde bulundurulmalıdır. Ultra işlenmiş kimyasal katkılı gıda ürünleri zararlı ve tehlikeli bir kalori yükü olarak düşünülebilir. İnsülin ve leptin hormonlarının etkilerini bozarak direnç mekanizmalarını tetikleyebilir.
Kahve beyazlatıcılarında yer alabilen alüminyum, uzun süreli maruziyette alzheimer ve crohn hastalığını tetikleyebilir ve böbrek yetmezliği olan kişilerde beyin fonksiyonlarını bozabilir. Palm yağı, margarin ve glikoz şurubu gibi maddeler fazla kilo, obezite, insülin direnci ve kalp damar hastalıklarına yol açabilir.
Avrupa Gıda Güvenlik Ajansı’ndan Dr. Helle Knutsen, kahve beyazlatıcılarda kullanılan palm yağının genotoksik ve kanserojen olabileceğine dair kanıtlar olduğunu belirtmiştir. Palm yağı, yüksek sıcaklıkta rafine edilirken kansere yol açabilecek kimyasallar içerebilir.
Tüm bu bilgiler ışığında, kahve beyazlatıcılarının kullanımının sınırlandırılması sağlıklı bir tercih olabilir. Kahve beyazlatıcıları, besleyici olmayan, kimyasal maddeler içeren ve bazı durumlarda hayvansal yağlar barındıran ürünlerdir. Bunlar yerine doğal ve pastörize süt kullanmak daha sağlıklı bir seçenektir. Kahve beyazlatıcı kullananların, ürünlerin içeriklerini dikkatlice okuyup araştırmaları önerilir. ‘40 Adımda İdeal Kilo’ kitabı sizlere işlenmiş gıdaların içeriğini nasıl değerlendirebileceğinizi pratik ve kolay olarak anlatmaktadır.
Bir de son günlerde çok yaygın tüketilen dibek kahvesi ile ilgili ciddi bir yanılgı var. Dibek kahvesi denildiği zaman tarihî süreçte derin, uzun dibeklerin içinde kavrulmuş çekirdek kahve dövülürken, dibekten çıkan ritmik seslerle oluşan melodinin ve mükemmel kokuların eşliğinde yapılan derin sohbetler akla gelmektedir. Bir de büyük emeklerin sonunda içilen mükemmel lezzetli kahveler tabii. Oysa günümüzde dibek kahvesi diye tükettiğimiz ürünün bildiğimiz Türk kahvesi ile alakası oldukça azalmıştır. Dibek kahvesinin içinde Türk kahvesi oranı çok azdır. Kahve dışında birçok kimyasal madde içerebilmektedir. Az miktardaki kahvenin yanına; glikoz şurubu, kahve beyazlatıcı kimyasal karışım, gıda boyaları, aromalar, emülgatörler, kakao ve yağ gibi birçok maddenin eklendiği karışım dibek kahvesi ismi ile satılmaktadır. Bu karışım içerdiği kimyasal maddeler, boyalar, sağlıksız yağ ve glikoz şurubu benzeri şekerler yüzünden sağlık için riskli olabilir. Kilo alımına yani obeziteye, insülin direncine, şeker hastalığına, damar tıkanmasına yol açabilir. Sağlığınızı korumak için, içeriğini tam olarak bilmediğiniz kimyasal karışımlardan uzak durmanızı ve kahve olarak taze kavrulmuş ve çekilmiş Türk kahvesi tüketmenizi öneririm.
D vitamini eksikliği günümüzde yaygın bir sorun. Bu konudaki çözüm önerileriniz nelerdir? Güneşlenme ve takviyeler konusunda ne düşünüyorsunuz?
D vitaminin en önemli kaynağı güneş ışınlarıdır ve ülkemiz güneş ışınlarından istifade açısından oldukça zengindir. Bütün bunlara rağmen çok yaygın biçimde D vitamini eksikliği görülmesi aslında şaşırtıcıdır. Kapalı alanlarda zaman geçirme, güneş ışınlarına maruz kalmama, güneş koruyucu kullanma, sosyal izolasyon, ekran ve teknoloji bağımlılığı gibi birçok sebep bir araya gelince D vitamini eksikliği kaçınılmaz oluyor. Çok yüksek oranda D vitamini eksikliği gözlenmesi toplumsal bir soruna dönüşüyor. D vitamini eksikliği kemik ve eklem hastalıkları başta olmak üzere, kalp hastalıklarından bağışıklık zayıflığına, kanserden büyüme gelişme geriliğine kadar birçok hastalıkta rol oynuyor. Kas sağlamlığı ve kalsiyum ihtiyacı için de yeterli D vitamini bulunması gerekiyor. D vitamini içeren hayvansal gıdalardan eksik beslenmek de D vitamini eksikliğini arttırıyor. Yağda eriyen D vitamini bu özelliği sayesinde vücutta depolanabiliyor. D vitamini en çok balıkların karaciğer yağlarında, az miktarda yumurta sarısı, süt ve tereyağında bulunur. Maya ve mantarlarda az miktarda D vitamini bulunmaktadır. Yeterli D vitamini sentezi için güneşin etkili olduğu saatlerde güneş ışınlarına maruz kalmak gerekir. Sağlık Bakanlığı tarafından gebeler, bebekler ve çocuklar için D vitamini proflaksisi öneriliyor. Aile hekimlerince ihtiyacı olan bu hastalara D vitamini takviyesi ücretsiz olarak uygulanıyor. D vitamini takviyesi ihtiyaç varsa kullanılmalıdır. Doz aşımına gidilmemelidir. Yüksek dozda D vitamini vücutta depolanarak toksik etkili olabilir. D vitamini takviyesinin gerekliliğini ve dozunu mutlaka bir hekim belirlemelidir.
“Öğrenciler Okul Çevrelerinde Neler Yiyor?” sorusu ebeveynler için çok önemli. Okul kantinlerindeki gıdalar ve çocukların beslenme alışkanlıkları hakkında görüşleriniz nelerdir?
Özellikle tam gün eğitim veren okullarda okul kantinleri kadar okul çevresinde yiyecek satışı yapan iş yerlerinin hijyen ve sağlık koşulları da çok önemlidir. Öğrencilere çok düşük fiyatlı fast food tarzı yiyecek ve içecek satışı yapan iş yerlerinin sağlıklı yiyecek sunması çok düşük ihtimaldir. Ucuz malzeme, tekrar tekrar kullanılan kızartma yağları, uygunsuz saklama koşulları, hijyen eksikliği ve benzeri olumsuzluklar çocuklarımızın sağlıksız beslenmesinin önündeki önemli engellerdir. Ayrıca aşırı işlenmiş yiyecek ve içecekleri kimyasal katkılar ve tatlandırıcılar hızlı kilo alımına ve çeşitli ölümcül hastalıklara yol açabilir.
Hem kantinlerde hem de okul çevresinde yiyecek satışı yapan iş yerlerinde mutlaka temiz, günlük sulu yemek, hayvansal ve bitkisel gıdalarla hazırlanan, planlı, ölçülü, vitaminli doğal yiyecek alternatifleri öğrencilere sunulmalıdır. Mümkünse evde yapılan yemeklerin okulda uygun koşullarda yenmesini temin edecek imkânlar sunulmalıdır. Aksi takdirde gününün çoğunu, okul, dershane, kurs vs. dışarıda geçiren bir çocuğun damak tadının bozulmaması mümkün değildir. Sürekli sağlıksız beslenecek ve artık evdeki sağlıklı yemekleri bile beğenmeyeceklerdir. Bu anlamda Millî Eğitim Bakanlığının okul öncesi öğrencilere ücretsiz sıcak yemek sunulması projesi çok değerlidir. Bir kâse taze ve sağlıklı bir çorbanın değeri ölçülemez ve fast food yiyeceklerle karşılaştırılamaz.
Maden suyunun sağlığımıza etkileri nelerdir? Günlük su tüketimimizin bir kısmını maden suyu ile değiştirmeli miyiz?
Maden suyunun içeriğinde birçok mineral bulunmaktadır. Kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, florür, iyodür, klorür, bikarbonat ve sülfat gibi mineraller maden suyunda bulunmaktadır. Zengin mineral içeriği sayesinde maden suyunun; kemik ve diş sağlığı, kan pıhtılaşması, sinir uyarılarının iletimi, kalp sağlığı, kas ve sinir sağlığı ve enerji üretimi, su-elektrolit dengesi, sindirim, asit-baz dengesi, uyarı iletimi ve hücre metabolizması üzerine faydaları olacaktır. Bağışıklık güçlenmesi ve cilt sağlığı için de maden suyu çok faydalıdır.
Dünyanın en faydalı birkaç içeceği arasına girebilecek olan soda ve ayran bir arada tüketilebilir. Yarı yarıya soğuk sade soda ve ayran eklediğiniz bardağı karıştırıp yemeklerin yanında içebilirsiniz. Böylelikle vücudun protein, probiyotik, su ve mineral ihtiyacı önemli ölçüde karşılanarak hastalıklardan korunmak mümkün olabilir.
Meyve aromalı soda yerine; içine taze limon sıkılmış sade soda benzeri kendi hazırladığınız doğal meyveli sodayı tercih edin. Vitamin ve mineral içeriği yüksek bir içecek tüketmenin yanı sıra aromaların bir kısmının alkolde çözünmesinin zararlarından da kurtulmuş olursunuz. Hastalıklardan korunmak için bilinçli ve sağlıklı beslenmeliyiz.
Soda tansiyonu yani kan basıncını arttırabilir düşüncesi ile; ‘tansiyon hastalarının soda içmesi zararlı mı?’ çok sorulan bir sorudur. Oysa sodanın içinde çok sayıda faydalı mineral bulunmaktadır. Özellikle sıcak yaz aylarında terleme ile oluşan sıvı ve elektrolit kaybını aynı anda yerine koymak için soda çok ideal bir içecektir. Yaz aylarında soğuk sade soda içilmesi çok faydalıdır. Tansiyon hastalarının da doktorlarına danışarak, günde bir adet soğuk sade soda içmeleri faydalı olabilir.
Leptin hormonu ve obezite arasındaki ilişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? Bu konuda ne gibi çözümler öneriyorsunuz?
Leptin hormonu, yakın zamanlarda keşfedilmiş olup metabolizmanın yönetiminde merkezî bir role sahiptir. Leptin kelimesi “ince, zayıf” anlamına gelir. Çünkü yeterli miktarda leptin hormonu olduğunda iştah ve besin alımı düzenlenir, bu da aşırı kilo alımını engeller. Yağ dokusu, leptin hormonunu salgılayan organdır. Vücudunuzda ne kadar çok yağ dokusu varsa, o kadar fazla leptin hormonu salgılanır. Leptin tokluk hissi veren hormondur. Fazla miktardaki leptinin kilo vermeyi sağlaması gerekir. Ama kompleks bir mekanizma ile leptin hormonu fazlalığında etki edememeye başlar. Leptin direncinin oluşum mekanizmaları halen net değildir.
Leptin direnci ortaya çıktığında, beyin leptine normalde vermesi gereken yanıtı veremez. Tokluk hissi oluşmaz ve daha fazla yemek yeme ihtiyacı doğar. Kilolu bireylerin çok fazla enerji depolamalarına rağmen kısa sürede acıkmalarının ve sürekli yemek yeme isteklerinin temel sebeplerinden biri budur.
Leptin direnci ve kandaki yüksek leptin seviyeleri, karaciğer yağlanması, insülin direnci, davranışsal bozukluklar, depresyon, beyinde hücresel hasarlar ve sürekli yeme ihtiyacı gibi durumlara yol açabilir. Leptin hormonu, insülin de dahil olmak üzere metabolizmanın yönetiminde görev alır. Bu nedenle, leptin direnci muhtemelen insülin direncinden önce oluşur ve insülin direncini tetikler. İnsülin direnci ise zamanla diyabet ve kalp-damar hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıklara yol açar. Bu nedenle, leptin direncinin erken tanımlanması ve yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme düzenlemeleri ve fiziksel aktivitenin artırılması gibi önlemlerle düzeltilmesi sayesinde, insülin direnci başta olmak üzere birçok hastalık önlenebilir. Daha önce deneysel leptin ölçümleri yaptık. Leptin direncinin mekanizmalarını aydınlatmak ve erken tanı alabilmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Yeni yayınlanan ‘Deneysel Beslenme Bilimi’ kitabında belki de dünyada öncü olacak biçimde, leptin direncinin nasıl ölçülebileceğini yazdık. Leptin direncini kırmanın yolu sağlıklı beslenmekten geçiyor. Bunun için bahsi geçen ’40 Adımda İdeal Kilo’ kitabımla birlikte; ‘Kilo Verme ve Sağlıklı Yaşam Sırları’ ve ‘70 Adımda Sağlıklı Beslenme’ olmak üzere iki kitabımı daha önerebilirim. Bu kitaplardaki bilgiler size leptin direncini tanımayı ve önlemeyi kolay biçimde anlatacaktır. Leptin direnci, insülin direncinin öncülüdür. İnsülin direncinden önce leptin direnci ortaya çıkar. Dolayısıyla erken tanısı konulabilen leptin direnci tedavi edilirse insülin direncini, obeziteyi ve diyabeti önlemiş olunur.
Çağımızın hastalık kaynağı olarak gördüğünüz mikroplastiklerden korunmak için neler yapabiliriz? Günlük hayatımızda alabileceğimiz önlemler var mı?
Mikroplastikler gözle görülmesi zor olacak ölçüde küçük plastik partiküllerdir. İnsan için büyük bir sağlık riskine dönüşmesi yine insanın kendi eliyle oluyor. Giderek artan biçimde yaygınlaşan plastik kullanımı beraberinde içme sularından ambalajlı gıdalara kadar her gıda ile mikroplastik alınması anlamına geliyor. Buzullara kadar ulaşan bir mikroplastik yayılımı var. Okyanuslarda korkunç bir mikroplastik birikimi gerçekleşiyor. Mikroplastiklerin insanın kanına, akciğerine ve birçok organına geçebildiği gösterilmiş. Dokuların ve organların yapısını bozabildikleri artık bilinen gerçeklerdir. Kısırlık için dikkate alınmayan çok önemli bir sebep olarak karşımıza mikroplastikler çıkıyor. Bilimsel araştırmalar mikroplastiklerin testis dokusunun yapısını ve fonksiyonlarını olumsuz etkileyebildiğini gösteriyor. Doku bozulmasının kanserle muhtemel ilişkisi araştırılmaya devam ediyor. Özellikle mutfağımızdan ve yemek masamızdan plastikleri tamamen uzaklaştırmalıyız. Ayrıca mikroplastik oluşumunu azaltmak için plastik içeren ürünler, ambalajlar ve kaplar yerine doğal toprak, karton, cam, çelik ve benzeri malzemeden yapılan ambalajları ve kapları tercih etmeliyiz. Plastik kullanımı sınırlanmaz ve mikroplastik oluşumu kontrol altına alınamazsa mikroplastikler önümüzdeki yılların en büyük sağlık problemlerinden birisi olarak büyük bir yıkıma yol açabilirler.
“Beslenmenin Şifreleri” nelerdir? Sağlıklı bir yaşam için beslenme konusunda altın kurallarınız var mı?
Sağlıklı beslenmek için üç kritik soru var:
1. Ne kadar yiyelim?
2. Ne sıklıkta yiyelim?
3. Ne yiyelim?
Maalesef tartışmalar, sağlıklı beslenme gündemleri, haberler ve benzeri içerikler daha çok üçüncü soru üzerinden dönüyor. Ne yiyelim? sorusuna yapılan yorumlar ve verilen cevaplar ise kafa karıştırmaktan öteye gitmiyor. Doğal, dengeli ve sağlıklı bir beslenme tarif etmek yerine özümüze ve kültürümüze aykırı, yasaklardan ve abartılardan kurtulamamış spekülatif tavsiyelerle ne yememiz gerektiğini anlamaya çalışıyoruz.
Bilimsel, ilkeli, tutarlı, mantıklı, ölçülü ve dengeli beslenme tavsiyeleri ile yukarıdaki üç soruya net cevaplar bulmadan sağlıklı beslenemeyiz. 40 Adımda İdeal Kilo kitabında her üç sorunun da net cevabına dönük çok önemli bilgiler bulunuyor.
Doğal gıdalar ve işlenmiş gıdalar arasındaki farklar nelerdir? Modern yaşamda tamamen doğal beslenmek mümkün müdür?
İşlenmiş gıda, doğal ortamından elde edilen hayvansal ve bitkisel gıdaların fiziksel, kimyasal ve benzeri işlemlerle dönüşüme uğraması ve farklı bir gıdaya dönüşmesidir. Patatesin yüksek ısı, tatlandırıcı, yağ, tuz maruziyeti ve benzeri işlemlerden geçip ambalajlanması ile cipse dönüşmesi gibi düşünürsek maalesef işlenmiş gıda doğal halinden uzaklaşıyor. Ne kadar çok işlenmişse o kadar sağlığı tehdit edecek özellikler kazanıyor. Kimyasal katkı maddeleri, boyalar, yüksek fruktozlu mısır şurupları, tatlandırıcılar, lezzet arttırıcılar vs. ile eklenen gıdaların glisemik indeksi yükseliyor. İçeriği sağlığı tehdit eden bir hale dönüşüyor.
Modern yaşamda kontrolü modaya, reklamlara, dayatılan kültüre ve yaşam tarzına bırakırsak maalesef sağlıklı beslenmemiz zor görünüyor. Bunun yerine modern yaşamın getirdiği teknoloji ve imkânları iyi yönde kullanırken sağlıklı bir yaşam tarzına aykırı olan yönlerini kabul etmeden sağlığımızı koruyabiliriz. Ölçülü yemek, makul porsiyonlar, evde yemek yapmak, yediği yemeklerin içeriğini bilmek, temiz ve sağlıklı malzeme ile yemek hazırlamak, hijyene dikkat etmek, açık havada spor ve egzersizi ihmal etmemek bizi kısır döngüden uzaklaştırabilir. Modern yaşamda sağlıklı beslenmek mümkün olabilir ama ekstra çaba ister.
Marketteki işlenmiş gıdalardaki riskleri bilebilir miyiz?
Size ücretsiz ve yeni bir uygulamadan bahsedeceğim. Uygulamanın adı; ‘Gıda Ölçer’. Markete gidiyorsunuz. Telefonunuzu çıkarıp ambalajlı gıdanın barkodunu okutuyorsunuz. Gıda ürününün tüm analizini, muhtemel sağlık risklerini, kalorisini, kilo alımına etkisini, özel hastalıklarınız varsa onlarla ilişkisini vs. öğreniyorsunuz. Mükemmel olurdu, değil mi? Böyle bir uygulama var artık. Android ve ios için geliştirilen çok faydalı ve ücretsiz bir uygulama; Gıda Ölçer. Proje tasarım ekibinde görev aldığım bu uygulama; markette barkod okutarak ürünün sağlık ve helallikle ilgili tüm analizini kanıta dayalı olarak yapıyor. Basit, pratik ve anlaşılır olarak sunuyor. Tavsiye ediyorum.
Gıda katkı maddeleri kanser yapar mı?
Dünyada daha önce kullanımına izin verilmesine rağmen direkt kansere yol açtığı sonradan anlaşılarak yasaklanan gıda katkı maddeleri vardır. Ayrıca sodyum benzoat isimli koruyucu ve C vitaminini bir arada içeren içecekler güneş ışığına maruz kaldığında kansere yol açan benzen isimli kimyasal maddenin oluşabildiği bilinmektedir. Sağlık için doğal gıdalarla beslenmeyi tercih edelim.
Neden 40 adımda sağlıklı beslenme?
Günümüzde kilo vermek, ideal kiloda kalmak ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek giderek daha zor hale geliyor. Modern çağda sağlıklı beslenmek zorlaştıkça kilo alımı, obezite ve birçok kronik hastalığın yaygınlığı artmaya devam ediyor. Ülkemiz, Avrupa’da obezite oranında ilk sırada yer alarak sağlıklı yaşam konusunda alarm veriyor. Çocukluk çağı obezitesi, ülkemizde giderek artan ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Ancak doğal ve sağlıklı beslenme, karmaşık gıda içerikleri hakkında pratik ipuçları ve faydalı besinlerin ne kadar tüketilmesi gerektiği konusundaki bilgiler, bizi ideal kiloya ulaşmamıza yardımcı olabilir. Bu kitap, basit, pratik ve uygulanabilir sağlıklı yaşam ve beslenme ipuçlarını sunarak, ideal kiloya ulaşmanın ve bu kiloda kalmanın kolay yollarını anlatıyor. Anlaşılır ve sade bir dille yazılan eser, modern tıbbın ulaştığı koruyucu hekimliğin önemini ve hastalıkları önlemenin en iyi yolu olan sağlıklı beslenmenin çerçevesini pratik bir şekilde açıklıyor. Doğal, dengeli, çeşitli ve ulaşılabilir beslenme içerikleri için birçok ipucu bu kitapta yer alıyor. Kitap içeriğindeki bazı tekrarlar konuların öneminden kaynaklanmaktadır. Sağlıklı beslenme ve sağlığı koruyarak ciddi hastalıklardan korunmaya yönelik kolay uygulanabilir birçok öneriyi bu kitapta bulabilirsiniz. 7’den 70’e her yaş için sade ve kolay uygulanabilir doğal ve sağlıklı beslenme sırları, ‘40 Adımda İdeal Kilo’ kitabında bulunmaktadır. Bu eserin bir diğer önemli özelliği, toplumumuzun mevcut şartlarına ve imkânlarına uygun bir beslenme biçimini önermesidir. Çeviri eserlerde ve önerilerde yer alan uygulanması zor ve toplumumuza uygun olmayan öneriler bu eserde yer almamaktadır. Bugüne kadar TÜBİTAK Bilim Sohbetleri kapsamında ve resmî görevlendirmelerle verdiklerim de dahil 50’den fazla ‘Sağlıklı Beslenme Konferansı’nda toplumun nabzını tutarak bu eserin bölümlerini oluşturduk. Yıllardır basında yer alan köşe yazılarım ve televizyonda yaptığım canlı yayınlanan sağlık programlarında bu eserde yer alan konuları uzmanlarla tartıştık. Laboratuvarlarda gerçekleştirdiğimiz özgün deneysel beslenme araştırmalarını anlaşılır bir biçimde kamuoyuyla paylaştık. Daha önce sağlıklı beslenme ve beslenme biyokimyası konularında birçok önemli ders kitabı yazdım. Tüm bu birikimi süzerek, sağlıklı beslenme ve ideal kiloya ulaşmaya dair bilgilerin özünü ‘40 Adımda İdeal Kilo’ kitabımda topladım. Kitap kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanına ulaştı. Okurlardan çok olumlu geri dönüşler gelmeye başladı. Faydalı olması dileğiyle. Bir taraftan da yeni kurduğum; ‘Sağlıklı Beslenme Sırları’ isimli ücretsiz WhatsApp kanalı üzerinden bu bilgileri kısa kısa paylaşıyorum.
Diğer kitaplarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
• 2018 Yılında Orion Kitabevi tarafından yayınlanan ‘Kilo Verme ve Sağlıklı Yaşam Sırları’,
• Akademisyen Yayınları tarafından basılan; Editörü olduğum ‘Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı (2019),
• Akademisyen Yayınları tarafından 2019 yılında basılan; ‘Klinik Biyokimyada Kanıta Dayalı Yaklaşım (2019)’ ve bölüm yazarı olduğum,
• Akademisyen Yayınları tarafından 2018 yılında basılan; ‘Her Yönüyle Mavi Güç; Su (2018)’ isimli kitaplarım vardır.
• 2020 yılında bölüm yazarı olduğum Mikrobiyota Probiyotikler ve Akılcı Beslenme (Nobel. 2020) ve
• Bölüm çevirisi yaptığım ‘Adli Hemşirelik- Hakkında Bilmemiz Gerekenler (2020, Akademisyen Yayınları)’ kitaplarım yayınlanmıştır.
• Bölüm yazarı olduğum ‘Sağlık Bilimleri İçin Biyokimya’ (2020, Akademisyen Yayınları)’ kitabında ‘Klinik Biyokimya’ bölümü,
• 4. Uluslararası GAP MMFS Kongresi Tam Metin Kitabı (2020) ve
• 4. Uluslararası GAP MMFS Kongresi Tam Metin Kitabı’nın (2020) editörlüğünü yaptım. 2021 yılında, İstanbul Tıp Kitapevleri tarafından yayınlanan, ‘Temel Beslenme’ isimli kitabım,
• 2023 yılında S.S. International Publishing tarafından yayınlanan, ‘70 Adımda Sağlıklı Beslenme’ kitabım bulunmaktadır.
• 2022 yılında Nobel yayınları tarafından yayınlanan; Editörü ve bölüm yazarı olduğum ‘Beslenme Biyokimyası’ kitabı, Aralarında çalışan beslenmesi de olmak üzere birçok bölümünün yazarı olduğum ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ kitabı 2022 yılında Nobel yayınları tarafından yayınlandı.
• 2024 yılında BİDGE yayınlarından basılan, editörü ve bölüm yazarı olduğum; Deneysel Beslenme Bilimi Kitabı,
• İstanbul Tıp Kitapevleri tarafından baskı aşamasında olan; ‘Entegre Obezite Diyabet Metabolik Sendrom’ kitabım bulunmaktadır.
• 2023 yılında; Livre De Lyon yayınlarından basılan; ‘Medicine and Health Sciences Modern Analysis, Finding and Researches’ isimli uluslararası kitapta, ‘Clinical Biochemistry Laboratory External Quality Control Evaluation’ bölümünü yazdım,
• Nobel Akademik Yayıncılık tarafından basılan; ‘Dünya Göç Hareketlerinde Sağlık Profesyonellerinin Yeri -Dünya Göç Hareketleri Dizisi -5’ isimli uluslararası kitapta; ‘Covid-19 Pandemisinde Normalleşme ve Göç (Kurumsal Ölçekte Mikro Bir Modelleme)’ başlıklı bölümün yazarları arasındayım. Bu eserde göçmen beslenmesine de değindim.
Bu kitapların bir kısmı akademik eserlerdir. Profesyonel akademisyenlere hitap etmektedir. Bir kısmı ise toplumu bilgilendirmek amacıyla yazılmıştır. 40 Adımda İdeal Kilo kitabını okuyacak okurlarıma özellikle; ‘Kilo Verme ve Sağlıklı Yaşam Sırları’, ‘Her Yönüyle Mavi Güç; Su’ ve ‘70 Adımda Sağlıklı Beslenme’ olmak üzere üç kitabı daha önerebilirim. Bu eserler 7’den 70’e tüm topluma faydalı olmak için yazılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir