Girişimcilik Ruhu / İletişim Stratejileri ve Girişimcilik Uzmanı Remzi Durmuş

35-girisimcilik-ruhuBize kendinizi anlatır mısınız?
Kültür Üniversitesi’nde iletişim, İstanbul Üniversitesi’nde de girişimcilik üzerine yüksek lisans yaptım. CeBIT Eurasıa’nın girişimcilik danışmanlığını yaptım. Türkiye’de; girişimcilik kültürünün gelişmesi için birçok sanayi-ticaret odası, üniversite, yerel yönetim ve kent konseyinde; girişimcilik, girişimcilik destekleri ve melek yatırımcılık üzerine çeşitli seminer ve eğitimler verdim. Girişimcilik üzerine TV programı yapıyorum. Bu kapsamda; Girişimcilik, E- Ticaret, Patent Hakları, Melek Yatırımcılık, Aile şirketleri, İnovasyon Ekonomisi, Mesleki Eğitim ve Girişimcilik, Uluslararası Ticari Anlaşmazlıklar ve Dijital Girişimcilik gibi birçok konuyu gündeme getirdik.

Girişimcilik ne demektir? Girişimcinin temel özellikleri nelerdir?
Sanayi devriminden günümüze kadar girişimciliğin birçok tanımı yapıldı ve yapılmaya da devam etmektedir. Ama günümüzdeki geçerli olan tanımın, “değer üretmek ve yaşama değer katmak” olduğunu ifade edebiliriz. Bu bağlamda baktığımız zaman girişimcinin yaşam felsefesi farklıdır. Bir kere, hayattaki farklı noktaları birleştirip ondan bir bütünlük çıkarabilir. Krizler, fırsatı kendi içinde barındırır. Girişimciler de bunları görebilen kişilerdir. Ayrıca, yüksek risk altında yaşayabilen ve bunlara göğüs gerebilen bir yapıları vardır.

Dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye’de girişimcinin önündeki engeller nelerdir?
Bunun birçok boyutu var ama ilk aşamada girişimcilerin üstlendiği vergi yükünün fazla olduğunu düşünüyorum. Bu yükten KOBİ’lerin kurtarılması gerekmektedir.
İşletmelerimiz; bilgi, teknoloji ve AR-GE’den uzakta, eski usullerle iş yapmaya çalışıyor. Günümüzde, yerli ve yabancı birçok rakip artık aynı kulvarda yarışmaktadır. Mevcut sistemle işletmelerin sürdürülebilirliğini sağlamak imkansız. O nedenle girişimcilerimiz yeniliklere açık olmak zorunda. Burada da gerek kamunun gerek özel sektörün gerekse STK’ların desteklerinden yararlanması gerekir. Bakınız, yabancı yatırımcı ülkemize geldiğinde ilk sorduğu sorulardan birisi de KOBİ’lerin ne kadar esnek olduğu ve günün koşullarına ne kadar uyum sağladığıdır. Ülke olarak bu noktada büyük eksiklerimiz var.
İlginç bir anektod paylaşayım. KOSGEB’in 50 bin KOBİ üzerinde yapatığı bir araştırma var. Buna göre; Türkiye’de işletmelerin sadece %5’i akıllı işletme, geri kalanı “ne iş olsa yaparım” düşüncesiyle hareket eden hamal işletme.
Bu bağlamda, işletmelerimiz katma değer yaratan ürünlere ağırlık vermeliler. Aksi takdirde ne ekonomimiz istenen seviyeye gelir ne de cari açığı kapatabiliriz.

Türkiye’de girişimcilere devlet kanallı veya diğer kuruluşlardan ne tür destekler sağlanıyor?
Türkiye’de girişimciliğin gelişmesi ve girişimcilik kültürünün oluşması için en büyük katkıyı sağlayanlardan birisi de hiç şüphesiz ki KOSGEB. KOSGEB, yeni girişimcilere, AR-GE ürünlerine, fuarlara katılan işletmelere, ürün tasarımı yapan, tanıtım yapan girişimcilere destek olmaktadır. TÜBİTAK’ta daha çok katma değer yaratan kapasite artırımına katkı sağlayan, yenilikçi, sürdürülebilir, öngörülebilir hedefleri olan girişimcilere destek vermektedir. Ayrıca yarışmalar düzenlemekte, dereceye giren ön lisans, lisans veya yüksek lisans öğrencilerini ödüllendirmektedir.
Kalkınma ajansları da aynı şekilde hem girişimciliği hem de KOBİ’lerimizi desteklemektedir. Bu destekler bölgelere ve belgelerin ihtiyaçlarına göre farklılık arz etmektedir.
Yine, Sanayi Bakanlığı, katma değeri yüksek olan iş fikirlerini “Teknogirişim Sermaye Desteği” programı kapsamında desteklemektedir. Ayrıca melek yatırımcılar, AB fonları venture Capital (Girişim Sermayesi) fonlarını da unutmamak gerekir.

Melek yatırımcılık nedir? Melek yatırımcılığın hedefleri nelerdir?
Melek yatırımcılık, Amerika’da 1950’lerde başlayan ve Türkiye’ye daha yeni yeni gelişmeye başlayan; melek yatırımcının, girişimciyi, gerek finansal olarak gerek mentörlük olarak gerekse network olarak desteklediği bir sistemdir. Bunların bir araya geldiği yerlere ise melek yatırım ağı denir.
Melek yatırımcının hedefi yatırım yaptığı şirketi 5 yıl içinde yüzde yüz kâr ettirmek ve şirketin kendi üstüne düşen payını venture capital’e satmak. Kısacası şirketi kâr ettirip satmak olarak ifade edebiliriz.

Türkiye’deki melek yatırımcılığı dünya ile kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’de melek yatırımcı sayısı henüz 150-200 kişi ve yatırım seviyesi ise 10 milyon dolar civarında bulunuyor. Amerika’ya baktığımızda ise 300 binin üzerinde sadece e-girişimleri destekleyen yatırımcı var. Nitekim melek yatırımcılar ABD’de 2012 yılı itibariyle 26 milyar dolar yatırım gerçekleştirdiler. Avrupa’da ise 75 bin melek yatırımcı var ve bu yatırımcılar 2012 itibariyle 5 milyar dolar yatırım yaptılar.

Girişimciler, melek yatırımcıların ilgisini çekmek için neler yapmalıdır?
Girişimcilerin, ilk başta kendi projelerine inanmaları ve yatırımcıyı da inandırmaları gerekir. Ayrıca hiçbir zaman yılmamaları gerekir. Bir melek yatırımcı destek olmuyorsa başka melek yatırımcılarla diyaloğa geçmeliler. Sonuçta melek yatırımcılar farklı sektörlerden olabildiği gibi hepsinin algısı aynı olmayabilir. Diğer bir husus da, projelerini iyi analiz etmeleri ve yatırımcıdan önce kendileri soru-cevap yapmaları gerekir. Örneğin proje ne kadar sürdürülebilir, hedefleri ne kadar gerçekçi, yeniliklere ne kadar açık, yatırımcı niçin desteklemesi gerekir gibi.

Türkiye’de girişimde bulunan yerli sermaye, ekonomiyi ne derece rahatlatacak seviyede? Yerli girişimcinin, global ekonomiyle rekabetteki rolü ne?
Uluslararası arenada rekabet gücümüz yeterli seviye de değil. Neden diyecek olursanız? Birincisi, teknolojiyi yeterli seviyede kullanamıyoruz. Bu da verimliliği ve kaliteyi düşürüyor. İkincisi, ürün veya hizmette farklılığı yakalayamıyoruz. Bu da bizi sıradanlaştırdığı gibi rekabet gücümüzü kırıyor. Üçüncüsü, bilgiye dayalı KOBİ anlayışımız yok. Dördüncüsü, küresel markalarımız yok. Beşincisi, değişime kapalıyız. Halbuki gelecek, kendini güncelleyebilenlerin ve değişimi yakalayabilenlerin dünyası olacaktır.

Girişimcilik üzerine üniversitelerimizde ne tür eğitimler veriliyor, verilen eğitim yeterli mi? Teorik eğitim pratikte yeterli oluyor mu? Girişimcilik aynı zamanda bir ticaret ruhu gerektiriyor, lisans eğitimi bu ruhu sağlıyor mu?
Türkiye’de, yüksek lisans olarak girişimcilik eğitimleri verilmektedir. Ayrıca hemen hemen her üniversitede ders olarak da okutulmaktadır. Ama üniversitelerimizde verilen eğitimler çok yetersiz. Düşünün ki ömrünüzün üçte birini eğitime adıyorsunuz ama okul bittiğinde ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Eğitimin en önemli görevlerinden birisi de insana sorgulamayı öğretmesidir. Ayrıca girişimcilik ruhu üniversiteden değil ilkokuldan itibaren başlaması gerekir. Bu eğitimlerden kastım sadece kitabî bilgiler değil. Öğrencinin kendini geliştirebileceği similasyonlardan tutun da yarışmalara, stajlara ve çeşitli etkinliklere kadar bir bütünlük içinde yapılmalı. Bir diğer husus da meslek liselerinin daha işlevsel hale getirilmesi gerekmektedir. Buralarda girişimciler yetiştirilmesi için alt yapı çalışmalarına ağırlık verilmesi ve teşviklerin arttırılması gerekiyor.

Genelde fazla risk almayı sevmiyoruz. Ticarette sermayeyle beraber cesaretin de azımsanmayacak bir önemi var.
Bu, en büyük problemlerimizden birisidir. Ülkenin kalkınmasının da önündeki en büyük engeldir aslında. Suni korkularla ve başaramayacağımız düşüncesiyle, çok iyi ve başarılı olabilecek iş fikirlerimizi yok edip gidiyoruz. Ama son zamanlarda bu algıda da kırılmalar görüyoruz. Özellikle günümüz çağında yeni jenerasyon artık kendi işinin patronu olmak istiyor. Bu isteği daha fazla teşvik etmeliyiz.
Tabi ki cesaret çok önemli. Bakınız, sermaye tek başına bir işe yaramıyor. Bugün çok yüksek meblağda sermayesi olup da risk almak istemeyen sadece gayrimenkule yatırım yapan azımsanmayacak bir kesim var. Nitekim Anadolu’da emeklilerimizin de yaptığı aynı şeydir.

Kendi işinin patronu olmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Birincisi, girişimci olmak isteyenlerin, iyi bir araştırma yapmaları gerekir. Bildiği sektörde ilerlemesini tavsiye ederim. Bildiği sektör ona kolaylık sağlayacaktır. Unutmamak gerekir ki; ancak hamallığını yaptığınız işin efendiliğini yapabilirsiniz.
İkincisi, yapacakları işi mümkün olduğunca hedef kitlenin anlayacağı şekilde basitleştirsinler. Düşünün, Google, dünyanın en büyük şirketlerinden birisi ama ekranına baktığınızda sadece bir arama çubuğu var.
Üçüncüsü, aynı anda birçok alana dağılmamaları gerekir. Mümkün olduğunca hedef kitleyi daraltsınlar. Bu, girişimcilere, hem daha az rakiple uğraşmayı hem de daha iyi odaklanmayı getirir.

Gerçek bir başarı hikâyesini aktarabilir misiniz?
Doğtaş’ın başarı hikâyesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü sıfırdan başlayıp bugünlere gelmiştir. 7 yıl memurluk yapan Davut Doğan Bey, görevinden ayrılarak girişimci olmayı seçmiştir. Bugün 65’ten fazla ülkeye ihracat yapan bir mobilya devine dönüşmüş bir holdingdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir