Dünyanın En Tehlikeli Gücü Televizyon / Abdülkadir Yılmaz

gonul-19-televizyonTv kumandasını ele almadan önce iyi düşünmek lazım.


Zira bu ülkede bir kişi TV’nin karşısına geçtiği andan itibaren sayısız ciddi tehlikelerle karşı karşıya demektir. Bununla maruz kaldığımız zararlı ışınları, aldığımız radyasyonu kastetmiyorum. Onlar da başkaca birçok önemli zararın ancak cabası. Bu tehlike çocuklar için böyle, büyükler için böyle, gençler için yaşlılar için böyle. TV yayınlarının saçtığı zararlı bilgi mikroplarından bahsediyorum. Bu mikroplardan hasta olmamak için ciddi bir şekilde bilgili, şuurlu velhasılı aşılı olmak lazım. Bu kadar donanımlı olmak bile sizde gereksiz vesveselerin oluşmasına engel olamaz, öyle zor bir zamanın Müslümanlarıyız Rabbim yardımcımız olsun.
Eline kumandayı alıp TV’nin karşısına geçen bir kişiyi bekleyen tehlikeleri biraz açalım ve olayı biraz müşahhas hale getirelim isterseniz.

Deccalın Emrine mi Giriyoruz Farkında Olmadan?
Neredeyse her evde uydu antenleri ve uydularda da yüzlerce kanal var. Bu kanalların %90’ı neredeyse Deccaliyet’e hizmet ediyor. Onun adına çalışıyor ona hizmet ediyor. Neden böyle acaba derseniz? Bilirsiniz ki ahir zamanda ortaya çıkacak olan büyük Deccal’ın sağ gözü kör olacak. Efendimiz (sav) bunu birçok sahih hadiste haber vermiş. Bu hadislerin yorumunu Üstad Bediüzzaman ve birçok İslam âlimi şöyle yapıyor: Deccal’ın dünyaya bakan gözü açık ama imani hakikatlere ve ahirete bakan iç gözü kör olacak. Ve insanları dünya sevgisiyle kendine bağlayıp öylece bağlılarını çoğaltıp aldatacak. Anlaşılan o ki ahiret ayağı olmayan bir dünya hayatı ve onun sihirli sevgisi Deccal’ın en önemli tuzağıdır. İşte bu kanalların da yayınlarına bakarsan görürsün ki sanki ahiret inançları hiç yok. Öyle olunca dini ve ahlaki değerlere itibarları da saygıları da yok. Bütün reklamları dünya hayatı için, herkesi alışverişe tüketime zorluyorlar. Bunların rüzgârına kapılırsan milletvekili maaşın olsa yetmez. Normal memur maaşları, asgari ücretler bir saatlik bir harcamaya kifayet etmez. Cebimizdeki parayı kuruşuna kadar hortumlamak ve hatta borçlandırarak geleceğimize bile ipotek koymak tek amaçları. Bu Deccal’a veya Deccaliyet’e hizmet eden zenginlerin plan ve projelerinin reklam panoları, aynı fikre hizmet eden görsel veya yazılı medya araçları… Dizileri, filmleri hep dünya hayatı üzerine kurulu… Dünyada mutlu olmak, dünyadan zevk almak, dünya hayatını iyi değerlendirmek… Bu kanalların çoğunun dini, imanı, ahlaki değerleri, kırmızı çizgileri yok. Para eden her şeyi pazara çıkarıp satabilirler, namus da dahil. Yani açıkçası kapitalist sistemin uşakları… Müzikleri öyle, modaları öyle. İnsanların insanlık tarafına değil hayvanlık tarafına şehvetine, midesine hitap eden, cismi besleyip ruhu ihmal eden bir kültürün inşaatçıları, taşıyıcıları, bulaştırıcıları…

Ahirete İmanı Olmayan Bir Dünya Hayatının Sihrine mi Kapılıyoruz?
Dikkat edin çok azı müstesna olmak üzere bazı kanallar bize ahireti olmayan bir dünyanın, bir inanç sisteminin kapılarını açıyor ve o âlemde mutlu olmak için her şeyi mubah gösteriyor. Bir avuç zenginin mutluluk dünyasını, evlerini, köşklerini, zengin ziyafet sofralarını, süslü püslü eşlerini ve nefsaniyet üzerine kurulu hayat tarzlarını gösteriyor. İmkânları olmayan ve hiçbir zaman da olamayacak olan çoğunlukların ağızları sulanarak, yutkunarak, iç geçirerek izledikleri bu şatafatlı hayatlar; fakirlerin dünyasında nasıl umutsuzluğa, mutsuzluğa, kedere ve hatta kine, öfkeye dönüşüyor bunun hesabını hiç yapmıyorlar. İşte bu tür kanallar çocuğumuzdan büyüğümüze, gencimizden yaşlımıza her gün sinsi binbir zehri damarlarımıza zerk ediyor ve fıtrat kodlarımızla ve ruh genlerimizle oynuyor. Bu zehrin neticesinde; nasıl bozulduğumuzu bile fark etmeden, anlamadan yaratılış amacımızdan öyle bir uzaklara düşüyoruz ki (Allah muhafaza buyursun!) Sonra onlarla beraber olup Kur’an ve Peygamber’i sorgulamaya ve onlarda yanlış aramaya başlıyoruz.

Dini Bir Hüviyeti Olan Medyaya da Dikkat!
Gelelim yüzde on içine koyduğumuz dini kanallara: Bu kanallardan birinde gezerken bir Kur’an sesi duyuyor irkiliyorsun. Oh diyorsun ruhum bir nefes aldı. İyi ki bu kanallar da var. Bakıyorsun güzel bir hoca veya ilahiyatçı bir profesör bu kanalda nasihat ediyor. Allah’tan Kur’an’dan, helalden, haramdan bahsediyor. Öyle ya imanın var; din, iman sevgin var, hocanın söylediklerine kulak kesiliyorsun. Biraz dinledikten sonra, hocaefendi diyor ki: “Ölülere Kur’an okumayın, Yasin, Fatiha, okumayın! Kabre gitmeyin, türbeleri ziyaret etmeyin! Eyüp Sultan’dı, Aziz Mahmut Hüdayi idi, Emir Sultan’dı boş şeyler bunlar, bu türbelerden size bir fayda gelmez! Kabirdekilerin size, sizin onlara bir faydanız olmaz!(?)
Bu sözleri duyunca; Allah Allah! Nereden çıktı şimdi bu sözler diyorsun. Hadislerin, Ehl-i Sünnet’in kale gibi kaynaklarının nasıl yok sayıldığına canlı şahitlik ediyorsun. Tabi halkın her kesimi işin kaynak kısmına vakıf olamayacağı için “Benim dedem, ninem, babam, annem ölülere okurdu. Mübarek günlerde bizler ölülerimize böyle hediyeler gönderirdik. Ecdadımızın kabirlerini her Cuma ziyaret eder ölülerimizle buluştuğumuzu düşünürdük. Onlara faydamız olduğuna inanırdık. Bunlar hep boş şeyler miymiş.” diyor(?) Bu duruma sebep olanları Allah bildiği yapsın demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Başka bir kanala geçiyorsun, yine bir hocaefendi ki ağzından ballar damlıyor. Dinliyorsun, “Oh! Allah razı olsun bu kanalları açanlardan, yoksa manen ölüp gidecektik. Ruhumuz bunlar sayesinde nefes alıyor, oksijen alıyor…” diyorsun. O arada hocaefendi diyor ki: “Bu Müslümanlar din’i çığırından çıkardılar; evliyaymış, kerametmiş, keşifmiş… Bunlar yoldan çıkmış Müslümanların uydurması şeyler. Şeyh uçmaz müridi uçurur. Bunların hepsi hayal, halüsinasyon ve uydurma. Yunus Emre, Mevlana manen büyüklermiş, evliyalarmış! Nereden biliyorsunuz, belki siz onlardan daha büyüksünüz… Yok böyle şey, her mümin evliyadır, her mümin Allah dostudur. Başka da peşinden gidilecek özel dostlar yoktur. Aklınızı kullanın kardeşim, bırakın bu tağutları, aracıları, bu işlerin dinde yeri yok(?)” Bu iftiralarla maalesef saf gönüller bulandırılmaya çalışılıyor. Kafası karışan kişi gidip bir bilene sorsa cevabını anında alacak ama miletimiz hem mikroba yapışıyor hem doktora gitmiyor. Bu palavralara ister istemez kulak kabartıyor ve sonrasında; “Hoppala, ya bizim mahallede bir mübarek kişi vardı. Babam, dedem kerametlerini anlatırlardı. Bizzat gördüklerini yaşadıklarını söylerlerdi. Şimdi o hocaefendinin türbesi var hâla gider okuruz. Meğer babam dedem ne yalancı insanlarmış. Dedem hayatında hiç de yalan söylemezdi ama bu insan hakkında niye yalan söylemek gereğini hissetti acaba.” diyorlar. Şimdi çık işin içinden çıkabilirsen.
Başka bir kanalda, -hiçbir delil olmaksızın- “Mehdi yok, İsa yok, gelmeyecek, nereden çıkmış bunlar (?)” diye kusuyor yine hadis düşmanı bir başka hocaefendi. Oysa Hz. Mehdi’nin geleceğini haber veren kaynaklar manevi mütevatirdir ve inkarı insanı küfre götürebilir.
İlmi olan Müslümanlar yapılan adaletsizliğe şaşırıp kalırken, ilmi zayıf Müslümanlar; “Allah Allah! Biz yıllarca farklı dinledik, dedelerimiz “zaman ahir zaman” derlerdi. Kötülük yaygınlaşınca Mehdi gelecek, İsa yeryüzüne inecek, hem de etten kemikten derlerdi. Bu dinî kanallardaki hocalara ne olmuş? Bildiklerimizin hep yalan olduğunu söylüyorlar.”
Evet, işte kumandayı ele alıp kanallarda gezinmek öyle kolay değil. Bütün bu tehlikelerin olduğunu bilerek TV yayınlarını takip etmek, çocukları ve ev halkını da bu tehlikelerden uyarıp haberdar etmek gerek. “Her yağan yağmuru faydalı sanma. Yağmurdan olan kıtlık, kuraklıktan olmaz.” der atalarımız. Hayat tecrübesidir ki çok yağmur sel getirir, tarlayı bile yerinden götürür. Yanlış bilgi de insanların zihin ve gönül dünyalarında öyle seller öyle tahribatlar yapar ki zararını tahmin edemezsin.
Neyse, Elhamdülillah bu kanallar çok değil. Genel olarak İslamî kanallar Ehl-i Sünnet’i savunuyorlar. Yani ecdadımızdan işittiklerimizi doğrulayan ve savunan kanallar daha çok ama dikkatli olmalıyız. Bilgi bir ormana benzer. Ormanda acıkınca her ağacın meyvesini, her otun çorbasını, her mantarın yemeğini yiyemezsin, yersen zehirlenirsin. Rehber lazım. Dini bilgiler de böyledir. Çok bilenden değil, güvenilir olandan, Allah korkusu olandan ilim öğren, o seni yanlışa götürmez. Menfaati için seni satmaz. Üç kuruşluk menfaat için, makam ve mevki için, biraz itibar için dinini satan hocaefendilerden, Allah bir dese bile uzak durun.
Bizim Ecdadımız Ehl-i Sünnet’e Çok Önem Verirdi Biz de Önem Verelim
Rehber dedim, bunu bulmak da zor değil. Amerika’yı yeniden keşfe çıkmayalım. Her âlimden İmam-ı Azam olmaz. Biraz Arapça bilen kişi, İmam-ı Azam da kim ki demesin. O nefsine zebun kişiler gururla bunu derse de bizler onları dinlemeyelim. Bizim ecdadımızın yolu doğruydu. Sonradan çıkan bu uyduruk adamları dinlemeyin. Ülkemizde Ehl-i Sünnet âlimi çok kıymetli hocalarımız her zaman daha fazladır, Allah sayılarını artırsın. Onlar Ecdadımızın yolunu izleyenlerdir. Tarihini, ecdadını bilen âlimlere kulak verin.
Osmanlı ulemasının takip ettiği yol çok güzeldi. O güzel yoldan dolayı bu topraklar manen bereketliydi. Evliyası, uleması çok idi. Bizim ecdat Ehl-i Sünnet’e çok önem verirdi. Peygamberimiz’e, onun sünnetine, sahabesine önem verirdi. Efendimiz de bizden bunu istemiştir zaten.
“Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve ashabımın yolunda gidenlerdir.” (Tirmizi, İbni Mace)
Ecdat “Fırkayı Naciye” idi. Fırkayı Naciye de Kur’an’ın, Hazreti Peygamberin, sahabelerin yolu. Yani sözün özü İmam Azam, İmam Şafii, İmam Hanbel, İmam Malik gibi (Allah onlardan razı olsun) Ehl-i Sünnet imamlarının yolu. Sizler de bu yolu bırakmayın. Yani dedelerimizden, ninelerimizden, babalarımızdan gördüğümüz gibi sizler de usulünce kabir ziyaretlerini yapın, türbeleri ziyaret edin, vefat etmiş veya yaşayan salih kişileri vesile ederek Allah’tan dileklerinizi isteyin. Vefat etmiş yakınlarınızın ruhlarına hatimler, Fatihalar, Yasinler gönderin. Kabirde azap yok diyenlere inanmayın, kendinizi oraya hazırlayın. Allah dostları, evliyalar haktır. Onlar öyle muhterem insanlar ki kim ne derse desin eteklerine yapışın, ilim talep edin, dualarını alın. Bu fakir ve bu fakirin tanıdığı nice insanlar var ki o mübarek kişilerin kerametlerine bizzat şahit olmuştur. Bizi bilen, böyle şeyler için yalan söylemeyeceğimizi de bilir. Elhamdülillah Rabbim bizlere bu nimetini nasip etmiştir.

Anadolu Toprakları Evliya Kabirleriyle Doludur
İslam coğrafyası, özellikle şu Anadolu coğrafyası evliya kabirleriyle doludur. Her karış toprağında bir büyük veli yatar. Yaşayanları da boldur, görene görmek isteyene. Sizler bu güzel insanların türbelerine de kendilerine de saygı gösterin, kıymet verin. Onları sevin, zira Hazreti Peygamberin şefaati hak olduğu gibi bu tür velilerin de şefaatleri haktır. Allah’ın izin vermesiyle zamanı gelince herkes görecek ki onlar da bu ümmete karşı büyüklüklerini keremlerini göstereceklerdir. İnanmayanlar kendilerini yalnız kendi amelleriyle kurtarsınlar. Ne diyelim Allah yardımcıları olsun. Bizler de bunu derken şefaate güvenip yatalım demiyoruz. O bakış tarzı da yanlıştır. Hem şefaat yokmuş gibi çalışalım, hem de şefaat olacak diye amellerimize değil başta Efendimiz (as) olmak üzere o büyüklerin sevgisine ve şefaatine güvenelim. Böyle bir bakış açısı tam da Ehl-i Sünnet bakışıdır işte.

Hz. Mehdi de Hz. İsa da gelecektir
Zaman ahir zamandır; Mehdi de İsa da gelecektir, etten kemikten olarak hem de… Gelmeyecek diyenlerin etiketi ne olursa olsun dinlemeyin. Bu önemli sınavı bazı akılsızlar yüzünden kaybetmeyin. Bu yol İmam Azam’ların, İmam Gazali’lerin, Abdulkadir Geylani, İmam Rabbanilerin yoludur. Yani bizim güzel ecdadımızın yolu. Bidat girmemiş Kur’an ve sünnet yoludur. İçiniz rahat etsin, Allah’ın size bu lütfunun kıymetini bilin. Fırkayı Naciye’den olmanın şükrünü bu yola sarılarak, bu yoldan taviz vermeyerek eda etmeye çalışın.
Allah’a emanet olun.

2 yorum

  1. mehmet yıldız

    Allah razı olsun çok faydalı bir yazı kaleme alınmış anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az demiş atalarımız. Selam ve dua ile

  2. Cok güzel çok doğru bir paylaşım yapmışmışsınız ALLAH razı olsun.coo haklisiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir