RTÜK temelde ana görevi denetleme olan bir kurum. Denetleme görevinde göz önünde bulundurulan ana kıstaslar neler? Bu anlamda, Türkiye gerçeğine RTÜK açısından baktığınızda neler söylemek istersiniz? Mesela ceza sistemini kaçınılmaz bulur musunuz? Etik sınırlar nasıl çizilmeli, siz ne düşünüyorsunuz, uygulamalarınız nasıl?
RTÜK olarak temel görevimiz, radyo ve televizyon yayınlarının belirli kurallar ve etik ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Ana kıstaslarımız arasında toplumun ahlaki ve kültürel değerlerine uygun yayın yapılmasını sağlamak, çocuk ve gençlerin zararlı içeriklerden korunmasını temin etmek ve kamu düzenini koruyacak şekilde yayınları denetlemek ve düzenlemek yer almaktadır. Türkiye gerçeğinde, bu denetim mekanizmasının etkin işlemesi büyük önem taşır. Ceza sistemimiz, caydırıcılık ilkesine dayanmaktadır; dolayısıyla yayıncıların kurallara uygun hareket etmelerini sağlamak için cezai yaptırımlar kaçınılmaz olabilir. Etik sınırları çizerken, toplumun genel kabul görmüş değerleri, yasalar ve uluslararası yayıncılık standartları rehberimizdir. Ancak bilinmesi gereken önemli bir nokta vardır. Caydırıcılık temelli ceza sistemimizin dışında yer alan ve arzu ettiğimiz bir model olan “öz denetim” diye adlandırdığımız mekanizmaların işlerliği ile cezai işlemlerin minimum düzeyde tutulması temel arzumuzdur. Çünkü medya sektörünü oluşturan tüm paydaşların ve özellikle de medya kuruluşlarının yapacakları yayınlarda kendi sınırlarını belirleyip toplumsal kuralları önceleyen öz denetim süreçlerini yürütmeleri, gelişmiş bir medya yapısı varlığına işaret edecektir. Sadece denetlemek ile anılan kurumumuz aslında sektörde öz denetim süreçlerini geliştirmek için birçok düzenleme faaliyeti gerçekleştirmektedir. Günümüz Türkiye gerçekliğinde ceza vermenin gerekli fakat yeterli bir koşul olmadığının bilincinde olan Üst Kurulumuz, belirli periyodlarla düzenlenen medya temsilcileri buluşmaları ile yayıncılık alanında etik eşiğin belirlenmesine katkı sunmaya çalışmaktadır. Özellikle 6112 sayılı Kanun hükümlerinde gerçekleştirdiğimiz düzenleme ve denetleme faaliyetlerinde yayıncılık alanının saygınlık, güvenilirlik ve şeffaflığı artırmak, yeni iletişim teknolojilerini sektöre kazandırmak, etik ilkelere önem vererek görsel-işitsel medyada çoğulculuğu sağlamak, izleyici/dinleyici bilincini oluşturmak, insan onuruna, hak ve özgürlüklerine saygılı, iletişim özgürlüğünün hâkim olduğu bir yayıncılık alanı meydana getirmek temel hedeflerimiz ve kıstaslarımızdır. Bu anlamda yayıncılığın toplumsal sorumluluk gerektirdiği bilinciyle, izlenme/dinlenmeyi tek ölçüt kabul etmeden ortaya konulan “yayıncılık etik ilkeleri” etik sınırların çizilmesinde önemli bir noktadadır. Etik yozlaşmanın ve kırılmaların oldukça yoğun yaşandığı günümüz Türkiye’sinde özellikle gençler arasındaki toplumsal norm anlayışındaki korkutucu değişmeler bizleri de bu alanda önemler almaya teşvik etmektedir. Geleneksel yayıncılığa ek olarak bu değişmeler özellikle sosyal medya temelinde de hızla yayılmaktadır.
Türkiye çok dinamik bir ülke. Değişim ise çok hızlı ve çok faktörlü. Bunun da iletişim dünyasında çok yönlü yansımaları var. Tüm dünyada da bu etkileri görmek mümkün. Yaptığınız görevden bağımsız olarak sormak gerekirse bu değişimi medeniyet, kültür, arayışlar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin dinamik yapısı, iletişim dünyasında da hızlı ve çok yönlü bir değişim yaratmaktadır. Kültür, medeniyet ve arayışlar açısından bakıldığında, bu değişim bir fırsat ve aynı zamanda bir meydan okumadır. Teknolojinin hızla ilerlemesi ve küreselleşme, kültürel etkileşimleri artırmakta ve toplumsal yapıyı dönüştürmektedir. Bu değişim, kültürel çeşitliliği zenginleştirebilir, ancak aynı zamanda geleneksel değerlerin korunmasını da zorlaştırabilir. Medeniyetler arası diyalog ve kültürel alışverişlerin artması, toplumsal arayışları daha da derinleştirebilir ve bu süreçte medya önemli bir rol oynar. Bu kapsamda iletişimin baş edilemez bir hızla devinime girmesi belirli kültürel kavramların yeniden tanılanmasına yol açmıştır. Özellikle dijital medya ile hız kazanan yeni kültürel kavramlara ayak uydurma noktasındaki tartışmalar çok boyutlu olarak gerçekleştirilmelidir. Medeniyet temelinde gelenekseli koruyup yeniliğe ayak uyduranlar bu dinamik yapının temel kazananları olacaktır. Teknoloji gelişmekte ve nesil değişmektedir. Bu değişimin ve gelişimin temel kültürel ögelere zarar vermeden zenginliğinden yararlanmak temel bir kamu politikası olmalıdır. Bu yürütülmesi zor olan hassas bir dengedir ancak başarıldığı takdirde medeniyetler için kazanımları da o kadar büyük olacaktır.
Türkiye’de kültür ve sanatın desteğe oldukça muhtaç ve üretime yansıyan ama nitelik açısından yetersiz bir yönü de var. Ama mesela dünya pazarında da geliştirilmeye müsait ve rağbet gören bir tarafı da var. Üretimin bu vasatta yürüdüğü ülkemizde RTÜK uygulamalarının bu duruma katkısı, sizce yararı ya da zararı var mıdır? Denetleme görevinizde değerler açısından evrensel algıya hitap eden bir dengeyi gözetiyor musunuz?
RTÜK olarak kültür ve sanatın gelişimini desteklemek ve bu alanlarda kaliteli üretimi teşvik etmek amacıyla çeşitli çalışmalar tabii ki yürütmekteyiz. Temel görevi düzenlemek ve denetlemek olan kurumumuz; yayınların denetiminde, evrensel değerlere uyum, kültürel çeşitliliğin korunması ve sanatın özgürce ifade edilmesine ayrıca önem vermektedir. Ancak buradan, sanatın özgürce ifade edilmesi ve evrensel değerlere uyulması noktasında toplumsal ve kültürel temellerin aksine bir üretim biçimini desteklediğimiz anlamının çıkmaması gerekmektedir. Kültür endüstrisi noktasındaki evrensel zenginliğin ve çeşitliliğin farkındayız. Ancak kendi kültürümüz çerçevesinde evrensel algıya hitap eden bir dengeyi gözetmek, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul gören standartlara uyum sağlamanın temel gereğidir.
Türk dizilerinin yurt dışında gördüğü ilgi, kültürümüzün ve değerlerimizin global ölçekte tanınması açısından büyük bir fırsattır. Dizilerimiz, hem hikâye anlatımı hem de prodüksiyon kalitesi açısından dünya çapında beğeni toplamakta ve geniş kitlelere ulaşmaktadır. Bu başarı, Türkiye’nin kültür ihracatının önemli bir parçası haline gelmiştir. RTÜK olarak, bu sürece katkı sağlamak amacıyla yayınların kalitesini artırmayı ve uluslararası standartlara uygun içeriklerin üretilmesini teşvik ediyoruz. Çünkü Türk dizilerinin uluslararası pazarda yer bulması, kültürel tanıtımımız açısından önemli olduğu kadar, ekonomik olarak da ülkemize katkı sağlamaktadır. Ancak bu başarıyı sürdürebilmek için, etik ve kalite standartlarından taviz vermemek, içeriklerin evrensel değerlere uygun olmasını sağlamak gerekmektedir. Bu dengeyi koruyarak, hem yerel izleyicilerin hem de uluslararası izleyicilerin beklentilerini karşılamaya çalışıyoruz. Kültürel mirasımızı koruma ve tanıtma sorumluluğumuzun bilincinde olarak kültürel ve sanatsal üretimin niteliğini artırmak, küresel pazarda rekabet gücümüzü yükseltmek için yayıncılarla iş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz.
Değerler konusu aslında tüm toplumun sahip çıktığı bir moral alan. Ortak bir ağız taşımasa da özünde aynı… Bunu görmek ve gözlemlemek mümkün. Ahlaki değerler açısından tüm toplumu kucaklayan bir şeyler söylenmek istense, bunun temeli, dili, ilişki biçimi nasıl olmalı desek neler söylemek istersiniz? Sizce bir model ya da referans alanı var mı?
Ahlaki değerler, toplumun temeli ve birleştirici unsurlarıdır. Toplumu kucaklayan bir dil ve ilişki biçimi oluşturmak için öncelikle ortak değerlerimizi ve kültürel mirasımızı temel almalıyız. Ortak paydada bizi buluşturan her değer aslında bizleri birbirine bağlayan ortak geçmişin birer ürünüdür. Aynı zamanda toplumu kucaklayan bir dil ve ilişki biçimi oluşturmanın bir başka yolu da hoşgörü, saygı, dürüstlük ve adalet gibi evrensel değerler üzerine inşa edilmiş bir iletişim dili kullanmaktır. Bu anlamda ortak geçişi payda olarak alan ve evrensel değerleri kullanmayı teşvik eden bir yayıncılık anlayışı ile aynı zamanda toplumun her kesimine hitap eden bir yayın politikası özellikle bizim çalışma alanımız ile ilgili oluşturulacak modelin temelidir. Bu noktada bir modelleme gerekirse; hem ulusal kültürümüzden hem de evrensel etik ilkelerden ilham alabiliriz.
RTÜK temelinde gönlünüzde yatan bir aslan var mı? Yani ortam biraz değişse, şartlar farklı olsa, uygulamalar açısından yapbozun parçaları tamamlansa ülkemize daha faydalı olabilirdik düşüncesi hiç aklınıza geliyor mu?
RTÜK olarak her zaman daha iyiyi hedefliyoruz. Şartlar ne olursa olsun amacımız ülkemize en faydalı olacak şekilde çalışmak. Ancak elbette, daha esnek düzenlemeler ve daha fazla beşeri kaynak ile özellikle eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları açısından daha etkin olabiliriz. Toplumumuz, kendilerine sunulan medya verilerini değerlendirmeyi tam anlamıyla bilmiyor. Ancak medya temel bir üretim-tüketim zincirinin dışında yer alan ve kendi ekosistemine sahip çok farklı bir tüketim alanı. Bu noktada; Dijital ve Geleneksel Medya Okuryazarlığının artırılması ile toplumun medya karşısında daha bilinçli olmasını sağlayarak daha sağlıklı bir medya ortamının oluşturulabileceğini düşünüyorum.
RTÜK vb. dünyadaki kurumlar gözden geçirildiğinde ülkeler, insanlar, devletler, toplum ve değerler mutlaka farklıdır. Bu konuda gözlem ve değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Dünya genelinde medya denetleme kurumları farklı yapılar ve işleyişlere sahiptir. Her ülkenin kendi kültürel, sosyal ve siyasi yapısına göre şekillenmiş düzenlemeler mevcuttur. Ancak ortak amaç, medyanın kamu yararına hizmet etmesini sağlamak, toplumun hassasiyetlerini gözetmek ve çocukların korunmasıdır. Türkiye olarak, bu alanda kendimize özgü çözümler geliştiriyoruz, ancak uluslararası deneyimleri ve iyi uygulamaları da yakından takip ederek sürekli iyileştirmeler yapıyoruz. Aynı zamanda muadilimiz olan uluslararası kurumlara da belirli alanlarda kaynak yaratıyoruz. Kurumumuzun uluslararası entegrasyonu oldukça yüksek. Tarafımızca gerçekleştirilen denetleme ve düzenleme faaliyetleri ilgili kurumlar tarafından yakından takip ediliyor, bilhassa kendi düzenlemelerine referans olarak görülüyor. Bunun bir örneğini yakın geçmişte yaşadık. Bir dijital medya platformunda yer alan ve pedofili niteliği taşıyan yayınlarla ilgili düzenlenen uzman raporlarımız ve Üst Kurul kararımız birçok ülke tarafından referans alındı ve bu içeriğe yönelik farkındalık oluşturdu. Son olarak; katılımcı ve yürütücü pozisyonunda olduğumuz EPRA, BRAF ve ITU gibi birçok uluslararası görsel-işitsel medya birliği içerisinde de ortak değerler ve uygulamalar üzerine birçok noktada fikrî tartışmalar içerinde yer alıyoruz.
Son olarak, bir TV izleyicisi olarak da ailenizle birlikte yeterince vakit geçiriyor musunuz? Ayrıca çocuklarınıza yeterli ve nitelikli zaman ayırabiliyor musunuz? Aileye, aile kurumuna dair düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Aile, toplumun en temel yapı taşıdır ve kişisel olarak aileme zaman ayırmayı çok önemsiyorum ve yoğun iş temposuna rağmen ailemle birlikte kaliteli zaman geçirmeye özen gösteriyorum. Çocuklarıma yönelik nitelikli zaman ayırmak, onların gelişimi ve mutluluğu için oldukça önemli. Aile kurumunun sağlamlığı, toplumsal değerlerin korunmasında ve gelecek nesillerin yetişmesinde kritik rol oynuyor. Bu yüzden aile içi iletişim ve bağların güçlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.