Teknolojinin gelişmesi ile birlikte birçok alanda değişimler yaşanmaktadır. Akıllı telefonlarla aynı anda birçok iş yapılabilmektedir. Bunun yanında teknoloji bağımlılığından da sıkça söz edilmekte ve insan beyninin işleyişini olumsuz yönde etkilediği söylenmektedir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte ekonomi, sağlık, eğlence gibi birçok alanda değişimler söz konusu oldu. Bilgi ve iletişim teknolojileri dediğimiz cep telefonu ve bilgisayar gibi cihazların giderek küçülmesi ve yaygınlaşması ile birlikte günümüzde birçok kişi birden fazla teknolojik cihaza sahip. Bu cihazlarla istediğimiz zaman istediğimiz yerde bir tıkla çok fazla sayıda bilgiye erişim sağlayabiliyoruz. Bu bilgi bombardımanı ve sosyal medyada çok sayıdaki eğlenceli içerikler karşısında zamanın sınırlı kalması bizleri birden fazla cihazı eş zamanlı kullanmaya itebiliyor. Örneğin hem gündemi takip etmek için televizyon izlemek hem de maillerimizi kontrol etmek veya arkadaşlarımızla iletişim kurmak için aynı zaman diliminde televizyon ve telefon ekranları arasında geçişler yapabiliyoruz. Ek olarak özellikle gençlerin sıklıkla yaptığına şahit olduğumuz oyun oynarken bir yandan da arkadaşlarla mesajlaşma ya da ders çalışırken müzik dinlemek de aynı anda kullanım örneklerinden. Teknolojinin sağladığı kolaylıklar, eğlence ve hızlı bilgi sağlama gibi imkânları sayesinde yaşamlarımızın neredeyse en önemli parçaları olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum teknolojiye bağımlı olma riskini de beraberinde getirebiliyor. Günlük yaşamda saatlerce teknoloji ile iç içe olmak aslında bağımlılık için temel kriterlerden biri değil. Bir kişinin bağımlı olduğundan bahsedebilmek için öncelikle kişinin günlük yaşamdaki sorumluluklarını aksatacak, sosyal çevresinden uzaklaşacak veya teknolojiden uzak kaldığından kaygı, sabırsızlık gibi duyguları yoğun şekilde hissedecek derecede kendisini ekrandan veya video oyunundan almada zorluklarla karşılaşıp karşılaşmadığının belirlenmesi gerekiyor. Artık video oyunu, internet veya ekran bağımlılığı, sağlık örgütü tarafından tanımlanmış hastalıklar arasında yer alıyor. Teknoloji kullanımının sunduğu ödüller (örneğin bilgiye hızlı ulaşım, eğlenceli vakit geçirme vs.), beyinde bağımlılığın gelişmesinde de etkili olduğu bilinen dopamin salınımını arttırıyor. Daha fazla zevk almak için kişilerin daha uzun süre teknoloji kullanması gerekiyor ve böylece bağımlılık gelişiyor. Teknoloji bağımlılığının dopamin salınım miktarına karşı duyarsızlığa neden olması dışında, kaygı, stres gibi olumsuz duygu durumlara, dikkati odaklamada zorlanma gibi bilişsel sorunlara, duruş bozukluğu, görme ile ilgili problemler veya aşırı kilo alma ve beraberindeki sağlık sorunlarına da yol açtığı biliniyor. Bu nedenle teknoloji bağımlılığı hakkında özellikle gençler ve ailelerinin bilgilendirilmesi, gerekiyorsa psikolojik desteğe ulaşabilmeleri konusunda kolaylık sağlanması oldukça önemlidir.
Çoklu medya görevi kavramını açıklar mısınız? Çoklu medya kullanımının faydaları ve zararları nelerdir?
Çoklu medya görevleri, birden fazla teknolojik cihazın ya da aynı cihaz içinde birden fazla işlevin aynı anda veya aralarında geçişler yapılarak kullanılmasını ifade ediyor. Beynimiz birden fazla işe odaklanmak için gerekli paralel işlemleme yetisine sahip. Örneğin, yürürken konuşabiliyor olmamız bu paralel işlemlemeye temel bir örnek. Ancak ilgilendiğimiz işler aynı motor veya bilişsel kaynakların kullanımını içerdiğinde, durum yürürken konuşmak gibi basit bir şey olmaktan çıkıyor. Aynı anda iki telefonla konuşmaya çalıştığımızı düşünelim, iki konuşmayı da aynı dikkatle dinlemek ve her ikisine de uygun cevapları vermek konusunda oldukça zorlanabilir, hata yapabiliriz. Bu nedenle, çoklu medya görevleri sırasında aynı kaynakların kullanımı gerekiyorsa görevlerin tam performans ile gerçekleştirilememesi, dikkat odağının sürekli bölünmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bazı çalışmalarda da çoklu medya görevini daha fazla tercih eden kişilerin dikkat, bellek gibi temel bilişsel becerilerde diğerlerine göre daha zayıf bir performans gösterdiği bildiriliyor. Ancak öte yandan daha fazla çoklu görev yapan kişilerin görev geçişi (görevler arasında hızlı geçişler yapmayı sağlayan bilişsel beceri) yetisini daha etkin kullanabildiği, çoklu görevlerin bu konuda bir pratik sağlamış olabileceğini ortaya koyan çalışmalar da mevcut. Sayın Prof. Dr. Tevfik Alıcı danışmanlığındaki TÜBİTAK tarafından desteklenen doktora tez çalışmamızda, 2 hafta süreli yüksek ve düşük çoklu medya egzersizi yapan deney grupları (yüksek ve düşük çoklu medya grubu) ve tekli görev yapan kontrol grubu program sonrasında bilişsel kontrol becerileri açısından karşılaştırıldığında sadece yüksek çoklu görev grubu ilgisiz uyaranların filtrelenmesinde ilk ölçüme göre daha başarılı performans sergiledi ve çalışma belleğindeki hata oranları azaldı. Ancak aynı grup odaklanmış dikkat ölçümünde daha yavaş tepki verdi. Yani çoklu medya görevi pratiği ile ilgisiz uyaranları göz ardı etmeyi öğrenmiş oldukları ancak tek bir göreve odaklanmak gerektiğinde hedef uyaranı belirlemede gecikme yaşadıkları söylenebilir. Çalışmadan bir ay sonrasında aldığımız ölçümlerde bu etkilerden sadece filtreleme becerisindeki artış sürüyordu. Tabi ki bu çalışmanın tamamen laboratuvar kontrolünde ve çoklu görev içeriği denetlenerek yürütülmüş olmasından dolayı bazı olumlu bulguların elde edilmiş olabileceği göz ardı edilmemelidir. Ancak bir ay boyunca laboratuvardan uzak ve serbest şekilde gerçekleştirilen çoklu medya görevine rağmen filtreleme becerisi kalıcı bir öğrenmeye dönüşmüş gibi görünüyor. Tabi ki bu bulguların ileriki çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor. Özetle çoklu medya görevleri hem avantaj hem de dezavantajlara sahip, ancak olumsuz yönlerinden kaçınmak ve olumlu özelliklerini zamanı verimli kullanmada değerlendirmek bizim elimizde.
Çok küçük yaşta telefon kullanmayı öğrenen çocuklar için ebeveynleri tarafından “Bu çocuk çok zeki, benden iyi telefon kullanıyor.” denilmektedir. Teknolojiyi iyi kullanan kişiler için bu ifadeyi kullanmak doğru mudur?
Günümüzde çocuklar adeta dijital bir dünyaya doğmuş oluyorlar. Evlerde birçok dijital cihaz bulunuyor ve çevrelerinde örneğin anne babalarının ellerinde de sürekli bu cihazları görüyorlar. Beynimiz çevresel uyaranlara uyum sağlamamızı mümkün kılan elastik bir yapıya sahiptir. Çocuklar da bu çevreye uyum içinde ve bu cihazlarla iç içe büyüyorlar. Doğal olarak çok küçük yaşlardan itibaren dokunmatik ekran kullanımını öğrenmiş oluyorlar. Bunun da ötesinde, çocuklar ebeveynlerinin cihazları açarken kullandıkları şifre örüntülerini gözlemleyip taklit ediyor ya da cihazdaki oyunu açmak için gerekli ikonu öğrenip tıklayarak oyunu başlatabiliyorlar. Çocukların teknolojiyi oldukça iyi kullanmasının gözlem ve taklit ederek öğrenme becerilerinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Geçmişten günümüze uygulanan zekâ testleri göz önünde bulundurulduğunda, genel olarak insanların önceki zamanlara göre daha yüksek zekâ puanlarına sahip olduğu biliniyor. Bu duruma Flynn etkisi deniyor. Bazı araştırmacılar bu etkinin teknoloji kullanımının yaygınlaşması ile ilişkili olduğunu öne sürüyor. Ancak burada genel bir zekâ artışından söz ediliyor. Yani teknolojiyi iyi kullanan insanlar zekidir, ya da zeki insanlar teknolojiyi iyi kullanır gibi kesin bir bilgi literatürde bulunmuyor. Farklı ilgi alanlarına sahip kişiler, ilgi alanlarına yönelik yoğun çalışmalar ve eğitimler sonucu bu konularda oldukça iyi olabilir, iyi yerlere gelebilir. Gardner’ın çoklu zekâ kuramına göre tek bir zekâ türü yerine, farklı zekâ türleri olduğu öne sürülüyor. Örneğin müzik zekâsı, sözel zekâ gibi. Belki teknoloji kullanımında daha iyi olan kişiler teknik konulara yönelik mantıksal-matematiksel zekâ türünde daha iyi olabilir. Ancak teknolojiyi iyi kullanmak ve yüksek zekâ düzeyi arasında kanıtlanmış bir ilişki bulunmuyor.
Teknolojiyi en çok kullanan grupların başında gençler gelmektedir. Gençler müzik dinlerken daha iyi ders çalışabildiklerini söyler ancak aileler ve eğitimciler tarafından bu durum kabul görmez. Müzik dinlerken veya televizyon izlerken verimli ders çalışmak mümkün müdür?
Gençler arasında oldukça yaygın çoklu görevlerde biri ders çalışmaya eşlik eden medya kullanımıdır. Aynı kaynak kullanımı gerekmediğinde örneğin müzik eşliğinde geometri, matematik çözme gibi durumlarda sorun yaratmayacağı düşünülebiliyor ancak odaklanma konusunda yaşanabilecek zorluk küçük detayları kaçırma şeklinde ortaya çıkabilir. Arka planda müzik eşliğinde ders çalışmanın etkililiğine dair çalışmalar genel olarak, müzik dinlerken ders çalışmanın okuma sürecinde ve bilgileri belleğe kaydetmede sorun yaratığını ortaya koyuyor. Ders çalışma esnasında dijital cihazların dahil olduğu diğer çoklu görevlerin de çalışılan materyali hatırlama konusunda kişilerin daha zayıf performans göstermesine neden olduğu çeşitli çalışmalar tarafından ortaya konmuş durumdadır. Bu çalışmalar arasında özellikle ders esnasında öğrencilerin tablet, telefon ya da bilgisayar kullanımına izin verildiğinde, sadece ders dinlemesine izin verilen öğrencilere göre konuyu daha az hatırladıklarını ortaya koyan çalışmalar bu problemi açıkça gözler önüne seriyor.
Cep telefonu/akıllı telefon ve bilgisayar kullanım yoğunluklarının yönetici işlevler ve dikkat üzerinde ne gibi etkileri olmaktadır?
Dijital cihazların kullanım yoğunluğu, örneğin günlük kullanım saati ile yönetici işlevler, dikkat ve bellek gibi bilişsel yetilerle ilişkisine dair çalışmaların bazıları daha fazla süreyle dijital cihaz kullanan katılımcıların bilişsel ölçümlerde daha iyi performans sergilediklerini gösterirken bazıları da tam tersi bulgular ortaya koyuyor. Bu nedenle kesin olarak teknoloji ile yoğun ilişkide olmanın olumlu veya olumsuz düzeyde bilişsel etkileri olduğunu söylemek zor. Ancak internet kullanma ve bellek arasındaki ilişkiye dair çalışmalar daha kesin bulgular ortaya koyuyor diyebiliriz. Örneğin bu çalışmalardan bazıları internet üzerinden istediğimiz anda ihtiyaç duyduğumuz bilgiye ulaşabiliyor olmanın, belleğimizi adeta daha az kullanmamıza yol açtığını gösteriyor. Yani interneti veya bilgi kaydedebileceğimiz akıllı cihazlarımızı belleğimizin bir uzantısı gibi kullanabiliyoruz. Bu nedenle online olarak erişemediğimizde bu bilgileri hatırlamıyoruz. Tabi ki bu durum, genel bellek performansımız üzerinde bozucu bir etkiye sahiptir diyemeyiz. Daha sonra erişebileceğimizi bildiğimiz bilgileri belleğimize kaydederken daha zayıf bağlantılar kuruyor olduğumuzu gösteriyor. Ancak belki belleğimize daha az güvenmemize yol açıyor olabilir.