Çocuklarda Saldırgan Davranışlar / Pedagog Ali Çankırılı

Çocuklarda sık görülen davranış bozukluklarından birisi de saldırganlıktır. Bazı çocuklar akranlarına ya da çevresindeki diğer insanlara vurur tekme atar, tırmalar, ısırır, bir şeyler fırlatır. Bazı saldırgan çocuklar ise etrafındaki çocuklara fiziksel zarar vermez; ancak düşmanca oyunlar oynayarak, eşyalarına zarar vererek, oyuncaklarını kırarak saldırganlığını gösterirler.

Küçük çocuklar için saldırganlık normal yollarla elde edemediği önemsenme, aranma, sevilme, güvenlik, mutluluk ve benzeri ruhsal ve sosyal ihtiyaçların şekil değiştirerek başka bir biçimde ifade edilmesidir. Saldırganlığı ruhsal yaralanmanın bir sonucu olarak da değerlendirebiliriz.

Bu açıdan baktığımızda çocuk ruh sağlığının tehlikede olduğunu sözel olarak anlatamadığı için saldırganlık şeklinde ifade etmektedir. Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan olan çocuk sinirli, eyleme hazır ve arkadaşlarıyla geçimsizdir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Hemen parlar, kavgaya girişir. Durmadan kuralları çiğner, evde ve okulda hep ceza alır.

Saldırgan çocuk cezadan etkilenmez ya da kısa süreli etkilenmiş gibi görünür. Basit anlaşmazlıkları bilek gücüyle çözmeye çalışır. Tepkileri ölçüsüz ve durumla orantısızdır. Öfkesini yenemez, suçunu kabul etmez, kendisini haklı çıkarmaya çalışır.

Saldırgan çocuklar evde ve okulda sürekli sorun yaratırlar ve yetişkinlerle sürekli çatışma içindedirler. Erkek çocuklarda saldırganlık eğilimleri kızlara göre daha fazladır.

Saldırgan Davranışların Nedenleri:

• Saldırgan davranışların ebeveynler tarafından ödüllendirilmesi. Kültürümüzde erkek çocuğun saldırganlığının onaylaması

• Çocuğun yetişkinlerden anlayışsızlık ve yetersiz sevgi görmesi

• Babanın uzun süreli yokluğu

• Annenin sürekli çocuğun etrafında olması, sokağa bırakmaması, açık havaya çıkarmaması, oyun ihtiyacını karşılamaması

• Televizyon ve kitle iletişim araçlarında polisiye ve benzeri dizilerde güçlülerin övülmesi, yüceltilmesi, “güçlü olan kazanır” fikrinin ön plana çıkarılması

• Aile içi şiddet, huzursuzluk, sürekli kavga hali, ailenin çocuğa yeteri kadar ilgi göstermemesi, küçük kardeşe aşırı ilgi

• Çocuğun sevdiği şeylerden sürekli mahrum bırakılması

• Çocuğun ana ve babasından sürekli dayak yemesi

• Beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar

Saldırgan Davranışları Nasıl Önleyebiliriz?

• Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlıkta model olmamalıdır. Şiddet öğrenilen bir davranıştır. Evde dayak yiyen bir çocuk sokakta ve okulda kendisinden zayıf çocukları dövmektedir.

• En küçük bir anlaşmazlıkta kavga çıkaran, arkadaşlarının eşyasına zarar veren, zorbalık yapan, hayvanlara eziyet eden saldırgan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda bu çocukların ailelerinde şiddet kültürünün yaygın olduğu görülmektedir.

• Çocuğun saldırgan davranışlarına tolerans gösterilmemeli.

• İsteklerini saldırgan davranışlarla ifade ediyorsa, istekleri yerine getirilmemeli.

• Erkek çocukları, arkadaşına vurduğu ve onu sindirdiği zaman bazı babaların hoşuna gitmekte, bunu gülerek karşılamakta, bir anlamda onaylamaktadır. Saldırgan davranışlar teşvik edilmemeli; bu davranışın onaylanmadığı belli edilmeli.

• Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalı. Dayak geçici olarak saldırganlığı önlese de uzun vadede kesinlikle işe yaramaz.

• Ana babanın ilgisi ve sevgisi azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde çocukta saldırgan, asi ve olumsuz davranışlar gelişir.

• Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakin davranmalı, suçlayıcı ve dışlayıcı sen dili kullanmamalı; “arkadaşına vurduğun için çok üzüldüm ve kızdım” şeklinde ben dili kullanmalı, çocuğun empati duygusu güçlendirilmelidir.

• Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini beklemeli ve daha sonra davranışı ile ilgili konuşulmalı.

• Çocuğa fiziksel, zihinsel ve sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verilmeli, yapabileceği basit işlerde yardımı istenmeli, bitirmesi sağlanmalı, bitirdikten sonra teşekkür edilmelidir. Başarma duygusu çocuğun öz güvenini artıracaktır.

• Saldırganlığın kendisine bir kazanç sağlamayacağı, arkadaşlarını kaybedeceği, isteklerine kavuşamayacağı anlatılmalı; gerçek hayattan örnekler gösterilmeli.

• Ana baba ve diğer yetişkinler çocuğun olumlu davranışını görüp takdir etmeli, olumsuz davranışı görmezlikten gelerek olumlu davranışı pekiştirmeli. Çocuktan kızdığı zaman saldırgan davranmak yerine kızgınlığını söz diliyle anlatması istenmelidir.

• “Birine kızdığın ve içinden ona vurmak istediğin zaman vurmadan önce ona kadar say ve arkana dön” gibi cümlelerle öfkesini nasıl kontrol etmesi gerektiği öğretilmeli.

• Araştırmalar dört duvar arasında yetişen, sokağa çıkmasına arkadaş edinmesine izin verilmeyen çocukların yaşıtlarına göre daha saldırgan olduklarını göstermektedir. Çocuğun dışarıda oynamasına izin vermeli, biriken enerjisini oyun yoluyla atması sağlanmalı.

• Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemeli, televizyonda şiddet içeren programları seyretmesi engellenmeli; bunların yerine eğitici çocuk programlarını izlemesi sağlanmalı.

• Araştırmalarda ailesiyle sosyal etkinliklere katılan; müzik, spor, resim ve benzeri alanlarda kurs alan ve hobi edinen çocuklarda saldırgan davranışlara rastlanmadığı görülmektedir.

• Bir araştırmada kız çocuklarının baba ile, erkek çocuklarının da anne ile araları iyi olduğunda daha az saldırgan davranışlarda bulundukları görülmüştür.

• Hiperaktif, dürtü kontrolü yapamayan çocuklar uslu durmaya zorlanmamalı; zorlanması halinde saldırgan davranışların ortaya çıkabileceği bilinmeli.

• Çocuk, kardeşleriyle veya başka çocuklarla kıyaslanmamalı.

Hemen her çocuk yuvasında ve anaokulunda saldırgan davranışlar gösteren bir iki çocuk bulunur. Eğitmenler bir yandan diğer çocukları korumak, diğer yandan da saldırgan çocuğa yardım etmek isterler. Ama bu o kadar da kolay değildir. Parkta, çocuk yuvasında anaokulunda ve çocukların toplu olduğu yerlerde bir çocuk diğerlerini rahatsız eder, oyunlarını bozar, kavga çıkarır. Mağdur çocukların anneleri sinirlenir genellikle, saldırgan çocuğun ailesinin eğitiminin yanlış olduğunu söyler, yetkiliye şikâyet eder ve mümkünse bu çocuğun gruptan ve sınıftan atılmasını veya uzaklaştırılmasını isterler. Öğretmenle ve müdürle tartışmalar başlar. Anneleri rahatlatmak için çocuk uyarılır ve çoğu zaman cezalandırılır. Diğer çocuklar ondan uzak durmaya çalışır; çünkü o artık damgalanmış kötü bir çocuktur.

Saldırgan Davranışları Önlemede Ailenin ve Okulun Rolü

Saldırgan çocuğu şikâyet eden, çocuklarından ve okuldan uzaklaştırılmasını isteyen annelerin unuttuğu bir şey vardır. Yarın kendi çocuklarının da aynı şeyi yapmayacağına kimse garanti veremez. Evinden dışarı çıkan ve topluluğa uyum sağlamaya çalışan her çocuk diğerlerinden kendisine bir zarar geleceğinden korkar, arkadaşlarına alışıncaya kadar devamlı savunmada bekler. Bir tehdit aldığında saldırıya geçebilir. Bütün küçük çocuklar onlara ilk anda hoş gelen, heyecanlandıran, gücünü gösteren davranışlarda bulunmak ve böylece dikkat çekmek isterler. Yanındaki çocuğa veya yetişkine vurmak, ısırmak, saçından çekmek caziptir, heyecan vericidir. Saldırganlık, gücünü ve elinin çabukluğunu göstereceği yollardan biridir. İki yaşındaki bir çocuk altı yaşındaki bir komşu kızının saçını çekiyorsa fazla yadırganmaz. Neden? Çünkü iki yaşındaki bir çocuk başka çocukların da hisleri olduğunu, onların canını acıtmaya hakkı olmadığını anlayamaz. Bununla birlikte, anne baba çocuğunun bu davranışını hoş karşılamamalı ve ödüllendirmemelidir. Bazı çocuklar yaşı ilerlediği halde saldırgan davranışlarını devam ettirir. Çünkü sürekli istediklerini bu yolla elde etmiş, vurarak iterek istediği oyuncağı arkadaşının elinden almış, onu sindirmiştir.

Genellikle kendini sözlü olarak iyi ifade edemeyen, konuşma zorluğu olan, tez canlı, sabırsız bir çocuk için saldırıda bulunmak derdini anlatmanın en kolay yoludur.

Bazı küçük yaramazlar daha fazla dikkat çekmek için bu rolde ısrarcı olmaktadır. Eğer oyun oynarken yanındaki çocuğun canını acıtırsa, onu ağlatırsa, elindeki arabayı hızla alırsa öğretmeni gelecek, ne olduğunu soracak, yani bir kez daha kendisi konu olacak, dikkat çekecektir. İstediği zaten budur. Oysa arkadaşı ile sakince oynasa dikkat çekmeyecek, kimse yanına gelmeyecek, ne yapıyorsun diye sormayacaktır. Böyle bir duruma şahit olan eğitmen veya öğretmen dikkatini saldırgan çocuk üzerinde değil kurban üzerinde yoğunlaştırmalı; saldırganın amacını boşa çıkarmalıdır.

Genelde özgüveni düşük çocukların dikkatleri kendi üzerine çekmek için saldırgan davranışlarda bulunduğu bilinmektedir.

Bazı aileler de, başkalarından dayak yemesin, kendisini korusun diye çocuklara küçük yaşlarda kavga etmesi öğretilir. Nasıl yumruk atacağı, nasıl tekme savuracağı gösterilir. Bu çocuklar kavga etmesini öğreten babalarına kendilerini ispatlamak için en küçük bir anlaşmazlıkta fiziksel saldırıda bulunmakta; arkadaşını nasıl dövdüğünü gelip anlatmakta, babalarından aferin almaktadırlar. Bu çocuklar elbette saldırganlığı alışkanlık haline getirecektir.

Anne babalar çocuklara söz geçirmek ve onlar üzerinde disiplin sağlamak için her gün o kadar çok nasihat eder, uyarıda bulunur, tehdit eder ve konuşurlar ki; ancak bu sözlü çabalar uygulanmadığı ve yaptırıma dönüşmediği için bir sonuç vermez.

Çocuklar istenmeyen davranışlarına devam ederler. Kimi anne babalar da sözlerini geçirmek için ceza ve dayak yolunu seçerler; ancak bu da işe yaramaz. Peki, işe yarayan başka bir yol var mı? Var. Bağırmadan, sinirlenmeden, ceza vermeden çocuklarımıza söz geçirebiliriz.

Saldırgan Davranışı Önlemede Seçenek Sunma ve Mola Yöntemi

Örnek: Anne gazete okurken iki çocuğu oyuncak kavgası yapmaya başladılar.

Anne onları uyardı:

“Çocuklar lütfen kavga yapmadan oynayın!”

Çocuklar kavgaya devam ettiler. Anne sesini yükseltti:

“Size kavgayı kesin dedim!” Çocuklar anneyi duymamış gibi kavgaya devam ettiler. (Sağır dinleme yaptılar.)

Anne:

“Duymuyor musunuz; size kavgayı kesin dedim!”

Çocuklar, annelerini duydukları halde kavgayı kesmiyor, evin içinde koşuşturuyor, oyuncağı birbirinin elinden almaya çalışıyorlardı. “Sizi son kez uyarıyorum, kavgayı kesin!” dedi anne. Ama bu uyarı da işe yaramadı; çocuklar kavgaya devam ettiler. Anne, hızla yerinden kalktı, oyuncağı çocukların elinden aldı: “Ya kavga etmeden oynarsınız, ya da oyuncağı kaldırırım, iki gün oynayamazsınız, seçiminizi yapın!” dedi.

“Tamam anne, kavga etmeden oynayacağız.” dedi ikisi de. Ancak aradan iki dakika geçmeden yine kavga etmeye başladılar.

Anne, hiç kızmadan yerinden kalktı, oyuncağı ellerinden aldı, götürüp yatak odasındaki dolaba kilitledi. Çocukların yalvarmalarına, kavga etmeden oynayacaklarına dair söz vermelerine aldırmadı. Kızmadan, sesini yükseltmeden kararlı bir ses tonuyla, “Siz oyuncağınızla iki gün oynamamayı seçtiniz.” dedi.

Çocukların yalvarmaları bir işe yaramadı. Verdikleri sözü tutmamanın bir bedeli olduğunu yaşayarak öğrendiler.

Örnek: Üç yaşlarında, Aylin ve Ayça adlarında ikiz kardeşler birlikte evcilik oynuyorlardı. Aylin oyuncak bebeği beşiğe yatırmış uyutmaya çalışıyordu. Ayça “Bebek acıkmış mama verelim.” dedi. Bebeği almak için uzandı.

Aylin:

“Olmaz, bebek uyuyacak!” dedi ve Ayçaya vurdu. Biraz ötede örgü örmekte olan anne hemen olaya müdahale etti. Aylin’in elinden tuttu:

“Aylin, kardeşine vurmak yok, iki dakika mola!” dedi ve onu odasına götürdü, iki dakika sonra “Mola bitti, kardeşinle oynayabilirsin.” dedi. Aylin kardeşiyle birlikte oynarken bir sebeple ona yine vurdu. Annesi elinden tuttu: “Aylin, kardeşine vurmak yok, üç dakika mola!” dedi ve onu banyoya götürdü. Aylin gitmemek için direndi.

Ancak anne kararlı ve sevecen bir ses tonuyla: “Aylin, vurmak yok, mola!” dedi ve onu üç dakikalık mola için banyoya götürdü. Üç dakikanın sonunda anne Aylin’e banyodan çıkabileceğini ve kardeşiyle birlikte kavga etmeden oynayabileceğini söyledi.

Aylin annenin kararlı tutumundan ve iki moladan sonra kardeşiyle kavga etmeden oynaması gerektiğini yaşayarak öğrendi.

Küçük çocukların saldırgan davranışlarını önlemede “mola yöntemi” çok işe yaramaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir