“Başıboş köpek” kavramı nedir? Mevcut düzenlemelerin, savunmasız insanları başıboş köpeklerden korumaya yeterli olmadığı ya da altyapı uygulamalarının oturmadığı belli. İnsanlar karşı karşıya geliyor. Aklı başında sivil anlayışlara da ihtiyaç var mı sizce? Değerlendirir misiniz?
‘Başıboş köpek’, insanoğlunun on binlerce yıl önce köpek türünü evciltmeye başlaması dönemlerinde bile karşılığı olmayan bir kavramdır. Antik çağlara dair arkeolojik görsel bulgularda dahi, köpekler bağlı ve kontrol altındadır.
Günümüze kadar geçen dönemde insanoğlu, evcilttiği hayvanların sahibi olmuştur. İnsan, vahşi-doğal yaşamından kopardığı hayvanları evciltirken onlara bakım, barındırma, tehlikelerden koruma, besleme konforu ve garantisini vermiş, karşılığında da hayvanlardan yararlanmıştır.
‘Medeniyet dediğimizin, tek dişi kalmış canavar’ olduğunun idrakiyle, ‘gelişmiş ülkeler’ olarak ifade edebileceğim ülkelerde, evcil hayvanlar, elbette köpek türü, tamamıyla insan kontrolü altında sahipli olarak yaşar.
Ne yazık ki ülkemizde, 2004 yılından sonra, 5199 sayılı kanunun, bazı çevrelerce çıkar amacıyla istismar edilen 6. maddesi sebebiyle, başıboş köpekler, insan yaşam alanlarında, halkımızın sağlığı ve güvenliğini, toplum huzurumuzu tehdit ederek yaşamaktadır.
Başıboşluk, evciltme sürecinin amaç ve sonuçlarına; evciltilen hayvanın da ihtiyaçlarına uygun değildir. İnsan bakımına bağımlı ve insan eli altında barındırılmak zorunda olan hayvanlardan, özellikle köpek türü, 42 keskin dişi, güçlü çene yapısı, insana yaklaşma ve saldırma cesareti, türüne özgü içgüdüleri ile başıboş iken, insan ve diğer canlıların can güvenliğini tehdit etmektedir.
Diğer sorunuza gelince, halkımızın, başıboşluk üzerinden karşı karşıya geldiğini düşünmüyorum. İletişim çağında yaşıyoruz. Sokakta başıboş gezen köpeklerin, son 21 ayda 40’ı çocuk olmak üzere, 90’dan fazla vatandaşımızın ölümüne sebep olduğunu medyadan öğrenmeyen, bilmeyen, duymayan bir hayvansever kaldığını sanmıyorum. Gerçek hayvanseverlerin, başıboş köpeklerin, tabiri caizse, sokaklarda süründüğünün farkında olduğunu da hesaba katarsak; karşı karşıya gelen iki taraf varsa; bir tarafta Vartolu teyzeler, engellilerimiz, büyüklerimiz, çocuklarımız, Tunahan’lar, Mahra’lar yani başıboşluğun bedelini ödeyen milletimiz.
Bir tarafta da başıboşluğu sermaye yapmış, çıkar sağlayan bir avuç kişiden bahsetmek mümkün olabilir…
Milletimizin tamamı, Vartolu teyzemiz, Tunahan’ın ailesi, aklı başında sivil anlayışın tam da merkezindedir, talepleri devlet yöneticilerimizin ve siyasilerimizin gündemindedir. Devletimizin, bir avuç kişinin; akıl, bilim ve vicdanla açıklanamaz başıboşluk ısrarının, alt metinlerini okuduğunu tahmin ediyorum.
Gazi Meclisimizde 5199 sayılı kanunun revizyonu ile beraber, devletimiz ve ilgili kurumlarımızın, acilen aksiyon alacağını umut ediyorum. Ülkemiz, bir çocuğumuzun daha saç teline zarar gelmeden, ‘sıfır başıboş köpek politikası’na geçmek zorundadır.
Başıboş köpek saldırılarının insan ve toplum hayatına getirdiği kısıtlamalardan bahseder misiniz? İnsanın özellikle çocukların zarar görmesine dair değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Yaşlılar, engelliler ve kendini savunamamak da hakeza… Bu şartlarda hayvanseverlik konusu bir duygu sömürüsü müdür?
Başıboşluk, temel insan hakları, can güvenliği, seyahat özgürlüğü, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, vücut bütünlüğünün korunmasına varıncaya kadar, anayasal haklarımızı ciddi şekilde tehdit etmektedir. Başıboş köpekler, yüksek yapılı, 40 -70 kg arasında, ayağa kalkınca insan boyuna yaklaşan cüsseleri ile ‘dişine göre av seçmekte’ ustadır.
Dolayısıyla başıboş köpekler çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engellilerimiz için daha büyük tehdit oluşturmaktadır. Mete Durna (Van, 2023) örneğinde olduğu gibi, tek bir köpek, çocuğumuzun boynuna tek ısırıkla, hayati damarları koparmış ve anında ölüme sebep olmuştur. Her gün, 2019 verilerine göre, minimum 800 vatandaşımız başıboş köpeklerce ısırılmakta ve kuduz şüphesiyle aşılanmaktadır. Bu rakamın, geçtiğimiz yılda (2023) en az iki katına yükseldiği, Sağlık Bakanlığının kuduz aşısı ihale ilanlarındaki rakamlardan hesaplanmaktadır.
Engelli ve büyüklerimiz, sokaklarımızda güvende değiller, sokağa çıkmaktan çekinmekteler. Özellikle görme engelli vatandaşlarımız, rehber bastonlarıyla kaldırımda uyuyan bir köpeğe temas ettiği ve onu irkilttiği an, saldırı riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
Büyüklerimiz, başıboş köpekten kaçarken düşebilir, zaten hassas olan kemik dokuları zarar görebilir. Kaldı ki kaçarken düşüp beyin kanaması, korkudan kalp krizi, trafik kazası geçiren çok sayıda erişkin vatandaşlarımız için de başıboş köpeklerle yaşamak, bir kâbusa dönüşmüştür.
Türkiye’de ve Hindistan’da, vakaları, ölümleri, trajedileri görerek, duyarak, seyrederek ve bilerek köpek başıboşluğunda ısrar etmek, hayvan sevgisi ile açıklanamaz. Hindistan’daki pagan inanışlarına göre köpek, ölmüş ve reenkarnasyonla tekrar dünyaya gelmiş, atalardır. Her yıl 20 binden fazla insanın kuduzdan öldüğü, halk sağlığı ve biyogüvenlik kurallarının anlamını yitirdiği Hindistan’da mevcut durum, inanç sistemiyle açıklanabilir, peki biz nasıl açıklayalım?
Sokakta, başıboş evcil hayvanın temel refah ihtiyaçları (her daim önünde su, yem, barınak, sağlık yönetimi) karşılanamaz. Belediyelerin milyonlarca liramızla satın aldığı, içeriğinde çok yüksek oranda, koyun, tavuk, balık, domuz gibi hayvansal protein içeren yemleri, sokaklarda kaldırımlarda, yol kenarlarında dağıtmakla, hayvansever olunmaz. 15 Ocak 2024’te Hatay Samandağ’da depremzede vatandaşımız, motosikletle ilerlerken, önüne fırlayan bir başıboş köpek sebebiyle kaza geçirdi ve aramızdan ayrıldı. Bu gencin annesine, başıboşu besleme merhametini, güya hayvanseverliği, nasıl açıklayalım?
Saldırgan köpek kavramından hareketle, sadece başıboş köpekler mi saldırır? En önemlisi köpeklerin saldırmasının nedeni nedir? Köpekleri beslemek bir çözüm olabilir mi?
Hayır, tüm köpekler saldırabilir, bu köpeğin tür özelliğidir, doğal davranışıdır. O yüzden, dünyanın her yerinde uyarı yapılır: ‘dikkat köpek var’ diye. Sahipli köpekler de başkalarına saldırma ve zarar verme ihtimaliyle, bağlı ve kontrollü şekilde, gerekirse ağzı kapatılarak dışarı çıkarılır. Köpek türü, sayısız sebeple saldırabilir. Köpekler tepkisel, çevik, hızlı ve sınıflandırılmış çok sayıda agresyon (saldırma) formu gösterebilen hayvanlardır. Sadece uyurken bile bir sebeple irkilen köpek, anında saldırma pozisyonuna geçebilir. Başıboş köpekler sokakta, her an stres altında yaşamaktadır. Durmadan değişen bir çevrede bulunmak, trafik, hızla geçen bisiklet, korna ve diğer sesler, ışıklar ve hemen her şey köpekler için yeni ve gerçek bir uyarandır, saldırı ile tepki verebilir. Zaten çevresel birçok stres uyaranı altında yaşayan başıboş köpeklerin hangi uyarana ne zaman tepki vereceklerini kestirmek ve kontrol etmek imkânsızdır. Tokluk, açlık, kısırlaştırma, aşılama veya küpeleme, köpeğin saldırma davranışlarını değiştirmez. İnsanlarımızı böyle bir riskle karşı karşıya bırakamayız. Köpek türü başıboş olamaz.
Alınan tedbirlere rağmen başıboş köpekler tehlike yaratmaya devam ediyor mu? Bir başıboş köpek saldırısı durumunda insan nasıl hareket etmeli?
Sayıyı azaltmak için kısmi toplama yapmak çözüm değildir; bir köpek tek başına veya sekiz köpek beraber, bir insanımızı ölüme götürebilir. Tedbir ve çözüm; yasanın değişmesi, insan yaşam alanlarında, Üsküdar’da, Varto’da, ülke sathında sıfır başıboş köpek politikasının uygulanmasıyla olur.
Sokakta başıboş köpek saldırısına uğrayan bir insan için yapılabilecek bir şey yoktur. Çömelmek, cenin pozisyonu almak, ağaç olmak, esnemek gibi afaki öneriler saldırı anında işe yaramayacaktır. Kaldı ki, hayvansever(!) derneklerin, özellikle çocuklarımıza, okullarda bile vermeye çalıştığı anlamsız taktik ve önermeler, bana göre, başıboş köpekle beraber yaşama ‘dayatmasının’ güzelleme çabasıdır.
Aşılama ve kısırlaştırma neye yarar? Çözüm değeri nedir? Başka ülkelerdeki çözümlerden bahseder misiniz?
Aşılama, sahipli hayvanların sağlık yönetiminin önemli bir parçasıdır. Sahipli köpekler zaten düzenli şekilde aşılanmaktadır. Ülkemizdeki gibi başıboş ve mobil bir köpek popülasyonunda, sağlık ve üreme yönetimini yapmak, her sene kuduz aşısını tekrar etmek imkânsızdır. Ayrıca aşıların etkinliği, yani hastalıktan koruma gücü ancak sağlıklı hayvana uygulandığında anlamlıdır. Başıboş köpeklerin bağışıklık sistemi ve dolayısıyla aşıya cevaplarını negatif yönde etkileyecek çok sayıda hastalıkları taşıdığı bilinmektedir.
Kısırlaştırma; çok maliyetli, milyonlarla ifade edilen ülkemiz köpek varlığına uygun olmayan, hatta birkaç bin tane başıboş köpeğe sahip bölgelerde bile tercih edilmeyen bir işlemdir. Köpeğin kısırlaştırılması, üremesini engeller ancak saldırmasını ve ısırmasını engellemez, dişleri ve çenesinin fonksiyonunu azaltmaz.
Hayvansever(!) derneklerin ‘etkin kısırlaştır yerinde yaşat’ önermesi, mevcut düzenin aynı şekilde devam etmesi, milletimizin sokakta yaşadıklarının uzun yıllar boyunca sürmesi demektir. Böyle bir popülasyonda kısırlaştırma, hedefine ulaşmakta başarı şansı olmayan, ciddi maliyetli ve ölümcül bir ‘oyalama metodu’ olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde, hayvan sahiplenme kuralları vardır, buna rağmen, sokağa terkedilen hayvanlar bir süre sahiplendirilmek için bekletilir ve sahiplenilmeyenler uyutulur. Bazı ülkelerde çok az sayıda hayvanın, hayvan koruma derneklerince bakılıp beslendiği barınaklar da mevcuttur.
Her an, ülkemizin herhangi bir yerinde, başıboş köpek kaynaklı trajediler yaşıyoruz. Halkımız, başıboş köpeklerin çocuklarına zarar vermeden toplanmasını ve bu sorunun çözümlenmesini bekliyor.
Bana göre, yaşadığımız depremi ve sonuçlarını, depremzedelerimizi asla unutmadan, en ekonomik çözümü sağlayabiliriz. Başıboş köpeklerin, dişi-erkek olarak ayırt edilerek basit düzenekli sundurmalı alanlara alınması ve yemlerinin büyük işletmelerin, alışveriş merkezlerinin israf ve çöpe atılacak gıdalarından karşılanması en uygun yöntem olacaktır. Bu şekilde, köpeklerin günlük rutini, standart sabit bir yaşama alanı, her daim önlerinde suyu ve diğer refah şartları sağlanabilir. Hayvanseverlerin, barınaklarda, bakım ve besleme işlerinde görev alması, köpeklerin refah seviyesini yükseltecektir.
Son olarak Twitter hesabınızda paylaştığınız “Çocuklar parçalanırken görüş ayrılığı OLMAZ. İsrail saldırılarına HAYIR, Başıboş köpek saldırılarına HAYIR.” sözleriniz asli mecrasından çok çarpıtılarak tartışıldı. Tam olarak sizden dinlemek isteriz…
Yaklaşık 75 sene öncesinde başlayan, durmaksızın süren Filistin topraklarının işgali ve Filistin soykırımı, yine bir başıboş devlet(!) eliyle yapılıyor, bana göre. Dünyanın çeşitli bölgelerinde emperyalist güçler ile başıboş örgütler, halklara, zulüm ve ölüm getiriyorlar.
Tunahan evladımızın, başkentimizde, okuluna giderken başıboş köpeklerce ‘yendiği’ günlerde, Gazze’den her an onlarca-yüzlerce çocuğun da katledildiği bir kâbus içerisinde, nereye baksak parçalanmış çocuk gördüğümüz bir dönemde paylaşmıştım… Nasıl yorumladığı ile ilgilenmedim, ancak şunu biliyorum ki;
Yetmiş beş yıldır, milletimizin her daim yürek acısıydı Filistin, ama son saldırılar ile sosyal medya sayesinde anlık takip ettiğimiz korkunç soykırım, dünya halklarının vicdanlarında reddedildi, gösteriler düzenleniyor, boykot devam ediyor. İnsanlığın tepkisi ve direnişi, İsrail başıboş örgütünün sonunu getirebilecek güçte olabilir, Filistin’e özgürlük çağrıları, yerini bulabilir. İnsanlığın zulüm karşısında kolektif gücüne inanıyorum, elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum.
Dünyanın çeşitli yerlerinde kanayan yaralar, Uygur Türkleri, teröre ve zulme maruz kalanlar, savaşlar, açlık, sefalet, iç karışıklıklar, İsrail saldırıları, başıboş köpek saldırıları; hepsine HAYIR demeye devam edeceğim…
Karıncaya sormuşlar:
-Ağzındaki bir damla su ile yangın söndürmeye mi gidersin?
Okuyucularımızı saygıyla selamlarım.