Takıların Gözdesi Gümüş / Özkan Eren

gonul-20-gumusGümüş işleme sanatının tarihinden biraz bahseder misiniz?
İnsanların süslenme gereksinmelerinden biri de en ilkel şeklinden en gelişmişine kadar olan takıları takmak, takıştırmak, yakıştırmak ve güzel görünüme takının aracı olmasını sağlamak olmuştur. Bu tutku, farklı kavramların oluşumunu da ortaya çıkarmıştır.
Gümüş işçiliği, Türkler’in eski el sanatlarından biridir. Kurtlar, tablalar, kılıç ve kama kabzaları, kemerler, gümüşlü nalınlar, bilezikler, yüzükler yanında, süs eşyaları, gümüşlü aynalar vb. bugün de yapılmaktadır ve büyük ilgi görmektedir.
Türkiye’de ise gümüş işçiliği Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde altının takıda alternatifi olarak kullanılmıştır. Özellikle Türkmen kültüründe gümüşün yeri çok önemlidir. Anadolu’da gelinlerin ve genç kızların başlarına taktıkları gümüş para alınlıklar, gümüş yüzükler, akik taşlı gümüş kolyeler değişik bir takı kültürüdür. Bundan dolayı gümüş takılar ayrı dükkanlarda da satılmaktadır. Dünyada teknolojinin gelişmesiyle Türkiye’nin önemi azalmış gibi olsa da her zaman yine de cazibesini korumaktadır diyebilirim. Çünkü bu kültürden yetişen ustalıklar ve işçilikler farklı oluyor.

Ne zamandan beri gümüş işiyle uğraşıyorsunuz?
1998’den beri gümüş işiyle uğraşıyorum. Kuyumculuğa başlama tarihim ise 1990. Önce altın üzerinden başladık, sonra biz de gümüşün büyüsüne kapılanlardan olduk. 1998’den itibaren de gümüşçülükle devam ediyorum. Çıraklıktan başladım, önce imalatı öğrendim, imalattan satışa doğru geçtim. Burada aldığımız tecrübe ile yeni ürünler üretiyoruz.

Türkiye’deki gümüş imalatı ile ithal gümüşler arasındaki fark nedir? Türkiye’deki işçilik daha mı iyi, bu konuda ne söylersiniz?
Türkiye’deki işçilik daha pahalı. Daha pahalı olduğu için uzak doğuya karşı mücadelemiz zor oluyor haliyle. Çin gibi Hindistan gibi ülkelerde işçilikler çok daha ucuz olduğu için zorlanıyoruz. Tabi ki bizim ürünlerimiz daha zarif ama bazen oradaki ürünlerin işçilikleri daha fazla olduğundan biz onların fiyatları ile rekabet edemeyiz.

Bu topraklarda gümüşçülüğün bir geçmişi var değil mi?
Anadolu’da ismi Gümüşhane olan bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar milattan önce 3.500 tarihlerine kadar dayanır. Bölgede yapılan arkeoloji araştırmalarında ele geçen buluntular, buradaki yerleşimi ve kullandıkları eşyaları gösterir. MÖ 2000’in ortalarında Azzi ve Hayaşalar buraya yerleşmiştir. Bu nedenle de Gümüşhane’yi de içine alan bölgeye Azzi-Hayaşa ülkesi denilmiştir. Mezopotamya’dan gelen Asurlu tüccarlar, Gümüşhane ve yöresinde bulunan maden yatakları nedeniyle bölgeye ilgi duymuşlardır. Burada çıkarılan madenler ile değişik takılar yapılmış ve gümüş paralar bastırılmıştır.
Hitit İmparatorluk döneminde Gümüşhane çevresindeki gümüş yatakları işletilmiştir. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra bölgeye Urartular hakim olmuş, MÖ 8. yüzyıl sonlarına doğru Kimmer-İskit akınları başlamıştır. Daha sonra yöreye Medler, Persler ve Pontus Krallığı egemen olmuştur. MÖ 1. yüzyılda bölgede Romalıların hakimiyeti görülmektedir. M.S. 395’te Bizans İmparatorluğu toprakları içerisinde kalan Gümüşhane, MS. 7. yüzyılda Bizans-Hazar askeri işbirliğine konu olan topraklar arasındaydı. Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis adı verilmiştir. Yunanca argyros: “gümüş” ve polis: “kent” demektir. Bu dönemde yörenin önemi, gümüş madenlerinden ötürüdür. Bu büyük zengin kültürün üzerindeyiz ve yeteri kadar ne tanıtım yapabiliyoruz ne de o dönemlere ait ürünleri yeniden kazandırmak için uğraşıyoruz. Bunun için gümüş takı madenlerinin dünya çapında bir modası, merkezi olması gerekir. Üreticiler olarak da bu modaya uygun her yıl bir uygarlığı seçsek yıllarca bu çalışmalar devam edebilir. Mesela Tokat bölgesi tarihte gümüş takıların yapıldığı, önemli ustaların olduğu bir merkez. Mardin yine önemli bir merkez. Van’ın işçiliği yine çok önemli ve önemli ustalar yetişmiş tarihte. Savat gümüş işçiliği vardır mesela Van’da, gümüş işlemeciliğinde bir süsleme sanatıdır. Savat ustası, tasarladığı şekli, sanatını koyacağı gümüş eşyanın üstüne kurşun veya sabit kalemle çizer. Bu şekil, Van Kalesi, Akdamar Kilisesi, Hoşap Kalesi olabildiği gibi, kedi, at gibi figürlere de rastlanır. Çizilen taslağın üstüne usta, çelik uçlu kılcal kalemle büyük bir titizlikle ince kanallar açar. Bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve biraz da kükürt, 750 derecelik ısıda karıştırılarak savat adı verilen alaşım elde edilir. Ancak her savat ustasının kendine has bir ölçüsü olduğu söylenmektedir. Daha sonra savat soğumaya bırakılır. Soğuyan kütle toz haline gelinceye kadar önce örs üzerinde, daha sonra havanda dövülür. Elde edilen savat, gümüş eşya üzerinde daha önce açılmış olan kılcal kanallara iki yolla sürülür. Ya yemeğe tuz eker gibi serpilir ya da boraks ile sulandırılarak çamur haline getirilen savat, boşluklara sıvanarak doldurulur. Sonraki aşamada yapılan iş, mangal ateşine tutulur. Isının etkisiyle tekrar eriyen savat, boşluklara iyice nüfuz eder. Bu aşamadan sonra soğuması için bekletilen savat, cilalanarak kullanıma hazır hale gelir. İyi savat, her geçen gün daha fazla parlar.

TELKARİ GÜMÜŞ İŞLEME SANATI
Kültür zenginliğimiz fazla olunca hangisinden bahsedelim bilmiyorum. Telkari özellikle Süryanilerce devam ettirilen çok eski bir gümüş işleme sanatıdır. Telkari’ye tel ile yapılan işleme, aynı zamanda ‘vav işi’ de denilmektedir. Bu isim, Osmanlıca vav harfinin uygulamada motif olarak sıkça kullanılmasından dolayı verilmiştir. Tamamen el emeği ile yapılan telkari takılar, ince tel haline dökülen gümüşün bükülmesiyle oluşturulan küçük motiflerin bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Geleneksel el sanatları içerisinde özel bir yere sahip olan Telkari, Türk kültüründeki süsleme anlayışının güzellik, estetik ve zarafetinin bir simgesidir. Anadolu coğrafyası, kültürlerin kesiştiği ve yoğrulduğu bir yerdir. Telkari’nin tarihine kısaca bakacak olursak millattan önce 3000’lere dayanmaktadır. Orta Doğu’da ortaya çıkmıştır. Dönem dönem geniş uygulama alanları bulmuştur. Orta Çağ’da Barok dönemde 800’lerin sonu 900’lerin başı arasında Sicilya ve Venedik’te kullanılmıştır.
Anadolu ve İstanbul’da en yaygın gümüş ürünlerinden biri de kadınların süs eşyası olan bel kemerleridir. Genellikle bu kemerler Telkari tekniğiyle üretilmiştir. Topkapı Sarayı’nda, geçmişte gümüşe ve altına ne kadar önem verildiğini görebilirsiniz.

Genelde ne tür ürünler çıkartıyorsunuz?
Kolye, yüzük, küpe, tek taş, üçlü set ve akla gelecek her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Ama daha çok zirkon taşlı bayan takı üzerine çalışıyoruz.

Desenleri seçerken nasıl karar veriyorsunuz?
Kendi tasarladıklarımız var, tasarımcı olarak çalıştıklarımız var, özel tasarım kitapları var, bunlar üzerinde çalışarak üretiyoruz. İşin açığı, istediğimiz ürünleri üretecek ve rekabet edecek şartlar maalesef ülkemizde yok. Onun için de istediğimiz ürünleri ortaya koyacak ortam bulamıyoruz. Soruyorum size, bu piyasada kaç tane sanat tarihçisi ile çalışan ve üreten var? Kopya etmekten başka yapılan bir şey yok maalesef. Keşke bu alanda Anadolu tarihini bilenlere ve konunun uzmanlarına zemin hazırlansa. Kapalıçarşı’da bunları üretebilecek hem maddi hem de usta olarak yetişmiş kişiler var. Fakat kısa vadeli hesaplar ve Uzakdoğu ile rekabet etme gerekliliği bizim yeni ve güzel ürünler üretmemize mani oluyor. Tabi yeni teknolojik gelişmelerin de etkisi var bu süreçte. Hazır ve ucuz olan tercih olunca işçilikten ve maliyetten kısma yolları araştırılıyor üreticiler tarafından.
Malum yeni çekilen dizilerle tarihi takılar gündeme geldi. Siz de Selçuklu tarihi ve Osmanlı tarihi kültürü içeren desenleri kullanıyor musunuz? Talepler nasıl bu konuda?
Tabi tabi… Dizilerin olumlu etkilerinden bahsedebiliriz. Biz kültürümüze önem veriyoruz. Ama yeterli değil daha çok çalışmalıyız. Kültürümüze ait birçok ürünlerimiz var. Bütün çizgiler üzerinde çalışıyoruz, camideki çizgiler dâhil. Her gittiğimiz yere bakıyoruz, her yerden model çıkarmaya çalışıyoruz. Bir modeli önce kâğıda döküyoruz, sonra işlenip kalıp hâline geliyor, ondan sonra seri üretime geçiliyor. Taşlarla gümüşün uyumu sayesinde ürünleri zenginleştiriyoruz. Çizim tasarım aşamasında bunları birbirine uyumlu hâle getiriyoruz.

Altından daha çok mu tercih ediliyor?
Şu an evet, altın çok pahalı olduğu için gümüş daha çok tercih ediliyor. İnsanlar takı olarak bakıyor, altın veya gümüş olarak bakmıyor. Zevk olarak baktığı için de gümüş biraz daha fazla tercih ediliyor. Altın daha çok yatırım aracı olarak görülüyor.

İnsanların gümüşü tercih etmelerindeki sebeplerden biri de vücuda zarar vermemesi mi?
Evet, vücuda kesinlikle zarar vermiyor, aksine faydası var. Bronz, bakır, nikel, bunlar kanserojen maddeler içerdiği için kullanılmamalı, gümüşten sonrası tehlikeli diyebiliriz. Bakır bi nebze ama daha alttaki madenler tehlikeli. Pozitif enerji açısından, sağlık açısından zararlı.

Gümüşün işlemesi nasıl?
Gümüş yumuşak madendir, altından daha yumuşaktır. İşlemesi altından biraz daha zordur; kırılgandır, çizilgendir. Altın öyle değildir, altını daha rahat işlersiniz; gümüş işlemek biraz daha dikkat ister.

Türkiye’den çıkan gümüşü mü kullanıyorsunuz?
Bence dünyanın en kaliteli gümüşü Kütahya’dan çıkan gümüş, asit oranı daha düşük ve daha doğal. Biz de bu gümüşü tercih ediyoruz.

Yurtdışından Türk gümüş ürünlerine talep var mı?
Tabi var ama bizdeki üretim kapasitesi yeterli olmadığı için çok ciddi arzlar gelmiyor. Hâla Uzakdoğu’dan İtalya’dan yabancı müşteriler gelip buradan alıp götürmeye çalışıyor. Bu konuda çok fazla ihracatımız yok. Problem, imalat yetersizliğinde; hâla sektör olamadık, sektörleşemedik.

Gümüş neden kararır?
Gümüş biraz oksit tutar, kullanışı altına göre biraz daha zordur, daha dikkatli kullanmak lazım. Siyah gümüş (Ag2S), önemli bir gümüş mineralidir. Ama havadaki kükürtlü hidrojen (H2S) etkisi altında ya da gümüş bir eşyanın, kükürt bakımından zengin bir maddeyle (yumurta sarısı, kükürtlü kauçuk) teması sırasında oluşur. Bu durumda gümüşün “karardığı” söylenir.

Karardığı zaman temizliği nasıl olur?
Piyasada satılan gümüş temizleme suları var, herkes bu sularla rahatlıkla gümüş temizliğini yapabilir. Gümüş bir süre kullanılmadığı zaman rengi oksitlenir, rengi siyahlaşabilir. Zaten oksitlenmiyorsa gümüş mü değil mi diye bakmak lazım. Sektörde değişik kaplama sistemleri var, bu sistemlerle oksitlenmesini geciktirebiliyoruz. Ayrıca kadife bir bezle silindiğinde temizlenir. Bir ustaya verirlerse daha sağlıklı bir temizleme olur.

Herkesin tercih ettiği bir takı tarzı var. Mesela Avrupa ile Orta Doğu arasında ne gibi farklar var?
Çok büyük farklar var. Bırakın onu Bağcılar ile Etiler arasında bile fark var. Orta Doğu’ya, Araplara giden ürünler biraz daha abartılıdır, Avrupa ülkeleri ise biraz daha sadedir. Taşlı, gösterişli modelleri alt gelir seviyesi daha çok beğeniyor. Üst gelir düzeyine çıktığınız zaman hem sanatsal değere önem veriliyor hem de tek taş, pırlanta, elmas… Gümüşe de elmas, pırlanta, inci konuluyor. Artık altında ne varsa gümüşte de aynısı var. Pırlanta eskiden çok yüksek fiyatlıydı, artık öyle değil, daha rahat getirebiliyoruz ve gümüş ürünlerde rahatlıkla kullanabiliyoruz.

Sohbetiniz için teşekkürler
Ben teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir