Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’yi makamında ziyaret ettik. Çok sıcak ve samimi bir ortamda mülakat gerçekleştirdik. Belediye Başkanları ile yapılan alışılagelmiş
röportajlarda; hizmetlerden, icraatlardan, projelerden konuşulur. Gönül Dergisi olarak istedik ki, Başkanın yaptığı hizmetlerden ziyade, Başkanın bu hizmetleri yapmasına vesile olan duygu ve düşünce dünyasını okurlarımızla paylaşalım.
Sizinle yapılan röportajlarda şehircilik anlamında birçok şeyden bahsedilmiştir. Sürekli de bahsediliyor. Örneğin: “KayseRay, Erciyes Projesi, Kadir Has Kongre Merkezi, Kadir Has Stadyumu, Harikalar Diyarı, Hobi Bahçeleri, Kent Ormanı…” Gerek Kayseri halkı tarafından, gerek yurt genelinden hatta yurtdışından gelen heyetler tarafından dâhi takdir gören bu çalışmalarınızdaki itici güçleriniz nelerdir?
Başkanlıktan önceki hayatında ticaret yapan, hem de ticaretinde kendi çapında başarılı olan bir kişi düşünün. Hali vakti gayet yerindeyken niye kalkar da o ticareti bırakır, niye gecesi gündüzü olmayan, meşakkatli bir işe, belediye başkanlığına soyunur? İşte temel espri burada. Kur’an-ı Kerim’de bir kıssa var. O kıssa insanı çarpıyor. Kur’an-ı Kerim’de herkesin etkilendiği bir yer vardır mutlaka. İnsan her bir köşesinden etkilenebilir. Ama herkesin kendi içinde daha çok yangın çıkaran bir yer vardır. Kıssada teheccüd ehli bir kavmin, helak olan kötü bir kavimle birlikte helak olduğundan bahsediyor. Tefsirlerde diyor ki: Bu teheccüd ehli insanlar kendi aralarında toplandılar ve dediler ki: Bu kötü adamlara ilişmeyelim, bunlardan bela gelir şer gelir, bizden uzak olsunlar, biz kendi dünyamızda manevi hayatımıza çekilelim. Biz tesbihatımızı yapalım, gece namazımızı kılalım, Allah’a kul olalım. Bu pis adamlara bulaşıp da üzerimize çamur bulaştırmayalım, dediler ve onlarla mücadele etmedikleri için de Cenab-ı Hakk onları helak olan diğer şerli kavimle birlikte helak etti.
SAFINI SEÇ, MÜCADELENİ BAŞLAT
Bu müthiş bir şey. Elbette insanoğlunun içinde dehşet bir dünya var. Bu dünya içerisinde de bir mücadele gerekiyor. Ama dışarıda acayip bir âlem var. Orada iyiler de var, kötüler de var. İnsanın safını belli etmesi lâzım. Hayat zaten bir mücadele değil mi? Eskilerin deyimi ile her şey zıttı ile kaim. İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, hak ile bâtılın olduğu bir ortam var. Bu zıtlıklar birbirleri sayesinde var ve bir mücadele içerisindeler. Bu mücadele hem insanın içinde var hem de dış dünyada var. İnsan içinde ruh ve kalbin hâkim olduğu, hayırlı nurlu bir taraf olduğu gibi; nefs gibi kötülük neşreden bir taraf da var. Bunlar da birbirleriyle mücadele ediyor. Nefs biraz yan gelip yatmayı, serkeşliği istiyor. Kalp ve ruh da; bak biraz adam ol, iyilik yap, iyi ol, iyi davran, uykudan feragat et, kalk, biraz boynunu bük, nefsine biraz bas, diyor. Bu mücadele senin tercihine bağlı. Eğer Allah yolunda olursan, iyilik yapar, iyi düşünür, iyi söylersen, namaz kılar, oruç tutar, zekât verir ve hayır hasenatta bulunup sünnet-i seniyyeyi ihya etmeye gayret edersen kalbi ve ruhu kuvvetlendirirsin. Kalp ve ruh büyür ve gelişir. Yok, yan gelip yatmayı seven, serkeşliği isteyen nefse uyarsan nefs tarafı gelişiyor. Nasıl ki insanın iç âleminde devam eden iyi ve kötü tarafının mücadelesi varsa, dışarıda da çok çetin bir iyi-kötü mücadelesi var. Hem de bu Hz. Âdem’den beri geliyor ve kıyamete kadar sürecek.
GÖREVE TALİP OLANIN İTİCİ GÜCÜ HİZMET OLMALI
O mücadelede yer almak icap ediyor. Yer almazsan; Allah korusun Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen kavme dönüyor insan. Hayatta kötüler de var, iyilerde var. Bu noktada yapılacak iş iyilerle beraber olmak, onlarla iyi işler yapmak, iyi söylemek, iyi düşünmek velhasıl harekete geçmek. Doğrusu böyle bir düşünce ile belediye başkanlığına giriştim. Keşke mümkün olsa da bütün idareciler “Yunusların, Mevlanaların” geçtiği eğitim gibi eğitimden geçirilebilse… Çünkü kişi bu talim terbiyeden geçerse attığı her adımda bir hedef oluyor ve yaptığı her işte Cenab-ı Hakk’ın rızasını arıyor. Bu olmadığı takdirde nefsi nasıl isterse öyle savrulup gidiyor. Birçok yerin yönetimine talip olanlara baktığınız zaman şu çok rahat gözüküyor; adam mevki makam peşinde, şöhret çok hoşuna gidiyor. Göreve talip olmasındaki itici gücü bunlar. Adamın gözünde para hırsı var, dünya hırsı var. Ondan dolayı bir yere talip oluyor. Ya da buna benzer beşeri kaygılarla, beklentilerle çok rahat idareci olmak için bir gayretin içinde oluyor ve işin başına gelebiliyor. Ancak yönetim taliplisi dediğim gibi bir disiplinden geçerse, o zaman sadece ve sadece gözünde Cenab-ı Hakk’ın rızası oluyor. Bu niyetle bir makama talip oluyor. Ufak tefek hata yaparsa da kendini toplayıp; “Ya Rabbi, ne olur affet!” diyerek yolunu bulabilecek bir çizgide durabiliyor. Keşke bütün yöneticiler böyle bir disiplinden geçmiş olsa… Tabi gönül bunu istiyor. Allah utandırmasın. Cenab-ı Hakk mahcup etmesin. Doğrusu Allah dostlarının nasihatleri veya onların eserlerinden öğrendiklerimiz, bildiklerimiz bizi diri tutuyor, sırat-ı müstakim çizgisinde tutmaya yardımcı oluyor. Allah şaşırtmasın, Cenab-ı Hakk mahcup etmesin. İnşallah yanlış işler de yaptırmasın.
İTİKADINIZ SAĞLAMSA İŞLERİNİZ BEREKETLİ OLUR
Yakın zamanda Hakk’a yürümüş kimi Allah dostlarıyla münasebetlerinizin olduğunu biliyoruz. Halil İbrahim Efendi de bu büyüklerden biriydi. Böyle büyüklerin manevi gücünü yanınızda hissettiğiniz zamanlar oldu mu?
Çok… Yani düşünün ki neredeyse yirmi yıla yakın bir belediye başkanlığım var. Bunun yarısı muhalefette, yarısı iktidarda iken geçti. Kendi partimiz iktidarda da olsa muhalefette de olsa Türkiye gibi bir ortamda idarecilik yapmanın kolay olmadığı bir gerçek. Üstüne üstlük bulunduğumuz konumdan ve düşüncelerinizden dolayı dışlandığımız, kumpasların kurulduğu ortamları çok yaşadık. Bu ortamlarda bir el geliyor, size yardım ediyor. Cenab-ı Hakk zaten öyle diyor ya; siz iyi niyet ile yola çıkarsanız, O’nun (c.c.) yolunda gayret ederseniz, nafileleri artırırsanız ve bu iyi niyeti hiç bozmazsanız; O (c.c) tutan eliniz oluyor, gören gözünüz oluyor, yürüyen ayağınız oluyor. Bu yüce Allah’ın takdiridir. Cenab-ı Hakk sevdiği kullarına bunları lütfediyor. O dostların himmeti çok oldu üzerimizde Elhamdülillah! İçimde sakladığım çok sır var. Ama açığa çıkmış olan, bilinen, mahkemelere intikal etmiş olan; Haseki’yi öldürürseniz size şu kadar para, kiralık katil tutmalar, yok etmek için kumpas kurmalar, ayak kaydırmak için numaralar o kadar çok ki… Bir tane beş tane değil ki, bir sürü… Bunların hepsi açığa çıktı zaten belgelerle. Ama Cenab-ı Hakk dilemez ise olmuyor ve birilerini de o işte duacı ilan ediyor. Onların da duası sizinle beraber oluyor. Halil İbrahim Efendi gibi gönül erleri, Kayseri’nin manevi önderleridir. En son dönemde Halil İbrahim Efendiy’i huzur evine yatırdık ve bir müddet sonra vefat etti. Bende ondan hatıra kalan bir kısım eşyaları bulunmakta. Allah rahmet eylesin, Cenab-ı Hakk onların sayısını bol etsin ki – zaten eksik de olmazlarhimmetlerini üzerimizden eksik etmesin. Doğrusu onların sayesinde ayakta durduğumuza inanıyorum. Ben o zat-ı muhteremlerin manevi yardımlarını üzerimde çokça hissettim… Mesela yine o güzel şahsiyetlerden birisi vardı, o da rahmetlik oldu. Bir gün çağırdı, yanına vardım hürmet ettim. Bana “Bir kardeşim rüyasında seni görmüş. Başında bir tehlike varmış. Sarı bir arı dolaşıyormuş etrafında. Aman ona çok dikkat et, bugün yarın bir bela getirebilir.” dedi. Tarif edilen o arının ne olduğunu anladım o söyler söylemez zaten. Ben de tarife uyan sarı arıyı uzaklaştırdım tabi ki. Belâdan da emin olduk bu sayede Elhamdülillah. Böyle himmetler çok oluyor etrafımızda. Siz hakikaten iyi niyet ile yola çıktıysanız Cenab-ı Hakk’ın rızasını arıyorsanız, işinizi rast getirecek bir sürü şey yan yana geliyor ekleniyor.Cenab-ı Hakk utandırmasın.
Şunu da unutmamak gerekir ki; insanoğluna yön veren, insanın itikadıdır. Bu sanki arabanın beyni gibi. Beyin bozulursa her bir tarafı başka bir yere gider arabanın. Arabanın ne direksiyonu yön verir ne de freni tutar. Her tarafı arızalanır. Yok, eğer beyin sağlamsa randımanlı bir şekilde maksada doğru yol alır, gider. İnsanın eğer itikadı bozulursa -Allah muhafaza!- hiçbir şekilde dikiş tutturamaz. Ancak itikadı sağlamsa, bozulmamışsa her yaptığı işten bereket gelir, hayır gelir. Burada da taktik şu: Bütün hayırlara kapı açık, bütün şerlere de kapı kapalı! (Olabildiğince). Allah yardımcınız olsun!
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

