Gönlümdeki Irmakları Tespih Tanelerine Çeviriyorum / Tespih Ustası İbrahim Özgen

63-tespihÖncelikle tespih tasarımına başlangıç sürecinize değinir misiniz? Başladığınız günden bugüne geçtiğiniz aşamaları anlatır mısınız?

Elâzığlı Yusuf Usta’nın oğlu olunca, baba evde çalıştığı için, oyuncaklarımızdan çok, çocukluğumuz tornada malzemelerle geçiyordu. Dolayısıyla çocukluğumdan beri devamlı torna başında bir şeyler yapmaya, babama beğendirmeye, kendim bir şeyler üretmeye çalışıyorum. 10 yaşlarında artık yavaş yavaş daha düzgün şeyler yapmaya başladım. 15-16 yaşlarına geldiğim zaman, artık kendi tarzımda, profesyonel olarak, babamın arkadaşlarına, dostlarına tespih yapmaya başladım. Bu işi yaparken üstüne tecrübe ekleye ekleye gidiyorsunuz. Bir tarzınız, stiliniz oluşuyor. Ben klasik tarzda çalışıyorum. Klasik tarzda çalıştığınız zaman da o modelin oturması yıllar alıyor. Okuduklarınızla, seyrettiklerinizle, aldığınız derslerle bir görüşünüz oluşuyor, dünyaya bakışınız oluşuyor, bunlar da zaten yaptığınız malzemeye geçiyor. Benim gözümde sanat eseri diye düşündüğüm o tespihleri yaptıktan sonra söz, kullanıcıların yorumuna kalıyor, yani sizi nereye oturttuklarına. Sadece sizin sevmeniz yetmiyor bu işi.

Tespih imalatında eskiden günümüze ne gibi değişmeler oldu?

Tüketim çağındayız. Tüketim çağında olunca da “Çabuk üret, çabuk tükensin, bunun görselliği ön planda olsun.” gibi bir çaba oluyor. Babamın zamanında da bizim hâlâ şu anda çalıştığımız yöntem de el işçiliğidir. İlk aşama malzemenin, hammaddenin kesim aşamasıdır; son aşaması ipe takıldığı aşamadır, artık bitmiş vaziyettedir. Ben komple el işi olarak çalışırım. Her bir tane tek tek elde yapılır. İşlemler elde yapılır ama günümüzde artık bunlar makinelerde, fabrikasyon üretim şeklinde yapılıyor. Hatta artık fabrikadan da çıkıp Çin’de yaptırılıp getirtiliyor.

Tespihin çok geniş bir kültürü var. 1 liralık tespihe ihtiyacı olan insan da var, 10 bin liralık tespihe ihtiyacı olan da var. Her talebe yetişebilmek için böyle bir sektörün de olması gerekiyor. Ben haftada bir tespih çıkartabiliyorum. Kaç kişiye yetişebilirsiniz? Bu iş sabır işi.

Yaptığımız bu farklılıkla biz bu şekilde ayakta durmaya çalışıyoruz. Ama bir de gerçekler var. Gerçekler ne? Benim “ruhsuz tespihler” dediğim, makineden çıkmış soğuk tespihler. İnsanlar bunları anlıyor. Sektör çok genişledi ama sanatsal yönden gelişmedi, bu işe ruh katma konusunda gelişmedi, üretilen tespih sayısı arttı.

Tespih üretilirken hangi aşamalardan geçiyor?

İlk önce malzeme, hammadde seçiliyor. Çünkü malzemenin orijinal olup olmaması, sağlamlığı günümüzde çok önemli. Çünkü malzemelerin de sahtesi yapılmaya başlandı. Buna da çok dikkat etmek gerekiyor. Sonra malzemenin kesimi. Kesim aşaması zaten aslında tespihin en önemli aşaması, çünkü bütün kararları o anda veriyorsunuz. Ebatı, şekli o anda kafanızda canlandırıp ona göre dikdörtgen prizma, üçgen prizma şeklinde o parçayı en yüksek verimde, en güzel tespihi çıkartmaya çalışıyorsunuz.

Kesim aşamasından sonra, bizim tıraşlama dediğimiz, o kesmeşeker şeklinde küp küp kestiğimiz parçaları zımparada elde yuvarlatma dediğimiz çalışma geliyor. Sonra delme dediğimiz aşama var. Her malzemenin ayrı bir sertlik derecesi var, ısınma derecesi var; ona göre belli devirlerde belli zaman aralığında çalışıyorsunuz. Delmeden sonra torna aşaması geliyor. Milde, düz bir bıçakla onu alıp bütün el melekemle işliyorum. Hep aynı ölçü, aynı şekilde olması gerekiyor tanelerin; yani bir milimin 10’da 1’i hata olmaması gerekiyor. Bu koyduğumuz ölçüler babamın koyduğu ölçülerdir. Ben de aynı sistemle devam ediyorum. Hatasız olması gerekiyor. O vaziyette torna ediliyor, torna edildikten sonra cila yapılıyor. Cilası da elde yapılarak tane kısmı bitmiş oluyor. İmâme, tepelik dediğimiz diğer parçaları da yine prensip olarak aynı şekilde; kesim, tıraşlama, delme, torna ve sonra da cila. En son kısımda da zaten ipe dizme aşaması oluyor.

Tespihler hangi malzemelerden yapılıyor?

Hayvansal malzeme grubu, bunları diş ve boynuz diye ayırıyoruz. Mos dişi, fildişi, mamut dişi kullanılıyor.

Fosil grubu olarak yine çam reçinesinin dünyanın oluşumundaki birinci ve ikinci zamanlara tekabül eden toprak altında birleşip taşlaşması, fosilleşmesi. Bunun en genç yaşı 500 milyon yıl olarak söyleniyor. Yoksa kehribar adını kazanmıyor. Kehribar kısmı var, denizden çıkan mercan var Tunus bölgesinde, Kızıldeniz’de.

Ağaç grubu. Kuka, ağaç grubuna girer ama Güney Amerika’da yaşayan bir palmiye türünün cevizidir. Zaten tespih konusu olduğu zaman, şu anda malzeme çok bol olmasına rağmen bence kuka özellikle 99’luk tespihte baş tacıdır. Onu zikir çekerken kullandığınız zaman kukanın tadı başka bir malzemede olmaz, çok özel bir malzemedir.

Tespihi değerli kılan özellikler nelerdir?

Tespih ustalığında profesyonel olarak 25 yılı doldurdum. Devamlı babamızın yanında öğrendiğimiz için, o dönemlerden bugüne değişmeyen şey, aslında üst segmentte, koleksiyonda, ustalık, kimin işi olduğudur. Yani ne yapmış, ne etmiş, duruşu, tespihe bakışı, kişiliği, tespihteki kişiliği bir de ona yansıttığı önemli. Çünkü ustanın belli bir üretimi var, belli bir sayısı var, ileriye yönelik yatırım amacı da var. Çünkü koleksiyonun ileriye yönelik de bir gidişatı oluyor.

Birinci öncelik ustalık, yani ustasının kim olduğu. Sonra malzemenin ne olduğu… Tabi bu malzemenin değeri günün şartlarında değişiyor. Bundan 20 sene önce değersiz gördüğünüz bir malzeme 20 yıl sonra yer değiştirmiş oluyor. Ama ustada değişim olmaz, yani o belli bir kategoride devam eder. Malzemeden sonra da malzemenin niteliği. Yani hammaddenin bir ismi var, diyelim kehribar ama ne kadar temiz? Fosili var mı, çatlağı, kırığı var mı, bir hata yapılmış mı? Usta ne kadar iyi bir ustaysa bu hatalar o kadar az olur.

Standart bir koleksiyonda bu üç unsur tespihin değerini belirler.

Hangi hammaddeden üretilmiş tespihler en çok tercih ediliyor?

Kehribara hep Osmanlı’dan beri bizim bir ilgimiz var. Aynı zamanda Ortadoğu’nun, Arap Yarımadası’nın hep kehribara karşı bir ilgisi var. Kehribar her zaman için bir seviyede gidiyor.

Onun dışında, imitasyon dahi olsa orijinal sıkma dediğimiz yani eski objelerden yapılan; onda da bulunmamanın verdiği bir talep var. Damarlı, simli, orijinal, 100 yıl önce üretilmiş, formülü kayıp bir malzeme olduğu için sıkmada bir talep var. Hayvansal ürünlerde “bağa” mesela. Bağa dediğimiz, okyanus kaplumbağasının üzerindeki zırhtır. Tespih yapımı için zırhının 100 yıl civarında olması lazım. Kaç tane yakalanacak o dönem için diyelim? 8 milimle 10 milim arasında dağlar kadar fark vardır. Mesela, son 3-4 senedir 10 milimlik bağa yapacağım hevesiyle bekliyorum; ama malzeme bulamıyorum.

Hammaddenin gerçeği sahtesinden nasıl ayırt edilir?

Bunun için aslında mutlaka bir ustayla, bu işe gönül veren birisiyle, bu işin eksperiyle diyalogta olmak gerekiyor. Ben, Türkiye çapında bu işe gönül vermiş sevdiğim ne kadar dostum varsa hepsinin eksperliklerini yapıyorum ve öğretiyorum. 3-4 yılın sonunda zaten bana ihtiyacı kalmıyor, sadece kendisini onaylamam gerekiyor. Çünkü aynı zamanda benim eğitimci bir yönüm de var. Malzemenin seçiminden tutun, tespihin saklanmasına kadarki süreçte devamlı o eğitim devam ediyor. Tespihi yaptık, gitti, dostluğumuz bitti; öyle bir şey yok. Çünkü tespihle meşk eden birinin zaten onunla bir bağı oluşuyor. Onun için de onu yapan ustayla da mutlaka bir bağı oluşuyor. Sevmediği bir kişilikse o usta, ondan zaten o tadı da alamaz. Böyle bir durum olduğunda devamlı sohbetimiz oluyor, bir araya geliyoruz. Ne kadar benim bilgi birikimim varsa açıktır. Yani “Şu bilgileri gizleyeyim, saklayayım, bu da meslek sırrı…” deyip bildiklerimi saklamıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.