Gönül Dergisi’nin ilk sayısında “Işıkla Yazma Sanatı” başlığı ile fotoğrafçılık konusuna genel bir giriş yapmıştım. Bu sayımızda, fotoğrafçılığa ilgi duyan okuyucuların keyif alacaklarını umduğum, iç mekan çekimleri hakkında tecrübelerim, bilgilerim ve fotoğraf karelerimin ışığında kısa notları sizlere aktaracağım.
“İç mekanlar” kavramı geniş bir alanı kapsıyor; evlerin, işyerlerinin, alışveriş merkezlerinin iç mekanları bizim konumuzun dışındadır. Biz burada öncelikle Cami, sonra da Kilise, Saray, Kasr gibi mimari ve sanat açısından değerli yapıların iç mekan çekimlerinden bahsedecek ve bunlar hakkında örnekler sunacağız.
İyi bir iç mekan çekimi yapacaksak ihtiyacımız olan malzemeler; SLR fotoğraf makinesi, geniş açı objektif ve tripoddur. Öncelikle belirtmeliyim ki en iyi iç mekan çekimleri tripod ile çekilir. Ancak ben, pratik olmaması, tripod ile çekim için mutlaka izin alınmasının istenmesi, daha geniş zaman ve emek istemesi sebebiyle tripod ile çekim yapmıyorum. Bu durumda ihtiyacım olan malzeme sayısı ikiye düşüyor.
İç mekan çekimlerinde en büyük problem, yukarıda bahsettiğim mekanların içerisinde genelde ışığın yetersiz olmasıdır. Oysa ışık, fotoğrafın özüdür. Fotoğraf makinesinin sensörüne (algılayıcı) yeterli ışığı düşürmek için makine ve lens ayarlarını iyi yapmamız gereklidir. SLR fotoğraf makinelerinde bu ayarları geniş bir yelpazede yapma şansımız vardır. Geniş açı lens ise bize düşük enstantanede çekim şansı vererek fazla ışık elde etmemizi sağlar.
Yeri gelmişken fotoğrafçılık ve fotoğraf makineleri hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan okuyucular için bazı açıklamaları yapmak isterim. Fotoğraf makinelerinde ışık miktarını ayarlamak için 3 tane değişken vardır. Asa, enstantane ve diyafram. Asa, dijital makinelerde sensörün, yani ışığın işlenmek üzere geldiği nihai yerin ışığa duyarlılığını ifade eder ve 64, 100, 200, 400, 800, 1600, 3200 gibi değerler ile gösterilir. İdeal olan değer her çekim için 64 veya 100’dür. Ancak iç mekan çekiminde sensörün ışığa duyarlılığını artırırsak, yani asa değerini 400, 800 hatta 1600 yaparsak yeterli ışık elde etme şansımız olur. Yalnız burada şunu unutmamak gerekiyor: Asa değeri artırıldıkça fotoğrafta ‘noise etkisi’ denen, Türkçeye gürültü olarak çevrilen görüntü bozulması riski ortaya çıkıyor. Bu, fotoğrafta istenmeyen noktasal lekelenmeler olarak kendini gösterir. Bu durumda 400-800 değerlerinin fazla üstüne çıkılmamalıdır.
Bir diğer değişken “enstantane”dir. Bu değer perdenin açık kalma süresini ifade eder ve 30 saniyeden 1/4000 saniyeye kadar bir aralıktadır. Perde, objektiften gelen ışığın sensöre ne kadar süre düşürüleceğini kontrol etmemizi sağlar. Böylece sensöre gelen ışığı artırmak istiyorsak enstantane hızını düşük tutmalıyız. Yani daha uzun süre perdenin açık kalmasını sağlamalıyız. Tripod kullanıldığında bu süreyi 5, 10, hatta 30 saniyeye kadar çıkarabiliriz. Ancak tripod ile iç mekan çekimi yapmanın zorluklarına değinmiştim. Bu durumda elde çekimlerde enstantane değeri ne olmalı sorusu akla geliyor. Elde çekim için temel risk, makinenin titretilmesi ve bu yüzden görüntü netliğinin kaybolmasıdır. Tolere edilebilecek bir titreme için enstantane değerini şu yolla bulabiliriz: Objektifin odak uzunluğunun 1/? değeri bulunup enstantanenin bunun altında olmaması sağlanmalıdır. Örneğin 100 mm odaklı bir lens için 1/100 ve üstü enstantane değeri seçilebilir. İç mekan çekimlerinde geniş açı lens seçmemizin bir sebebi de düşük enstantane şansı verir demiştim. İşte 16 mm’ lik bir geniş açı lens ile enstantane değerini 1/15 seçebiliriz.
Işık miktarı için üçüncü değişken diyafram değeridir. Diyafram, objektifin içinde bulunan ve gelen ışığın miktarının kontrol edilmesini sağlayan mekanizmadır. Diyafram ‘f’ simgesi ile temsil edilir. ’f’ değerleri şöyledir: 1, 1.4, 2, 2.8, 4, 5.6, 8, 11, 16, 22, 32. Burada 1 en açık diyafram değeridir yani en çok ışık girişini sağlar. 32 ise en kısık diyafram değeridir ve en az miktarda ışık girişini sağlar. Bu durumda iç mekan çekimlerinde olabildiğince açık diyafram değerleri seçmeliyiz ki yeterli ışık sağlayabilelim. Diyafram konusunda da bir risk vardır. En açık diyafram değerlerinde “net alan” derinliği azalır. Yani kompozisyonun arkasındaki alanın netlik kaybı olur. En kısık diyaframda ise seçilen kompozisyon ve arkasındaki alanın net olması sağlanır. Geniş açı lenslerde net alan derinliği problemi fazla yaşanmadığından iç mekan çekimlerinde rahatlıkla kullanılabiliyor.
İç mekan çekimlerindeki temel sorunu, yani yetersiz ışık sorununu böylece çözdükten sonra, başka dikkat edilecek bir hususu konuşabiliriz. Cami, kilise, saray gibi yapıların iç mekanlarında “simetri” herşeyde karşımıza çıkar. Sütunların konumlanması, ana kubbenin oturtulduğu orta alan, küçük kubbelerin tam veya yarım kubbe şeklinde ana kubbenin etrafında bulunması, süslemeler, pencereler… Hepsinde dikkat edilirse simetri vardır. İç mekan çekimlerinde kadraja (çerçeveleme) bu simetrinin yansıtılması için çok önemlidir. Geniş açı lens, bir çekimde büyük bir alanın kadraja girmesini sağlar. Kadrajın güzel olması ise fotoğrafçının doğru bakış açısını bulması ile mümkün olur.
Önemli bir konu da iç mekanın renklerinin kadraja gerçek renginde yansımasını sağlamaktır. Dijital SLR makinelerde WB (white balance_beyaz dengesi) ayarı vardır. Ortam ışık kaynağı tungsten ise yani bildiğimiz lambalar ile aydınlatılıyorsa WB de tungsten seçilmeli. Ancak camilerde genelde pencerelerden giren gün ışığı ve tungsten aynı anda camiyi aydınlatıyor. Bu nedenle ben genelde beyaz ayarını automatik olarak ayarlıyorum.
Tüm bunlardan sonra çektiğimiz iç mekan karelerini bilgisayarda bazı programlarla elden geçirebilir, eksen düzeltme, kontras ve renk ayarlarını yapma, simetriyi bozan öğeleri kroplama gibi işlemlerden sonra fotoğrafımıza son hâlini verebiliriz.
Sayın okuyuculardan özellikle İstanbul’da olmak üzere Edirne, Erzurum, Sivas, Bursa gibi tarihi şehirlerde yaşayanlara ve de gezmeyi seven tüm okuyucularımıza önerim; makinelerini alıp iç mekan çekimi için yola çıkmalarıdır. İstanbul’da önereceğim pek çok yer var; Sultanahmet Camii, Yeni Cami, Piyale Paşa Camii, Sadabat Camii, Ayasofya, Süleymaniye Camii, Üsküdar Mihrimah Sultan Camii, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı, Ihlamur Kasrı, Çırağan Sarayı, St.Antuan Kilisesi aklıma ilk gelen yerlerdir.
Hepinize, yapacağınız iç mekan çekimlerinde başarılar dilerim.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

