Dünya Uyanışa Geçerken Müslümanın Kalbi Uykuda Mı Hâlâ? / Yasemin Keskin

Bugün dünyada Gazze halkının imanı ile verdiği bir direniş var. Ve her gün kıyamet koparcasına büyük bir imtihanla… Her gece bomba seslerini duymuyorsanız, barut kokularını almıyorsanız, burnunuzun direği sızlamıyorsa, masum insanlar ve çocukların kanını mideniz kaldırıyorsa, tüm bu acı gerçekler kalbinizi sızlatmıyorsa, size bir hüzün vermiyorsa eyvah ki eyvah! Araf suresi 179. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor. “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
Bizler Gazze’yi anbean elimize ulaşan görüntülerle takipteyiz, haberdarız ve şahidiz. İnsanlık dışı bu vahşeti görüyoruz, duyuyoruz, biliyoruz. Peki ne yapıyoruz? Allah bu süreçte bizden ne istiyor? Gördüklerimizin, duyduklarımızın, öğrendiklerimizin bizde bir şuur hali oluşturması gerekmiyor mu? Aksi halde gaflet ve dalalete sapmak ve ayette bildirildiği gibi “şaşkındırlar” sözünün muhatabı konumuna düşmek inanın an meselesi. Bu süreç, tüm dünyayı ilgilendiren bir imtihanın içinde bulunduğumuz bir süreçtir. Her bir kişi mesul. Neden mesul? Gördükleri, duydukları, hissettikleri, kalbî duruşu, yaptıkları, yapabilecekleri ne varsa ondan.
Hz. İbrahim’e su taşıyan karınca kıssasını hatırlatmak istiyorum. Evet, devasa bir ateşe karşı karıncanın taşıdığı sudan ne olurdu! Fakat karınca orada tarafını gösterdi ve karınca misali yapabileceği ne varsa onu yaptı. Yani bu karıncanın imtihanı idi ve bunu yapabilirdi. Allah da onun bu yaptıklarından razı oldu. Azdı ama özdü, şuurluydu karınca. Şahit olduğumuz soykırıma, vahşete, insanlık dışı yapılan bu saldırılara odaklanarak; siyonistlere, siyonizmi destekleyen tüm ideolojilere ve aramızdaki dışı Müslüman içi siyonist olanlara karşı elimizle, dilimizle mücadele etme ve kalbî buğz halinde olma vaktindeyiz. Sadece birini yapmanın bugünün imtihanı ve şartlarına yetmediğini belirtmek istiyorum. Hepsine gücümüzün yeteceği gerçeğini inkâr etmeyelim. Sosyal medyada tarafımızı göstermek çok mu zor! Etrafımızda zihin kırıklığı yaşayan, duyguları sağırlaşmış, bu durumu normalleştirmiş ve maalesef sayıları çok olan insanlara uyarıcı ve hatırlatıcı olmak çok mu zor! Ve yine bugün siyonizme ait olan ve onu destekleyen tüm ürünleri boykot etmek gerekmiyor mu? Bunu yapmayı kim engelliyor? Ne raflarda elimizi tutan var ne de ağzımızı kapatan var. Dünyanın dört bir yanında Müslüman olmayan fakat insani duygularını yitirmemiş kişilerin boykotları işe yararken, malum kahveci dükkânları kapatılıyorken, protestoları ve eylemleri yolları dolduruyorken ülkemiz insanını bundan engelleyen nedir?
Filistin’de artık hastaneler de işlevini yitirdi. Oradaki bir doktorun hangi zor şartlar altında hastaları ameliyat ettiğine dair birçok şey öğrendik. Elektrik yok, anestezi yapılamıyor, tıbbi malzeme yok. Onlar o şartlar altında yılmadan, ümitlerini yitirmeden devam ediyorlar. Elektrik yok, tıbbi malzeme yok ve bir hemşire son dakikalarını yaşayan küçük bir çocuğu bırakmıyor. Nefes alması için uğraşıyor. Belki dakikalar sonra öleceğini bildiği halde, o şartlar altında pes etmiyorsa bizim de durma lüksümüz yok. “Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz.” hadisini hatırlatmak istiyorum. Orada ailesini kaybetmiş çocuklar, çocuklarını kaybetmiş anne ve babalar asla imanlarını ve ümitlerini kaybetmiyorlar. Ne topraklarını bırakıyorlar ne de pes ediyorlar.
Yakın bir zamanda ailecek İstanbul’da bilinen bir camiye sabah namazına gittik. Cemaat çok kalabalıktı ve ancak merdivenlerde kendimize yer bulabildik. Namaz sonrası tesbihat ve kısa bir sohbet yapıldı ve sonrasında dua… Tüm cemaat aynı anda ellerini semaya açtı. Sabahın seher vaktinde kalpler aynı duaya âmin dedi. Dua uzundu ancak duanın başından beri beni rahatsız eden bir şey vardı. Ne zaman Filistinli kardeşlerimizi duamıza yani kalbî gündemimize alacaktık? Ne zaman oradaki çocukları hatırlayacak ve gözyaşları içinde niyaz edecektik? Duaya tüm cemaatten âmin sesleri geliyordu ve duanın sonuna doğru nihayet iki cümle sıkıştırdı hoca. Ve bir anda cemaatin sesi gürleşti âmin nidaları yükseldi. Evet, bu durum beni üzdüğü kadar çok düşündürdü. Yüzlerce insanın buluştuğu sabah namazı vakti Gazze’deki kardeşlerimiz için daha çok dua etmek gerekiyordu. Hatta cemaati yönlendirecek kalbî bir uyanışa vesile olabilecek sözler gerekliydi. Mücahid ruhu ve cihad şuurunu ortaya çıkarmaya yönelik hatırlatıcı duygularla duaya devam etmesi gerekliydi. Keza dua öncesi yapılan kısa sohbette de bunlardan bahsedebilirdi. İnanın ben anlamakta güçlük çekiyorum çünkü anlaşılası bir durum değil bu olanlar. Nasıl yani dakikalarca Gazze için dua etmemek! Kim bilir o gecenin sabahında kaç can verilmişti. Kaç kişi ölmüş çocuğunun parçalarını arıyor ve kaç kişi kefeninin örtüsünü son kez açıp çocuğunu kokluyordu. Yoksa biz Gazze’de yaşanılanları ilk gündemimize alamıyor muyuz?
Duadan başka elimizden hiçbir şey gelmiyor diyenlere söyleyecek bir sözüm var. Dualar bile eksik ve yetersiz kalıyor kalp yanmayınca. Kalp yanıyorsa dua da yetmiyor, tüm bu yaşanılanları akledebiliyor; anlama, anlatma ve anladığı kadar yaşamayı başarabiliyor insan.
Ayrıca yakın tarihimizi öğrenmenin, siyonizmin inanç sistemlerini öğrenmenin önemini belirtmek istiyorum. Bugüne kadar gözardı ettiğimiz, bir şekilde uyutulduğumuz, sansürlenen, manipüle edilen tüm gerçekleri öğrenmek ve bu bilgiler ışığında hareket etmek bilinç noktasında işe yarayacaktır. Düşmanınızı ve düşmanınızın size neler yaptığını öğrenmek gerekmiyor mu? Ne unutalım ne de unutturalım. Dünya bu insanlık dramını unutacak gibi de görünmüyor. Tarihte yaşanan diğer nekbeler gibi olmayacak ve dünya unutma sürecine girmeyecek. Çünkü siyonizmin tüm yalanları haksız davaları ortada. Ayrıca bu durum dünyada bir uyanışa vesile oldu ve İslam’a büyük bir ilgi oluşturdu. Dünya unutmazken, normal hayatına devam etme kafası ve duyarsızlığı hiçbir Müslümana yakışmaz. Allah sorar! Bugün bombalar insanları öldürüyor, görüntüler ise Müslümanın hakikatini öldürmeye çalışıyor. Görüntüler bu vahşetin daha derin ve büyük olduğunun işaretidir. Asıl acının bize sunulan ilk karesi, acının dili, kendisi değil, acı orada. Müslümanla derdi olan ve Müslüman öldürmeyi ibadet gören bir zihniyetin, Müslüman âleminin hakikati görmeyi perdelemesi, Müslümanın kendisine yaptığı asıl vahşeti budur. Yoksa dünya uyanışa geçerken Müslümanın kalbi uykuda mı hâlâ?
Filistin halkı dünyaya her şeyden önce insanlık dersi veriyor. Onların ruhlarına kodlanmış olan mücahidlikleri; sabır ve direnişin göstergesi. Teslimiyetleri imanlarının gücünü ortaya koyuyor. İnsanoğlu bir muammadır aslında. Şartlar onu zorladıkça neye bürüneceğini bilemezsiniz. Çünkü açığa çıkan farklı özellikler, ahlaksızlıklar olabilir. Bunun yanı sıra ahlaksızlıkların yaşandığı bir toplumla da iç içeyiz. Biz bunun örneklerini hep yaşadık. Büyük depremlerde hırsızlık, yağmalama olaylarını gördük. Ama biz bugün Filistin için bunlardan da söz etmiyoruz. Bu kadar temiz ve imanlılar.
Biz Filistin için mücadele eden, duygularını ortaya koyan kişilerin, yarın yaşayacağı ihtimal olan büyük bir imtihanda kendilerini nerede bulacaklar, bunu da bilemeyiz, belki öngörebiliriz çünkü biz bu imtihanı yaşamıyoruz, izliyoruz. İmtihanın bizdeki boyutunu samimi isek duygularımızdan ve yaptıklarımızdan bir şekilde veriyoruz fakat hiçbir şey bitmedi. İleride neler olur ve hangi korkularla yüzleşir insan; evi, arabası, ailesi, çocuğu, annesi, babası… Ne büyük bir imtihan! Yüzleşmesi bile zor ve biz bu imtihanı yaşamadık. Bizim imtihanımız; kalbî boyutumuz, duygularımız ve tarafımızı gösterecek eylemlerde bulunmaktan ibaret. Bu imtihanı bile veremeyen insanlar var, duygusuzluk ve normalleştirilmiş bir hayatın içine hapsolmuşlar. Hiçbir şeyi net göremiyorlar. Flu bir bakışla arada bir Filistin halkını hatırlayan insanlar da var. Fakat bugün yapılması gerekeni yapıyor gibi görünenler, ne kadar sahici ve samimi, bilemiyoruz. Allah muhafaza, yaşanılabilecek olası bir savaşta gerçekle yüzleşilecek. İşte asıl sınav da burada başlayacak!..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.