Korku, insanın günlük yaşantısının önemli bir parçasıdır. Bu sebeple insanın korkması, korkulu durumları yaşaması, korkuyu hissetmesi hayatın doğal bir gereğidir.
Korkudan arınmış bir yaşam düşünülemez. Korku, canlıyı uyaran ve kendini savunmasını sağlayan yararlı bir mekanizmadır. Tehlike karşısında enerjiyi artırır, kişiyi uyanık tutar. Canlı; kaçarak, saklanarak, zorda kalınca mücadele ederek kendini korumayı başarır.
Kısacası belli sınırlar içinde korku; insanın bedensel, ruhsal ve toplumsal durumunu denge ve düzen içinde sürdürebilmesi için gereklidir. Mesela, çocuk kırık not almaktan, sınıfta kalmaktan korkuyorsa derslerini günü gününe çalışır, başarılı olur. Ancak korkusu gereğinden fazla olduğu takdirde bir rahatsızlık var demektir.
Çocuk büyüdükçe, ister istemez belli yaşlara göre değişen bazı korkuları olacaktır. Bu tür korkuları normaldir ve hatta ruhsal gelişimleri için gereklidir bile.
Çünkü korku, gerçek veya muhtemel bir tehdidin idraki demektir ve hayatta kalmak için şarttır. Yani dünyada hiçbir şey hikmetsiz yaratılmamıştır. Mesela, havlayan bir köpekten korkmak, çekinmek normaldir. Çocuk, bu durumda gerçek bir tehlikeden korkmuş ve kaçınmış sayılır. Ama bir ev kedisinden korkması gereksiz bir korkudur, diğer ismiyle fobidir.
Yaşlara göre korku
1-2 yaş arasındaki çocukların başlıca korkusu banyo yapmaktır. Ayrıca anne ve babadan ayrılma korkusu da bu yaşlarda olağan sayılır.
3-5 yaşlarında karanlıktan, hayvanlardan, canavardan ve ölümden korkma sayılabilir.
7-8 yaşlarında, daha çok yabancılardan, geceleri fırtınalardan, ölümden, anne-babasını kaybedeceğinden, günlük hayatta karşılaşacağı tehlikelerden ve okulda başarısız olacağından korkar.
Aslında bu korkuların olması normaldir; çünkü bunlar çocukların gelişimlerinin bir parçası olarak ortaya çıkarlar. Günlük hayatlarını olağan bir şekilde sürdürmelerine de engel olmazlar.
Bu korkuların çoğu süreli ve geçicidir. Bunların yaşanması doğaldır.
Ne yapmalı?
•Çocuğun korkularına anlayış gösterilmeli, “korkak” olmakla asla suçlanmamalıdır. Küçümseme ve alay, çocuğun korkusunu gidermez; sadece onu gizli gizli korkmaya iter. Onu dinlemek ve anlamaya çalışmak gerekir.
•Eğer çocuk, korkulu bir dönem geçiriyor ise ona destek verilmeli ve cesaretlendirilmelidir. Ebeveyni onu kucaklamalı ve öpmelidir. Karanlıktan korkuyorsa odasına gece lambası koymak faydalı olabilir. Korkularını yendikçe onu övgü ile karşılayarak moral vermelidir.
•Çocuğun korkularının normal bir seviyede mi yoksa aşırı bir boyutta mı olduğunu tespit etmeliyiz. Korkuları onu rahatsız ediyorsa, onun için bir stres kaynağı oluyorsa veya onun önünü kesiyorsa tedavi gerektirir.
•Korkularına değil, çocuğumuza sempati göstermeliyiz. Korkularının içyüzü onlara izah edilmeli, yaşadığı endişelerin kaynağına inilmelidir. Korkularının sebebi ne olursa olsun çocuğa bilgi ve anlayışla yaklaşılmalıdır.
•Çocuğumuzu mümkün olduğunca erken yaşlarda kendi odasına yatırmaya alıştıralım.
•Duygularını dinleyelim; onu anlamaya çalışalım. Çocuğumuzu her zaman destekleyeceğimizi ona hissettirelim ve ona daima güven verelim.
•Çocuğumuz korkuyla uyanmışsa ve yanımıza gelmek istiyorsa, mümkün olduğunca onu yatağına geri götürelim ve kendi yatağımıza almayalım. Gerekirse başucunda 10-15 dakika geçirelim ve uykuya sakince dalması için yardımcı olalım. Onu gece yanımıza almamız, “Korkmakta haklısın, korkulacak bir durum var.” mesajını almasına sebep olabilir. Bunun yerine, yatağına yatırdığımızda onu öpüp sakinleştirelim. O anda ilgi ve şefkat ihtiyacının artmış olduğunu gözden kaçırmayalım.
•Çocuğun korkuları ile yüzleşmesini sağlayalım. Çocuk, korkularının aslında bir temele dayanmadığını anlayınca, bu korkular genellikle azalır veya kaybolur. Çabucak atlatılmaya çalışılırsa çocuğun endişeleri artabilir. Yavaş yavaş, küçük adımlarla ilerlemelidir, yol boyunca da çocuğa destek verilmelidir.
Mesela, karanlıkta yatmaktan korkan çocuğun önce lambası o uyuyana kadar açık tutulur, yavaş yavaş kapı aralıkken karanlıkta uyumaya alıştırılır, sonra kapı kapatılır.
•Bazen korku, hastalanmaktan, mikroplardan olduğu gibi, sınıfta söz almaktan çekinme şeklinde de olabilir. Bu durumlarda obsesif kompulsif bozukluk veya sosyal fobi denilen rahatsızlıklar olup olmadığı araştırılmalıdır.
•Tüm korkuların gelişiminde modelin önemli olduğunu bilelim. Yakınları, özellikle de anne-babasından birinin karanlık korkusu yaşadığını bilen, bu korkuya şahit olan çocuklar, ister istemez karanlığın korkutucu bir şey olduğunu düşünürler ve benzer tepkiler gösterirler.
• Çocuğun korkuları, saydığımız bu tedbir ve yaklaşımlarla hafiflemiyorsa, günlük yaşantısını aksatacak dereceye vardıysa, bir uzmandan yardım istenmelidir.