Cinsellik Algımız ve Cinsel Hurafeler / Psikoterapist Cem Keçe

gonul26-cinsel-hurafelerEVLİLİK ÖNCESİ ANNE BABA VE EŞ EĞİTİMLERİ MUTLAKA YASAL BİR ZORUNLULUK OLMALI
Evliliklerde birçok sorunlar var ve bu işin başında bilgisizlik geliyor. Bireylerin tanışma süresi, nişanlılık evresi, sonra cicim ayları dediğimiz bir evre, sonra da evliliğin kalıcı olduğu uzun bir alana doğru giden bir süreç var. Genelde bu uzun süreçte başarısızlıklar oluyor, problemler ortaya çıkıyor. Bu kategorilerde zihinlerde oluşması gereken doğru bilgi adına neler söylemek istersiniz?
Cumhuriyetle birlikte daha çok batılılaşmaya başladık ve bu, beraberinde büyük şehirlere göçü getirdi. Aslında bu toprakların çok güzel örf ve âdetleri vardı, göçle birlikte o örf ve âdetlerimizi maalesef kaybetmeye başladık. Bunların en önemlilerinden ikisi sağdıçlık ve yengelik kurumudur. Yeni evlenecek gençlerin bir yengeleri ve sağdıçları olurdu. Sağdıçlar iki kişi olurdu; biri bekar biri evli. Bekar olan daha çok düğündeki angarya kısmıyla ilgilenirken evli olan sağdıç erkeği evliliğe hazırlardı. Ona ilk gece neler yapılması gerektiğini anlatırdı. Kadına nasıl yaklaşılacak, ilişkiye nasıl hazırlanacak gibi konuları anlatmanın yanında dinî ve ahlakî öğretileri de öğretir ve bir anlamda da karı-koca olmanın inceliklerini ve şifrelerini verirdi. Böylece erkek yetişmiş olurdu. Yenge de düğünün bütün yükünü çekerken aynı zamanda da gelinle aynı görüşmeleri yapar, gelini ilk geceye, kadınlığa hazırlar ve bir koca ile bir kadının nasıl mutlu olacağına dair ipuçlarını verirdi. Böylece yeni evlenecek çiftler neler yapılacağını bilerek, kültürümüze örf ve âdetlerimize uygun bir şekilde nasıl bir evlilik kurulacak ve nasıl devam ettirilecek, bu konuyla ilgili bir çok şeyi bilerek evlenirlerdi. Büyük şehirlere göç ile birlikte bu kurumlar maalesef sadece köylerde ve küçük kasabalarda kaldı. Biz bunları büyük şehirlere taşıyamadık, böyle olunca da maalesef gençlerimiz bilgisizce evlenir oldular. Ben yirmi yıldır bu alanda çalışıyorum ve bugüne kadar hükümetlere üç dört defa bu konudaki fikirlerimi ilettim ve dedim ki: Sağdıçlık ve yengelik kurumunun yerine devletin bir kurum tahsis etmesi lazım. Evlilik öncesi anne baba ve eş eğitimleri mutlaka yasal bir zorunluluk olarak verilmeli ve bir anlamda cinsel konularda da gençlerimiz eğitim alarak evlenmeli. Nasıl ki araba kullanırken bir ehliyet alma zorunluluğu var; evlenirken de şimdi kan tahlili zorunluluğu var ama bir de böyle bir sertifika olsun ve bu diplomayı alanlar evlenebilsin… Biz böyle bir teklifte bulunduk fakat bunu bir türlü kabul ettiremedik. Türkiye’de bu hizmeti verecek binlerce psikolog var, aile danışmanları var, doktorlar var ve devlet bu kadroları kullanmıyor. Bu kadrolar kullanılsa ve biz gençlerimizi eğiterek evlendirebilsek hem evlilik sorunları ortaya çıkmayacak hem de cinsel sorunlar yaşamayacaklar ve geleceğimizin teminatı olan ailelerimiz daha sağlıklı ve mutlu bir hale gelecek. Bunu yaparsak karı-koca çatışmalarını yaşamayacağız. Ama her evlilikte karı-kocanın bir uyum problemi olur, bu uyum problemi ilk üç yıl içerisinde zamanla giderilir. İlk üç yıl mümkün olduğu kadar anne-baba olmadan önce karı-koca olmaya çalışın, birbirinizi tanıyın, birbirinize yakınlaşın ve birbirinizin eksilerini ve artılarını dengelemeye çalışın. Bu en fazla üç yıl alır. Üç yılın sonunda zaten pek çok karı-koca uyumlu hale gelir, ondan sonra anne-baba olunabilir, çocuk yapılabilir diyoruz. Anne-baba olmadan önce karı-koca uyumunu yakalamanın önemini belirtiyoruz. Cicim aylarında, nişanlılık döneminde insanlar oldukları gibi değil de karşı tarafın istediği gibi davranıyor ve karşı tarafın bütün kusurlarını görmezden geliyorlar. Her şeyin evlenince düzeleceği hayalini kuruyorlar fakat öyle olmuyor. Evlenince herkes fabrika ayarlarına geri dönüyor ve o fabrika ayarları genellikle çatışmaların sebebini oluşturuyor. O yüzden cicim aylarındaki erkek ya da kadın evlendikten sonraki erkek ya da kadın olmuyor, olmuyor. Eskiden sağdıçlar, yengeler bunu anlatırlardı, şimdi bunları anlatacak insan çok az.

EŞLER BİRBİRİNİ KOŞULSUZ SEVMELİ
Cicim aylarını sanki bütün evlilik sürecine yaymak gibi bir anlayış bozukluğu da var mı?
Böyle bir şey zaten mümkün değil, aşkın ömrü zaten bellidir. Belli bir zaman sonra aşk sevgiye dönüşmeli.
“Aşk bitti ayrıldık…” gibi birçok ifadeler var, bunlar doğru ifadeler değil; çünkü biz bu aşkı sevgiye dönüştürmek zorundayız. Aşk çok yoğun, güçlü bir duygudur. Hatta pek çok insan aşkı bir hastalık olarak görür ve aşkı uzun süre devam ettirmek mümkün değildir. Aşk bir zaman sonra ya sevgiye döner ya da büyük bir acıya döner. O yüzden acı, boşanma, çatışma, aldatmalar ve kavga yerine biz o aşkın sevgiye dönmesinin, o evliliğin devamı için gerekli olduğuna inanıyoruz ve bu sevgi koşulsuz bir sevgi olacak. Evliliğin, karşı tarafı olduğu gibi kabul edip kendimizin eksikleriyle fazlalıklarıyla birlikte bir uyum içinde yaşadığımız bir birlikteliğe dönüşmesi lazım. Ama aşk sonsuza kadar gitmez, o kadar giden bir aşkı tarih yazmadı.
Cinsel doğru olarak bildiğimiz bir sürü yanlış var, zihnimizde çok ciddi algılama bozuklukları var. Bu konuda en başta gelen cinsel hurafeler var, en büyük sorunu da bunlar teşkil ediyor. Bu noktada sizin özellikle önemli problem kaynağı olarak gördüğünüz cinsel hurafeleri açıklayabilir misiniz?
Yirmiye yakın kitap yazdım, bunların iki üç tanesinde cinsel hurafelere çok yer verdim. Cinsel hurafe dediğimiz zaman yanlış inanışlardan, doğru bilinen yanlışlardan bahsediyoruz. Ben şunu gördüm ki bu ülkede cinsellik çok yanlış anlaşılıyor. Cinsellikte doğru bildiğimiz pek çok yanlışı yaşarız ve cinsel hurafeler karı-koca arasındaki çatışmalara yol açıyor. Örneğin cinsel işlev problemleri dediğimiz erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel isteksizlik, ağrılı ilişki gibi pek çok soruna yol açabiliyor. Türk aile yapısını tehdit eden cinsel hurafeler aldatmalara yol açıyor. Çünkü cinsel hurafeler; kadının cinselliği bir görev gibi görmesini, zevk almamasını ve acı çekmesinin doğal olduğunu insanlara dayatıyor ve bu beraberinde kadının cinsellikten soğumasına yol açıyor.

BOŞANMALARIN ARDINDAKİ EN BÜYÜK SEBEP CİNSEL SORUNLAR
Yani eşler birbirlerinin hangi sebeplerden soğuduğunu bilmeden birbirlerine tavır alıyorlar değil mi?
Tabi ki, mesela cinsellikte konuşulmaz diye bir cinsel hurafe var. Bundan dolayı erkek isteklerini karısına söyleyemiyor, söylerse sapık olarak görülmekten korkuyor; kadın da söyleyemiyor, söylerse kötü kadın olmaktan korkuyor. Cinsellik konuşulmayınca cinsellikle ilgili beklentiler kırgınlıklar, negatif bakışlar, karşı tarafa suizanlar oluşuyor. Bunlar konuşulmayınca çözülemiyor, çözülemeyince de bu sefer önce çatışma çıkıyor, soğukluk oluşuyor, aldatmalar oluyor ve beraberinde gerçekten bölünen ailelerin sayısı her geçen gün artıyor. Ben yirmi yıllık pratiğimde şunu gördüm: Boşanmaların ardındaki en büyük sebepler cinsel sorunlardır. TÜİK verilerine baktığımız zaman cinsel sorunların çok ciddi oranda boşanma sebebi olarak tespit edildiğini görüyoruz. Fakat ne hikmettir ki hiç kimse bunu ciddiye almıyor. Hâlâ tıp fakültelerinde doktorlara bile cinsellik konusu öğretilmiyor. Hastalıklar öğretiliyor ama cinsel hastalıklar öğretilmiyor. Kimse bu konuyla ilgili konuşmuyor. Yirmi yıl önce bu konuları konuşmaya başladığım zaman tuhaf karşılandım. Bu adam ne konuşuyor böyle, ayıp şeyler söylüyor vs. gibi lâflar oldu ama sonra baktılar ki çok doğru şeyler söylüyorum. Şu anda çok ciddi anlamda saygı görmeye başladık. İlk başta duyduğum şeyler beni hayattan da bu işten de soğutmuştu, şimdi çok memnunum iyi ki devam etmişim. Şimdi herkes cinselliği konuşuyor fakat yıllar önce bunu konuşabilmek yürek gerektiriyordu, biz o yürekliliği gösterebildik.
Benim kitaplarım internetten yok satıyor, mağaza satışları çok düşük. Aynı kitap kitapçıda bir tane satılıyor, internette yüz tane satılıyor.

CİNSEL HURAFELER CİNSELLİKTEN SOĞUMALARA YOL AÇABİLİR
Cinsel hurafelerden örnekler verebilir misiniz? Okunduğu zaman, bu bana şifa oldu denilebilecek bilgiler…
Mesela; “Erkek her zaman cinselliğe hazır olmalıdır, erkeğin bir kadını mutlu edebilmesi için penisi çok büyük olmalıdır, kadın cinsel ilişkide konuşmaz istek ve arzularını ifade etmez, cinsel ilişkideyken konuşulmaz, evde bir başkası varken cinsel ilişkiye girilmez, penisin büyüğü vajinanın küçüğü makbuldür, karı koca birbirini çıplak görmez, vs…” Bunların hepsi cinsel hurafedir ve çiftlerde cinsellikten soğumaya yol açabilir. “Kadınlarda ilk gece kanama olması gerekir, kanama olmuyorsa bakire değildir…” gibi hurafeler pek çok kızın hayatına mâl oldu. Bazı kızlık zarları kanamayabilir. Bu durumda sanki kız değilmiş gibi bir algıyla kadınlara zulmedildi, öldürülenler oldu, doktorlara zorla muayeneye götürülenler oldu. Kızlık zarının kanamama ihtimalinin olduğunu birilerinin anlatması gerekiyordu. Bunu ilk söylediğimde yer yerinden oynadı. Normalde her kızlık zarı kanamayabilir ve hatta kanarsa da erkek acele ettiği için, kadın ıslanmadığı için ve kasıldığı için kanama olur. Bunlar yapılmazsa nazik ve yumuşak olunursa kanamaz dediğimde yer yerinden oynadı.

CİNSEL HURAFELERDEN BİRİ DE CİNSEL SORUNLARIN ÇÖZÜMSÜZ GİBİ ALGILANMASI
Cinsel hurafeler erkekleri de etkiliyor. Erkekler bu konuyu içine atıp kadına karşı olumsuz davranışlar sergiliyor. Kadına şiddet uygulanması ve aldatmanın altında yatan sebeplerden biri de bu.
Tabi bütün bunlar konuşulmayınca da karı-koca arasında çözümlenemiyor, doktora da gidemiyorlar, gitse hangi doktora gidecek, kime başvuracak? Mesela en önemli hurafelerden biri cinsel sorunlar kaderdir, çözümlenemez, yaşamak zorundasın, cinsel sorunlar Allah’ın sana vermiş olduğu bir cezadır, imtihanını bu şekilde yaşayacaksın vs… Bunların hepsi hurafe. Kişi, benim imtihanım buymuş ve cinsel sorunlar sanki çözümsüzmüş gibi düşünüyor. Bu hurafeler o kadar sorun yarattı ki aldatmalara, boşanmalara yol açtı hem de çözümün önünü tıkadı.

CİNSEL İLİŞKİNİN NORMALİ HAFTADA BİR YA DA İKİDİR
Erkeklerde de bazı cinsel sorunlar var. Fonksiyonel bozukluklardan ziyade algılayışla ilgili cinsel eşik konusu. Erkekler konuştukları zaman cinsellikle alakalı hurafe diyebileceğimiz abartı cinsel deneyimler anlatıyor. Erkekler arasında bir erkeğin cinsel arzusunu normalden üst seviyeye taşıma gayreti de var. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Bunun sebebi şu: Erkek cinselliğinin temeli performansa dayalıdır. Erkek; fethetmek, ele geçirmek üzerine kurulu bir cinselliği çocukluğundan itibaren öğrenir. O yüzden erkekler avcılar gibidir. Avcı nasıl ki bir tane aslan öldürdüm diyorsa hiç öldürmemiştir, on tane öldürdüm diyorsa bir tane zorla öldürmüştür; erkeklerin de cinsellikle ilgili konuşmaları biraz böyle olabiliyor. Çünkü erkek abartmayı ve abartarak kendi üstünlüğünü ortaya koymayı yanlış bir şekilde öğrenir. Cinsel ilişkinin normali haftada bir ya da ikidir, Türkiye’de yapılan çalışmalar bunu gösteriyor.

ERKEK NE BEKLER? KADIN NE BEKLER?
Evlilikte boşanma sebeplerinden biri, kadın ve erkeğin cinselliği algılamalarından kaynaklanan durumlar. Sizin bir yazınız da “kadın ve sevgi”. Erkeklerin aslında en başa almaları gereken “kadın ve sevgi” konusunu, kadınlar açısından cinselliği etkileyen bu faktörü anlatır mısınız?
Erkek ne bekler, kadın ne bekler, ona bakalım. Mesela erkek takdir edilmeyi çok sever, övülmeyi çok sever. Erkek küçük bir şey yaptığı zaman kadın onu takdir ederse överse erkek o kadına bağlanır. Bu takdirin yanında iltifat ve güzel sözler duymak ister. Güzel sözler duydukça erkekliği daha iyi olur, hizmet edilmesini bekler kendisini bir kral gibi hissetmek ister. Bir erkek bütün bunları hissettiği zaman o kadına bağlanır. Ama asıl önemli olan bir erkek bir kadının mutluluğunu görmek ister. Kadın mutlu görünüyorsa o erkek kendini başarılı ve güçlü hisseder ve o kadına gerçekten bağlanır. O yüzden bir kadın şikâyetçi olduğunda bir problemini dile getirdiğinde erkek hemen o problemi çözmek ve çözdüğü zaman da kadının mutluluğunu görmek ister. Bunlar kadın erkek ilişkilerinde erkeklerin en çok istediği şeyler.
Peki kadınlar ne istiyor? Kadın kendisine dokunulmasını istiyor, yani bir kadına ne kadar çok dokunursanız o kadın kendini o kadar güvende ve mutlu hissediyor. Bir kadın için konuşmak çok önemli, anlatacak, konuşacak. Bir erkek eve geldiği zaman yarım saat eşini dinliyorsa, onun söylediklerine bir çözüm üretmek yerine onu anlamaya, onun duygularını hissetmeye çalışıyorsa ve bunu eşine dokunarak yapıyorsa o zaman o kadın sevildiğini ve değerli olduğunu hissediyor. Dokunmak derken elini tutmaktan, sarılmaktan bahsediyorum. En büyük cinsel hurafelerden bir tanesi de “Dokunmak cinsellikle bitmek zorunda.” Hayır, dokunmak insanların sevgisini ifade etme yollarından biridir. Cinsellik farklı bir şeydir ama dokunursanız cinselliğe giden yol güzelleşir. Kadının ve erkeğin bu ihtiyaçlarını karşılarsanız onlar birbirlerine tutkuyla bağlanırlar ve o zaman cinsellik de güzel olur.
Cinsellikte erkek sertleştiği andan itibaren, ilişkiye girmek ve boşalmayı hedef alan bir cinsel aktiviteyi ön planda tutar. Bu yanlıştır, çünkü sonuç odaklı bir cinsel ilişki erkek için her zaman problemdir. Onun yerine süreci keyifli hale getirmek gerekir. Zaten kadının cinsel ilişkiye hazırlanması erkeğinki gibi değildir. Kadınla cinsel ilişkiye girmeden önce ona sabahtan güzel sözler söylemek, gün içerisinde güzel mesajlar atmak, onu akşama hazırlamak, iltifatlar yapmak ve daha sonra uzun uzun dokunarak onu hazırlamak gerekir. Erkeğin ihtiyacı, kadının ihtiyacı… Bunların cinselliğe yansımaları uyum içinde olursa problem yok ama uyumsuzluk varsa her şey var.
Doğru bilgileri ne kadar çok insana ulaştırabilirsek biz bu ülkeye borcumuzu ödemiş oluruz, benim inancım o yönde. Bu sebeple yıllarca yazdım, olabildiğim her yerde konuştum, hem yurt dışında hem Türkiye’de pek çok seminerler verdim. En azından bu bilginin vebalinin ağırlığını öderiz. Hepimizin bilgisinin bir zekâtı var, onu ödemek zorundayız. Ben bilgili insanların bilgilerini hiçbir şekilde paylaşmadığını görüyorum. Ben bilgilerimi doktorlara, psikologlara da anlatıyorum. Benim bilgim bendeyse o bilgi beni zehir gibi yakar; o bilgiyi ne kadar çok paylaşırsam o kadar bilgiye aç olurum ve kendimi geliştirebilirim.
Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri de bilgi kıskançlığı. Herkes bilgisini kendisine tutuyor, kimseyle paylaşmıyor, böyle olunca da bilginin esiri oluyorlar ve bir süre sonra akrebin kendini sokması gibi kendilerini yiyip bitiriyorlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.