Bağımlılık Döngüsünü Kırmak / Uzman Psikolog Feride Taşkaya

Bağımlılığı nasıl tanımlarsınız? Bir davranışın veya madde kullanımının “bağımlılık” olarak nitelendirilmesini belirleyen kriterler nelerdir?
Siz elinizi kaynayan bir suyun içerisine sokabilir misiniz? Eğer bunu yapıyorsanız sizi durduracak sistemde hata vardır. Bağımlılık da bunun gibidir, beynimizin ön tarafında bulunan ve fren görevi gören Frontal Lob bölgesi bağımlılık geliştirilen madde veya davranıştan dolayı salgılanan fazla dopamin sonucu zarar görür. Bu bölge; akıl yürütme, problem çözme, karar verme, plan yapma, davranış ketleme, dikkati yönlendirme, kendini izleme, duyguları kontrol etme ve motor becerilerini kapsar. Yani bozulmalar bu alanlarda da gerçekleşmiş olur. Bu bozulmalar neticesinde kişi işlevsellikte ciddi problemler yaşar. Bu çerçevede bağımlılık tanısı koymak için psikologların cep kitabı olan DSM-5 Tanı Ölçütleri El Kitabında yer alan tanı kriterlerini göz önünde bulundururuz. Aşağıdaki tanı kriterlerinden en az 2 tanesinin son 12 ay içerisinde görülmesi bağımlılık tanısı için yeterlidir.
● Çoğu kez istendiğinden daha büyük ölçüde ya da daha uzun süreli olarak madde alınır.
● Madde/alkol/kumar kullanmayı bırakmak, denetim altında tutmak için sürekli bir istek ya da sonuç vermeyen çabalar vardır.
● Madde elde etmek, madde kullanmak ya da yarattığı etkilerden kurtulmak için gerekli etkinliklere çok zaman ayrılır.
● Madde kullanmak için çok büyük bir istek duyma ya da kendini zorlanmış hissetme durumu söz konusudur.
● İşte, okulda ya da evdeki konumunun gereği olan başlıca yükümlülüklerini yerine getirememe ile sonuçlanan, yineleyici madde kullanımı vardır.
● Madde/alkol/kumar etkilerinin neden olduğu yineleyici, toplumsal ya da kişilerarası sorunlar olmasına karşın madde kullanımını sürdürme durumu söz konusudur.
● Madde/alkol/kumar kullanımından ötürü önemli birtakım toplumsal, işle ilgili faaliyetlerin, eğlenme-dinlenme etkinliklerinin bırakılması ya da azaltılması söz konusudur.
● Maddenin/alkolün/kumarın tekrar eden bedensel ya da ruhsal bir sorun olduğu bilgisine karşın madde kullanımı sürdürülür.
● Aşağıdakilerden biriyle tanımlanabilecek bir dayanıklılık (tolerans) gelişmiş olması söz konusudur:
A. Sarhoşluk ya da istenen etkiyi sağlamak için belirgin olarak artan ölçülerde madde kullanma gereksinimi
B. Aynı ölçüde madde kullanımının sürdürülmesine karşın, belirgin olarak daha az etki sağlanması.
● Aşağıdakilerden biriyle tanımlandığı üzere, yoksunluk gelişmiş olması:
A. Maddeye özgü yoksunluk sendromu
B. Yoksunluk belirtilerinden kurtulmak ya da kaçınmak için madde (veya yakından ilişkili bir madde) alma.
En yaygın bağımlılık türleri nelerdir?
En yaygın bağımlılık türleri alkol, madde ve kumara karşı geliştirilen bağımlılıklar olarak karşımıza çıkıyor. Teknolojiye ulaşılabilirliğin artmasıyla bunları dijital bağımlılıklar takip ediyor. Dijital bağımlılıklar dediğimde oyun, ekran ve cinsel bağımlılıkları düşünebiliriz. Teknolojinin öncülüğünü reddetmeden ayak uydurmak daha kontrollü ve donanımlı olmamızı sağlar fakat görmekteyiz ki temel değerlerimizi sarsıcı düzeyde bağımlılıklar kolayca ortaya çıkabiliyor.
Bağımlılık sürecinde irade, istek ve arzu kavramları nasıl etkileşime giriyor?
Bağımlılığın bir irade hastalığı olduğunu düşünen bir kitle var ama iradenin teorik tanımında hata var. İrade ve istek aynı anlama gelen terimler olarak karşımıza çıkmakta.
Bağımlılık döngüsünde irade en başta karşımıza çıkmaktadır. Birey ilk kullanım zamanlarında iradesine sahip çıkarak seçim anında doğru tercihte bulunup tüm ısrar ve dürtülere rağmen madde kullanımı gerçekleştirmez ise irade sahibidir diyebiliriz. Bu aşamada başarısız olan bireyler iradeyi yavaş yavaş istek kısmına dönüştürerek madde kullanımını arttırmaya başlıyor. İstek aşaması toleransın ortaya çıktığı aşama olarak düşünülebilir. Birey kullandıkça dozu arttırma ihtiyacı hissediyor ve arzu aşamasına yani yoksunluk yaşamamak için önünü alamadığı ve kendisini tamamen döngüye kaptırdığı noktaya gelmiş bulunuyor.
Çocukluk dönemindeki deneyimler ve travmalar, ileride bağımlılık geliştirme riskini nasıl etkiliyor? Bu konuda ailelere ne gibi önerileriniz var?
Bulunduğu ortamda dışlanacağına dair yanlış inanç şeması olan birçok insan var. Bu durum çocukluk travmaları ve aile ilişkilerinin sağlıksız yürümesi ile doğrudan ilişkilidir. “Hayır” dediğinde yalnız kalıp sevilmeyeceğine inanan bir genç bu duyguları yaşamamak için ortama ayak uydurmayı tercih ediyor. Unutmamak lazım, maddenin ilk kullanımı bir hayır dememekle başlıyor. Yine irade ile seçim konusuna geliyoruz. Ailelere bu konuda çok iş düşüyor. Çocuklarına kimlik oluşturarak öz güven kazanmaları için yüksek çaba göstermelerini tavsiye ediyorum. Bağımlılık beyin hastalığı olduğu kadar aynı zamanda aile hastalığı olarak da karşımıza çıkmakta.
Travmaların bağımlılık ile ilişkisine bir örnek verelim:
Bir kumar bağımlısı düşünün. Çocukluk döneminde başarıları takdir görmemiş, hep yetersiz hissettirilmiş, geri planda kalarak kendini kanıtlama ihtiyacı hisseden kişilik oluşturmuş bir birey var. Böyle bir kişilik örüntüsü yetişkinlikte sorunlarını halletmeden hayat amacına kısa yoldan ulaşmaya çalışıyor. Kısa yoldan başarılı olup kendisini çevresine kanıtlayacağına ve toplumda kabul göreceğine dair düşünceleri var. İşte tam da bu noktada kumar oynamayı pekiştiren bir çocukluk travması ile karşı karşıyayız.
Çocukluk döneminin etkisini göz ardı etmek büyük bir yanılgı olur, gelecekteki yetişkinin alt yapısı bu dönemde atılıyor. Ebeveynlere şunları tavsiye ediyorum:
● Sınır kavramını öğretin. Çocuğunuza kendi sınırlarını oluşturmasında yardımcı olun, yemek yemek istemeyen bir çocuğun ağzına zorla kaşığı sokmak ciddi bir sınır ihlali ve travmaya dönüşebilecek bir anıdır. (Sağlık ile ilgili riskli durumlar dahil değil)
● Öz güvenini açığa çıkartmasını sağlayın. Kendi fikirleri olduğunda onu dinleyin, sizin cümlelerinize karşıt cevap veriyorsa asla kızmayın. Özellikle ‘Sus! benim dediğimi yapacaksın.’ gibi olumsuz geri bildirimlerden kaçının. Çocuğunuzun kendi fikri olduğu için mutlu olmalısınız.
● Eşiniz ile aranızdaki tartışmayı çocuğa yansıtmayın, aile içindeki huzursuzluktan kaçmak için yanlış arkadaş ortamına dahil olan çok genç var.
● Yaş grubuna göre sorumluluklar verin, ben ona kıyamam düşüncesi çocuğunuzu pasif hale getirebilir.
● Potansiyelini keşfedin. Yetenekleri nelerdir? Çocuğunuzu yetenekleri çerçevesinde cesaretlendirip ona alan tanıyın (kurs, atölye vb.).
Güçlü aile bağlarının bağımlılıktan korunmadaki rolü nedir? Araştırmalar, sağlıklı aile ilişkilerinin bağımlılık riskini azalttığını gösteriyor. Bu bağlamda, hangi aile dinamikleri ve etkileşim biçimleri bağımlılığa karşı koruyucu faktör olarak işlev görüyor? Öte yandan, hangi aile içi sorunlar veya iletişim biçimleri bağımlılık riskini artırabilir? Ayrıca, ailelere bağımlılıktan korunma konusunda ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Ailenin çocuk yetiştirme tutumuna ait özellikleri, çocuğun bağımlılık davranışı edinmesinde önemli bir etkendir.
Güçlü bağlara sahip olan ailelerde kendi aralarında açık ve empatik iletişim vardır. Anne ve baba çocuğa karşı besleyici, destekleyici ve denetleyici sağlıklı örüntüler kurduğunda yetişkinlik dönemine de doğrudan yön veriyorlar. Bağımlılıkta risk azaltan faktörler olarak bu çerçevedeki aile ilişkilerini söyleyebiliriz.
Riski arttıran faktörleri ele alacak olursak;
Ailede madde kullanıcısının olması ve ailenin maddeye karşı tutumu; ilk kullanım zamanlarında aileler benim çocuğum öyle bir şey yapmaz diyerek inkârda bulunuyorlar ve bağımlılığın önünü almak için ellerine geçen fırsatı geri çeviriyorlar. Aynı zamanda bana dokunmasın, istediğini yapabilir zihniyeti oldukça tehlikeli. Maalesef kullanıcı aile üyelerini rahatsız etmeye başlamadığı sürece kayıtsızlık ile karşı karşıya kalıyor. Bu davranışsal bağımlılıklar için de geçerli bir durum, kumar bağımlısı, aileye borç çıkartmadığı sürece gündeme gelmiyor. Genellikle aileler bizlere borcu ödeyemeyecek duruma geldiklerinde başvuruyorlar. Hâlbuki bilmiyorlar ki kendileri çoktan ‘eş bağımlılık’ geliştirdiler. Eş bağımlılık dediğimiz durum ise bağımlının, bağımlılığını besleme durumudur. Kullanıcı maddeyi temin etmek için para bulamadığında yoksunluğa kıyamayan ebeveynler bağımlı bireyi finanse ediyorlar. Kumar borcunu defalarca ödeyen aileler de buna güzel bir örnek.
Anne ve babanın arasında çözülmeyen kronik sorunlar, ebeveynlerin kullandığı ilaçlar (ilaç bağımlılığı için bu önemli ), genetik faktörlerdir. Ailenin maddi imkânsızlığı, boşanmalar risk arttırıcı faktörlerdendir.
Bağımlılığı olan bir aile üyesine sahip olmak diğer aile bireylerini nasıl etkiler? Aileler bu durumla nasıl başa çıkabilir?
Doğrudan etkilediğini söyleyebilirim. Başlıca risk arttırıcı faktörlerden birisi olduğunu konuşmuştuk. Buna ek olarak aile içi çok ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Bağımlılık işlevselliği etkileyen bir hastalık olduğundan dolayı sorumlulukların yerine getirilmesinin önüne geçiyor. İşten çıkartılmalar söz konusu çünkü birey işe ya geç gidiyor ya da gitmiyor. Otomatik olarak ev ekonomisi zarar görüyor.
Kullanıcı ebeveynler çocuklarının temel ihtiyaçlarını dahi gideremiyorlar ve kopukluklar oluşmaya başlıyor.
Baş etme konusunda kesinlikle profesyonel destek almaları gerekiyor. Tedavi süreci uzman-bağımlı hasta ve aile arasında işleyen bir süreç. Ailenin iş birliği, tedavi için çok önemli. Sık sık aileler ile de görüşüyoruz.
Teknoloji bağımlılığı son yıllarda artan bir sorun. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz ve bu bağımlılık türüyle nasıl başa çıkılabilir?
Teknoloji hayatı kolaylaştıran ve çağın gelişimi için çok önemli bir alan. Bunun bağımlılığa dönüştüğü aşamada şunlara dikkat edebilirsiniz:
Çocuklarda dikkat eksikliği var mı? Eğer var ise dikkat egzersizleri veya DEHB tanısı alındıysa tedavisi için harekete geçilmeli.
Sosyal aktivitelere öncelik verilmesini öneriyorum. Boş zamanların daha verimli değerlendirilmesi için spor, hobi kursları gibi aktivitelere başvurabilirsiniz. Günümüzde dijital bağımlılık beraberinde asosyal örüntüleri de getirdiği için olabildiğince sosyalleşmek kıymetli bir yaklaşım. Arkadaş edinmek de bu sosyalleşmenin içerisine dahil olabilir.
Tüm bunlara rağmen önünü alamadığınız bir durum ile karşı karşıya kaldığınızda uzman desteğine başvurmanız gereklidir.
İnternet çağında yeni ortaya çıkan bağımlılık türleri var mı? Örneğin, ‘doomscrolling’ (sürekli kötü haberlere bakma) veya ‘FOMO’ (Fear of Missing Out – bir şeyleri kaçırma korkusu) gibi fenomenler bağımlılık olarak değerlendirilebilir mi?
Doomscrolling bireylerde ikincil travma oluşmasına sebep olabilecek bir durumdur. İçinde çökkün duygu durumunu barındırır. Buna örnek olarak deprem bölgesindeki haberleri izleyenlerin yoğun stres ve korku altında olduğunu gösterebiliriz. Uykusuz geceler, yüksek anksiyete, uyku sorunları ve daha birçok semptom…
FOMO için ise öncelikle Türkçe açılımında da yer alan bir şeyleri kaçırma korkusu üzerinde duralım.
Birey sürekli gelişmeleri kaçıracağını düşünür (Ruminasyon-tekrarlanan düşünceler). Alt metne baktığımızda güncel bilgilerden haberdar olamama kaygısı (obsesyon) ve bu kaygının giderilmesi için haberleri takip etme durumu (kompulsiyon). Yani burada OKB döngüsü ile karşı karşıyayız. Obsesif Kompulsif Bozukluk. Bağımlılık döngüsü ile OKB döngüsü de birbirine benzerdir. Döngüyü besleyen duygular ise korku ve meraktır. Kullanıcı dürtülerini rahatlatmak için madde kullanır.
Bunları baz aldığımızda hem doomscrolling hem de FOMO için tam olarak bağımlılık değerlendirmesi yapamayız.
Bağımlılığı olan bireylerde öz saygı ve öz yeterlilik inancını nasıl geliştiriyorsunuz?
Bağımlıların tekrar aramıza katılması hedeflerimiz arasındadır. Öz saygı ve öz yeterlilik onarımı için geçmişteki çekirdek inançlara yöneliyorum. Çünkü bağımlılığın başlangıcı zaten bu duyguların eksikliği ile ters orantılı, bunlar yeterli olmadığı için bağımlılık riski fazla.
Bağımlılık psikologları olarak, bağımlılık tanısının yanında ortaya çıkan komorbit (eş tanı) dediğimiz tanılar ile çalışmaktayız. Psikoterapi ayağındaki aktif rolümüz budur. Birlikte güvenli alan oluşturmak, ona inandığımızı göstermek motivasyon kaynaklarımızdır. Bağımlı hastalarda ambivalans (ikilem) oldukça sıktır. Motivasyonel görüşme ile bu kısmı hallederken, kullanıcı bireye bahsettiğimiz bu iki duyguyu kazandırmak için çevresinden gördüğü etiketlemenin kalkması halletmemiz gereken ilk aşama. Bu aşama için en yakınlara verdiğimiz psikoeğitim önemli bir rol üstleniyor. Etiketlemenin en güçlü hali maalesef onlarda. Birinci derece tanık olmaları, kullanıcı bireyi ötekileştirmelerine sebep oluyor. Aile üyeleri bu durum için lütfen kendilerine kızmasınlar, önemli olan farkındalığı yakalayıp durumu düzeltmek. Bunun yanı sıra grup terapileri içerisinde kendisi ile aynı sorunları olanlar ile bir araya gelmek dışlanma hissini azaltıyor. Kişiler grup terapilerinde güvenli alan oluşturarak kendilerini küçük de olsa bir topluma ait hissedebiliyorlar, bu da saygı ve yeterliliği pekiştiren durumlar arasına giriyor.
Bir diğer aşama ise rehabilitasyon programları. Ergoterapi desteği karşımıza çıkmakta. Bireyin hareket ve beceri alanında ilerlemesi eş zamanlı olarak kendisini ifade etmesini kolaylaştırıyor. Çünkü paralel olarak kendine güvenmeye başladığı bir sürecin içine girmeye başladığını o da fark ediyor.
Böylelikle bahsettiğimiz bu duyguların gelişimi süreç içerisinde şekilleniyor.
Bağımlılıktan kurtulma sürecinde nüksetme riskine karşı neler yapılabilir?
Kullanıcı, mutlaka arkadaş çevresini, telefon numarasını değiştirmeli ve maddeye ulaşabileceği diğer kanallara erişim engeli getirmeli. Anlık bir karar ile tekrar en başa dönmemek için buna dikkat ediyoruz.
Buna bir örnek verelim:
Alkol bağımlısı bir kişi tedavi sonrası alkol alınan bir iş yemeğine gitmemeli, bu onun için risk faktörüdür ve bir kadeh tüm süreci başa sarabilir.
Toplumda fayda sağlayacağı işlerde yer almak da nüksü önleyen durumlar arasında, adsız alkolikler gibi gruplar bunun en iyi örneği. Bu süreci tamamlamış ve farkındalıklarını diğer bağımlılar ile paylaşarak destek vermektedirler. Düzenli spor ve egzersiz hormonal dengeleri sağlar ve risk azaltıcı faktörler arasında yer alır.
Son olarak en önemli maddemiz aile ilişkileri, yaşam öyküsü… Psikolojik desteği hemen bırakmadan kendi ruhsal keşiflerini gerçekleştirmeleri nüksü önleyecek en önemli faktörlerden birisidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.