Zarafet neden önemlidir ve hayatımızdaki etkileri nelerdir?
Zarafet dediğimiz olay zarf ile aynı kökten gelir. Yani bir kişinin dış görünümü, oturması, kalkması, yemek yemesi vs. hal ve hareketlerindeki zariflik, güzelliktir. Ama eskilerin bir sözü var: “Zarfa değil mazrufa bak!” derler. Yani dış görünüm elbette güzel olmalı fakat işin bir de iç güzellik boyutu var. Şu an dış görünümü çok iyi olan, son model arabalara binen fakat oturmasını, kalkmasını bilmeyen insanlar çevremizde mevcut. Zarafetin iç ve dış bütünlüğünün olması bizim için çok önemli. Hayatımıza etkisi; iş başvurularından tutun da kız istemeye kadar, bir kafede, restoranda oturma adabından tutun da bir sunum teknikleri esnasında sergileyeceğimiz davranışlara kadar hayatımızın her aşamasında zarafetin önemi bulunuyor.
Zarafet sahibi insanları nasıl tanımlarsınız ve bu insanların ortak özellikleri nelerdir?
Zarif insanlar, gönül kırmayan insanlardır. Zarif insanlar, bakışlarıyla bazen susmalarıyla usul adap bilen insanlardır. Ne sorusundan ziyade nasıl sorusuna odaklanan insanlardır. Bu yüzden zarafetin temel çatısı olarak baktığımızda, içinde bir gönül kelimesinin var olduğunu görüyoruz.
Zarafetin doğuştan gelen bir özellik mi yoksa sonradan öğrenilebilir bir şey mi olduğuna inanıyorsunuz?
Zarafet elbette doğuştan, genetik bir özellik olduğunu düşünüyorum. İnsanın oturmasıyla, kalkmasıyla, yemek yeme adabı vs. aileden gelen bir özellik olduğunu düşünüyorum. Fakat daha sonra insanlar bunun üzerine bir şeyler katabilir. Olumsuz bir çevrede yaşıyorlarsa bunun tam tersi de olabilir. Yani burada aslında görgü kuralı dediğimiz şey devreye giriyor. Ne demek görgü kuralı? Kişi neyi görürse onu devam ettiriyor. Babasının yere tükürdüğünü gören bir çocuk onu normalleştirir. Annesinin küfürlü konuştuğunu gören bir çocuk bunu normalleştirir. O zaman şöyle diyebiliriz: Elbette doğuştan gelen özelliklerimiz var fakat sonradan edindiğimiz sosyal çevrede bu durum olumlu veya olumsuz olarak değişebilir.
Osmanlı’dan günümüze taşıyabileceğimiz en önemli nezaket örnekleri nelerdir?
Şöyle bir örnek vereyim: Osmanlı’da sadaka taşları varmış. Veren el alan eli görmüyor. Alacak kişi ihtiyacı kadar alıyor. Yine Osmanlı’da bir camın önündeki saksıda sarı çiçekler varsa bu evde hasta var, geçerken sessiz olun; kırmızı çiçekler varsa bu evde gelinlik çağına gelmiş hanımefendi var, geçerken edeple geçin anlamına geliyormuş. Osmanlı’da bir kapıda iki tokmak bulunuyor, ince ses çıkaran tokmak hanımefendiler için, kalın ses çıkaran tokmak beyefendiler için. Yani kapıya bir hanım mı geldi bir erkek mi geldi anlaşılıyor. Bunun gibi bir sürü örnek var. Bugün sofra kurallarının birçoğunun temelinde Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünneti ve Osmanlı’daki devlet protokolünde Fatih Sultan Mehmet Han zamanında, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yazılan kurallar bulunuyor. Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” adlı eserinde bahsettiği kurallar bugün uluslararası sofra adabında anlatılıyor.
İlk izlenimin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
İlk izlenim aynı zamanda son izlenimdir. İlk intibada üç, yedi ve on saniye çok önemlidir. Hz. Mevlana “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, davranışlarıyla uğurlanır.” buyurur. Kişinin yürüyüşü, dış kıyafeti, kişisel temizliği, saçlarının bakımlı olup olmaması hatta taktığı gözlüğün camlarının lekeli olup olmaması, omuzlarının dik durması, postür bozukluğu sonrasında konuşurken kullandığı kelimeler, sesinin tonu, yaptığı konuşmaya duygusunu katıp katmaması, göz teması kurup kurmaması bunların her biri ilk izlenimde çok önemlidir. Omuzlar bedenin askısıdır. Omuzları düşürmemek çok önemli. Çünkü ilk izlenimde vereceğimiz negatif veya pozitif duygu yaklaşık üç yıl boyunca değiştirilemiyor, güçlü bir izlenim vermek her zaman önemli bir unsurdur.
Etkili iletişimin temel unsurları nelerdir? Hitap etme adabında dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
İletişim duyguların, niyetlerin, ihtiyaçların değiş-tokuşudur. Kişi hangi niyetle iletişim kuracaksa sesine, beden diline, nefesine, vurgu ve tonlamasına bu yansır. O zaman biz iletişim kurarken karşı tarafı ikna etmek için iletişim kurarız ya da davranışını değiştirmek için iletişim kurarız. Rahmetli Tuğrul İnançer Hoca’nın bir sözü vardı: “Ne ve niçin sorusunu nefis sorar, nasıl sorusunu gönül sorar.”
İletişimde etkili bir iletişim süreci başlatmak için nasıl sorusuna odaklanmalıyız. O kelimelerin elbette önemi var fakat ona yükleyeceğimiz ses tonu, beden dili, göz teması, jest ve mimikler nasıl sorusunun kalitesini her zaman artırır ve karşı tarafta istediğimiz o davranış değişikliğinin oluşmasına da katkı sağlar.
Hitap etmede en önemli unsur bence tanımadığımız insanlara “siz” diye hitap edebilmek. Ben küçüklere de “siz” diyorum o kadar hoşlarına gidiyor ki… Ortaokul, lise öğrencilerine, benden büyüklere, tanımadığım herkese hep “siz” diyorum. Yani hitap etme noktasında bence en önemli unsur siz diliyle konuşabilmek.
Yürüyüş tarzının kişisel imaja etkisi nedir? İnsanlar yürüyüşleriyle nasıl bir mesaj verirler? Yürüyüş sırasında kol ve ellerin kullanımı nasıl olmalıdır? Bu konuda yapılan yaygın hatalar nelerdir?
Bir kişi 40 farklı duyguyla yürüyebiliyor. Ne demek bu? Mesela son model araba almaya giderkenki yürüyüş ile cenazeye giderkenki yürüyüş aynı değildir. Özellikle eller, ayakların açıklığı, ayak tabanının yere sürtmeden yürünmesi, omuzların dik durması, karnımızın içeriye doğru çekik olması, çenemizin yere paralel olması, çok hızlı veya çok yavaş yürümemek, ellerin cepte değil de serbest bırakılarak yürünmesi çok önemli. Kişinin yürüyüşünden; hüzünlü, mutlu, öfkeli, ümitsiz olup olmadığı anlaşılabilir. Yürüyüşümüze duygularımız çok net bir şekilde yansır.
Kıyafet seçiminin kişinin özgüveni ve sosyal statüsü üzerindeki psikolojik etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Renk ve aksesuar tercihlerinin kişisel imaja etkisi nasıldır?
Kıyafet deyince özellikle Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” hikâyesi hep aklıma gelir. Kıyafet seçerken kişinin bir kere ten rengine uyumlu olması, gideceği ortama ve mekâna göre uyumlu olması gerekir. Kişinin fiziki yapısına göre uyumlu olması, seçilecek kıyafet renginin ve modelinin gündüz ya da akşam programına uygun bir şekilde tercih edilmesi çok önemli. Şu an maalesef insanlar sahilde yürür gibi kıyafet seçiyorlar. Hem beyefendiler hem hanımefendiler için bu böyle… Yani nerede ve nasıl kıyafet seçmeli bilmek gerekiyor. Mesela gündüz programlarında açık renkli tonlar, akşam programlarında koyu renkli tonlar tercih edilebilir. Çünkü kıyafet, kişisel imaj dediğimiz kişinin karakteriyle ruh haliyle iç dünyasıyla yakından ilgilidir.
Nezaket kurallarının çocukluk döneminde öğrenilmesinin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda aile ve eğitim kurumlarına düşen roller nelerdir?
Nezaket kuralları kesinlikle çocukluk döneminde olmalı. Eskiden 40’lı 50’li yıllarda hal ve gidiş dersleri varmış. Orada sofra adabından tutun da oturması kalkmasına kadar her şey anlatılıyormuş. Bugün çocuklara biz sadece telefon, ekran veriyoruz. Nezaket kurallarını, adabı muaşereti maalesef tam aktaramıyoruz. Çocuğa sadece “Kitap oku!” diyerek olmaz! Çocuk kitap okumayı bizden görmesi lazım. Çocuğa “Nazik ol!” diyerek çocuk nazik olmaz, bizden görmesi lazım. O yüzden çocuklardan ziyade aslında ailelerden başlamak gerekiyor. Aileler dahi selamlaşmayı, telefon adabını biliyor değiller. Eğitim için bir sürü kurumlardan beni arıyorlar. Adam ne selam vermesini biliyor ne kendisini tanıtmasını biliyor ne de hangi saatte araması gerektiğini biliyor. Şimdi bu adamın yetiştireceği çocuk da maalesef bu şekilde ilerleyecek. Ailelere özellikle bu konu hakkında farkındalık oluşturmak çok ama çok önemli.
Günlük hayatta uygulayabileceğimiz temel nezaket kurallarından bahseder misiniz?
Mesela toplu taşımada yüksek sesle konuşmamak, sokaklarda, parklarda, bahçelerde küfürsüz konuşmak, bağırarak konuşmamak, yolda birisiyle karşılaştığımızda o kişiye yol vermek, yüksek sesle müzik dinlememek, yeraltı çarşılarında, kapalı çarşılarda sigara içmemek, asansörde yabancı birisi varsa, bir hanımefendi varsa önce onun binmesine yardımcı olmak gibi… Yolda giderken videoları yüksek sesle izlememek vs… Yine kırmızı ışıkta beklerken telefonla konuşulacaksa yüksek sesle konuşmamak, müziğin sesini kısmak gibi… Birçok örnek içinde kısaca bunlara değinmiş olalım.
Bu eğitimi alan kişilerin hayatlarında ne gibi değişiklikler gözlemliyorsunuz?
Çok farkındalık oluşuyor açıkçası, kurumlarda farkındalık oluşuyor. Tanışma ve tanıştırmaların bile bir adabının olduğunu öğrendiklerinde çok şaşırıyorlar. Yeni bir bilimsel çalışma var: Bir kişi nezaketli birisiyle iletişim kurduğunda beyninde mutluluk hormonu salgılanıyor. Nedeni ise kendisini güvende hissediyor. İletişimde temelde iki başlık vardır: Tehdit duygusu ve güven duygusu. Nezaket sahibi birisi ile karşılaştığımızda kendimizi güvende hissettiğimiz için onunla daha çok vakit geçiriyoruz. Beyindeki o mutluluk hormonu bu yüzden çok ama çok önemli. Bu eğitimi alan kişilerde de gerçekten mutluluk hormonunun salgılandığını görüyorum. Kişilerin birbirine selam verme sayısının arttığını görüyorum. İletişim esnasında göz temasının kurulduğunu ve en önemlisi nazik insan tebessüm etmesini bilen insandır. Tebessümü yüzlerine yansıtabildiğini görüyorum. İnşaAllah bu şekilde hem kurumlarda hem kişilerde hem de gençlerde bir farkındalık oluşur. Ve bu süreci bu şekilde devam ettiririz diye ümit ediyorum. Sizlere de, böyle bir imkân sunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Tüm okurlarımıza ve sizlere saygı ve muhabbetlerimi iletiyorum…