Çalışmanızda sosyal onay ihtiyacı önemli bir kavram olarak öne çıkıyor. Bu kavramı nasıl tanımlıyorsunuz? Sosyal onay ihtiyacının alt boyutları olarak belirttiğiniz “başkalarının yargılarına duyarlılık”, “olumlu izlenim bırakma” ve “sosyal geri çekilme” kavramlarını biraz açıklayabilir misiniz?
Öncelikle sosyal onay bir grubun var olduğu her alanda geçerli bir ihtiyaçtır. Çalışmamda bu nedenle sosyal onayı bir ihtiyaç olarak ele aldım. Günümüz toplumlarında ise sosyal medya aracılığıyla zaman ve mekân sınırlaması ortadan kalktığı için önceki dönemlere nazaran daha da önemli bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Basitçe açıklamak gerekirse sosyal onay ihtiyacı; bir bireyin sosyal çevresinde yer alan diğer bireyler tarafından onaylanmayı istemesi, insanların fikir ve düşüncelerine önem vermesi ve kabul görme arzusudur. Dolayısıyla sosyal onay ihtiyacı kişinin kendine olan güvenini etkileyerek sosyal ilişkilerde önemli bir rol oynar. Sosyal onay ihtiyacında başkalarından alınan onay isteği, tıpkı aynaya baktığımızda beğendiğimiz bir yüz görme arzusuna benzetilebilir. Sosyal onay ihtiyacının anlaşılabilmesi için alt boyutlarının da açıklanması gerekir. Başkalarının yargılarına duyarlılık alt boyutu özetle kişinin diğer insanların kendisi hakkındaki olumsuz olabilecek düşüncelerine aşırı önem vermesidir. Bu durumda birey başkalarının ne düşüneceğini sürekli olarak düşünür ve herhangi bir eleştiri almamak için öz güveni kaybedebilir. Bu da bireyin kendi kararlarını almasını engelleyerek özgünlüğünü kaybetmesine neden olur. Olumlu izlenim bırakma alt boyutu kişinin başkaları tarafından sürekli olarak olumlu algılanmak istemesi ve beğenilme arzusu olarak tanımlanabilir. Birey popüler olmaya, sosyal etkileşimde kendini göstermeye ve başkalarının dikkatini olumlu yönde çekmeye ihtiyaç duyar. Olumlu izlenim bırakma ihtiyacının yüksek düzeyde olması da kişinin gerçek benliğini gizleyerek diğer insanların beklentilerini karşılamak için aşırı çaba göstermesine neden olur. Sosyal geri çekilme boyutunda ise daha ilginç bir durum söz konusudur. Burada sosyal onay ihtiyacı yüksek bireyler başkaları tarafından yargılanmaktan korktukları için sosyal ilişkilerden kaçınmaktadır. Sosyal etkileşimden kaçınan bireylerde sosyal fobi gibi ciddi sorunlarla karşılaşmak mümkün hale gelir. Birey kendini yalnız hissederek depresyona girebilir ve hatta sosyal becerilerini kaybedebilir.
Bu ihtiyacın bireylerin davranışlarını nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz? Ayrıca, sosyal onay ihtiyacının toplumsal ve kültürel boyutları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Sosyal onay ihtiyacı yaratılışımız dolayısıyla insan doğasının bir parçasıdır. Bu nedenle sosyal onay ihtiyacı hem bireysel hem de toplumsal olarak önemli bir konudur. Çünkü bu ihtiyaç, davranışlarımızı, ilişkilerimizi ve hatta toplumun yapısını etkiler. Sosyal medyada beğeni almak için yapılan paylaşımlar, bu ihtiyacın bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Ancak aşırı düzeyde sosyal onay arayışı, bireyin mutluluğunu ve özgürlüğünü kısıtlayarak taklitçiliğe neden olabilir. Sosyal medyaya bakıldığında bu taklitçiliği görmek mümkündür. Nitekim içeriklerin birçoğunda bireylerin birbirlerini taklit ettiği açıktır. Bireylerin davranışlarını başkalarına göre şekillendirmektedir. Bu da bireylerde; bağımsız düşünme yeteneğinin zayıflamasına, kişisel değersizlik duygusuna kapılmaya, sosyal ortamlardan kaçınmaya, sosyal fobi psikolojik sorunların tetiklenmesine, gerçek mutluluğun göz ardı edilmesine neden olabilir. Sosyal onay ihtiyacının aşırılığı toplumsal ve kültürel boyutlar doğrultusunda da önemli rol oynar. Çünkü toplumlar bireylerden oluşur ve bu bireylerin toplumsal olarak yaşama biçimleri de kültürlerini etkiler. Sosyal onay ihtiyacı bireyin davranışını, düşüncesini ve hatta kimliğini şekillendiren güçlü bir motivasyon kaynağıdır. Her toplumun kendi kültürünü oluşturan sosyal normları vardır. Toplumsal uyum bu normlarla sağlanır. Dolayısıyla sosyal onay ihtiyacı toplumlara ve kültürlere göre farklılık gösterecektir. Türk toplumuna göre değerlendirdiğimizde ise ‘El âlem ne der?’ anlayışının oldukça yaygın olduğunu birçoğumuz biliriz. Bu da bizleri doğrudan sosyal onay ihtiyacının toplumumuzda ne derece önemli olduğuna götürecektir. Türk toplumunda belirli davranışların, görünüşlerin veya başarıların değerlendirilmesi, bireyleri bu yönde davranmaya iter. Sosyal medya ise var olan toplumsal baskıyı daha da artırmaktadır. Sosyal onay ihtiyacının yoğunluğu bireyler arasında rekabete ve kıyaslamaya da neden olabilmektedir. ‘Bak komşunun çocuğu ne kadar başarılı!’ ya da ‘O evlendi sen neden evlenmiyorsun?’ gibi sorular onay alma ihtiyacını çok farklı boyutlara da taşıyabilir. Geleneksel değerlere olan bağlılık, sosyal onay ihtiyacıyla birleştiğinde, toplumsal değişimlere karşı da direnci artıracaktır. Sosyal onay ihtiyacı, yeni fikirlerin ve davranışların yayılmasını engelleyebileceği gibi, bazı durumlarda da toplumsal kabul gören yeniliklerin benimsenmesini hızlandırır. Sosyal onay ihtiyacının hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli etkileri bulunmaktadır. Bu ihtiyacın bilinçli olarak yönetilmesi, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için önemlidir. Kendi değerlerimizi belirlemek, özgünlüğümüzü korumak ve başkalarının görüşlerine takılı kalmadan kendi kararlarımızı almak, sosyal onay ihtiyacının olumsuz etkilerinin azaltılmasında yardımcı olacaktır.
İnsanlar neden sosyal medyada, fiziksel ortamlardan daha fazla zaman geçiriyor? Bunun ne gibi sonuçları olabilir?
Sosyal medyanın hayatımıza bu kadar hızlı ve derinlemesine girmesinin birçok nedeni bulunmaktadır. Bireylerin sosyal medyada geçirdikleri zamanın fiziksel ortamlardan daha fazla olmasını da tek bir nedenle açıklayamayız. Sosyal medyaya erişim oldukça kolaydır. Akıllı telefonlar aracılığıyla sosyal medyaya her an, her yerden erişim mümkün hale gelmiştir. Bu kolaylık da insanların sosyal medyada daha fazla zaman geçirmesine neden olmaktadır. Nitekim etrafımızda baktığımızda insanların fiziksel ortamlarda dahi akıllı telefonlarından kopamadıklarını görebiliriz. Sosyal medyada iletişim hızı oldukça yüksektir. Sosyal medya, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi biriyle anında iletişim kurmaya olanak sağlamaktadır. Bu hız da sosyal ilişkileri güçlendirme isteğiyle birleştiğinde sosyal medyada daha fazla zaman geçirmek kaçınılmaz olmaktadır. Sosyal medyada, haberlerden eğlenceye kadar birçok konuda bilgiye hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabiliriz. Bu da sosyal medyanın çekiciliğini artırmaktadır. Fakat çoğu birey ulaşılan bilginin doğruluyla ilgilenmemektedir. Yapılan araştırmalar doğru olmayan haberlerin doğru olanlara göre altı kat daha hızlı yayıldığını göstermiştir. Sosyal medya kabul görme ihtiyacını daha hızlı bir şekilde karşılamaktadır. Beğeni, yorum ve takipçi sayısı gibi sosyal onay göstergeleri, insanların sosyal medyada daha fazla zaman geçirmesine sebep olmaktadır. Sosyal medya, bazı bireyler için bir kaçış mekânı haline gelebilmektedir. Kaygılı ve stresli durumlardan kaçınmak amacıyla sosyal medyada gezinmek, geçici bir rahatlama sağlamaktadır. Öz güven sorunu yaşayan bireyler için sosyal medya ortamları bulunmaz bir nimettir. Fiziksel ortamlarda ortaya çıkaramayacakları birtakım özelliklerini sosyal medyada rahatlıkla gösterebilirler. Hatta bu bireyler kendilerinde var olamayan şeyleri varmış gibi yansıtabilmektedir. Sosyal medyada fiziksel ortamlardan daha fazla zaman geçirmenin yalnızlık, izole olma, depresyon, anksiyete, odaklanma sorunları, uyku bozuklukları, sağlık problemleri ve sosyal becerilerin zayıflaması gibi olumsuz sonuçları bulunmaktadır.
Erkeklerin sosyal medyada daha fazla onay arayışında olduğunu gözlemlemişsiniz. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, erkeklerin kadınlara göre daha fazla onay arayışında olduğu görülmektedir. Bu durumun nedenlerini sıralamak mümkündür. Toplumsal cinsiyet rollerine göre erkeklerin güçlü, başarılı ve popüler olması gerektiği yönünde bir baskı bulunmaktadır. Sosyal medya ise bu imajı oluşturarak onaylanmak daha kolaydır. Beğeniler, yorumlar ve takipçi sayısı, bu algıyı güçlendirmeye yönelik bir araç olarak kullanılmaktadır. Sosyal medyada bir karşılaştırma ve rekabet ortamı vardır. Erkekler, diğer erkeklerle kıyaslanma ihtiyacı duyarak daha iyi bir imaj çizmeye çalışırlar. Bu da onay arayışını artırır. Sosyal medya, fiziksel görünüşün önemini abartır. Erkekler de bu baskı altında kalarak, çekici bulunmak için çaba gösterir ve bu çabalarını sosyal medyada paylaşarak onay almayı hedefler. Herkes gibi erkekler de ait olma, değer görme ve kabul edilme gibi temel psikolojik ihtiyaçlara sahiptir. Sosyal medya, bu ihtiyaçları karşılamak için kolay ve hızlı bir yol sunar. Erkeklerin sosyal medyada daha fazla onay araması, kültürel olarak belirlenen erkeklik normları ile de ilgili olabilir. Erkekliğin güç, başarı ve dışa dönüklük gibi özelliklerle özdeşleştirilmesi, bu davranışı tetikleyebilir. Fakat fazlaca olan onay arayışının potansiyel sayılabilecek sonuçları vardır. Sürekli onay arayışı, kaygı, depresyon ve düşük öz saygı gibi mental sağlık sorunlarına neden olabilir. Gerçek hayattaki ilişkiler, sosyal medyada yaşanan etkileşimlerin yerini alamaz. Sürekli olarak sanal dünyada onay arayışı, gerçek hayattaki ilişkileri zayıflatabilir. Sosyal medya kullanımı, bağımlılık haline gelebilir ve bu da günlük yaşamı olumsuz etkiler. Sosyal medyada sunulan görüntülerin çoğu, gerçek hayatı yansıtmamaktadır. Bu durum, genç erkeklerde gerçekçi olmayan beklentiler oluşturabilir.
Günde 5 saatten fazla sosyal medya kullananların daha fazla beğenilme ihtiyacı duyduğunu söylüyorsunuz. Sizce bunun arkasında yatan nedenler neler olabilir?
Günde 5 saatten fazla sosyal medya kullanan kişilerin daha fazla beğenilme ihtiyacı duyduğuna dair bulgulanan sonuç son derece ilginçtir. Bu durumun ardında yatan birçok olası neden vardır. Sosyal medya platformları, beğeni, yorum ve takipçi sayısı gibi ölçütlerle kullanıcıları sürekli olarak onaylama ihtiyacı duymaya teşvik eder. Beğeniler, bir nevi sosyal para birimi haline gelerek, bireylerin kendilerini değerli hissetmelerini sağlar. Bu döngü, özellikle yoğun kullanımda daha da güçlenir ve bireyler sürekli olarak bu onayı aramaya başlarlar. Sosyal medya, insanların kendilerini sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırdığı bir alandır. Başarılı görünen, mutlu görünen diğer kullanıcıların paylaşımları, bireylerin kendi hayatlarını yetersiz görmelerine ve daha fazla beğenilme ihtiyacı duymalarına neden olabilmektedir. Sosyal medya, bireylere kendilerini ifade etmeleri ve bir kimlik oluşturmaları için bir alan sunar. Ancak bu kimlik, büyük ölçüde başkalarının algıları ve tepkileri tarafından şekillendirilir. Beğeni ve yorumlar, bu kimliğin doğrulanması anlamına gelir ve bu nedenle bireyler daha fazla onay arayışına girerler. Beğeni almak, beyinde dopamin salgılanmasını tetikler. Bu durum, bir tür bağımlılık oluşturabilir ve bireyleri sürekli olarak daha fazla beğeni almak için motive eder. Bazı insanlar, sosyal medyayı hayatlarındaki boşlukları doldurmak için kullanır. Beğeniler ve yorumlar, bu boşluğu geçici olarak kapatabilir ancak uzun vadede daha derin sorunlara yol açabilir. Sürekli olarak başkalarının onayını aramak, bireyin kendine olan güvenini zedeler ve düşük öz saygıya sebep olur. Sosyal medyada görülen mükemmel hayatlar, gerçek hayattaki insanlarda yetersizlik duygusu ve depresyona neden olur. Sanal dünyada kurulan ilişkiler, gerçek hayattaki ilişkilerin yerini tam olarak alamaz. Sürekli olarak sanal dünyada onay arayışı, gerçek hayattaki ilişkileri zayıflatır. Sosyal medya kullanımı, bağımlılık haline gelebilir ve bu da günlük yaşamı olumsuz etkiler.
Televizyon, gazete, radyo kullanımı azalırken sosyal medya kullanımı artıyor. Bu değişim, toplumu nasıl şekillendiriyor sizce?
Televizyon, gazete ve radyo gibi geleneksel medya araçlarının yerini sosyal medyanın alması, toplumun her yönünü etkileyen derin bir dönüşüme işaret etmektedir. Bu değişimin bazı önemli sonuçları bulunmaktadır. Geleneksel kitle iletişim araçlarının popüler olduğu dönemlerde, sınırlı sayıda kaynaktan elde edilen bilgiye bugün herkes, akıllı telefonu aracılığıyla anında ulaşabilmektedir. Bu durum, bilgiye erişimde eşitsizliği azaltırken, aynı zamanda bilgi kirliliği ve yanlış bilgilendirme gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Sosyal medya, insanların seslerini duyurmaları, fikirlerini paylaşmaları ve toplumsal olaylara daha aktif katılmalarını sağlamaktadır. Bu durum, demokratik süreçleri güçlendirebilirken aynı zamanda kutuplaşmaya ve gerginliklere de yol açabilmektedir. Sosyal medya, yeni trendlerin ve kültürlerin hızla yayılmasını sağlamaktadır. İnsanlar, sosyal medyada birbirlerinden etkilenerek yeni ilgi alanları ve yaşam tarzları edinebilmektedir. Bu durum, küresel bir kültürün oluşmasına katkı sağlarken aynı zamanda yerel kültürlerin zayıflamasına da neden olabilmektedir. Haber alma alışkanlıkları değişmektedir. İnsanlar, artık uzun metinli haberlere değil, kısa ve öz içeriklere yönelmektedir. Bu durum, haberlerin daha yüzeysel ve eğlence odaklı hale gelmesine yol açabilmektedir. Sosyal medya, insan ilişkilerini derinleştirme potansiyeline sahip olsa da aynı zamanda yüzeysel ve kısa süreli ilişkilerin artmasına da neden olabilmektedir. Yüz yüze iletişimin azalması, empati ve sosyal becerilerin zayıflamasına yol açmaktadır. Sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte, kişisel verilerin korunması ve mahremiyet gibi konular daha da önemli hale gelmiştir. Siber zorbalık, dezenformasyon ve sahte haberler gibi sorunlar da sosyal medyanın olumsuz yönleri arasında yer almaktadır. Sosyal medyanın yaygınlaşması, toplumun yapısını değiştirmektedir. Bu değişimin hem olumlu hem de olumsuz yönleri bulunmaktadır. Sosyal medyanın sunduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek ve olumsuz etkilerini minimize etmek için bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmak ve önlemler almak gerekmektedir.
İnsanlar sosyal medyada fikirlerini özgürce ifade ettikçe daha fazla onay istiyorlar. Bu durumun iyi ve kötü yanları neler olabilir?
Sosyal medyada fikirleri özgürce ifade etme isteğiyle birlikte artan onay arayışı, günümüz toplumunun önemli bir özelliği haline gelmiştir. Bu durumun hem olumlu hem de olumsuz sonuçları bulunmaktadır. İnsanlar, sosyal medyada kendi düşüncelerini ve deneyimlerini paylaşarak toplumsal konularda farkındalık oluşturabilir, önemli meselelere dikkat çekerek toplumsal değişimi tetikleyebilirler. Sosyal medya, insanların siyasi, sosyal ve kültürel konularda daha aktif hale gelmesini sağlar. Bu durum, demokratik süreçlere katılımı artırarak daha adil ve şeffaf bir toplum oluşmasına katkı sağlayabilir. Ortak ilgi alanlarına sahip insanlar, sosyal medya sayesinde birbirleriyle bağlantı kurarak yeni dostluklar ve iş birlikleri geliştirebilirler. İnsanlar, sosyal medya aracılığıyla kendilerini daha iyi ifade etme fırsatı bulur. Bu durum, bireylerin öz güvenlerini artırarak ve kişisel gelişimlerine katkı sağlar. Fakat farklı görüşlere sahip insanların aynı platformda bir araya gelmesi, kutuplaşmaya ve gerginliklere yol açabilmektedir. Sosyal medyada her türlü bilgiye kolayca erişilebilmesi, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon sorununu beraberinde getirir. Bu durum, toplumsal güvensizliği artırarak bireylerin karar alma süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Anonimlik ve erişim kolaylığı, siber zorbalığın artmasına neden olabilmektedir. Bu durum, özellikle gençlerin psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Beğeni, yorum ve takipçi sayısı gibi ölçütler, insanların sürekli olarak başkalarının onayını aramasına neden olabilmektedir. Bu durum, düşük öz saygı ve yalnızlık gibi sorunları beraberinde getirmektedir. Sosyal medyada insanların en iyi anlarını paylaşması, gerçek hayattaki insanların yetersizlik duygusu yaşamasına neden olabilmektedir. Sosyal medyada fikirleri özgürce ifade etme isteğiyle birlikte artan onay arayışı hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurur. Bu durumun olumlu yönlerini güçlendirmek ve olumsuz etkilerini azaltmak için bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmak ve önlemler almak gerekmektedir.
Sosyal medya bağımlılığı ve sürekli beğenilme isteği arasındaki dengeyi nasıl kurabiliriz? Bu konuda önerileriniz var mı?
Sosyal medya bağımlılığı ve sürekli beğenilme isteği, günümüzde birçok insanın karşılaştığı önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dengeyi kurmak hem akıl sağlığımız hem de sosyal ilişkilerimiz için oldukça önemlidir. Bu konuyla ilgi bazı önerilerde bulunmak mümkündür. Öncelikle sosyal medyayı bilinçli kullanmak gerekmektedir. Sosyal medya kullanımını belirli saatlerle sınırlayarak diğer önemli işlere ve hobilere zaman ayrılabilir. Sürekli gelen bildirimler, bireyi sosyal medyaya sürekli olarak çeker. Bildirimleri kapatarak daha bilinçli bir kullanım sağlanabilir. Belirli aralıklarla sosyal medyadan tamamen uzaklaşarak birey kendini yenileyebilir ve gerçek hayata odaklanabilir. Kitap okumak, spor yapmak, müzik aleti çalmak gibi hobiler edinerek, sosyal medyadan uzaklaşarak kişisel gelişim sağlanabilir. Doğada yürüyüş yapmak, doğayla iç içe olmak, zihninin dinlendirilmesine ve stresi azaltmasına yardımcı olacaktır. Arkadaşlarla buluşmak, yeni insanlar tanımak, sosyal becerilerin geliştirilmesine ve gerçek hayattaki ilişkilerin güçlendirilmesine yardımcı olacaktır. Kişinin kendini olduğu gibi kabul ederek güçlü yönlerine odaklanması, dışarıdan onay ihtiyacını azaltmaya yardımcı olacaktır. Birey kendini başkalarıyla kıyaslamak yerine, kendi hedeflerinize odaklanmalıdır. Herkesin farklı yetenekleri ve ilgi alanları olduğu unutulmaması gereken bir gerçektir. Hiç kimse mükemmel değildir. Hata yapmaktan korkmamak gerekir. Eğer sosyal medya bağımlılığı ve beğenilme ihtiyacı bireyin hayatını olumsuz etkiliyorsa, profesyonel bir destek almak faydalı olacaktır. Sosyal medyayı sadece beğeni almak için değil, bilgi edinmek, yeni insanlar tanımak ve fikir alışverişinde bulunmak için kullanmak daha doğrudur. Sosyal medya hayatımızın bir parçası olabilir, ancak hayatımızın tamamı olmamalıdır. Bu dengeyi kurmak hem akıl sağlığımız hem de sosyal ilişkilerimiz için oldukça önemlidir. Tüm bunlarla birlikte sosyal medya algoritmalarını anlamak çok önemlidir. Bu sayede, sosyal medyanın bireyi nasıl manipüle ettiğini daha iyi anlayabilir ve buna karşı daha dirençli olunabilir. Negatif ve bireyi üzen içerikler yerine, mutlu eden ve motive eden içeriklere odaklanmak kişiye iyi gelecektir. Aileden veya arkadaşlardan destek alarak, bu süreçte yalnız olmadığınızı hissetmek mümkündür. Bu öneriler doğrultusunda sosyal medya bağımlılığını aşabilir ve daha sağlıklı bir dijital yaşam sürebiliriz.
Gelecekte sosyal medya uygulamalarının tasarımında ne gibi değişiklikler görmek isterdiniz?
Sosyal medya uygulamaları kullanıcıların bütün zamanını sosyal medyada geçirmelerini sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. Sosyal medya ücretsiz gibi görünse de aslında kullanıcılar sosyal medyadaki ürünlerdir. Sosyal medya tasarımcıları, kullanıcıların tüm bilgilerini reklam verenlere satmaktadır. Kullanıcı bilgileri sadece profil oluştururken girilen bilgiler veya uygulamayı kullanmak için verilen izinler değildir. Aynı zamanda kullanıcıların duygu ve düşünceleri de reklam verenlere satılmaktadır. Tüm bunlardan dolayı sosyal medyanın tasarımının sadece reklam verenleri veya medya sahiplerini değil, aynı zamanda kullanıcılarını da düşünerek tasarlanması gereklidir. Öncelikle kullanıcıların daha bilinçli hale gelmesi gereklidir. Kullanıcıların hangi verilerini paylaşacakları konusunda daha fazla kontrol sahibi olmaları sağlanmalıdır. Veri toplama ve kullanım politikaları daha şeffaf hale getirilmelidir. Nefret söylemi, taciz, yanlış bilgi ve dezenformasyon gibi zararlı içeriklerin daha etkili bir şekilde tespit edilmesi ve engellenmesi gereklidir. Kullanıcıların şikâyetlerine daha hızlı ve daha iyi yanıt verilmelidir. Sahte hesapların önlenmesi için daha etkili kimlik doğrulama yöntemlerinin geliştirilerek kimlik bilgilerinin korunması gereklidir. Bot ve trol hesaplarının tespit edilmesi için yapay zekâ algoritmaları kullanılmalıdır. Ekran süresi takibi ve bildirimler konusunda daha fazla kontrol imkânı sunulmalıdır. Olumsuz içeriklere maruz kalmayı azaltmak için kişiselleştirilmiş algoritmaların kullanılması gereklidir. Her platform için net ve anlaşılır topluluk kuralları belirlenmeli ve bu kurallara uymayanlar cezalandırılmalıdır. Kullanıcıların birbirleriyle daha saygılı ve yapıcı bir şekilde etkileşim kurmalarını teşvik edecek özellikler geliştirilmelidir. Algoritmaların nasıl çalıştığına dair daha fazla bilgi verilmelidir. Kullanıcıların algoritmaları kendi tercihlerine göre özelleştirmelerine izin verilmelidir. Çocukların uygunsuz içeriklere maruz kalmasını önlemek için daha sıkı yaş sınırlamaları ve filtreleme araçları getirilmelidir. Ebeveynlerin çocuklarının online aktivitelerini daha iyi takip etmelerine olanak tanıyan özellikler geliştirilmelidir. Sosyal medya uygulamalarının tasarımı tüm bu öneriler ve daha fazlası göz önünde bulundurularak geliştirilebilir. Fakat bu durum ne sosyal medya sahiplerini ne de reklam verenleri mutlu edecektir. Çünkü maalesef “para” onlar için en kıymetli şeydir. Sosyal medya tasarımını değiştirmek çok olası görünmediği için yapabileceğimiz en önemli şey ilkokul dönemleri itibariyle dijital okuryazarlık eğitiminin verilmesidir. Böylece kullanıcılar daha bilinçli hale gelecektir.