“Naylon Aşkı Öldürür!” isimli kitabınızı yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu ilginç başlığın arkasındaki hikâyeyi paylaşır mısınız?
Bu kitabın yazılma fikri, halkı günlük hayatın bir parçası haline gelmiş ancak uzun vadede ciddi sağlık ve çevre sorunlarına yol açan plastiklerin görünmeyen tehlikelerine karşı bilinçlendirme ihtiyacından doğmuştur. Son yıllarda yapılan akademik araştırmalarda, özellikle naylon poşetler ve tek kullanımlık plastiklerin sıcaklık, ışık ve zamanla toksik maddeler salarak insan sağlığını ve ekosistemi tehdit ettiği görülmektedir. Bu bilimsel verileri toplumun her kesiminin anlayabileceği sade ama etkileyici bir dille paylaşmak istedim.
“Naylon Aşkı Öldürür!” başlığı ise hem metaforik hem de çarpıcı bir mesaj taşır. Toplumda adeta bir “naylon aşkı” oluşmuş durumda: Gereğinden fazla naylon poşet alıyor, her şeyi plastikle kaplıyor, sanki doğallıktan uzaklaşıp sentetik bir ilişki içine giriyoruz. Bu tutum, konforun ötesinde bir alışkanlığa, bir bağlılığa dönüşmüş durumda. Ancak bu ‘aşk’, uzun vadede sadece çevreyi değil, insan sağlığını da tehdit eden bir boyuta ulaşabilir. Çünkü bu plastikler kanserden hormonal bozukluklara, nörolojik hastalıklardan doğurganlık problemlerine kadar birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Yani bu “naylon aşkı”, adeta öldüren bir aşka dönüşebiliyor.
Bu nedenle kitabın ismiyle toplumda bir farkındalık oluşturmak ve ‘aşk’ gibi görünen bu bağımlılığın aslında ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymak istedim.
Laboratuvarınızda plastik ürünler üzerine yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Laboratuvarımızda özellikle pet şişelerdeki içme sularında polimer katkı maddelerinin çözünmesini ve bu maddelerin insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini inceledik. Dicle Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (DÜBTAM) LC-MS-IT-TOF cihazı ile gerçekleştirdiğimiz analizlerde, piyasadan temin ettiğimiz farklı markalardaki pet şişelerde Chimassorb 81, Oleamide ve Irgafos 168 adlı kimyasal katkı maddelerini tespit ettik. Bu maddeler polimerlerin ömrünü uzatmak, UV ışınlarına karşı dayanıklılığını artırmak gibi amaçlarla üretim sürecine katılmaktadır.
Araştırmanın ikinci aşamasında, bu şişeleri 8 gün boyunca güneş ışığına maruz bıraktık. Bu işlem sonrası, başlangıçta tespit ettiğimiz 3 kimyasala ek olarak, Antioxidant 2246 ve Butylated Hydroxytoluene (BHT) maddeleri de sudaki çözeltide ortaya çıktı. Özellikle BHT’nin karaciğer, böbrek ve sinir sistemi üzerinde toksik etkiler oluşturabileceği bilimsel literatürle de doğrulanmıştır.
Bu maddelerin vücuda su yoluyla düzenli olarak alınmasının, zamanla iç organlarda birikerek hücre hasarına, bağışıklık sisteminin baskılanmasına ve kronik hastalıkların gelişimine neden olabileceği sonucuna vardık. Örneğin, Chimassorb 81’in böbrek ve akciğer dokusunda ciddi tahribata yol açabileceği, yüz temizliği gibi doğrudan temas durumlarında ise cilt kuruluğu ve gözlerde sulanma gibi semptomlara neden olabileceği gözlemlenmiştir.
Ülkemizde bu kimyasalları tespit edebilen aktif çalışan az sayıdaki cihazdan biriyle yaptığımız bu çalışmalar, plastiklerin sağlığımıza olan etkilerine dair somut veriler sunmakta ve kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesini hedeflemektedir.
Plastik bardak ve tek kullanımlık ürünlerin sıcak yiyecek ve içeceklerle kullanımının tehlikeleri nelerdir? Polistiren gibi malzemelerin vücudumuza etkileri nasıldır?
Polistiren ürünler, sıcak sıvılarla temas ettiğinde stiren gibi monomerler açığa çıkarır. Stirenin nörotoksik ve muhtemel kanserojen etkileri vardır. Ayrıca sıcak suyla temas ettiğinde buharlaşarak solunum yoluyla da vücuda alınabilir. Bu tür ürünlerin uzun süreli kullanımı bağışıklık sistemi, karaciğer ve böbrek üzerinde toksik etki gösterebilir.
Plastiklerin hormonal sistem üzerindeki etkilerinden ve nörolojik hastalıklarla (parkinson, alzheimer, demans) olan ilişkisinden bahseder misiniz?
Bisfenol A (BPA) ve ftalatlar gibi plastik katkı maddeleri endokrin bozucular olarak bilinir. Bu maddeler, hormon reseptörlerine bağlanarak normal hormonal dengeyi bozar. Nörolojik açıdan, bu kimyasallar sinir hücre zarının yapısını etkileyerek parkinson ve alzheimer gibi hastalıklarla ilişkilendirilmektedir. Yapılan çalışmalar, prenatal ve erken çocukluk döneminde bu maddelere maruz kalmanın kalıcı sinirsel hasara yol açabileceğini göstermektedir.
Mikroplastikler nedir ve günlük hayatımızda hangi kaynaklardan vücudumuza girmektedir? Deniz tuzunda ve içme suyunda tespit edilmesi konusundaki görüşleriniz nelerdir? Antarktika’da bile mikroplastik tespit edilmesi ve gıda zincirindeki mikroplastik kirliliği hakkında neler söylemek istersiniz?
Mikroplastikler 5 mm’den küçük plastik parçacıklardır ve kişisel bakım ürünlerinden, çamaşır makinelerinde yıkanan sentetik giysilerden, plastik ambalajlardan ve araç lastiklerinden kaynaklanabilir. Deniz tuzunda ve içme suyunda tespit edilmeleri, bu parçacıkların çevresel yayılımının ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Antarktika gibi uzak ve izole bölgelerde dahi tespit edilmeleri, mikroplastiklerin küresel bir kriz olduğunu ve atmosfer, okyanus ve toprak döngüsü yoluyla yayıldığını kanıtlamaktadır.
Kırtasiye malzemelerinde bulunan ftalatlar, azo boyalar ve ağır metaller çocuk sağlığını nasıl etkilemektedir? Ebeveynler ve öğretmenler nelere dikkat etmelidir?
Kırtasiye ürünlerinde yer alan ftalatlar hormonal gelişimi etkileyebilirken, azo boyalar kansere neden olabilen aromatik aminler oluşturabilir. Kurşun ve kadmiyum gibi ağır metaller ise sinir sistemi üzerinde toksiktir ve öğrenme bozukluklarına yol açabilir. Özellikle okul öncesi çağdaki çocuklar için bu ürünlerin sertifikalı ve toksik olmayan etiketli olması önemlidir. Öğretmen ve ebeveynlerin, ürün etiketlerini dikkatle incelemesi ve CE, EN71 gibi standartlara uygun ürünleri tercih etmesi gerekmektedir.
Seminerlerinizde “Organik hayata dönmek şart.” diyorsunuz. Bundan tam olarak ne kastediyorsunuz ve günlük hayatımızda nasıl uygulayabiliriz?
Organik hayat, doğaya saygılı, kimyasallardan arındırılmış, sade ve bilinçli bir yaşam biçimini ifade eder. Gıda tüketiminde katkısız ve mevsimsel ürünleri tercih etmek, plastikten uzak durmak ve doğaya karşı sorumlu bireyler olmak bu yaşam tarzının temel adımlarıdır.
Günlük hayata plastik kullanımını azaltmak için neler yapılabilir ve çevre bilincini geliştirme konusunda toplumsal farkındalığı artırmak için önerileriniz nelerdir?
Bez torba ve cam şişelerin yaygınlaştırılması, kamu spotları ve eğitimlerle bilinç oluşturulması önemlidir. Belediyeler, plastik kullanımını azaltan vatandaşlara teşvik verebilir. Okullarda çevre kulüpleri yaygınlaştırılmalı, plastik ayak izi kavramı tanıtılmalıdır.
Küresel plastik sözleşmesi görüşmeleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Uluslararası hukuki bir çerçevenin plastik kirliliğiyle mücadelede etkili olabileceğine inanıyor musunuz?
Küresel bir sözleşme, ülkeleri ortak sorumluluk çerçevesinde birleştirebilir. Ancak sözleşmenin etkili olabilmesi için bağlayıcılığının yüksek olması, yaptırımların açıkça belirlenmesi ve gelişmekte olan ülkeler için geçiş sürecine yönelik desteklerin sağlanması gerekir.
Biyoplastikler konusundaki görüşleriniz nedir?
Biyoplastikler yenilenebilir kaynaklardan elde edilseler de doğada biyobozunurlukları her zaman beklendiği kadar hızlı olmayabilir. Ayrıca tarım alanlarının plastik üretimi için kullanılmasının gıda güvenliği üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Bu nedenle biyoplastiklerin çözüm olup olmadığı her yönüyle dikkatle değerlendirilmelidir. Bu konu ile ilgili akademik ve üretime yönelik çalışmalar devam etmeli ve teşvik edilmelidir.
Kenevir ve lavanta üzerine yaptığınız çalışmalar ve sağlık alanındaki uygulamaları hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu doğal malzemelerin plastiklere alternatif olarak kullanım alanları var mıdır?
Kenevir lifleri doğada hızlı çözünür ve mukavemet açısından plastikte kullanılan sentetik elyaflara alternatif olabilir. Ayrıca lavanta ve kenevirin antimikrobiyal ve antioksidan özellikleri nedeniyle doğal kozmetik ve sağlık ürünlerinde kullanımı artmaktadır. Kenevir esaslı biyokompozit malzemeler, yapı ve ambalaj sektöründe umut vadeden bir alternatif oluşturmaktadır. Bu konu ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.