Haz Odaklı Yaşamak / Psikolojik Danışman Safinaz Çetin

Bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte insanların hayatını kolaylaştırıcı pek çok şeyle karşılaşmaktayız. Arabalar, akıllı telefonlar, yürüyen merdivenler, akıllı süpürgeler, çamaşır ve bulaşık makineleri ve daha birçok icat, hiç şüphesiz insanların konfor alanını arttırmaya yöneliktir. Zamandan tasarruf, beden yorgunluğunu azaltma, daha uzun ve sağlıklı bir yaşam, az çalışıp daha fazla kazanmayı hedefleyen bir sistemin insanlar için en iyi sistem olduğu düşünülse de bu ilerlemeler insanların hayatında bazı gerilemelere ve kayıplara neden olmaktadır. Teknolojik gelişmelerin büyük nimetler olduğu tartışmasız bir gerçektir. Ancak neyi, nerede, nasıl kullanacağımızı bilmediğimizde veya önemsemediğimizde tüm bu teknolojik araçlar, bize yönelmiş büyük bir silaha dönüşebilmektedir. Özellikle çocuklara ve gençlere yönelik karşı karşıya kaldığımız büyük bir tehlike vardır ki bu da teknolojik bazı gelişmeler ile birlikte çocuklarda dikkat eksikliğinin artması, sadece haz odaklı yaşamaya alışmaları; sanal oyunlar ve sosyal medya dışında hayattan keyif almamalarıdır.
Özellikle okul başarısı düşük olan, ödevlerini yaparken zorlanan, kitap okurken sıkılan, eşyalarını sık kaybeden veya okulda unutan, yaptığı bir işi hep yarım bırakan çocuklarda dikkat eksikliğinden şüphelenen ebeveynler, bir uzmana danışma ihtiyacı duyarlar. Bazı uzmanların çocukla beş dakika konuşmadan, asıl problemin ne olduğunu anlamadan ilaç önermelerinin kolaya kaçmaktan başka bir şey olmadığını üzülerek söylemek durumundayım. Anne babalar da zaten baş edemedikleri çocukları için çaresiz kalmakta ve her uzanan eli tutmaya çalışmaktadır.
Günümüzde çocuklarda ve gençlerde görülen dikkat dağınıklığının başlıca sebebi bilgisayar oyunları ve sosyal medyada gereğinden fazla zaman geçirmeleridir. Yıllardır “Tamamen yasaklanamaz ancak kontrollü kullanmalarına izin verilmelidir.” denildi ancak “kontrollü kullanma ve denetleme”nin de tam olarak sınırı çizilemedi. Çocuklarınızdan “Beş dakika daha…” yalvarmalarını işitiyorsunuzdur. Bu “beş dakika” hiçbir zaman “beş dakika”da kalmadı ve her zaman artarak devam etti. Peki bunun sebebi nedir? Neden çocuklarımızı bilgisayar, telefon ve tablet başından kaldıramıyoruz? Gerçek hayatta bulamadıkları neyi buluyorlar ki bu kadar ekrana bağlanıyorlar? Sadece çocukları değil, yetişkinleri de etkileyen ekran bağımlılığı haz duygusuyla ilişkilidir. Beynimizde ve vücudumuzda önemli işlevi olan dopamin hormonu, keyif aldığımız bir iş yaparken salgılanmaya başlar ve bizim o işe devam etmemiz için bizi motive eder. Sosyal medya ve bilgisayar oyunlarından da keyif alınmakta ve dopamin salgılanmaktadır. Dopaminin salgılanmasıyla haz duygusu yükselir. Beyin yaşadığı o hazzı her zaman en üst seviyede hissetmek ister. Bu nedenle daha fazla haz veren unsurlara yönelmektedir. Aynı madde bağımlılığı gibi… Maddeyi ilk seferde kullanan kişiler yüksek haz duyarlar. Diğer kullanımlarda aynı hazzı yakalayamadıkları için kullanım sıklığını ve dozunu artırırlar. Ancak hiçbir zaman bir önceki aldığı hazza ulaşamamaktadırlar ve hazza ulaşmak için her yolu denerler. Sosyal medya ve bilgisayar oyunlarında da aynı durum görülmektedir. Saatlerce telefon ve bilgisayar başında zaman geçirmemizin ve hep daha fazlasını istememizin sebebi daha yüksek seviyede haz duygusunu yaşamak istememizdir. Sürekli hazzı hissederek yaşamamız da hiç haz hissetmeden yaşamamız da mümkün değildir. Hazza alışan insan beyni, günlük hayatta yapması gereken işleri yapmakta da zorlanmaktadır. Çocuklarımızın çok çabuk sıkılması, sürekli yeni oyunlar istemesi de hazza alışmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Her ortamda sürekli sıkıldığını söyleyen çocuk ebeveynlerini oldukça yormaktadır. Sıkılan çocuğa verilen telefonla çocuk da ebeveyn de rahat etmektedir(!) Ancak bir süre sonra telefonun da yetersiz kaldığı görülmektedir. Çocuklar artık yarım saatlik videolar izlemekten bile sıkılmakta, kısa kısa ve hızlı geçen videolar izlemek istemektedirler. Dopamin vücutta az veya fazla salgılandığında birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Dopamin azlığında depresyon, iştahsızlık, dikkat eksikliği, hayattan keyif alamama, mutsuzluk gibi durumlar görülmektedir. Dopamin fazlalığında ise aşırı hareketlilik, bağımlılık, gereksiz cesaret, tik bozukluğu gibi durumlarla karşılaşılabilmektedir.
Sosyal medyada gezinirken karşımıza binlerce içerik çıkmaktadır. İlk izlediğimizde eğlenceli gelen videoların daha fazlasını isteriz. Bu nedenle ekran karşısında geçirdiğimiz süre de uzar. Ancak eskisi kadar keyif vermese de o kadar eğlenceli gelmese de gereksiz olduğunu anlasak da başımızı bir türlü telefondan kaldıramayız. İşte burada beynin haz arayışında olduğunu anlayabiliriz. Yetişkin olarak biz bile kendimizi kontrol etmekte zorlanıyorsak çocukları ve gençleri kendi hallerine bırakmak ne kadar tehlikeli ve içler acısı!..
“Ben çocuğuma sınırlama getiriyorum, benim söylediğim süre içinde oynuyor/izliyor ve bırakıyor.” diyen ebeveynler mutlaka vardır. Burada süre ile birlikte ne izlediği/oynadığı da önemlidir. Bazı bilgisayar oyunlarının hiç de masum olmadıklarını görüyoruz. Çocuklara bu kadar zararı olan oyun ve uygulamaların neden piyasaya sürüldüğünü anlamak zor değil! Özellikle sosyal medya mecraları için çekilen anlamsız, ahlak dışı videoların çokluğuna; yediden yetmişe herkesi etkisi altına aldığına bakarsak burada nasıl oyunlar döndüğünü anlarız! Çocuklarımızın izlediği, masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arkasında verilen bazı mesajlar vardır. Özellikle çocukların çok küçük yaşlarda cinsel konulara ve şiddete meyilli olmaları, çizgi filmlerde maruz kaldıkları bilinçaltına yerleşen mesajlar yüzündendir. 25. kare denilen bir teknikle çizgi filmlerin içine gözle görülemeyen ama zihnin kaydettiği görüntüler yerleştirilmektedir. Bu görüntüler çocukların bilinçaltına kaydedilmekte ve onunla ilgili bir uyaranla karşılaştığında çocuğa yabancı gelmemekte, aksine sempatik görünmektedir. Bütün bu olumsuzlukları gördüğümüz zaman “O halde çocuklarımıza ne izleteceğiz?” sorusu ile dertlenmeden edemiyoruz. Çocukların ahlaki gelişimi için onların yaşlarına ve gelişimlerine uygun içeriklerin üretilmesinin ne kadar önemli ve hava kadar, su kadar gerekli olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz. Bu tür yapımların da desteklenmesi ve çocuklarımız, gençlerimiz için uygun içeriklerin üretilmesi konusunda hepimize büyük görev düşmektedir. Ahlaki değerlere önem veren, İslam’ı doğru temsil eden yapımları desteklemek yerine her yapımlarında eşcinselliğin reklamını ve din düşmanlığı yapan yabancı platformları desteklemenin vebali de çok büyüktür. Kaybettiğimiz, elimizden kayan her gencin hesabını vermek kolay olmayacaktır.
Eskiden tek bir kanalda birkaç program yayınlanırken günümüzde sayısız kanal ve platformlarda binlerce içerik üretilmektedir. Burada da arz talep ilişkisinden söz edilebilir. Yeni içerikler sunuldukça, bu içerikler insanlara yetmemekte ve daha fazlasını istemektedirler. Bu döngü içerisindeyken, üretilenler de çok çabuk tüketilmekte ve bazı içerikler hak ettikleri değeri göremeden unutulup gitmektedir.
Bu kadar fazla içeriğin olduğu bir dönemde çocuklarımızı, gençlerimizi ve kendimizi olumsuz içeriklerden korumak elbette kolay olmayacaktır. Ahir zamanın kirli ortamında temiz kalmaya çalışmak zor olsa da bunun için çabalamak, mücadele etmek Hak katında kıymetlidir. Anne baba olmanın daha zorlaştığı bu devirde ebeveynlerin elinin her an çocukların üzerinde olması gerekir. İzledikleri videoları, oynadıkları oyunları, sanal ortamda iletişim halinde oldukları kişileri, sevdikleri sanatçıları, kendilerine örnek aldıkları kişileri iyi bilmek ve doğru yönlendirme yapmak önemlidir. “O kadar şeyi nasıl takip edelim?” diye düşünüyorsanız en temel duyguyu çocuğa vermekle işe başlayabilirsiniz: Sevgiyi. Sevgi ile kurulan bağlar asla kopmaz ve çocuklar ne olursa olsun anne ve babanın gölgesinden ayrılmaz. Hem insan sevdiğini göz göre göre ateşe atmak ister mi? Bu uğurda yapılacak olan hiçbir şey de ebeveynlere zahmetli gelmemeli… Susmanın erdem sayıldığı bir anlayıştan, herkes hakkında çok rahat yorum yapıldığı hatta hakarete varan sözlerin kullanıldığı, özden ziyade dış görünüşe bakarak insana değer biçildiği bir hale gelindiyse bunun sebebi bilgisizlik, ahlaki değerlerin sıradanlaştırılması, değer takdir duygusunun bozulmasıdır. Bunlara neden olan etkenlerin başında da kontrolsüzce kullanılan medya ve sosyal medyanın geldiğini söyleyebiliriz. “Devir böyle! Elimizden ne gelebilir ki?” düşüncesindeysek vay halimize!
Ne zaman İslam’ın çizgisinden çıktıysak o zaman başımıza türlü sıkıntılar geldi. Sıkıntıları doğru okuyamayıp isyana düştük. Dünyanın aldatıcı oyunlarına dalıp gittikçe dünyada aldığımız nefes de anlamını yitirdi. Rabbimizin içimize verdiği değerleri yerinde kullanamadık. Haz duygusu da Allah’ın vermiş olduğu duygulardan biri… Peki bunu sadece dünyalık değil de Allah’ın hoşnut olacağı şekilde nasıl kullanabiliriz? Beynimizin hazzı yaşadıkça daha fazlasını istediğini söylemiştik. Allah’a ibadet etmenin, O’nu (c.c.) zikretmenin verdiği lezzeti zaman zaman tatmışsınızdır. O lezzeti tadanlar daha çok ibadet etmek, Allah’ı daha çok zikretmek isterler. Başlarını secdeden kaldırmak istemezler. Oradan aldıkları haz ve huzur bambaşkadır ve sürekli bu hali yaşamak isterler. Ancak imtihan formatında yaratılan bu dünyada günlük işlerden dolayı gafletin, nefsin ve şeytanın etkisiyle her zaman aynı hali koruyamazlar. Ruh, sürekli bu hazzın, lezzetin ve huzurun peşindedir. Ruhun isteğini, ruhun çırpınışını göremediğimizde ise bu hazzı bedenen yaşamaya odaklanırız. Ancak hiçbir zaman ruhun ulaştığı hazza beden ulaşamaz. Allah’la olan duygusal bağ kuvvetlendikçe, manevi değerlerimize gereken özeni gösterdikçe ruhumuz da şahlanacaktır. Çocuklarımıza da sadece maddi hazları tattırarak, manevi hazlardan yoksun bırakarak ne kadar büyük kötülük yaptığımızın farkına varalım.
Video paylaşım ve sosyal medya platformlarını kullanırken bazı noktalara dikkat edersek zararlarını azaltmamız da mümkündür.
• Çocuklarımıza gün içinde telefonu sınırsız vermek yerine mutlaka süreli verelim ve bu sürenin geçmemesi için büyük önem gösterelim. Aynı şekilde kendimiz kullanacağımızda da belli bir süre belirleyerek kullanalım.
• Video paylaşım platformlarından çizgi film izlemelerini kısıtlayalım. Çünkü çocuklarımız, orada bizim aradığımız içerikten farklı içeriklere ve uygun olmayan reklamlara maruz kalabilmektedir.
• Sosyal medyadaki anlamsız, amaçsız ve ahlaki değerleri yok sayan kısa videolardan kesinlikle uzak tutalım. YouTube, tiktok ve instagram gibi platformlarda gezinmelerine engel olalım. Aynı şekilde biz de buna dikkat edelim, zira çocuklar ne görürlerse onu taklit edip uygularlar.
• Telefonumuzda çocuklar için güvenli mod uygulamaları bulunduralım.
• Sanal ortam dışında gerçek hayatta da keyif alabileceği aktivitelere yönelmelerini sağlayalım.
• En önemlisi de onlarla duygusal bağımızı kuvvetli tutup sevgi kanallarını açalım. Sevginin açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Sevgi ile yaklaşıp sabırla anlatalım ve doğru örnek olalım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.