Saldırıların yaşandığı ilk günden itibaren bitmesini büyük umutla beklediğimiz İsrail katliamı, aylar geçtiği halde, masum insanlar ve çocuklar öldüğü halde, taş üstünde taş kalmadığı halde devam ediyor. İsrail hükümetinin kan dondurucu sözlerini okuduktan sonra neden ateşkese yanaşmadıklarını, neden katliama devam ettiklerini anlıyoruz. Durmaya niyetleri olmayan bir avuç cehennemlik onlar… Hiçbir Filistinlinin masum olmadığını, hepsinin terörist olduğunu, hepsini öldürene kadar durmayacaklarını ve kurşun yiyenlerin bunu hak ettiğini söylüyorlar! Yeni doğan bir bebeği suçlu görecek, terörist ilan edecek kadar insanlıktan çıkmışlar. Akıl ve vicdan denen meziyetler onları terk etmiş ve yerine kan, irin, pislik dolmuş. Bedenlerindeki tüm organları manevi olarak çürüdüğü için gerçekleri göremiyor, idrak edemiyor ve hissedemiyorlar. Cehennemdeki ateşlerine ateş eklemeye devam ediyorlar. Allahu Teala’nın ayette, “İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler.” (Bakara, 2/171) buyurduğu gibi, siyonistler ve onların savunucuları körler, ölen onca masumu görmüyorlar. Sağırlar, yapılan çağrıları duymuyorlar ve kopası dilleri ile sadece kötülüğü konuşuyorlar. Savaşın devam ettiği Gazze’de Müslüman kardeşlerimiz açlıkla, susuzlukla, soğuk havayla mücadele ediyor. Yaralılar ilaçsız kalıyor. Tedavi edilemiyor. Yardımların ulaşmasına engel olunuyor. Gazze sınırına duvar örülüyor. Katliama gözünü kapatmak, katliamın devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor!
Gazze’de anneler, babalar, çocuklar aç!.. Vicdan sahibi hiçbir insan, annelerin çığlıklarına seyirci kalamaz. Babaların feryatlarını duymuyor olamaz. Bir anne, engelli çocuğunun açlıktan kendi elinin derisini yediğini söylüyor. Bir çocuk, okşadığı kedisine “Biz ölünce bizi yeme.” diyor. Sokaklarda aç kalan hayvanların, şehitlerin bedenlerini yediği görüntülere tüm dünya şahit oldu. Buna rağmen dünya sessiz, dünya uyuyor… Dünya israf etmeye, nankörlük etmeye devam ediyor. Yemek yerken ne kadar hatırlıyoruz aç kardeşlerimizi? Sıcak evimize girdiğimizde yüreğimiz sızlıyor mu? Hatırlamalıyız. Yüreğimiz sızlamalı. “Allah’ım, bize vermiş olduğun nimetlerden dolayı Sana sonsuz şükürler olsun. Ben bu nimetlere ulaşırken Gazzeli kardeşlerimiz açlıktan ölüyor. Ben sıcak evimde otururken minicik çocuklar soğuktan titriyor. Utanıyorum Allah’ım. Sen onlara da nimetlerini arttır, bu zulüm bitsin. Zalimi yerin dibine geçir. Nimetlerine şükredemediğim için beni bağışla, nankörlük ettiğim için beni affet.” duasını dilimize ve kalbimize mühürlemeliyiz. Bu dertle dertlenmediğimiz her gün, bizim kaybettiğimiz gündür.
“Biz haberleri izlemiyoruz, çocuklar görüp etkileniyor.” Gazze’dekiler çocuk değil mi? Onlar hiç mi etkilenmiyor yaşananlardan? Buna rağmen sapasağlam imanı olan küçücük çocukları izliyoruz. Bizler ise sadece çocuklarımızın bu dünyasını düşünüp nefislerini büyütüyoruz. Dinimizi, tarihimizi, dostumuzu, düşmanımızı anlatmıyoruz. Sonuç ne? Sonuç “Ben tarafsızım, Filistinlilerin de hataları var, hak ettiler.” diye düşünen zehirlenmiş körpe beyinler…
“Abdest almak zor geliyor.” Su bulamayan Gazzeli’nin yağan yağmurda abdest aldığını görmedik mi? Görüp de kendi halimizden utandık mı peki? “İman varsa imkân da var.” sözünün canlı örneklerine şahit oluyoruz. Evimizde sıcak suyla abdest almaya üşeniyoruz. Mübarek Ramazan ayına yaklaştıkça daha da çekidüzen vermeliyiz kendimize. Biz, sınavımız var diye oruç tutmazken Gazzeliler savaş var diye terk mi edecekler oruçlarını? Hiç zannetmiyorum. Çünkü onlardaki iman, daha önce kimsenin görmediği bir seviyede… Bu yüzden kıtalar ötesindeki insanların, kalplerinde feyz hissederek akın akın İslamiyet’e girdiklerini görüyoruz. Müslüman olanların sayısı günden güne artıyor. Bataklığa rağmen mis kokulu çiçeklerin açması gibi… O bataklık çok yakında kuruyacak! İnanıyoruz… Kerbela’da şehit edilmeden önce Hz. Hüseyin’in Allah’a yakarışı ne kadar manidar. Hz. Hüseyin: “Allah’ım eğer gökten bir zafer ihsan etmeyeceksen bunu daha hayırlı bir şeyin sebebi kıl ve bu zalimlerden Sen intikam al.” demiştir. İsrail katliamındaki gözümüzle gördüğümüz en büyük hayır, binlerce insanın Müslüman olması, siyonistlerin gerçek yüzünü tüm dünyanın görmesi… Daha nice hayırlar vardır, en doğrusunu Allah bilir.
Tarihte, kayıtlara geçen en uzun savaş 335 yıl savaşlarıdır. 3 asır süren bu savaş iki çağa şahitlik yapmıştır. Bu savaş devam ederken Yeni Çağ kapanmış ve Yakın Çağ başlamıştır. Gazze’de yaşananları gördükten sonra can ve mal kaybının hiç olmadığı bu savaşa, tarihteki en uzun savaş demeye dilimiz varmıyor. En uzun savaş Gazze’de yaşanıyor. Her saniyesi bir yıl gibi uzun olan, çilesi bitmeyen Gazze… Ama inanıyoruz ki Gazze’de yaşananlar yepyeni bir çağın habercisi. Bir çağ kapanacak ve daha güzel bir çağ başlayacak!
Filistin topraklarında bombalanan evler, içindeki eşyalarla birlikte İsrail askerleri tarafından ateşe veriliyor. Savaştan kaçıp güvenli bölgelere sığınan Gazzeliler, evlerine geri döndüklerinde bir lokma yiyecek bulamasınlar diye mi? Zarar görmeyen eşyalarını kullanamasınlar diye mi? İsrail, Gazze’de hayatı bitirmek istiyor. Kendileri için yeni evler inşa etmek, yeni bir hayat kurmak istiyor. Filistin topraklarının her bakımdan bereketli olduğunu bildikleri için bencil çıkarları ve beş para etmez idealleri uğruna cana kıyıyorlar. Dillerinden anlasaydık, canlı-cansız her varlığın İsrail’e lanet okuduğunu duyabilirdik belki de.
“Onlar (yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okurlar.” (Al-i İmran, 3/112-113)
Ayet-i kerimede de belirtildiği gibi isyan edip haddini fazlasıyla aşan bu insanlar, kendileri dışında kimseyi insan olarak görmedikleri için canice davranarak Allah’ın gazabını üzerlerine çekmektedirler. Allah zalime de gazaplanır, zalime karşı durmayana, susana da gazaplanır. En güzeli, zaman geçmeden samimi bir kalple tövbe etmek ve elimiz, dilimiz, malımız yettiğince mazlumun yanında olmaktır. Allah’ın gazabını üzerimize çekmemek için, zulüm gören Müslüman kardeşlerimiz için üzülmek, dertlenmek, dua etmek ve boykota devam etmek; bunları hayat tarzı haline getirmek için gayret sarf edelim. Özellikle boykota devam edelim. Her şeyin fiyatlarının yükseldiği bu dönemde İsrail ve Amerika mallarının fiyatlarının yüzde elli oranlarında indirime girmesi bizi yanıltmasın. Cihad edip şehitlik mertebesine ulaşmak isteyen pek çok insan var. Şu an bizden istenen dua etmek, dertlenmek, Müslüman kardeşlerimizi unutmamak, İsrail ürünlerine boykot yapmaksa cihadı beklemeye ne gerek var! Şu an bu duruşu gösteremeyen, savaşta cihad edebilir mi? Markete girdiğiniz zaman, tek tek ürünlere bakıp yerli malı tercih ediyorsanız, İsrail ve Amerika ürünleri almamaya gayret ediyorsanız, her gün Filistinli kardeşlerimiz için dua ediyorsanız, İsrail’i lanetliyorsanız cihad etmiş gibi sevinin. Çünkü nefsinizle baş etmiş ve şeytanın oyunlarına gelmemişsiniz demektir.
Filistin büyük bir uyanışa vesile oldu. Filistin, imanı merkeze alarak nasıl yaşanacağını ve her koşulda nasıl şükredileceğini tüm dünyaya göstermiş oldu. İsrail, Filistin’deki hayatı bitirmek isterken tüm dünyaya hayat tohumları saçıldığını fark edemedi. Filistin asla yıkılmayacak ve manevi hayatın uyanışına vesile olacak…