Benliğin toplumsal doğası her zaman bir sosyal benlik alanı açmaya aday… Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Sosyalleşme biçimi olarak benliğin, toplumsalın doğasında edindiği her bir kimlik bileşeni, bir sosyal benlik alanı açmaya adaydır. Benlik, sürekli değişen, sosyal yapı içerisinde şekillenen, başkaları ile girdiğimiz kayda değer etkileşimlerle birlikte sürekli yeniden biçimlenen toplumsal bir yapı olarak değerlendirildiğinde her dönemin toplumsallaşma yapısının birbirinden farklı olduğu öngörüsü ile hareket edilmelidir. Her dönem, içinde bulunduğu sosyo-kültürel, ekonomik, politik ve ahlaki yapısına göre topluluk üretmekte, dolayısıyla benlik de bu toplumsal yapılara göre yeniden şekillenmektedir. Bu bağlamda denilebilir ki her dönemin içinden geçtiği sosyal değişim ve dönüşümler, benliğin toplumsal doğasında da değişime neden olurken her değişim bize yeni sosyal benlik alanları yaratmayı mümkün kılmaktadır.
Dijital platformlar toplumsallığın doğasını, özelde de benliğimizi, benliğin değişim ve dönüşümünü nasıl etkiledi? Sosyal sermaye ve sosyal kimlik kavramları üzerinden konu nasıl değerlendirilebilir?
Dijital platformların toplumsallığımız ve benliğimiz üzerinde ne gibi değişim ve dönüşümlere neden olduğu sorusu, muhakkak ki günümüzün en belirgin ve en önemli tartışmalarından biridir. Özellikle pandemiyle birlikte bizatihi toplumsallığımızın doğasına dönüşen ve böylece benlik alanımızın tam ortasına yerleşen dijital platformlar, sosyal ve kültürel birçok değişimi de beraberinde getirmiştir. Önceleri toplumsalın doğasında yüz yüze etkileşimlerle inşa edilen benlik, internetin yaygınlaşması ile birlikte artık dijital mecralarda sanal etkileşimler sonucu inşa edilen yeni bir morfolojik deneyime tabi olmuştur. Bu yeni morfolojik deneyimin temel aparatı olan sosyal medya platformları, toplumsalın doğasında şekillenen benliğimize, toplumsal ilişki biçimlerimize dijital bir boyut ekleyerek toplumda yeni bir morfolojik deneyimi mümkün kılacak alanlar yaratmıştır. Dijitale bağlı bu yaşam alanları, yeni bir toplumsal yapıya ve kültüre dönüşerek insanın kimliğini, üretim ve tüketim ilişkilerini, sosyalleşme biçimlerini, mahremiyetini sosyal medya aracılığıyla kökten değiştirmiştir. Öyle ki sosyal medya, gündelik yaşamın karşılıklı iletişim süreçlerindeki sınırlılıklarını aşmayı kolaylaştırmakta ve kullanıcıya yarattığı alan üzerinde daha özgür hareket etmeyi mümkün kılmaktadır. Kullanıcılar, kişisel profilleri üzerinden kendileri ile ilgili istedikleri şekilde görüntü, resim, video paylaşımı yaparak yeni kimlik profilleri yaratabilmekte ve aynı anda dünyanın her yerinde birden çok insanla etkileşime geçebilmektedir. Bu durum, sosyal tabakalar arasında bir yer değişimine neden olmuştur. Bu bağlamda hem sosyalleşme hem de sosyal kimlik oluşturma mekânı olarak sosyal medya, görünürlük üzerinden sosyal sermayenin yeniden inşa edildiği alanlar olarak belirmektedir.
Benliğin dijital temsili ifşa, mahremiyet ve kimlik gibi konularda büyük aşınmalara yol açtı diyebilir miyiz? Buna bağlı olarak sizce gerçeklik ve temsil üzerinden yeni tartışma alanları oluştu mu?
Elbette. Sosyolojik deneyimlerin yüz yüze ilişkilerden dijital yüzeye taşınmasıyla birlikte bir ifşa biçimi olarak benlik, temsilin bir türevi olarak özneyi yeni bir gerçekliğe zorlamaktadır. İfşa edilen benliğin en büyük temsil aygıtı olarak ekran, insanların diğerleriyle etkileşime geçtiği bir sosyal var olma biçimi haline gelmiştir. Bugün herkesin en az bir ekrana sahip olduğu ve ekranın toplumsal benliğimizi görsellik üzerinden inşa etmesi, özneyi bir gerçeklik krizine sürüklemiştir. Öyle ki artık görselleşmemiş hiçbir olgu, gerçekliğin bir parçası olarak kabul edilmemektedir. İnsanların ekran aracılığıyla bu kadar görünür olma merakı kapitalist sistemin parçası olan tüketimi daha fazla teşvik ettiği söylenebilir. İnsanların tüketim odaklı hayatı, sahip oldukları ekran aracılığıyla benliklerini tüketmelerine yol açmaktadır. Önceki dönemlerde mahrem diye nitelendirebileceğimiz her şey önemini yitirmekte, kişi kendi rızası ile kendisini herkes için her an görünür kılacak şekilde ifşalamaktadır. Sosyal medya platformlarının, içeriğin hızla tüketildiği bir ortam olması insanları sürekli içerik üretmeye, ifşa etmeye zorlarken insanların bu ortamlarda kendilerini istedikleri gibi sunabilme özgürlüğüne sahip olmaları da gerçeklik ve temsil üzerinden yeni tartışma alanları yaratmaktadır. Ekran karşında bireyin ortaya koyduğu kimlik gerçek kimliği olabileceği gibi, kurgusal bir kimlik de olabilmektedir. İnsanın ekran karşısında bir başkasıymış gibi davranabilme özgürlüğü çoğu zaman kişide ideal bir benlik algısı oluşturma arzusu doğururken kişinin asıl karakterini askıya almasına da neden olabilmektedir. Sosyal medyada kullanıcıların kendi oluşturduğu içerik ve farklı paylaşım türleri ile kendi izlenim yöntemlerini planlayabilmeleri, yüz yüze ilişkilere göre daha zengin benlik sunumları yapabilmeleri bir avantaj gibi görünse de bu durum öznenin, kendi ontolojik bileşenleri ile arasında bir mesafe oluşmasına neden olmaktadır. Bu mesafeyi kapatabilmek için kendini “ifşa” eden özne, yeni sentetik bileşenler arama çabasına girmektedir. Öznenin bu çabası, benliği temsile zorlarken toplumsal benlik sunumlarının artık gerçeklik üzerinden değil, temsiller üzerinden inşa edildiği tartışmalarını da gündeme getirmektedir.