“Ebeveyn tükenmişliği” terimi son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir kavram. Bu durumu nasıl tanımlarsınız? Bir annenin tükenmişlik yaşadığını gösteren işaretler neler olabilir? Bir anne, tükenmişlik yaşadığını fark ettiğinde nasıl bir yol izlemeli?
Ebeveyn tükenmişliği, ebeveynlik rolünün gerektirdiği strese uzun süre maruz kalmaktan doğan fiziksel enerjinin ve duygusal kotanın tükenmesiyle ortaya çıkan özel bir durumdur. Bu kavram, literatürde yeni olmasına rağmen, ebeveynlerin yaşadığı stres ve zorlukları tam olarak karşıladığı için kısa sürede dikkat çekti ve ebeveynlerin kendi deneyimlerini anlamlandırmasına da yardımcı oldu. Örneğin, kendi araştırmamda katılımcı ebeveynlerin, yaşadıkları durumun bir adı olduğunu öğrenince bir farkındalık yaşadıklarına ve rahatlama hissettiklerine şahit oldum.
Araştırmalara göre, ebeveyn tükenmişliğini anneler, babalara göre daha fazla yaşamaktadır ve ortalama dört belirtisi vardır. Birincisi, ebeveynlik rolüne dair bir bıkkınlık hissidir. Tükenmişlik hisseden anneler hem fiziksel hem duygusal olarak aşırı yorgun ve bitkin hisseder. Stres, kaygı, devam eden bir sinirlilik hali, baş ve vücut ağrıları da sıklıkla görülür. İkincisi, çocuğa karşı duygusal olarak bir uzaklık hissidir. Ebeveyn tükenmişliği yaşayan bazı anneler, çocukları için adeta bir robot gibi yapılması gerekenleri yaptıklarından, fakat onlara karşı duygusal olarak mesafeli olduklarından bahsederler. Fiziksel olarak oradayken, zihinsel olarak ortamdan kopuk hissedebilirler. Üçüncüsü, yetersizlik duygusudur. Tükenmiş anneler, kendi annelik performanslarını genellikle olumsuz değerlendirebilir, ortaya koydukları işten utanç ve suçluluk duyabilirler. Dördüncü olarak ise, tükenen anneler, eskiden sahip olduğu veya olmayı umduğu ebeveynlik tarzından gün geçtikçe uzaklaştığını fark eder. Eskiden önem verdikleri ama artık ağır gelmeye başlayan ev ve çocuk bakımı gibi görevlere karşı isteksizlik geliştikçe hayal ettikleri annelik performansını sergileyemez olurlar.
Ebeveyn tükenmişliği çoğunlukla hem fiziksel hem duygusal kaynakların tükenmesiyle ilgili olduğu için, kaynakları güçlendirmek veya yenilemek tükenmişliği önlemek veya azaltmak açısından önemlidir. Öncelikle, en çok zorlandığımız durumlardaki sorunu ve nedenleri fark edip anlamak ve çözüm yolları bulmakta zorlanıyorsak profesyonel destek almak çok kıymetli. Molalar vermek, bize keyif veren aktiviteler belirleyip bunlara vakit ayırmak ki bunun için sosyal destek almak, gelmiyorsa o desteği talep etmek veya bütçeyi o yönde zorlamak, zihinsel mesaiyi azaltmak için rol paylaşımına odaklanmak, günü planlamak ve bir rutin belirlemek, tükenmişliği azaltabilecek davranışlardan bazıları.
Birçok anne, çocuklarına karşı yetersiz olduğunu veya iyi bir anne olmadığını düşünüyor. Bu duyguların kaynağı ne olabilir ve anneler bu düşünce tuzağından nasıl kurtulabilir?
Annelerin birçok yönden yetersiz hissetmesi ve anneliğini olumsuz yönde değerlendirmesi genellikle toplumsal beklentiler ve sosyal medya gibi dış faktörlerle ve bir kişilik özelliği olarak mükemmeliyetçilikle ilişkilendirilebilir. Öncelikle, sosyal medyada resmedilen mükemmel aile tabloları ve idealize edilmiş ama gerçekçi olmayan annelik hikâyeleri, annelerin kendi performanslarını kıyaslamalarına ve yetersiz hissetmelerine yol açabilir. Oysa her zaman sabırlı ve kusursuz bir annelik, sadece bir imajdan ibarettir. Bu imaj, anneliğin doğal zorluklarını ve iniş çıkışlarını görmezden gelen bir yanılsamadır. Unutmamak gerekir ki bir çocuğun ihtiyacı olan şey, kusursuz bir anne değil, sevgisini ve çabasını hissettiren bir annedir. Bir çocuğun, annesinin zaman zaman hatalar yaptığını ve zorlandığını gözlemlemesi onun gelişimi için de çok değerli bir fırsattır. Bunun, onların gerçek hayatı tanıma, empati geliştirme, hata yapmanın doğallığını kavrama, problem becerilerini geliştirme, duygularla sağlıklı başa çıkma ve annesiyle daha güçlü ilişkiler kurma gibi pek çok kazanımı vardır.
İyi bir anne olmanın her şeyi doğru yapmakla ilgili olmadığını, bunun mümkün de olamayacağını kabul etmek gerekir. Yapılan hataları bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirip kendi sınırlarımızı çizmede belirleyici olacaklarını anlamak önemlidir. Bunun yanında sosyal medya kullanımını sınırlandırmak, orada görülenlerin gerçek hayatın yalnızca seçilmiş kesitleri olduğunu hatırlamak ve kıyaslama yapmaktan kaçınmak yetersizlik duygusunu azaltacaktır.
Son olarak, bir çocuğun anneliğine yetemiyor olmak veya bu konuda yetersiz ve suçlu hissetmek doğaldır. Tüm bu duygular o işi önemsiyor olduğumuz anlamına gelir. Her olumsuz duygunun bir işlevi olduğunu kabul edersek, yetersizlik duygusunu da bir sinyal olarak kullanıp daha dengeli ve etkili bir annelik ortaya koymak için bir motivasyon kaynağı olarak ele alabiliriz. Ancak, bu duygu sağlıksız bir şekilde ele alınırsa tükenmişlik ve kaygıya yol açabilir. O yüzden bu duyguyla baş etmede zorlanan anneler için profesyonel bir psikolojik destek almak, tüm bu olumsuzlukları kişisel gelişim fırsatına dönüştürmeye yardımcı olacaktır.
Anneler için stres birikimi ciddi bir sorun. Zor geçen bir günün sonunda, küçük bir olay bile annelerin sabrını taşırabiliyor. Bu “bardağı taşıran son damla” durumunu nasıl açıklarsınız? Anneler için bu bardağı dolduran tipik stres kaynakları nelerdir ve bu durumla başa çıkmak için neler önerirsiniz?
Annelerin çocuk bakımı, ev işleri, çalışma hayatı ve başka sorumluluklarını bir arada götürme zarureti ve sürekli bir şeylere yetişme çabası içinde olması çok büyük bir stres birikimine neden olabiliyor. Annelerin stresinin, “bardağı taşıran son damla” ile ilgili değil, bardağın dolmuş olmasıyla ilgili olduğunu anlamak önemlidir. Yani, bir annenin yoğun stres altında olduğunda, bir anda küçük bir olay karşısında büyük bir tepki vermesi, sadece o “son olay”la değil, daha derin bir birikim süreci ile açıklanabilir. O yüzden bu bardağı dolduran muhtemel stres kaynaklarına odaklanmak daha pratik ve gerçekçi olacaktır. Örneğin, stresli bir annenin, çocuğunun yere süt dökmesine çok öfkelenmesi durumunda, annenin öfke kontrolüne odaklanmadan önce bu noktaya neden geldiği üzerinde durmak daha etkili olacaktır.
Annenin sürekli olarak bir koşuşturmaca içinde olması, dinlenmeye fırsat bulamaması, çocukları ve eviyle ilgili yapılacaklar ve alınacak kararlarla ilgili zihinsel mesaisinin kesintisiz devam etmesi ve uykusuzluk çekmesi onun enerjisini tüketebilir. Tüm bu işlerin arasında kendi duygusal ihtiyaçlarını ihmal etmesi ve çevresinden yeterince destek görememesi onun yalnız ve çaresiz hissetmesine sebep olabilir.
Annelerin tüm bu streslerden tamamen kaçınmaları mümkün değildir, ancak bardağı dolmadan onu olumlu deneyimlerle boşaltmaları sağlanabilir. Öncelikle, günlük sorumlulukların hepsini üstlenmek yerine, eşten veya dışarıdan yardım istemek hem zihinsel hem fiziksel mesaiyi rahatlatacaktır. Minik molalar vermek, öz bakım, yürüyüş gibi ona keyif veren aktiviteleri önden belirleyip aralara serpiştirmek veya çocuksuz zaman geçirebileceği randevular organize etmek de annelerin gün içindeki karşılaştıkları zorluklara tahammülünü artıracaktır. Son olarak, çevremizde de yüksek tepkiler veren bir anneyi gözlemlediğimizde, onu yargılamadan önce, neyin onu bu hale getirdiğini sorgulamak ve anneye “Sana ne iyi gelir? Senin için ne yapabilirim?” diye sormak daha empatik ve destekleyici bir tavır olacaktır.
Eşler ve aile üyeleri, anneleri desteklemek için nasıl bir rol oynayabilir?
Bir anneye verilecek destek pek çok şekilde olabilir. Bazen sorumlulukları paylaşarak, bazen duygusal destek vererek eşler ve aile üyeleri, annelerin üzerindeki yükü hafifletebilir. Bu destekler, annenin her şeyle tek başına başa çıkma baskısını azaltır. Araştırmalara bakıldığında, desteğin kimden alındığı da önemlidir. Örneğin, çocuklu bir kadın için en önemli destek kaynağı eş desteği olmuştur. Özellikle çokça iş yükü olan bir anneye en iyi destek şekli, eşinin ev işleri ve çocuk bakımı gibi günlük işlerin bir kısmını üstlenmek olabilir. Yine haftalık görevleri birlikte planlamak ve kararları birlikte almak anneye daha fazla boş zaman oluşturabilir. Annenin dışardan yardım alabilmesi için onu maddi olarak desteklemek de çok etkili olacaktır. Bunların yanında annenin duygularını paylaşmasına alan açmak, onu yargılamadan dinlemek ve çabasını takdir etmek, birer duygusal destek olarak çok kıymetlidir. “Bütün gün evdesin zaten.” gibi ifadelerle annelerin yaşadıkları zorlukları görmezden gelmek yerine “Bugün nasıl geçti?” diye sormak bazen bir anne için çok güçlü bir destek olabilir. Yakın çevresinden gelecek desteklerle de annenin kısa molalar vermesi sağlanabilir. Kendi ilgi alanlarına vakit ayırmasına veya eşiyle birlikte dışarı çıkmasına teşvik etmek ve bunlar için çocuğa kısa sürelerle bakmayı teklif etmek anneye verilecek anlamlı desteklerden olacaktır. Tüm bu roller, sadece annenin stresini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda aile bağlarını güçlendirir ve daha sağlıklı bir aile dinamiği oluşturur.
Ebeveyn tükenmişliğinin çocuklar üzerindeki uzun vadeli etkileri neler olabilir? Bu etkileri en aza indirmek için neler yapılabilir?
Ebeveyn tükenmişliğinin çocukları hem dolaylı hem doğrudan etkileyen sonuçları vardır. Bu etkiler çoğunlukla anne babanın fiziksel ve ruh sağlığına olan etkisiyle ilgilidir. Ebeveynin tükenmişlik düzeyi arttıkça depresyon ve kaygı düzeyleri artmaktadır. İntihar ve kaçış düşünceleri sık görülür. Tükenmiş ebeveynler, uykuya dalamama, sık uyanma, uyandığında yorgun hissetme gibi uyku sorunları olduğundan bahsederler. Kendileri için rahatsız edici duygu ve deneyimlerden kaçınmak için yeni bağımlılıklar geliştirebilirler. Aşırı alışveriş yapma, tıkanırcasına yeme, sosyal ağlarda çokça vakit geçirme gibi davranışlar ortaya çıkabilir. Tüm bu durum ve davranışlar çocukları ihmal ve istismar ile sonuçlanabilir. Ebeveyn tükenmişliği, çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını ihmal etme, şiddet ve ceza verme davranışları sergileme potansiyelini artırmaktadır. Tükenmiş ebeveynlerin çok ufak şeylere karşı öfke duyabildiğinden bahsetmiştik. Bu öfkeyi çoğunlukla çocuklara yönelttiklerini ve çocuklarına yeterince duygusal yakınlık gösteremediklerini ekleyebiliriz. Bu çocuklar kendilerini değersiz ve güvensiz hissedebilir ve onlarda da depresyon, kaygı ve öfke patlamaları gibi psikolojik ve davranışsal sorunlar ortaya çıkabilir. O yüzden ebeveyn tükenmişliğini hem anne baba hem çocuk ruh sağlığı için önemli bir sorun olarak ele almak gereklidir.
Fakat, tüm bu olumsuz tesirlerin telafisi her zaman mümkündür. Önemli olan bu problemi fark edip doğru adımları atmaya başlamaktır. Burada ebeveynin kendi iyi oluşunu önceliklendirmesi beklenir. Tükenmişlik belirtilerini ve çocuk üzerindeki etkilerini fark ederek önlemler almak, tek başına baş edilemiyorsa bireysel veya aile terapisine başvurmak uzun vadeli faydalar sağlayacaktır.
Tükenmiş olduğunuz bir dönemde farkında olmadan çocuğunuzu ihmal etmiş olabilirsiniz. Bunu ona açıklayabilir, duygularınızı onunla paylaşabilirsiniz. “Son zamanlarda çok yorgundum ve sana yeterince zaman ayıramadım, bu yüzden üzgünüm.” diyebilirsiniz. Bu aynı zamanda onun da duygularını ifade etmesine rehberlik etmek olacaktır. Çocukla etkileşimi artıracak kısa ama nitelikli zamanlar geçirmek, beraber oyun oynamak, kitap okumak veya basit aktiviteler yapmak aradaki bağı güçlendirebilir. Birlikte bir rutin belirlemek de büyüdüğü atmosferi daha sakin ve güvenli hale getirebilir.
Kendi deneyimlerinizden veya gözlemlerinizden yola çıkarak, annelere tükenmişlikle mücadele konusunda neler önerirsiniz?
Öncelikle annelerin psikolojik iyi oluşları ve fiziksel konforlarına daha fazla yatırım yapmaları gerektiğine inanıyorum. Kendi iyilik hallerine öncelik vermeleri, sadece kendilerine değil, aileye de uzun vadede olumlu gelişmelerle dönecektir. Bu bağlamda, kısa molalar vermek, onlara iyi gelen şeyleri belirleyip harekete geçmek, eşten, çocuklardan ve çevreden rol paylaşımıyla ilgili destek istemek gibi adımlar çok değerli. Ayrıca, sosyal medyadaki bilgi kirliliği konusunda dikkatli olmak ve annelik ve çocuk gelişimi hakkında bilgi alırken seçici davranmak gerektiğini hatırlatmak isterim.
Bunun dışında, her zorluğun ardından “Bu hep böyle olacak.” diye düşünen annelere, bu sürecin geçici olduğunu ve her zorluğun ardından bir rahatlama döneminin geldiğini söylemek isterim. Zorluklar da kolaylıklar kadar annelik deneyiminin bir parçası olduğunu kabul etmek ve “Bu süreci nasıl daha baş edilebilir hale getirebilirim?” sorusuna odaklanmak daha pratik bir yaklaşım sunabilir. Bazen tökezleyebiliriz veya yaşanan her krizi doğru yönetemeyebiliriz. Fakat her zaman telafi edebiliriz. “Nasıl?” sorularıyla ilgili çevreden yardım almanın yanında psikolojik yardım almak da yine kendiniz için yaptığınız kıymetli bir yatırım olacaktır.