Günümüzde kullanılan bitkiler, asırlardır bir şifa kaynağı. Şifalı bitkiler tekrar gündemimizde, bu konuda neler söylersiniz?
Âdem aleyhisselam’la birlikte bu iş başladı, yani derdi veren dermanı da veriyor. Aynı hastalıklar o zaman da vardı şimdi de var. O zaman hastalık yoktu diyebilir misiniz, tabii ki vardı. Mesela veba bir şehre girdiği zaman o şehri olduğu gibi yok ediyormuş. Çaresi yok mu, var; bilim adamları araştırmalarıyla buldular.
Bizden alışverişe gelen bir Fransız öğretmen var, “Bizim fakültede İbni Sina okutuluyor.” dedi. Adam İbni Sina’yı biliyor, Farabi’yi biliyor. Nereden biliyorlar… Bizim hem kültürümüzü hem yaşam tarzımızı incelemişler. Son on yıldır şifalı bitkilere bakış düzeldi Allah’a şükür. Önceden bitkisel tedavi dediniz mi, neredeyse milleti içeri atıyorlardı… Bundan on beş sene önce kanser tedavisi için bir ilaç geliştiren doktoru neredeyse linç edeceklerdi. Adamı televizyonlarda idam etmedikleri kaldı, bağırmalar çağırmalar, hatırlayın. Nereden geldik bu duruma? Şimdi bitkisel tedavi benimsendi, televizyonlarda anlatılıyor. Artık bitkisel tedaviyi reddedemiyorlar ama yeterli mi, değil…
Bitkiler şifalı. Ancak, bazıları da her hastalığı sanki %100 iyileştiriyormuş gibi anlatıyorlar, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ferdi çıkarlar girerse işin içine tabii ki böyle şeyler olacaktır, her zaman olacaktır; dün de vardı bugün de var, istismarcılar olacaktır. Halk bunu eler, bu tür insanlar gelip geçicidir, saman alevi gibidir, birden parlayıp düşerler. Çünkü çıkar için yapan adamın bir gün bir yerde yanlışı ortaya çıkacaktır. Bu durumda tabii ki kontrollerin olması ve suistimalcilere gerekli yaptırımların uygulanması lazım.
Mesela yulaf çok faydalı bir besin. Fakat adam içinde yulaf olan bitkiyi 120–150 liraya satıyor. Tamam şifalı ama bunun içinde yulaf var, bu fiyat ne?
Evet, istismarcılar var. Mesela Himalaya tuzu denilen bir şey var. Himalaya tuzu dediğin kaya tuzudur, doğal tuz gerçekten kaya tuzudur. Şimdi göl tuzu kullanıyorlar, toksin üretiyor, bu biliniyor. Kaya tuzu rafine edilmeden yapılırsa o tuz kesinlikle faydalı, kolesterolü bile düşürüyor. İyot bu sene pahalı, neden? Japonya’daki depremde santraller patladı ya, o radyoaktif maddeyi bastıran tek şey iyot, yani tuz.
Bu işte hile yapanlar var… Bir de bilimsellik adı altında hile yapanlar var. Mesela GDO’lu şeker insan sağlığını bozuyor. Demek ki Allah bir sistem koymuş, insanoğlu o sistemi bozmaya çalışıyor, iki üç kuruş kazanayım diye kötüye kullanıyor. Şeker pancarından elde edilen glikozun kilosu 2 lira, mısır şurubundan yapılan glikozun kilosu 1 lira. İnsanlar da ucuzuna kaçıyor, ucuzuna kaçarsan insanlar da hasta oluyor. Pankreas rahatsızlıkları artıyor. Hâlbuki bunların üçü de değerli şeyler.
Göl tuzu içerisinde alfa toksin üretiyor… Sen bunu insanlara yedirirsen tabii hasta olurlar.
Tuzların rafine edilmesinin ne gibi sakıncaları var?
Bu işlemler yapılırken içerisine kimyasal maddeler koyuyorlar; beyazlatmak için, akıcılık kazandırmak için. Bu da doğal olarak insanların sağlığını etkileyen olumsuz durumların gelişmesine yol açıyor zamanla. Dünyada bir tezgâh kurulmuş, bu tezgâhı yürütebilmek için hastaları iyileştirmiyorlar, hiçbir hastalığı tam çözmüyorlar. Romatizmanın tam bir çözümü yok, ama var diyor. Gidiyorsun bir iğne yapıyor gönderiyor ama hastalık iyileşmiyor. Aynı şekilde kanseri iyileştiremiyorlar. Tam bir çaresini bulsalar bile böyle sömürü bir sistem kurulmuş, dünyanın en pahalı tedavisi kanser…Bu büyük bir illettir ve hasta olmadan önce tedbirlerimizi almak durumundayız. En kolay yapabildiklerimizden başlamalıyız. Rafine tuz kullanımını hayatımızdan kaldırmak çok basit gibi geliyor ama sadece bir adım… Sağlıklı bireyler olmak için adımlarımız küçük de olsa atmalıyız. Birçok rahatsızlık, biz onu önemsemediğimiz hatta bazı tedbirleri küçük gördüğümüzden kaynaklanıyor.
Sağlıklı yaşam için hasta olmadan önce ne gibi bitkileri tavsiye edersiniz?
Halk arasında kekik kullanımı yaygın değil. Naneyi ve kekiği çorbada, yemekte ihmal etmemeli. Balı hiç bırakmamalı, hakkında hadis var. İncir üzerine, zeytin üzerine ayet var. Zencefil Âdem aleyhisselamın meyvelerindendir… Allah hiçbir şeyi boşuna yaratmamış, önemli olan bunun ilmini bilmek. Doğal yiyecekleri tüketmeliyiz. Elma mesela, çok önemli. Her gün sabah aç karnına bir elma yiyen bir insanın hem yüzü güzelleşir hem kolesterole bağlı rahatsızlığı olmaz, damarları açılır hem de kabız olmaz. Mesela arpa ekmeği yiyen güçlü olur. Güreşçimiz Koca Yusuf’un anılarında dinledim. Bir müsabaka olduğu zaman üç ay önceden pehlivanları toplarlarmış, kasları sıkı olsun, fazla kilo almasın, daha kuvvetli olsun diye arpa ekmeği yedirirlermiş. Bizden öncekiler bunları denemişler.
Bitki çaylarından bahseder misiniz? İnsan iş yorgunu, stresli ise ne gibi bir çay tavsiye edersiniz?
Ihlamur hem yorgunluğu alır hem de zayıflatır, insanın beynini de dinlendirir, uyku verir rahatlatır. Cami avlularına ıhlamur dikilir. Bunun sebebi, kokusu insanları rahatlattığındandır. Çay olarak başka kullanabileceğimiz melisa çayı var. Biberiye çayımız var, romatizmaya faydalıdır. Melek otu diye bir otumuz var, bayanlarda özellikle hormanları düzenleyici özelliği vardır, menapoza iyi gelir. Mesela kedi otu kökü dediğimiz bir ot var. Kediler belli zamanlarda bu otu bulup yerler. Rahatlatıcı özelliği olduğu, ağrılara iyi geldiğini söylüyor bilim adamları. Çörek otu mesela, üzerine hadis var. Peygamber Efendimiz seksen tane derde deva olduğunu söylüyor; damar açıcı özelliği var, kabızlığa karşı özelliği var, kanı sulandırıcı özelliği var, akciğeri temizleyici özelliği hakkında bir çok makaleler yazılmıştır. Bu bitkiyi hiç ihmal etmemeliyiz.
Doğal E vitamini deposu ruşeymi’den bahseder misiniz?
“Buğdayın ruşeymi” dünyada “wheat germ” denilen, ülkemizde ise buğday taneciğinin en tepesindeki “embriyo” olarak bilinen doğal E vitaminidir. Buğdayın kalbi ve hayat kaynağıdır. Hem gıda hem güzellik için değerli bir besin olan ruşeym, demir ve lif içeriği ile tokluk hissi verir, formda kalmayı ve kolayca kilo vermeyi sağlar. Ruşeymin sinir sistemi hastalıklarına olumlu etki gösterdiği, gözde katarakt oluşumunu geciktirdiği, cildi güzelleştirip kırışıklıkları önlediği ve kısırlık tedavisinde etkin olarak kullanıldığı bilimsel çalışmalarla tespit edilmiştir. Artık siz de yaşlılığı geciktirici etkisi, kolesterolü düşürme etkisi, kanser riskini önleme ve afrodizyak etkisi bulunan taze ruşeymi kolayca temin edebilirsiniz. B vitamini içeriyor çok miktarda. B vitamini olmazsa unutkanlık hastalığı oluyor, kansızlık oluyor. Onu da tüketmek lazım… Nasıl? Sütle pişirip ya da suyla pişirip sabahları aç karnına yemek lazım.
Ruşeymi nasıl tüketmeliyiz?
Ruşeym, soğuk süt veya yoğurt ile karıştırılabiliyor. Sabah kahvaltısında çavdar ezmesi’ne katılarak sütle tüketilebilir. Taze ya da kuru meyveye ilave edilerek zenginleştirilebilir. Çorba, salata gibi yiyeceklerin üzerine serpilerek kullanılabilir. Yemek pişirirken baharat yerine vitamin olarak kullanılabilir.
Kış günlerinde grip ve soğuk algınlığına karşı hangi bitkileri tavsiye edersiniz?
Başta zencefil, ondan sonra ayva yaprağı, hatmi çiçeği, ıhlamur, bununla beraber turunç kabuğu da kullanılabilir. Ekinezya çok etkilidir. Hem besleyici hem de kuvvet verici salep, göğsü yumuşatır. Öksürük ve bronşit için yararlıdır. Kabızlığı gidermekte faydalıdır. Zihnin çalışma gücünü arttırır. Kalbi kuvvetlendirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Fakat dışarıda birçok yerdeki saleplerin içinde salep yok. Ben ev yapımı salep tavsiye ediyorum. Doğal salep alsınlar. Sütün içine değil de ayrı olarak kaynatsınlar ve sonra ikisini karıştırsınlar. İçine biraz da vanilya katarlarsa güzel bir koku verir.
Bunları beraber mi kaynatmalıyız?
Yaprakları ve çiçekleri demleyip, kök olanları ise bir miktar kaynatmak gerekir. Mesela ıhlamur, ada çayı bunlar kaynatılmaz, demlenir. Melisa kaynatılmaz demlenir. Kök olanlar da mesela havlıcan çayı dediğimiz kök çayı, zencefil, zerdeçal, karanfil, meyan kökü, kuşburnu; bunlar altı yedi çeşit bitki kökü, bunların içerisine karabiber, kebariye de konulup kaynatılabilir. 12 saat içerisinde tüketmek gerekiyor, 12 saatten sonra kullanılması tavsiye edilmez.
İnsan sağlığı için beslenme önemli. Bünyesinin güçlü olması için özellikle çocuklara ne tavsiye edersiniz?
Çocuk çok önemli tabii ki. Başta bal, keçiboynuzu, dut ve üzüm pekmezi, süt, yoğurt, bunlar çocuğun vazgeçilmez besin kaynakları. Çocuklarımıza bu gıdaları değişik yollarla cazip hâle getirmek gerekiyor.
Keten tohumunda Omega-3 var. Keten yağıyla alakalı bir tavsiyeniz var mı?
Sizin de söylediğiniz gibi keten yağı Omega-3 içeriyor. Ketenin tohumunun yağı yoğurtla birlikte kullanılabilir. Tabii çocuğun yaşına göre verilmelidir. Mesela polen de çocuklara verilebilir. Sütle, Hindistan ceviziyle takviye edip çok güzel besleyici bir besin elde edilebilir. Çocukların zihin gelişimini sağlar, kemiklerin gelişmesini sağlar, hem de çabuk gelişir. Çocukların kemik gelişimi için fındık da önemli bir besin kaynağıdır.
Unutkanlık için tavsiye edebileceğiniz bir şey var mı?
Başta karanfil, ondan sonra çamgillerden elde edilen günlük dediğimiz reçine, bunun yanında siyah üzüm çekirdeği çok önemli. Üzüm çekirdeğinin hem antioksidan özelliği hem de beyinde hücre yenileyici özelliği vardır. Çok faydalı bir ürün, sütle kahve gibi içine karıştırılıp içilmelidir.
Peki iktidarsızlık için tavsiye edebileceğiniz bitkiler var mı? Bu konu da çok istismara açık değil mi?
Doğal denilen bazı ürünlerde bile kimyasal maddelerin kullanıldığını duyuyoruz. Bu konuda dikkatli olunması gerekir. Ginseng denilen, Kore’de yetişen bir bitki var. Kendi ülkemizde yetişen çakşır isminde bir ot var. Kantaron otu var. Bildiğimiz salep cinsel gücü arttırır, unutkanlığa da iyi gelir. Keçiboynuzu yine cinsel gücü artırır. Çekilmiş keçiboynuzu sütle içilebilir.