Çocuklarda Önemli Ahlâk Dışı Davranışlar / Pedagog Ali Çankırılı

57-cocuk-ahlakYalan

Bir çocuğun bilinçli veya bilinçsiz olarak başkalarını aldatmak, küçük düşmekten kurtulmak ve çıkar sağlamak için gerçek dışı sözler söylemesine ve akla uygun bahaneler bulmasına yalan diyoruz. Çocuklar 5 yaşa kadar bilinçli olarak başkalarını aldatmak ve bundan çıkar sağlamak için yalan söylemezler. Bu yüzden çocukların beş yaşına kadar söylediği gerçek dışı sözleri ve uydurma hikâyeleri yalan olarak değerlendiremeyiz.

Çocuklar beş yaşına kadar zihinsel olarak henüz gerçek ile hayali birbirinden ayıracak olgunluğa ulaşmamıştır. Olmasını arzu ettikleri bir şeyi hayallerinden geçirdikleri zaman bunun gerçekleşeceğine inanırlar. Yeni doğmuş kardeşini kıskanan bir çocuk onun ölmesini arzu etse ve kazara kardeşi hastalanıp ölse “Ölmesini ben istedim.” diyerek büyük bir suçluluk duygusuna kapılır. Çocuklar canlı cansız ayrımı da yapamazlar. Onlara göre her şey canlıdır. Oyuncak atıyla canlıymış gibi konuşur. Rüya ile gerçeği de ayıramazlar. Rüyada gördüğü bir olayı yaşamış gibi gelip annesine anlatır. Bu gerçeği bilmeyen anne baba “Çocuğum yalan söylüyor!” diyerek telaşa kapılır.

Sevgi ve ilgi eksikliği çeken çocuklar, anne ve babanın dikkatini üzerlerine çekmek için hikâye uydururlar. Eğer bunda başarılı olamazlarsa yaramazlık yaparak, azar işitme ve dayak yeme pahasına da olsa anne babayı kendileriyle meşgul ederler. Okul öncesi çocuklarda abartma ve uydurmalar çoğunlukla hayal ürünüdür. Biri, “Bizim iki arabamız var.” dediğinde öbürü de altta kalmamak için hiç düşünmeden “Bizim de beş arabamız var.” der.

Abartmalı övgülerin, başımızdan geçen bir olayı süsleyerek anlatmaların altında hep küçük yalanlar vardır. Özellikle bayanlar arasında dedikodu ve laf taşıma huyu oldukça yaygındır. Yalansız ve abartmasız dedikodu da pek azdır. Kendi yalanlarımızı zararsız ve küçük, başkalarının yalanını büyük görmeye oldukça yatkınızdır. Bütün bunlar çocukların yanında yapılıyor ise, onların da yalana alışması gayet normaldir.

Bir anne kapıya gelen komşusunu baştan savmak için, kapıyı çocuğa açtırır ve “Annem evde yok” dedirtirse, kendi eliyle çocuğun yalan söylemesine çanak tutmuş olur. Böyle bir anne çocuğun yalanlarına ve abartmalarına kızdığı zaman, çocuk bocalar. Annenin çelişkili tutumu çocuğun gözünden kaçmaz. “Kendisi yalan söylüyor, ama benim söylememe kızıyor,” diye düşünmeden edemez.

Çocukları yalan söylemeye iten değişik sebepler vardır. Yalan çoğunlukla güven eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Sık yalan söyleyen çocukla anne baba arasında güven eksikliği var demektir. Anne babalar genellikle çocuklarında yetenek ve kapasitelerinin üzerinde başarı bekler. Bunun en belirgin örneği okul başarısıdır. Her anne baba, çocuğunun okulda başarılı olmasını ister. Ancak bazı çocuklar çok çalıştıkları halde anne babanın yüksek beklentisini yerine getiremez. Yüksek not beklentisi olan ailesine düşük not aldığını söyleyemez. Sorulduğunda, azar işitmemek ve aşağılanmamak için aldığı notu daha yüksek söyler. Karnesinde düşük notlar üzerinde düzeltme yapan veya babasının yerine imza atan öğrenci sayısı az değildir. Zayıf karneyle evine gidemeyen, geceyi sokakta geçiren, kimi zaman intihara başvuran çocuklar vardır.

Çocuk yalan söylerken aslında bir özlemini, eksikliğini veya ihtiyacını dile getirmektedir. Babası hapiste olan bir çocuk, babasının Almanya’da çalıştığını söylüyordu. Arkadaşları babasının hapiste olduğunu öğrenmeleri durumunda onu dışlayabilir veya aşağılayabilirlerdi. Babasız bir çocuk da bu eksikliğini kapatmak için kendini babalı olarak tanıtabilir.

Otoriter ve mükemmeliyetçi anne babalar, çocukların yanlış yapmasını bir türlü kabul etmezler. Çocukları devamlı itirafa, özür dilemeye, bir daha yapmayacağına dair söz vermeye zorlarlar. “Doğru söyle, sen mi yaptın?” diye köşeye sıkıştırılan bir çocuk, cezadan kurtulmak için, yalana sığınmaktan başka çare bulamaz.

Kimi anne babalar çocuğu kandırmak için “Doğru söylersen ceza vermeyeceğim.” der, çocuk doğruyu söyleyince de “Senin yaptığını biliyordum, dayağı ye de aklın başına gelsin.” diyerek ceza verirler. Aldatıldığını ve doğru söylemenin başına iş açtığını gören çocuk cezadan kurtulmak için yalana sığınacaktır.

Hırsızlık

Okul öncesi dönemde, özellikle beş yaşına kadar görülen izinsiz eşya alma ahlâk dışı bir davranış olarak kabul edilmez. Bu dönemde çocuklar gittikleri evlerde veya kreşte arkadaşlarında gördükleri objeleri ve oyuncakları almakta sakınca görmezler. Bu yaşlarda çocuklar benmerkezci bir kişiliğe sahip oldukları için, onlara göre, herkes ve her şey çocuğa hizmet etmek ve isteklerini karşılamak için vardır. Mülkiyet duygusu tam olarak gelişmediği için, çocuklar, başka birine ait eşyayı izinsiz olarak almanın kötü bir davranış olduğunu anlamakta güçlük çeker. Bu nedenle, çalma davranışını ahlâk dışı kabul etmemiz için çocuğun ilkokul çağına gelmesini beklememiz gerekir.

Çocuklarda ahlâk dışı bir davranış olarak ortaya çıkan ve psikolojide “kleptomani” olarak isimlendirilen hırsızlığın altında yatan sebepleri şu başlıklar altında özetleyebiliriz:

Hatalı anne-baba tutumları: Anne babaların aşırı disiplinli ve katı tutumları, kardeşleriyle, komşu, arkadaş ve akraba çocuklarıyla sıklıkla kıyaslandığı aile ortamları çalma davranışına zemin hazırlayabilir. Ailenin ekonomik güçlükler nedeniyle çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını giderememesi, anne-babanın paraya aşırı düşkünlüğü veya cimriliği, parayı çocuğa karşı bir tehdit aracı olarak kullanması gibi hatalı tutumlar da çalma davranışının ortaya çıkmasına neden olabilir.

Değersizlik duygusu ve özgüven eksikliği: Çocuğun kendini değersiz hissetmesi çalma davranışını destekler. Kendini yetersiz hisseden çocuk beğendiği eşyaları çalarak kendini değerli kılmaya çalışır. Yetersizlik duyguları taşıyan çocuğun sürekli kontrol altında tutulması, davranışlarının eleştirilmesi kendisine güvenilmediği duygusunu pekiştirir. Kendisini değersiz hisseden çocukta özgüven duygusu gittikçe zayıflar, eşya veya para çalarak bu zayıflığı telafi etmeye çalışır. Anne babanın cüzdanından veya cebinden çalınan para bir anlamda esirgedikleri sevgiyi ve ilgiyi sembolize etmektedir. Esirgedikleri sevgi ve ilgiye karşılık olarak paralarını almaktadır. Anne ve babadan çaldığı para ile arkadaşlarına kola ve çikolata ikram eden, borç veren çocuklar, kendisini onların yanında güçlü ve üstün hissederek değersizlik duygusunu yenmeye çalışmaktadır.

Kıskançlık ve rekabet duyguları: Kardeşlerini veya örnek gösterilen yaşıtlarını kıskanan bir çocuk, yaşadığı rekabet duygusunu bastırabilmek için çalma davranışı gösterebilir. Çocuk, kıskandığı veya rekabet ettiği kişiden bir şeyler çalarak öç almak duygusunu tatmin etmektedir.

Sevgi ve ilgi eksikliği: Fiziksel ve ruhsal ihtiyaçların giderilmeyişi çalma davranışını tetikleyebilir. Yeterince sevilmediğini düşünen, duygusal anlamda yeterince ilgi görmeyen çocuk, başkalarına ait eşyaları çalarak elde edemediği sevgi açığını gidermeye çalışır. Bu sebeple, kimsesiz çocuklarda, sokak çocuklarında ve aileleri tarafından dışlanmış çocuklarda çalma davranışı daha sık görülmektedir.

Anne baba olarak çocuklarımızda hırsızlık huyunun ortaya çıkmaması için aşağıdaki önlemleri almamız gerekir:

Çocuklarımızda mülkiyet kavramını geliştirmeliyiz: Çocuğumuza ihtiyaç duyduğu oyuncakları almalıyız. Başka çocukların elinde oyuncak gördüğü zaman kendi oyuncakları aklına gelecek ve “Benim de oyuncaklarım var.” diye düşünecektir. Onun izni olmadan oyuncaklarını ve eşyalarını başka çocuklara vermemeliyiz. Böylece başkasına ait bir şeyin, onun izni olmadan alınamayacağını öğretmiş oluruz.

Evde kendisine ait bir odası ve eşyaları olmalıdır: Kendisine ait bir odası, eşyaları ve oyuncakları olan çocuklar mülkiyet kavramını daha kolay öğrenmektedir. Oyuncaklarını toplamasını ve odasını temiz tutmasını öğretmeli, bunu öğreninceye kadar yardım etmeliyiz. Böylece sahip olma ve sahip olduklarını koruma duygusu gelişecektir.

Habersiz alma davranışlarına tepki göstermeliyiz: Başkasına ait bir şeyi habersiz ve izinsiz aldığı zaman bunun doğru bir davranış olmadığını, o kişinin veya çocuğun eşyasını veya oyuncağını bulamadığı zaman üzüleceğini, suçlayıcı ve utandırıcı bir dil kullanmadan anlatmamız ve o şeyi sahibine geri verilmesini temin etmemiz gerekir. Çocuğu mahcup etmemek veya karşı tarafa mahcup olmamak için yaptığı davranışı görmezden gelmek doğru değildir.

Çocuğa doğru model olmalıyız: Başkalarına ait mülkiyete saygı duyarak çocuğumuza doğru örnek olmalıyız. Kimi anne babalar sohbet ederken insanlarda dürüstlük kalmadığını, çalmadan, hile yapmadan ve yalan söylemeden zengin olunamayacağını söyler, bu konuda örnekler verirler. Çocuklar da bu sözlere kulak misafiri olur, zenginlere kızar, mülkiyete saygı duymazlar. Çalma davranışına ait örnekler verirken övücü ve hak verici sözler kullanmaktan sakınmalıyız.

Saldırganlık, Hırçınlık ve İnatçılık

Çocuk belli yaş dönemlerinde inatçı bir kişilik sergiler. Yapma dediğiniz şeyi yapar, sabrınızı taşıracak olumsuz davranışlarda bulunur. Üzerine gidip terbiye etmek istediğiniz zaman hırçınlaşır, saldırgan davranışlarda bulunur. Eğer size saldırma cesareti gösteremezse, kendisine zarar verecek davranışlarda bulunur. Kafasını duvara vuracak kadar ileri gidebilir. Saldırganlık, hırçınlık ve inatçılık gibi olumsuz davranışların temelinde değersizlik duygusu, sevgi ve güven eksikliği vardır. Kendisini değersiz hisseden bir çocuğun kaybedecek şeyi yoktur. Kendisini sevmeyen ve değer vermeyen anne babadan intikam almak için, dayak yeme pahasına elinden gelen her şeyi yapar.

Eğer çocuğunuzu sevdiğinizden eminseniz ve bunu söz ve davranışlarınızla kendisine hissettirmiş iseniz, buna rağmen inatçılık yapıyor, istediği şey olmayınca hırçınlaşıyor, saldırgan davranışlar gösteriyor ise; bunu bağımsızlık çabası olarak değerlendirmeniz gerekir. Çocuk kendisine seçme hakkı tanımanızı, onun adına karar vermemenizi, onun da bir birey olduğunu kabul etmenizi istemektedir.

Çocuğunuzla Çatışma Yaşamamak İçin Yapmanız Gerekenler

Çocuk inatçılık gösterdiğinde soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir nefes alın ve içinizden “O sadece bir çocuk” deyin. Öfkeli bir tavır takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen gösterin.

Ona kimin güçlü olduğunu ispatlamaya çalışmayın. Çatışmayı kazanmak için anne ve babalık otoritenizi kullanmayın. Çatışmayı birinizin kazanması gerekmez, her ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Ona seçme hakkı tanımakla siz kaybetmiş sayılmazsınız.

Eğer haklı ve haksız olduğuna bakmaksızın, çatışma yaşamamak için her dediğini yaparsanız, daha baştan siz kaybetmiş olursunuz. Eğer gerekli olduğu halde istediği şeyi yapamıyorsanız, neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama şartların buna müsait olmadığını söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman olarak görmeyecektir.

Ona kararlı ve tutarlı, fakat mutlaka sevecen bir tavırla yaklaşın. Önce “hayır” dediğiniz bir şeye sonradan “evet” derseniz çocuğunuz bunu size karşı sürekli kullanmaya başlayacaktır. Başka zaman ve durumlarda sizi pes ettirene kadar da inatlaşmaya devam edecektir.

Ona gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra biraz zaman tanıyın. Bir süre sonra yeniden istediğini elde etmek konusunda sizinle inatlaşmaya başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecektir.

Çocuğunuz her şeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş, bir kedi, sevdiği bir yiyecek, oyun vb. herhangi bir şey olabilir. Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu yöntem küçük çocuklar için geçerli olmakla birlikte, çoğu zaman okul çocuğu için işe yarayabilir.

Çocuğunuza seçenek sunun. Böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Kendisiyle ilgili kararları verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek inatlaşmaktan vazgeçecektir. Siz de makul bir kaç seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur.

Bencillik

Bencillik çocukların doğasında vardır. Her çocuk, okul öncesi dönemde, olaylara başkasının gözüyle bakmayı beceremez. Yardımlaşma, paylaşma, işbirliği, acıma, başkalarıyla iyi geçinme vb. sosyal davranışları aileden görerek ve bu davranışlara özendirilerek gelişme kaydeder, bencil duygular diğerkâmlık duygularıyla yer değiştirmeye başlar.

Kendilerini başkalarından üstün gören, zenginliğiyle ve asaletiyle övünen anne babalar, çocuklarının yeteneklerini abartma eğilimindedir. Onların güzel olduğunu, akıllı olduğunu, ileride büyük adam olacağını söyleyerek çocukların narsist (kendini beğenme ve sevme) duygularını körüklerler. Narsisizm, bencilliğin uç noktasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir