Dövüşte Sokak Realitesi ve Mücadele Sporları / Grandmaster 10.Dan Cevat Alp

56-dovuste-sokak-realitesiTürkiye’de Kung Fu’nun duayenisizin, Kung Fu yapmaya ne zaman başladınız?

Uzak doğu sporlarına 1970’li yıllarda karate yaparak başladım. Daha sonra Kasımpaşa’da, rahmetli hocamızın yanında Kung Fu yaparak devam ettim.

1984’te Fransa’da Shaolin sistemiyle tanışıp Türkiye’ye Shaolin sistemini getirdim ve Türkiye Shaolin Kung Fu Organizasyonu kurdum. 1991’de ilk olarak Alp Kindo Wushu İhtisas Kulübü olarak dernek kurduk. 1999’a kadar federasyon kurulması için mücadele ettik. Federasyon kurulduktan sonra da faaliyetlere federasyonla beraber devam ettik, hâlâ da devam etmekteyiz. Şu anda da Alp Kindo Spor Kulübü olarak faaliyetlerimize devam etmekteyiz.

Kung Fu’nun tanınmasında, sevilmesinde çok emeğiniz var. Çok talebe yetiştirdiniz.

Tabi… Türkiye’de ve yurtdışında 80 tane okulumuz var. 46 senedir, talebelerimizin ve bizlerin yetiştirmiş olduğu 200-250 binin üzerinde sporcumuz olmuştur. Bunun 36 senesi eğitimcilikle geçti. Bunlar için çok emek harcadık. Kung Fu bugün bir yerlere gelmişse ve bizim de bunda bir katkımız olmuşsa ne mutlu bize. Buradan ekmek yiyen insanlar “Allah razı olsun.” desin, bizim için yeterli.

Karate Federasyonu 80’lerde kurulurken, Kung Fu federasyonunun kurulması çok gecikti bunun sebebi nedir?

Judo Federasyonu ve Tekvando Federasyonu daha da eskidir. Karate de onlara göre geç kuruldu. O dönemlerde Kung Fu yapan belirli birkaç arkadaştı. Kung Fu’nun belirli yerlere gelebilmesi için çok mücadeleler verdik. Kung Fu camiası genelde inançlı bir camia olduğundan dolayı, birileri hep mesafeli yaklaştı bize. Federasyon kurulmasının gecikmesinin en önemli sebebi de budur. Tabi ki bugün durum böyle değil, her şey yerine oturdu. Çin’de Müslümanların yaptığı Wushu stili var. Bunlar sabah erkenden kalkıp namazı kıldıktan sonra, Çin’de, caminin bahçesinde spor yapıyorlar.

Bunu ilk defa duyuyorum…

Hatta ben, 2006’da Çin Dünya Kupasında Milli Takımın başında Çin’e gittiğim zaman, özellikle gittim, gördüm bu Müslüman kardeşlerimizi. Altyapıları araştırdığımızda bu işlerin başında çoğunlukla da Müslümanların olduğunu görmekteyiz. Hung Gar Kung Fu ve pek çok diğer sistemin başında yine Müslümanlar var.

Hung Gar Kung Fu nasıl bir stil?

Hung Gar Kung Fu güce dayalı, sert ve güç gerektiren bir dövüş sistemi. Bu sistemin başında Müslüman Uygur Türkleri bulunuyor ve onlarla da irtibat hâlindeyiz.

Hung Gar, Kung Fu’nun bir dalı mı yoksa genel bir isim olarak mı kullanılıyor?

Genel adı değil. Genel adı Kung Fu. Gong ailesi tarafından çıkarılan bir sistem. İngilizce olarak dünyada Kung Fu adı altında bütün sistemler toplanmış. Çin’de Gong Fu diye anılır. 1949’da Wushu adı altında toplanıyor.

Wing Chun da mı Shaolin Kung Fu içinden çıkmış bir stil?

Wing Chun, Shaolin’in içinde bir bölümdür, sadece el bölümüdür. Günümüzde bu stiller geliştirildi, modernize edildi. Eskiden antrenmanlarımızda bütün el bölümlerini çalışıyorduk, ama şimdi değişti. Çin, 1984-85’ten sonra Sanda olarak dövüş bölümünü çıkarttı; dövüş bölümü şu anda bütün sistemlerde Sando olarak geçerli. Açık el dövüşüne Kinda diyorduk, Cinna, ikili dövüş diye yapılır. Bunların müsabakası yoktu, ama şimdi müsabakalarının yapıldığını duydum. İç içe girmiş sistemler olduğundan bu sistemleri birbirinden ayırmak mümkün değildir. Wing Chun şu anda Wushu Federasyonuna bağlandı.

Uzakdoğu sporlarının, savunma sanatlarının, bir sportif tarafı bir de sokakta geçerliliği olan realist tarafı var. İkisini birbirinden biraz ayırmak lazım. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Biz sokak dövüşüyle büyüdük. Bizim zamanımız öyleydi. Biz hem sokakta dövüşerek hem de dünya ve Avrupa şampiyonalarına, Türkiye’de belirli yerlere gelerek, çalışarak girdik. Kendimizi sokakta ve müsabakalarda dövüşerek ispat ettik. Ama sokak kültürü daha farklı bir şeydir. İstediğiniz kadar dünya şampiyonu olun sokakta dayak yiyebilirsiniz. Sokakta dövüşebilmek için sokak dövüşünü ve kültürünü bilmek gerekir. Biz bu işin içinde olarak bugünlere geldik.

Yani sokakta yetişen bir dövüşçüyle, salon dövüşçüsü bir olmaz. Sokak kesinlikle cesaret isteyen bir yerdir. Antrenman yapan arkadaşları görüyorum; birisi silah alıyor eline, diğeri de silahı elinden alıyor. Tamam, bunun bir tekniği vardır ama sokakta uygulamaya çalıştığınızda duygular değişir. Siz oyuncak tabancayı kafanızda görüp de bir şeyler yapabilirsiniz ama gerçeği kafanıza dayandığı anda ruh hâliniz ne olur, asıl mesele budur. Kapkaççı üzerime gelirse o andaki ruh hâlim önemli; param varsa veririm, gönderirim adamı. Doğru olanı da budur. Adam hap almış, seni öldürmek için gelmiş. Ya paranı alacak ya da seni vuracak. Fırsatını bulursan tabi vermeyeceksin ama baktın ki zor durumdasın, kazasız belasız yoldan meseleyi halletmen gerekir. Akıllı adam zaten onunla uğraşmaz. Belki gençlik zamanımdaki hâlim olsaydı, bunları bu şekilde söylemezdim, bunları şu andaki aklımla söylüyorum. O zaman savaşımı verirdim, saldırırdım ama bugün yapmam.

Arkamızdan gelen gençliğe, “Sokakta şöyle şöyle yap, adama saldır.” desek, o gencin -Allah korusun- başı belaya girse büyük bir vebal olur. Sokakta SAT komandosunu öldürdüler. Onun için, bu tür insanlarla uğraşmamak, ilişmemek gerekir diye düşünüyorum. Gençleri sokağa teşvik etmemek lazım. Bedavadan kahraman olmaya gerek yok. Bir kişiyle uğraşmak ayrı, üç kişiyle uğraşmak ayrıdır. Yeri gelir on kişiyle uğraşırsın, yeri gelir bir kişiyi dövemezsin.

Gençleri sokaktan kurtarmak için birçok mücadeleniz olduğunu biliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Burada imkânlarımız yeterli değil, çocukların imkânları da yeterli değil. Federasyonumuzun veya devletin sporcularımızı desteklemesi gerekiyor. Maddi durumu olan çalışma yapabiliyor, maddi durumu olmayanlar çok iyi sporcu olsa da çalışma yapamıyorlar. Mesele bu… Çocukları uyuşturucudan kurtarmak için kulüplere yardım edilmeli, bu konuda yetkililerce ortak çalışmalar yapılmalı. Sokaktaki gençler buralara yönlendirilip gençlere ücretsiz eğitim verilmeli.

Spor dediğimiz zaman ahlaki değerlerin önemine de vurgu yapmak gerekiyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim amacımız da örf, âdet sahibi, edepli sporcular yetiştirmek, meselenin özü budur. Kung Fu branşında, bizi manevî olarak çeken bir husus var. Kung Fu’yu Türkiye’de başlatan insanlar genelde hep inançlı kardeşlerimizdir. Bu kardeşlerimizin altyapıları güzel olduğu için hepsi hocasına saygılıdır. Sporcu ahlaken uygun değilse dünya şampiyonu olsa bile önemli değil. İlk önce edebiyle, ahlakıyla, terbiyesiyle, örfüyle, âdetiyle gönlümüzün şampiyonu olması lazım. Şampiyon da olmayabilir, herkes şampiyon olacak diye bir şey yok. Kişiliğiyle, efendiliğiyle, dürüstlüğüyle, her şeyiyle şampiyon olsun, o da bize yeter. Burada bir eğitim veriyoruz. Eğitimin sonucunda örf, âdet, kültür ve edep kazandıysa bu bize yetiyor.

Ahlaki değerler ve bir duruş öğretiliyor, kendisini kontrol mekanizması geliştiriliyor. Sadece bir dövüş öğrenme şeklinde kalmıyor…

Mesele zaten adam dövmek değil, biz onun için adam toplamıyoruz. İlk önce sevgi, saygı, disiplin… Bunlar olmadığı zaman, biz o kişiye zaten eğitim vermeyiz. Uzakdoğu sporunda ilk önce saygı ve sevgi kültürü gerekiyor. Dövüşmek, ikinci planda geliyor. Onun için, buraya uyum sağlamayan insanları biz zaten burada tutmuyoruz, ahlaksız hiç kimseyi barındırmayız; çünkü buradaki diğer kişileri de bozarlar. Burada tamamen bir disiplin gerekiyor. Bu disiplin çerçevesinde eğitim veriyoruz. Yoksa eğitim veremez, karşınızdaki insanı yetiştiremezsiniz.

Yani belirli bir disiplinle, esasında onların saygı, sevgi duygularıyla topluma ayak uydurmaları için de önayak oluyorsunuz.

Doğru. Devletin bir de bize şeref madalyası vermesi lazım diye düşünüyorum. Uzakdoğu sporu çalıştıran kulüplere hem maddî destek hem de manevî destek olunmalı. Çünkü bu tür yerlerden, inanıyorum ki kötü bir insan çıkmaz. Zaten çoğu arkadaşımız bu işten para kazanma amacıyla yapmıyor. Sporu sevmiş, gönül vermiş, spor salonu açıp gençlere hizmet vermeye çalışıyor. Mahallesinden 10 tane genci de kurtarsa ne mutlu; Allah razı olsun bu işi yapan insanlardan. Devletin bu tür insanlara kesinlikle destek vermesi gerekiyor.

Türkiye’deki spor eğitimcilerini Çin’deki, Avrupa’daki eğitimcilerle kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu anda Türkiye’deki hocaları fazlasıyla yeterli buluyorum, belki Avrupa’dan da iyiler şu anda. Tabi ki zaman değişti. Eskiden bu işi parası olan, imkânı olan yurtdışına gidip öğrenip yapabiliyordu. Şimdi internetten herkes her şeyi takip ediyor. Eskiden böyle değildi. Yurtdışında eğitim alan kişiden eğitim alınıyordu. Şu an çocuklar bile internetten girip bütün gelişmeleri görebiliyor.

Milli Takım’da epey görev yaptım, camiayı çok iyi tanıyorum. Gerçekten değerli hocalarımız ve sporcularımız var.

Türkiye futbola önem veren bir ülke. Savunma sporlarıyla uğraşan milyonlarca insan var ama yüzde 1 pay verilmiyor desem mübalağa etmiş olmam.

Türkiye’de birçok branş antrenörü var. Ama payın büyük bir kısmı futbola gidiyor. Uzakdoğu sporunun kültürüyle futbol aynı değil. Futbola bakış açısı farklı, futbolda bir disipline etme olayı yok. 5 yaşındaki çocuk bile savunma sporlarıyla uğraşmaya başladığında o kültürü almış oluyor.

Ben burada, onların her şeyiyle ilgilenirim. Karnı aç mı, psikolojik problemleri mi var? Yeri gelir, durumu olmayan öğrencilerin üstünü başını giydiririm. İmkânım varsa bunları yaparım.

Grandmaster Şenel İlhan Hocamız’ın kurduğu Hankando sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle çok güzel bir iş yaptığınızı söylemek isterim. Çünkü bu toprakların ustalarını ön plana çıkartmak gerekiyor. Bu toprakların insanları saygıyı hak ediyorlar. Neden Çinli yapınca büyük usta oluyor da bu toprakların bir yiğidi yapınca büyük usta olmasın. Grandmaster Şenel İlhan Hocamız’ı müşterek dostlarımız sayesinde tanımakla birlikte, basından bildiğimiz kadarıyla bir fikir ve gönül insanı. Kendi bilgi birikimini bir araya getirerek Hankando sistemini kurmasının saygı duyulacak bir durum olduğunu belirtmeliyim.

Çin’de bile Kung Fu sabit değildir. Sadece bazı ailelerin bildiği Kung Fu stilleri bile var. Bundan dolayı birçok stil var. Her hocanın, esasında zeki ve becerikli ise kendine ait bir stili doğal olarak vardır. Türkiye’de bazıları yadırgasa da ben bu durumun Kung Fu’nun doğasında olduğunu düşünüyorum. Hayırlı olsun, Rabbim utandırmasın inşallah.

Hocam, çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. Sizi her zaman beklerim, kapımız size açık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir