Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Modaya olan ilginiz nasıl başladı?
Modaya olan ilgim annemin ve teyzelerimin yanında iğne tutarken başladı. Teyzemler İstanbul’un en ünlü terzileriydiler. Kadıköy’de haklı bir itibarları vardı. Annem zaten Moda Enstitüsü mezunu ve kumaşlardan çok iyi anlayan bir bayandı ve Bursa Koza Han günleri ile bu tarafım iyice körüklenmiş oldu.
Bursa’daki kaliteli kumaşlar, ipekler, kozalar derken ben çok ufak yaşta hiçbir hazır giyim ürünü giyememeye başladım. Çevremdeki uzman terzilere çizdiğim çocuksu eskizler hayat bulmaya başladı. Çok iyi bilirim bayram alışverişlerinde çarşıda istediğim kıyafeti bulamadığım için ağlayarak eve döndüğüm günleri. Beğeni eşiğim çok ufak yaşta çevre şartları ile yüksek bir çizgiye ulaşmıştı. Ruhum sadece özellikli, iyi dikişli tasarım ürünlerini anlıyordu.
Bunun üzerine babamın mesleği icabı Avrupa’da 3 yıl eğitim alma ve yabancı dil öğrenme imkânım oldu ve bu zaman zarfı içersinde çok ufak yaşta Avrupa’nın en itibarlı markalarını görme ve tahlil etme imkânı da doğmuştu. En kaliteli dünya markalarını çok ufak yaşta etüt edebilmiştim. Fakat Haute Couture’un (kişiye özel tasarım) içinde büyümeme rağmen ilgim hep endüstriyelde oldu.
Üniversite eğitimimin ilk yıllarında iken okulum bana zayıf geldiği için yarım zamanlı bir işe girmiştim. Almanya’ya ihracat yapmaya çalışan, işgücü zayıf bir firma ilk adresimdi ve yabancı dillerimi kullanıyor aracılık yapıyordum. Ardından kendimi geliştirmek adına birçok firmada yönetici olarak çalıştım.
Bu bana iplikten dokumaya, jakara, brokera, baskıya, bordeye, nakışa, yakmaya, el kasa baskılarına, pres dünyasına, kalıplandırma, modelleme ve paket endüstrisine kadar çok geniş bir skalayı bire bir tanımamı ve analiz etmemi sağladı.
Şu anda podyumda gördüğüm bir ürünü yaklaşık üç dakika içerisinde hele de dokunabilirsem; üretim analizi, maliyetlendirme ve üretim föyü çıkarabilecek boyuta geldik. Artık bir ürünümü tasarlarken meydana gelebilecek birçok mühendislik yetisini kumaş ve konfeksiyon işlerini iyi yönetebilerek adım atabiliyorum. Bu benim belki de en büyük artımdır.
Ortadoğu’da ve Dünyada Abaya Klasmanında Bir Yükseliş
Moda tarzı olarak İslamî modayı seçmenizde ne gibi faktörler rol oynadı?
İslamî modayı üretmeye başlamadan önce yüzlerce Avrupalı büyük markaya üreticilik yaptık. Bunların içinde kalite olarak C grubu, B grubu ve A grubu markalar da oldu.
Bu süreç bana işimi titizlikle yapabilme ve Avrupa standartları kalitesinde üretme yeteneğini kazandırdı. Beraberinde hızla modayı bu firmaların nasıl oluşturduğunu öğrenmiş de oldum. Zamanla fasoncu firmadan, üretici firmaya oradan da koleksiyoner firma olmaya hak kazanmıştım. Ama bu çok uzun bir süreçte oldu.
Bize fason için gelen acenteler artık büyük markalara parça ya da grup koleksiyon satın almaktaydılar. Bugün çok dev markalara koleksiyon satan bir firmayız. Global kriz döneminde herkesin üretimi durduğunda biz de en azından koleksiyon satarak ayakta kalmakta idik. Bu da çok önemli bir şeydi bizim için.
Şunu net olarak belirtmek isterim; ben kimsenin desteği ile bugüne gelmedim. Sadece Allah’ın izni ve bunu çok istemekle doğru orantılı bir ivmem oldu. Canı sıkılan ve bunun üzerine iş hayatına atılan bir kadın da asla olmadım. Bugün yurtdışında müşterilerini gezerken 4000 km yol yapan, toplantılarını yöneten, kendi ihracat fuarlarını yapan, piyasayı tek başına takip eden ve para yönetimi yapmaya çalışan ve hep güçlü olmaya özen gösteren bir iş kadınıyım.
İslamî moda ise Ortadoğu’da güçlenmeye başladığımda Arapların koleksiyonlarıma gösterdiği ilgiyle başladı. Oradaki çok önemli ve itibarlı kişilerin bana Avrupa’yı bırakıp abaya üretimine girmem gerektiği ile ilgili tavsiyeleri ve sevgi dolu övgüleri beni bugüne getirdi.
Bugün Katar’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Suudi Arabistan’dan Umman’a, Kuveyt’e, ve diğer körfez bölgelerine ve çeşitli İslam coğrafyalarına kadar Dilşad Kazzaz olarak bilirler.
Özellikle Osmanlı ipekleri koleksiyonum çok ses getirmişti ve bunun üzerine Ortadoğu’daki abaya kavramına yenilik getirmeyi hedefledik. Bugün Ortadoğu’da ve dünyada abaya klasmanında bir yükseliş oldu ise bu elhamdülillah bizim de çabalarımızla gerçekleşmiştir. Zira Hintli bir zevkle yakaları kolları taşlı, nakışlı işlemeli abayalardan onları chanel kesim abayalara biz taşıdık.
Bugün hali hazırda dünya İslam coğrafyalarının bizzat takibe aldığı ve bayılarak giydiği dokuz adet markanın hem koleksiyoncusu hem de üreticisiyiz. Bu gruba girmek imkânsızdır, fakat bizim Avrupa’dan edindiğimiz haklı itibarımız orada çok doğru yer buldu ve kendini kabul ettirdi.
Tarz Sahibi Bayanların İlgi Gösterdiği Bir Dış Giyim: Abaya
Özellikle Abaya tarzı modayı ön plana çıkardınız. Bunun sebebi nedir?
Öncelikle abaya, ferace değildir, bunu sizin aracılığınızla da bir kere daha ifade etmek istiyorum. Ferace çarşı işi dış kaptır. Kalite öncelikli olmayıp köyden kente taşınmış bir dış örtüdür. Abaya sanat içerir, kalitelidir, bazen yedi metre kumaşın bir bedende toplandığı el işçilikleridir. Bugün yaklaşık 13.000 konfeksiyondan sadece 350’si ceket üretir, 140’ı pardesü-ferace üretir, sadece biri abaya üretir o da biziz…
Abaya bir tarzdır, sadece taşıyabilen kadına hizmet eder. Koyu bir Müslümanlık taşımasına rağmen ilginç bir şekilde koyu bir kentlidir de yani moderndir de. Tarz sahibi bayanların çok ilgi gösterdiği bir dış giyimdir. Bunu biz tercih ettik diyemeyiz. Bunu bizim işimizin kalitesi ve Rabbim hediye etti. Biz de sürdürmeye çalışıyoruz.
Tasarımcıların 10 Senelik Sektör Tecrübesi Olmalı
Türk kadınının giyim tarzı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Tesettür giyimi çok tek tip ve özensiz buluyorum. Tarz sahibi değil. Dünya moda trendleri tam manasıyla tesettür giyimine uydurulamıyor. Maalesef bugün tasarımcı olan kardeşlerimizin; her ne kadar orada burada stajda gösterseler de ne endüstriyel, ne kumaş, ne teknik, ne de bir ekole bağlı teknikleri mevcut.
Bu eksende gardırop oluşturma bilgisi ile başlaması gereken bu süreç, ta ki tasarımcıların üretim ve dikiş kalitelerine kadar bir süzgece alınmalı.
Herkes kendini bir çizgiye getirmeli, bilgiye yönelmeli. Tasarımcıyım demeden önce 10 yıllık bir üretim, fabrika, atölye geçmişi edinmeli. İşini bilerek ve işe hakim olarak başlamalı.
Ondan sonra sokaktaki kadını tartışma şansımız olur. Bugün tesettürlü kadını, çocukken oynadıkları barbie bebeklerinin kapalı kıyafetleri gibi giydiriyorlar. Büyük dengesiz fiyonklar, belden büzme etekler, karpuz kollar, asimetri çılgınlığı ve bir avuç insanın beğenisine kalmış bir platformdan bahsediyoruz.
Bugün tek bir makine ile kendini dünya devi sanan kardeşlerimiz var. Bir adet temiz dikiş, temiz kalıp, modelleme yapamayan ya da yaptıramayan kişilerle dolu piyasa.
Önce bunların ayna önüne geçmeleri lazım. Mağazaların satın almada modada uzman kişileri istihdam etmeleri lazım. İşler sadece Ali Bey, Veli Bey gözüne bırakılmaması lazım. Adamın önüne dünyada ödül kazanmış bir abayayı çıkardığınızda size hâlâ alt çarşı pardesüsünü sorduğunda elbette sizin de inancınız yerle bir oluyor. Zira moda dergilerini takip eden kadın o dar zihniyeti artık istemiyor.
Her gün yüzlerce e-mail alıyoruz. İnanın kadınlar s.o.s vermekteler ve çok sıkılmış durumdalar.
Üretici, tasarımcı, toptancı, mağazacı, butik… Tüm bu zincirler el ele vermeli ve beraber bir konsensüs oluşturmalılar.
Sonrasında bu soruyu tekrar cevaplamalıyız…
Hedefim “Tesettür Camiasını” Tüm Dünyada Bir Kaliteye Ulaştırmak
Moda açısından en büyük hedefiniz nedir?
Moda açısından en büyük hedeflerime kısmen de olsa ulaştım. Harvey Nichols Ortadoğu, Harrods, Saks Fifth gibi yerlere ürünlerim girdi. A sınıf moda markalarına üretim yaptım. Yedim, içtim, güldüm elhamdülillah hep savaştım. Buna Rabbim izin verdi.
Şu andaki en büyük hedefim “tesettür camiasını” tüm dünyada bir kaliteye ulaştırmak.
Dünya devlerini bu hedefte birleştirmek.
Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar ve bağlantılar içerisindeyiz, bunu da inşallah yakın bir tarihte açıklayacağız. Amal Murad kardeşim ile çok büyük bir oluşumun ilk temellerini attık ve devamında da bu inanca hizmet vermeye çalışacağız.
Abayalar Türk Hanımlarının da Gözdesi Oldu
KZZ markanızı ve KZZ serüveninizi dinleyebilirmiyiz?
Kazzaz bir marka olarak kendi rüştünü Ortadoğu’da hamdolsun ispat etti ve elit mağazalarda ürünlerimiz yer aldı. Biz hem büyük markalara koleksiyon satıyoruz hem de aynı kulvarda kendi markamızı da satıyoruz.
Bu çok hususiyet isteyen bir çalışma ve çok zor. Şükür ki güvenilirliğimiz Araplar tarafından çok iyi algılandı ve en büyük markalar bile bize gelirken çekinmeden tüm iç yapılarını bize açabilecek hale geldi.
Ürünlerimiz çok ünlü lüks butiklerde raf değeri yüksek malların arasında. Birçok mağazada ürünlerimiz Versace ile yan yana satılıyor. Bu da bize gurur veriyor. Ama aslolan ürün kalitenizdir. Biz zor olan bir üretim grubunu elimizde tutuyoruz. Ceket, pardesü, abaya üretmek 7 metre ürünü bir bedende toparlamak ve bunu Haute Couture kalitesinde üretmek ve endüstriyele dökmek zordur. Bugün size en ünlü bir Fransız markası gelip ceketlerimi sadece sen üret diyorsa bu sizin bir yere haklı bir şekilde ulaştığınızın belgesidir. Ayrıca 2013 yılının başından itibaren Türkiye’nin her yerinde anlaşmalar yaptık, ürünlerimiz çok elit butiklerde satılmaktadır. Giyenlerin kendisini ayrıcalıklı hissettikleri çok zarif estetik abayalar Türk hanımlarının da gözdesi oldu diyebiliriz.
Gönül dergisi size neler hissettiriyor?
Derginiz kesinlikle hoşgörü ve sevgi dili üzerine kurulu. Bizim de üyesi olduğumuz Bursa İmam Hatip Lisesi Vakfımıza da derginiz ulaşıyor ve ben her ay büyük bir ilgi ile dergiyi okuyorum. Keyifli ve huzur veren, geleceği okuyan açık bir yapınız var. Ben de tüm kalbimle başarılarınızın devamını diliyorum…
Son olarak bu sektöre gönül vermiş yeni girişimcilere bir mesajınız var mı?
Ben 94 yılında üniversiteye giderken çevirmen olarak ilk adımımı attım ve yabancı bir markaya pantolon üretiyorduk. Çeşitli firmalarda çok meşakkatle çalıştım. Okuyucuların kendilerine olan güvenlerini desteklemek için şunu da iletiyorum, ben birilerinin desteği ile başlamadım. Buna çok müsait bir aile alt yapım var. Çok tanınmış bir babanın çocuğuyum. Ama ne işe başlamamda ne de işe olan girişimimde kimseden yardım beklemedim. Kendime çok inandım, çok çalıştım. Olmadı yine üstüne gittim. Olmadı yine gittim… İnanmayı ve istemeyi geçen bir çalışma prensibim vardır. Bir kadın olarak her ülkeye gider, arabamı kiralar, müşterilerime satışımı yapar, fuarımı yaparım… Allah’tan başka kimseye ihtiyaç duymam. Genç kardeşlerime mesajım budur…
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

