
Çocuk yetiştirmenin inceliklerinden bahseder misiniz?
Çocuk yetiştirmek, diğer bir deyimle insan yetiştirmek elbette çok önemlidir. Ancak “bir sanat” demek aslında biraz kısıtlayıcı bir yaklaşım olur, yetersiz bir tanımlamadır.
Çocuğun eğitimi daha ana rahminde başlar. Annesi çocuğunu karnında taşırken ona anlam yüklemeye başlar. Konuşur onunla sesli ve sesiz diliyle, dua eder yüklediği anlamla, hayalleri ve istekleri ile.
Dünyaya gelen çocuğun doğuştan getirdiği bir mizacı vardır ama ailesinin tutumları ve çevrenin etkisiyle kişilik özellikleri şekillenmeye başlar. Annelik insanın yaradılışında sahip olduğu doğal bir yeti olmasının yanı sıra çocukla kurulan ilişki ile de öğrenilen bir süreçtir. Karşılaşılan sorunlara üretilen çözümlerle pekişir. Eğitim bu noktada çok önemli bir destektir. Eğitim ve tecrübeden hareketle annenin ilk bebeği ile sonraki bebekleri arasında tecrübe farkına bağlı eğitim farkı olması doğaldır.
Kültürel özellikler, aile içinde ebeveynler arasındaki ilişkinin niteliği, ebeveynlerin sorunların çözümüne yönelik yaklaşımları, ailenin sosyoekonomik düzeyi, çocuğun zihinsel düzeyi, çocuğun sağlığı gibi birçok faktör çocuk yetiştirmeyi etkiler. Sürekli büyüyen ve gelişen çocuğun her yaş döneminde farklı özellikleri vardır. Bu özellikleri bilmek, o yaşa uygun tutumu gösterebilmemiz açısından önemlidir.
Çocuk yetiştirirken;
Çocuğun, büyüğün bir minyatürü olmadığı, gelişimsel olarak her yaş döneminde farklı özellikleri olduğu, her çocuğun ayrı bir kişiliği olabileceği göz önünde bulundurularak ona “birey” olarak davranmak çok önemlidir.
Onu kandırmamak, doğruyu söylemek kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.
Sınır koymak, kuralları öğretmek, tutarlı olmak yoluna ışık tutacak ve hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
Sevgiyi esirgememek, ama bunu aşırı vericilik ve aşırı hoşgörü ile karıştırmamak gereklidir.
Saygıyı öğretirken önce ona saygı duymak gerekir.
Akademik kaygıyı artırmadan başarıları için motive etmek, imkanlarınız dahilinde yeteneklerini desteklemek, duygusal gelişimlerine izin vermek önemlidir.
“Nasıl olmalarını istiyorsak öyle davranmak” yani model olmak onun için yapabileceğimiz en önemli davranıştır. Sürekli nasihat etmek, eleştirmek hiçbir işe yaramaz. Çocuklar sözlerden değil davranışlardan öğrenirler.
Çocuklardaki olumsuz davranışların sebepleri nelerdir?
Çocuğun gelişim dönemlerini bilmek hangi davranışın hangi yaş dönemi açısından olumsuz olduğunu anlamamıza yarar. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuğun sürekli koşuşturması, merakla etrafı kurcalaması normal iken bu davranış 10 yaşında bir çocuk için sorgulanması gereken bir durumdur. Yine 2 yaşında bir çocuğun annesinin arkasından ağlaması ve ayrılmak istememesi son derece doğal iken, 2. sınıfa giden bir çocuğun annesinin arkasından ağlaması, okula gitmek istememesi, önemsenmesi ve ele alınması gereken bir durumdur. 3-4 yaşlarında bir erkek çocuğun annesine “kızların pipisini mi kesmişler?” diye sorması cinsel gelişiminin doğal seyrindeki bir soru olarak ele alınması gerekirken, bunu bir ergen sorarsa sorun olarak ele alınmalıdır.
Döneme özgü “normal” sayılabilecek davranışları konu dışında bırakırsak ve davranış sorunlarını bazı başlıklar olarak ele alacak olursak;
Arkadaşları ile kavga etmek, ailesine saygısız davranmak, izinsiz eşya almak gibi daha çok toplumsal kurallara uyumla ilgili sorunlar ailenin tutumları ile ilgili olabileceği gibi, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun bir belirtisi olarak da ele alınabilir. Bu noktada, bu davranışlar uzun süredir var ve alınan önlemlere karşın devam ediyorsa daha çok bir rahatsızlık akla gelmelidir.
Sinirlilik, hırçınlık, geçimsizlik, mızmızlık, sürekli karşı gelme davranışları aile içindeki sorunların bir uzantısı, ebeveynlerin tutumları ile ilişkili olabileceği gibi yine bir duygudurum bozukluğu veya karşı gelme bozukluğunun belirtisi de olabilir.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Bir çocuk yetiştirirken ebeveynlerin kendilerine olan yatırımları, birbirlerine karşı tutumları, aralarındaki ilişkinin kalitesi, çocuklarıyla olan iletişimleri, onlara ayırdıkları zaman, verdikleri sevgi, disiplin çok önemlidir. Ancak hemen anne babayı suçlamamak, çevreyi bütünüyle değerlendirmek ve bu sorunların bir ruhsal hastalık sonucu da oluşabileceğini akılda tutmak çok önemlidir.
Çocuk ve medya ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya ve çocuk sanılandan çok önemli bir konudur. Sağlıkta Nabız Dergisi’nin 2010 “Aile hekimliği” konulu sayısında çıkan bir yazımda çok ayrıntılı ele aldığım bir makalem var. Şöyle özetleyebiliriz:
Bizler arkadaşlarımızla sokakta doğal ortamda oynayarak büyürken, çocuklarımız sanal dostluklar ön planda büyüyorlar. Dokunmadan, hissetmeden sanal ortamda üç boyutlu yaşıyorlar. Bu onların hem motor becerilerini olumsuz etkiliyor hem de düşünme, empati kurma yetilerini sekteye uğratıyor. Özellerini sosyal paylaşım sitelerinde paylaşarak gizemlerini koruyamıyor, keşif yeteneklerini köreltiyorlar.
Bir diğer yandan görsel materyallerin, kitle iletişim araçlarının, bilgisayarın kontrollü kullanımının onların eğitimine katkısını da bir çırpıda silip atmamak lazım. Gelişen teknolojiden yaralanmak tabi ki gerekli ve önemlidir. Ancak çocukların ve gençlerin bu araçların karşısında savunmasızca bırakılmaması, ebeveyni tarafından kontrol edilmesi gereklidir.
Çocuklara cinsel eğitim nasıl verilebilir?
Cinsellik, konuşulması, önemsenmesi gereken ve her konuda olduğu gibi temel bilgilerin mutlaka aileden öğrenilmesi gerektiği bir konudur. Çocuk eğer aile içinde aradığı sorunun cevabını bulamazsa başka kaynaklardan, arkadaşlarından öğrenmeye çalışır ve bu da bizim kontrolümüz dışında yanlış bilgiler öğrenmesine neden olabilir. Her yaşın ihtiyacı olan bilgi farklıdır. Öncelikle ailelerin eğitimli olması gerekir ki hazırsız oldukları bir anda çocuklarından gelen sorular karşısında cevapsız kalmasınlar.
Bu konuda Timaş yayınlarından çıkan ve üç yazarın birlikte yazdığımız “Ailede Cinsel Eğitim” isimli kitabımızı okumanızı önemle öneririm.
Temel olarak;
Çocuğa yaşına ve gelişimine uygun bilgiler verilmelidir.
Soruları karşısında terslenmemeli ve “ayıp şeyler bunlar” diyerek utandırılmamalı ve sorularının önü kesilmemelidir.
Sadece sorduğu soru kadarına yanıt verilmeli, onlarla uzun uzun konuşulmamalıdır. Çocuklar aldıkları bilgiyi sindirir ve bir süre sonra yeni sorularla size tekrar gelirler.
Çocuğun uygun olmadığını düşündüğünüz bir davranışı karşısında hemen paniğe kapılmadan, önce o konu hakkında bilgi edinmeli ve sonra onunla yaşına uygun bir dille konuşulmalıdır, ancak çocuk azarlanıp terslenmemelidir.
Gençlerle, ergenlik çağında bedenlerinde olabilecek değişimler hakkında mümkünse kendi cinsinden ebeveyni konuşmalı ve çocuk bu değişimlerle hazırlıksız karşılaşmamalıdır.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

