Türkiye’de trafik hep kurallar üzerinden anlatıldı. Tanıştığımız Selami Bey ise kurallar üzerinden değil sevdirerek gönüllere bu işi anlatıyor. Mesela kemer takma mecburiyetini, bir annenin sizi kucaklaması gibi ifade ediyor. Bu toplumun böyle emniyet amirlerine ne kadar da çok ihtiyacı var. Toplumun kültür kodlarını bilen bir büro amiri komser ile trafik üzerine konuştuk. Kendisi bir çok trajik olaya tanıklık etmiş duyarlı bir kişi. İşini biliyor kafa yoruyor ve çözüm üretiyor. Gayrettepe’de sıcak ve samimi bir sohbette bulunduk…
Türkiye genelinde yapılan istatistiklere göre geçmiş yıllara nazaran günümüzde trafik kazalarında ölen kişi sayısının 9.000’lerden aşağılara doğru çekildiği görülüyor. Fakat yine de oldukça büyük bir rakam, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mecliste bir çalışma vardı; ehliyete başvuruda eğitim düzeyinin arttırılacağına dair. Gerçi şu an ilkokulda sekiz yıllık eğitimde trafik dersini koydular. Bunun biraz etkisi var kazaların azalmasında, ama geçmiş nesil trafik kurallarını tam olarak bilmiyor. İstanbul’da şu an araç sayısı 3 milyonu geçti. 13 milyonluk bir nüfusumuz var, transit bir geçiş var ve onlarla beraber 3,5- 4 milyona yakın araç sirkülasyonu oluyor. Günlük 1,5 milyona yakın aracı trafikte seyrediyoruz. Şöyle bir avantaj var; İstanbul’da metro inişleri olduğu için, bir de insanların zaman problemi de var; işlerine gelip gidiyorlar bunlara göre biz burada iki noktayı hesaplıyoruz. Mesela bayramlarda insanlar işe gitmiyor ziyarete gidiyor. 4-5 nokta birden tıkanıyor. Bizde trafikte bilgi eksikliği var. Üç ay kadar bir zamandır trafik levhaları değişti. Çarpı işaretleri kalktı, yasak olan yerlerin çevresi kalın kırmızı çizgi şeklinde oldu. Ama şu an bunu bilmiyoruz. Biraz saygısızlık da var birbirimize karşı. Kural tanımamazlık da oradan geliyor. Çoğu hatalı solamadan, alkolden… Hatalı sollamaların çoğunda dikkatimizi çeken; ölüm, yaralanmalar dışında kazanın oluş şekli. Kazanın nasıl olduğunu sorduğumuzda “Ben sinyal vermiştim, bana yol vermedi.”, öbürü de diyor ki “Benimle yarış yapıyordu.” Yani %50’sinden fazlası hatalı sollamadan oluyor.
Bunların bir kısmı da fiziki şartlardan meydana gelen sıkıntılar değil mi?
Ağırlıklı olarak İstanbul’u konuşuyorum, ama Türkiye’de bir yol çalışması var. Biliyorsunuz ki onlar da kazaları tetikliyorlar, ama İstanbul’da bu söylediğim araç sayısına istinadendir, yol yapım nedeniyle değil. Alt yapı çalışması yapılıyor, kentsel dönüşümle ilgili bir çalışma var; o zaman yollar büyüyecek, çok iyi olacak, ama şu an eskisi gibi plansız yapılan bir yolumuz yok. Eskiden tuttuğumuz kaza raporlarında kara yollarına kusur verebiliyordunuz. Ancak şimdi yoldan kaynaklanan hiçbir fiziki sorunumuz yok.
İstanbul trafiğinde belirli semtlerde kaldırıldı, ama taksilerin düzenlenmesi gerekmiyor mu, aynı zamanda minibüslerin de böyle hoyratça trafikte hareket etmeleri söz konusu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Büyük Şehir Belediyesi’nin bir projesi var. İstanbul’da başı boş gezen ticari taksiler istemiyorlar. Onları bir duraklaştırma projeleri var. Bununla ilgili de birkaç noktada pilot uygulama yaptılar. Onunla ilgili olan sıkıntı ise bazı noktaların kör olması yani bazı yerlerde ticari taksiler çok fazla ticari kazanç elde edemiyorlar. Hep bir noktaya yoğunlaşıyorlar. Örneğin Pendik, Taksim, Beşiktaş gibi yerler, ticari kazançların fazla olduğu yerler. Belediyenin tıkandığı nokta da bu, bunun için alternatif bir çözüm bulamıyor. Bu Taksim’de AKM’nin önü, Beşiktaş’ta iskele, oralarda İSPAK adı altında taksi durakları oluşturuldu. Yani sürekli aynı taksiler kalmasın diye Belediye kendi elemanını bıraktı. Belli bir ücret karşılığında planlaştırıldı. Minibüslerle ilgili de en son karar toplantısında 176 tane durak oluşturuldu. Oralara da İSPAK elemanları koydurdu. Minibüs duraklarında değnekçi diye tabir edilen şahıslar vardı. Şimdi orada Büyükşehir Belediyesi’nin güzel bir çalışması var, ama orada minibüsçü esnafından kaynaklanan bir sorun da var. Kendi aralarında bir hiyerarşi kurmuşlar, bir aile düzeni gibi. Yıpranan, onların tabiriyle elden ayaktan düşen, minibüse çıkamayacak olan şahısları değnekçi olarak yani boşta kalmasın yine bizim yanımızda dursun da değnekçilik yapsın şeklinde istihdam ediyorlar. Belediye burada zorlanıyor tabi, o direnci kıramıyor. Tabi bir zaman sonra da bazı noktalarda da tekelleşiyor. Başıboş İnsanlar var orada, hiç alınteri dökmeden bekliyorlar, belli bir ücret karşılığında minibüsü doldurup gönderiyor. Artık minibüsçünün de işine mi geliyor? Bilmiyorum. Bazı minibüsçülerle konuşuyoruz bize şikayet ediyorlar; “Ağabey arabaya zarar verecek, onun için verdim diyenler de var.” Tabi bir çalışma var ama göze batan bir çalışma yok minibüslerle ilgili. Toplam 700 küsur yerde olması gereken bir çalışma olmalı ama şu an 170’ler civarında, çok düşük.
Minibüslerin hareket halinde iken durabileceği duraklar olmalı değil mi?
Büyükşehir Belediyesi otobüslerle ilgili durak yeri belirlemiş ancak minibüslerin bir durağı yok. Birisi el kaldırdığında pat diye durabiliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin de onunla ilgili bir çalışması olup olmadığını da ben bilmiyorum. Olsaydı kesin haberimiz olurdu.
Mesela Bakırköy‘de fazla yolcu olmuyor minibüslerde. Orada standart. Fakat harici yerlerde öyle değil.
Trafiğin yoğun saatlerinde toplu ulaşım yeterli olmuyor, metro bile yetmiyor. Bu bölge için konuşuyorum. Sarıyer tarafında biz her sabah sabit 65 uygulaması yapıyoruz, yani fazla yolculu araca ceza uygulaması. Gelen yolculardan da biz tepki alıyoruz; “Ağabey ben nasıl işe gideceğim?” diye bir tepkileri var. Yani bazı zaman hoş görmeye çalışıyorsunuz, kendinizi onun yerine koymaya çalışıyorsunuz. Biz diyoruz ki o zaman bir iki kişiye esnek davranmak diye bir şey düşünelim, ama kanunda böyle bir şey yok. Adam cama yapışmış olarak geliyor, ama ondan bile tepki alıyoruz. Ceza yazarken orada vatandaşı bekletiyorsunuz gideceği yere gecikiyor vatandaş mağdur oluyor. Bence halk otobüslerine verdikleri gibi minibüslere de ayakta bir opsiyon verilebilir. Çünkü minibüs sürücüleriyle o sorunu yaşıyoruz. Bunlarda şöyle bir sorun da var; esnaf odası olarak sigortasız sürücü çalıştıramıyorlar. Biz her yazdığımız cezada 10 ceza puanı veriyoruz. Sürücü belgelerinde, 100 ceza puanına ulaşan sürücünün belgelerini iki ay aldığımızda çalışamıyorlar. Çalışamadığı gibi odaya sigortasını yatırmak zorunda, girdi çıktı yapamıyor. Bu sefer sürücü bulamıyor. Bir de böyle bir sıkıntıları var. Yani alt yapı sorunu halledilirse bu sorunlar da kalmayacak. Minibüslerde ki sıkıntılı bir durum olan hırsızlık, ayakta yolcu aldıkları için otobüslerde de oluyor. Ama minibüslerde indi bindi olayı daha sık olduğu için hırsızlık otobüslerdekinden daha fazla oluyor. Bursa’da Büyükşehir Belediyesi’nin bir projesi vardı. Bazı hatlarda minibüsleri iptal etti ya da otobüs şeklinde belediye otobüsüne çevirdi. Büyükşehir de böyle bir proje yapabilir belki. Bursa‘nın projesi çok güzeldi…
Ben araçta olduğum zaman yayalara kızıyorum. Yaya olduğum zaman araçtakilere kızıyorum. Dolayısıyla iki tarafın da kurallara uymama gibi bir durumu var. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Biz bazı pilot noktalarda özellikle Kadıköy‘de, Beşiktaş sahilde, Eminönü’nde, Sirkeci civarında yayalara uygulama yaptığımız noktalar var, pilot bölge olarak seçiyoruz burayı, yayalar yola atlıyorlar birden… Kanunun 79. maddesi var ceza yazıyoruz. Etkili oluyoruz mu bilmiyoruz. Tabi bilinçsizlikten kaynaklanıyor. Yani sürücülerin kusur oranı %10 gibi bir şey. Sürücülerin kusurlu oldukları noktalar da ya alkolden kaynaklanıyor ya da ışık ihlalinden kaynaklanıyor. Bir de trafik dersleri var benim çocukluğumda da verildi bu eğitim. Ama bu sadece okulla olacak bir şey değil. Evde de ailelerin çocuklarını biraz eğitmeleri lazım.
Bir de yaya geçitlerini iptal etmek lazım. Çünkü kimse riayet etmiyor!…
EDS diye bir sistemimiz var -Elektronik Denetleme Sistemi- Onunla ilgili de İstanbul‘un bir bölgesinde yaya uygulamasını yapıyoruz. Yaya birden yola çıktığında yaya çizgisinin olduğu yerde araç durmak zorunda. Evet, biz devamlı sabit memur bulduramadığımız noktalarda, yoğunluğun çok olduğu noktalarda yaya uygulamasına başladık. Trafik cezası da gönderiyoruz. Biraz daha etkili olacağını düşünüyoruz.
Havalı kornalar çok rahatsız ediyor, özellikle şehirlerde. Normalde bunlar yasak değil mi?
Evet yasak. Normalde söktürüyoruz onları. Şikayet üzerine tespit edebiliyoruz veya o anki bir uygulamada denk gelirsek. 155 ihbarları oluyor. Şu anki 155 ihbarları eskisi gibi telsiz anonsundan ayrı bir de aktarılıyor yani döküm alınıyor. Dökümle ilgili birime tekrar gönderiliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün internet sitesi var, oradan veya Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nün internet sitesi var oradan da şikayette bulunabiliyorsunuz veya 1550 diye mesaj sistemimiz var İstanbul‘da. Mesaja yazıyorsunuz şikayetiniz neyle ilgiliyse o mesaj bize döküm olarak geliyor ve size mutlaka bilgi veriliyor. En geç 30 gün içerisinde size bilgi veriliyor.
Amirim bazı birimler de olduğu gibi trafikte de görev yapan sivil personel var mı?
Ben sivil ekipler amiriyim, burası da sivil ekipler bürosu. 100 küsur personelimiz var. Vatandaştan gelen şikayetleri değerlendiriyoruz. Değnekçi tabir edilen şahıslar var biliyorsunuz ki sokaklarda, caddelerde vs. onlara uygulama yapıyoruz. Bazı noktalarda da ihbarla çalışıyoruz. Yani mesela kırmızı ışık ihlalinin yapılığı yerlerde, kör nokta olarak tabir edilen yerlerde arkadaşlar bir noktada konuşlanıyorlar, ilerideki resmi kıyafetli ekibe ihbar ediyorlar yani yaya olarak görevlerini yapıyorlar.
Sivil vatandaşlardan da bu konuda duyarlı İnsanlar var mı?
Fahri Trafik Müfettişliğimiz var. 4800 civarında İstanbul’da Fahri Trafik Müfettişi var. Üniversite mezunu, hiç kaza yapmamış, alkollü araç kullanmaktan sürücü belgeleri alınmamış kişilerden oluşuyor. Bunlar 1 haftalık kurs aldılar. Sonra onlara ceza tutanakları verdik; gördükleri bir suçu tutanağa döküm alıyorlar. İlla şubeye gelmesine gerek yok, yolda bir ekip memuruna dahi teslim edebiliyorlar. Arkadaşlar da tutanağı trafik ceza makbuzuna çeviriyorlar. Yaptırımı olan bir birim. STK (Sosyal Toplum Kuruluşu) kaynaklı çok da duyarlı vatandaşlar var. Özellikle emniyet şeridi, şerit değiştirme, kırmızı ışık vs. yazdıkları cezalar da hep bunlarla alakalı. Birebir İstanbul’da yaşanan sorunlarla alakalı. Çok duyarlı insanlar epey de ceza yazıyorlar.
Bunun için müracaat mı yapılıyor?
Evet. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğüne dilekçe ve belgeleriyle beraber müracaat ediyorlar. Biz dönem dönem kursa tabi tutuyoruz. Kursa tabi tuttuktan sonra kimlik veriyoruz. Başbakanımızın çok desteklediği bir şey. Trafiğe herkes çok önem veriyor.
Başka türlü de çözülmeyecek gibi. Aynı sürücü Almanya’da kurallara uyarken buraya geldiğinde uymuyor…
Evet uymuyor. Bu yaz yurt dışındaydım en sol şeritte gidiyordum. Hız sınırı 100’e yakındı. Önümde bir tır gidiyordu. Arkadaş bana verdi aracı sürmem için. Dediğiniz gibi basmıyorsunuz kornaya. Merak ettim dedim niye sağa geçmiyor. “Burada hız sınırı 60 mil” diyor adam “60 milde gidiyor, niçin sağa geçsin ki?” dedi. Ben bir an burayı düşündüm yani 60’la gidiyorsunuz ve arkanızda bir konvoy var. Orada gerçekten de kimse kornaya basmıyor, ama Avrupa’da trafik kuralını ihlal eden insanların % 80‘i Türk. Bir de bizi böyle eleştiriyorlar. Artık yeni bir ülke oluşumuzdan mı bilmiyorum? Hep kanun, mevzuat yönünden değerlendirdiğimiz için benim trafikte kemer takmak gibi bir zorunluluğum yok çalıştığım birimden ötürü ben takıyorum. Birkaç kere eğitime gittim. Kendi personelimize de eğitim veriyorum. Diyorum ki, kemer taktığımda “Kimi seviyorum?” “annemi, babamı, eşimi” onun kollarına sarıldığım gibi hissediyorum kendimi. Millete öyle öğretiyorum bunu, böyle düşünün diyorum. Emniyet şeridini adam ihlal ediyor. “Neden ihlal ediyorsun emniyet şeridini?” diyorum. Çamlıca turnikelerinde kaza oldu; ambulans, itfaiye gidemedi. Oradaki İnsanların ölümünden belki de ben sorumluyum, emniyet şeridini ihlal ettim. Oradaki yaralı belki de eşindi diyorum. Böyle duygusal yaklaşılırsa olayı çözeceğimize inanıyorum. Yani sana ceza yazarım, azarlar gibi, bir çocuğun kulağını çeker gibi değil diyorum.
Bir gün trafikte giderken ön taraftaki adama “yavaş gidiyorsun, niye gitmiyorsun?” derken kavşakta yan yana geldik. Çok sevdiğimiz biriydi ve kendi halinde gidiyordu. Esasında herkesin bir derdi var, bir sıkıntısı var, dalgın olabilir. Yani o saygı duyduğumuz biri diye biz hemen kendimize çeki düzen verdik. Trafikte hem dikkatli olmak hemde sinirlenmemek gerekiyor öyle değil mi?
Benim bir büyüğüm var, geçen gün bir yakınıyla tartıştığını anlattı. Yani artık zamanın getirdiği bir şey mi var? Her şeye ani tepki veriyoruz. Ekonomik sıkıntılardan mı, manevi sıkıntılardan mı? Bilmiyorum ama fıtratta bir değişiklik var. Bir arkadaşıyla kavga etmiş işte sen suçlusun ben suçluyum durumu olmuş. Akşam eve gitmiş. Kendisi yaptığı öz eleştiriyi anlattı bana. “Ya ben biraz düşündüm ben ona böyle demeseydim o da bana böyle demezdi. Ya %50 o haklı %50 ben haklıyım” diyordu. Aradan biraz daha vakit geçmiş, tabi çok sevdiği bir insan olduğu için “Ya ben ona böyle yapmasaydım o da bana böyle yapmazdı ki… Ya ben suçluyum.” demiş. Bu sefer suçu toptan üzerine almış. Yani adam bir kural hatası işliyorsa benden de kaynaklanan bir şey var gibi düşünse, duygusal yaklaşsa, bu sorunlar olmayacak gibi geliyor bana.
Sanki kişilik meselesi yapıyorlar. Yani “Beni geçemez, bunu yapamaz.” diyor. Sanki kendi şahsına küfredilmiş gibi hissediyor…
Evet. Bunlar doğuda olmuyor. İstanbul‘da böyle… Çünkü İstanbul trafiği çok yoğun. Dur-kalk, dur-kalk, biri de geliyor sizin önünüze direksiyonu kırıyor, zaten bunalmışsınız… Muhtemelen ondan kaynakladığını düşünüyorum. Bize gelen 155 ihbarlarının % 80’ninde söylenen “Biz saf mıyız?”, affedersiniz bilmem ne…
Bu gibi durumlarda ceza mı yazıyorsunuz?
Zaten görevli memurumuz varsa o noktada, uyanıklık yapmak isteyen o aracı oradan çıkarıyor, gönderiyor. Yani sadece ceza yazmak değil. Bu bile vatandaşa süper destek oluyor. Bu Dolmabahçe’nin orada oluyor. Genellikle bir vatandaş gelip de en soldan kafaya girmeye çalışınca bizim orada bir memur arkadaşımız onu hemen gönderiyor. Size samimi olarak söylüyorum -ben kendim gördüm- araçtan inip alkışlayan falan vardı. Hemen orada durdurup 70 lira yazsan o kadar etkili olmuyor. Bu da bir yaptırım. Ben emniyet şeridinde bir araç durdurdum. Böyle devamlı zig zag yapıyordu. Müdahele ettiğimden memnun olan, Tem’de alkışlayanlar, kornaya basanlar vardı. Emniyet şeridinde en son 9 ay içinde 300 bin tane ceza yazmışız. 3 milyon kayıtlı aracımız var. Yani % 1 kişiye ceza yazmışız ve o %1 kişi bile insanın gözüne batıyor, rahatsız ediyor. Tabi bunun etkileri de var. Şu an emniyet şeritlerinde Tem ve Karayolları Bölge Sorumluluğu’nda 160 tane yaya memur var, emniyet şeridini boş tutabilmek için. Çok ağır bir şey bence. 40 tane motorlu var. Bir motor 100 bin lira değerinde, bir memur atıyorum 2 bin lira, 3 bin lira maaş alıyor. Düşünebiliyor musunuz? 160 tane personel 2 liradan olsa 320 milyar emniyet şeridine döküyoruz. Yani sadece emniyet şeridini boş tutabilmek için, %1‘i için… Gerçekten de büyük bir külfet.
Bugün sizinle tanıştığımıza çok memnun olduk. Yaklaşımınızı özellikle çok çarpıcı buldum. Bir bakıma umutlandım diyebilirim.
Bunu İnsanlara aşılamak lazım… Ben şimdi bakıyorum 50 tane kanal var -sayısını tam olarak bilmiyorum da- mevzuatla ilgili kişiler çıkıyorlar hep yaptırımdan bahsediyorlar. Yani onu yaparsan şu olur bunu yaparsan şu olur. Çıkıp bir tanesi kardeşim şu emniyet kemerini tak. Takmazsan çocukların babasız kalacak, alkol kullanırsan bak böyle böyle zarar vereceksin diyen yok… Bir de bir şey dikkatimi çekiyor neredeyse uçan araba yapacağız, hala emniyet kemeri takılmadan çalışmayan araba yapamıyoruz. Artık işlerine mi gelmiyor? Onu da bilmiyorum. Belki de ben çok duygusal yaklaşıyorum. Millet öldükten sonra geliyorlar etrafında bağırmalar, çağırmalar onlarla beraber sende aynı şekilde üzülüyorsun. Bir de sıcağı sıcağına orada oluyorsun. Ambulans yetişemeyince sen de tepki veriyorsun, ama ambulans da bizim yüzümüzden yetişemiyor. Biraz suçluluk duygusuyla bakmak lazım olaya… Benim görüşüm olaya bakışım bu şekilde.
Peki alkollü sürücülerin neden olduğu kazalardaki durum nedir?
Trafik Şube Müdürlüğümüz, Emniyet Müdürlüğümüz bu konuda çok duyarlı. Ekip sayılarımızı artırdık. 200‘e yakın sürücü belgesine el konuluyor. Günde 300 sürücü belgesi veriliyor, bir o kadar da alınıyor. Alkolde yaptırım ağır, ilk seferinde altı ay sürücü belgesine el koyuluyor; ikinci seferinde 2 yıl alıyoruz; üçüncü seferinde 5 yıl alıyoruz. Ondan sonra iptal ediliyor. Son bir ay içerisinde eğlence mekanlarında “vale” diye yeni bir hizmet başlatmışlar. Vatandaş alkolü alıyor, aracı vale hizmetiyle evine götürülüyor. Yaptığımız uygulama yeni bir sektör çıkarttı ortaya. Ama güzel bir sektör uygulaması oldu… Çok etkin bir uygulama yapıyoruz.
Fedakar ve gayretli çalışmalarınız var. Bu yoğunlukta bize vakit ayırdığınız için teşekkürler.
Okuyucularımıza şunu söylemek isterim, acele işiniz olabilir, ama sizi bekleyen anneniz, eşiniz, çocuklarınız veya sevdikleriniz var. Hiçbir işiniz canınızdan daha acele değildir. Çok acı olaylara rastladım, bana bir şey olmaz demeyin sevenlerinizi üzmeyin. Kurallar bizim hayatımızı zorlaştıran şeyler değil bilakis bizim sevdiklerimize sağ salim kavuşmamızı sağlayan başlıca unsurlardandır.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

