Sağlığın hayatımızdaki önemi hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Sağlığın hayatımızda çok büyük bir önemi olduğunu hepimiz biliyoruz, gerçekten sağlıklı yaşama büyük bir nimet, hatta Kanunî Sultan Süleyman: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” diyerek sağlığı padişahlıktan bile önce görmüştür. İnsanın sağlığı bozulduktan sonra yedi düvele sultan olmak bile kâr etmiyor insana. Sağlığın kıymetini sağlıklı olduğumuz zaman yeterince bilemiyoruz, sağlığımızı kaybettiğimiz zaman daha çok biliyoruz. Şimdi gençsiniz, enerjiksiniz, dinamiksiniz ama sağlığınıza dikkat etmek zorundasınız çünkü hayat her zaman gençlik ve dinçlikle devam etmiyor, bunun ilerisi de var. Genç yaşlarda alınacak tedbirler ilerideki yaşlarda insana sağlık ve dinçlik kazandıracaktır.
Sağlıklı olmak nedir?
Sağlığın tarifini Dünya Sağlık Örgütü, bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hali olarak tarif ediyor yani sağlık deyince sadece bedensel sağlığı anlamayalım, ruhsal sağlık ve sosyal sağlık da çok önemli. İnsanın ailesiyle, çevresiyle, toplumuyla iletişimi ve onunla geçimi sağlığın tarifi içerisinde. Kişi kendisiyle çevresiyle barışık olursa bu da sağlıklı olmanın bir parçası.
Hasta eden faktörler nelerdir? Sağlıklı olmak için nelere dikkat etmeliyiz, nasıl tedbirler almalıyız?
Sağlık deyince hastalık da aklımıza geliyor, sağlık ve hastalık birbirlerine zıt gibi görünen şeyler, insanda hastalık yoksa sağlıklıdır tabii. Hastalık tek bir sebeple ortaya çıkmaz, hastalık multi faktöriyeldir yani çok çeşitli faktörler bir araya gelir ve insan hasta olur. Mesela mikroplar insanı hasta eder deriz, aslında herkes aynı mikroplara maruz kalıyor ama herkesin bünyesinin sağlıklı olması, moral durumu, o anki direnci hepsi bir araya gelir. Eğer bazı faktörler üst üste gelirse kişi rahatsızlanır. Mesela on kişi soğuk havada ince ve korumasız giysilerle dışarı çıktı, bunların onu birden hasta olmaz, üçü dördü hasta olur, demek ki hastalık sırf soğukta dışarı çıkmayla olmuyor, insanın o anki direnci önemli, morali önemli, başka faktörler devreye giriyor, doğuştan getirdiği bir takım kalıtsal faktörler insanı koruyacak düzeyde mi değil mi… Yoksa o an zaten hasta olmak üzereydi, dışardan aldığı mikrop kişiyi hasta ederek yatağa mı serdi… Hepsini değerlendirmek lazım, o yüzden hastalık derken tek bir sebebe bağlamak doğru değil, birçok faktör araya giriyor.
Sağlıklı olmak için birçok tedbir var bunlardan birincisi temizliğe dikkat etmek, hijyene dikkat etmek.Gerçekten 19. Yüzyıla kadar hastalıklar hijyen bozukluğundan dolayı yayılırdı. İnsanlar temizliğe dikkat etmezdi, özellikle batı ülkelerinden bahsediyorum. Bir takım fare gibi, sivrisinekgibi, karasinek gibi hayvanlar ortalıkta dolaşırdı, bunlar mikropları yayarlardı ve insanlar kitlesel ölümlere sebep olan salgınlara yakalanırlardı. Mesela kolera, çiçek, verem, o zamanlar özellikle farelerle yayılan veba, sıtma hastalığı toplumu içten içe kemirirdi ve insanlar kitle halinde hastalanırlardı vefat ederlerdi. Hijyenin gelişmesi, insanların çevre temizliğine dikkat etmesi, çevrenin düzenlenmesiyle bu hastalıklar günümüzde oldukça azaldı.
Ama son yıllarda bakıyorsunuz dünya globalleşmiş artık, insanlar arasındaki iletişim ve ulaşım araçları yaygınlaşmış, bir yerde virüslerle, mikroplarla bir hastalık ortaya çıktığı zaman bu dünyanın çeşitli yerlerinde yayılabiliyor. Yakın zamanda domuz gribinde örneğini gördük, artık sadece bir ülkeyi kapsamıyor, insanlar o kadar içli dışlı olmuşlar ki bir yerde çıkan salgın hastalığın dünyanın her tarafına yayılma riskini ortaya çıkarıyor. AİDS hastalığı da son zamanlarda tekrar canlanma eğiliminde, özellikle verem hastalığı bir ara kaybolmuştu, son zamanlarda yine daha çok artar durumda, bunun da sebebi sadece mikro organizmalar değil.Söylediğim gibi verem hastalığında olduğu gibi, eski Türk filmlerinde olurdu, günümüzde de görüyoruz hep insanlar üzgünse, hüzünlüyse, içki, kumar, uyuşturucu olan mekânlara daha çok takılıyorlarsa bir de verem mikrobu üstüne gelirse kişi hastalığa kapılabiliyor, verem günümüzde tekrar artmış durumda.
Temizlik için, sık temizlik yapmak lazım, bir ülkenin su tüketimi ne kadar fazlaysa o ülkenin uygarlık düzeyiyle o kadar paralellik arzediyor, su tüketmekle uygarlık arasında medeni olmak arasında yakın bir ilgi var. Sık banyo yapmak, elimizi ayağımızı, yüzümüzü sık sık yıkamak, yemeklerden önce sonra yıkamak çok önemli. Çamaşırlarımızı sık sık değiştirmek temizlik açısından çok önemli çünkü kirlilik mikro organizmaların bir yayılma yeri oluyor ve insanlar daha çabuk rahatsız oluyorlar o yüzden temizlik önemli… Sadece beden temizliği değil çevremizin temizliği de yine önemli, odamızın, kaldığımız evin, sokağımızın tertipli, düzenli olması çok önemli… Çevrenin temizliğine özen göstermek önemli bir husus çünkü toplum içerisinde yaşıyoruz.
Geçmişte bu tip rahatsızlıklar yaygındı, günümüzde hastalıklar azaldı mı? Günümüzde ne tür hastalıklar yaygın?
Hayır, azalmadı, aksine daha çok arttı, günümüzde insanlar daha çok hastalar.Bunun sebebi de hastalıkların sebebinin sadece mikro organizmalar olmayışı, günümüzde artık stres hastalıkları dediğimiz rahatsızlıklar yaygın.Bunlar insanları öldürmeyen, insanların bir avuç hap yutmaya devam ettiği, kronik yani sürekli bir seyir kazanmış rahatsızlıklar. Depresyondan, panik hastalığına kadar pek çok hastalığın sebebi psikosomatik dediğimiz stres hastalığı. Psikosomatik derken, yani psikolojik etkilerle meydana gelen, bedensel belirtilerle ortaya çıkan rahatsızlıklar bunlar artık günümüzde oldukça yaygınlaşmış durumda.
Günümüz toplumunun bir özelliği de bu hastalıklarla çeşitli ilaçlarla baş edilip, insanlar daha az çocuk sahibi olunca ve yaşlar uzayınca, yaşlıların oranı da artıyor. Yaşlılığa bağlı birçok rahatsızlıkta da toplumda yaygınlaşıyor. Yani toplumda hastalıklar eskiye göre azalmamış artmış, bunun yerine stres hastalıkları artmış dediğim gibi, hastalık sadece tek bir faktörle ortaya çıkmıyor, insan stresliyse, sıkıntılıysa rahatsızlıkları da buna benzer olarak artıyor. Çünkü bünye zayıf düşmüşse, hastalık bünyeyi çok daha kolay yakalayabiliyor. İnsanın morali iyiyse, çevreye karşı ve kendine olan güveni yüksekse ve insanlarla iyi geçiniyorsa, kendisiyle ve çevresiyle barışıksa hastalıklara yakalanma oranı da daha da azalıyor.
Stres öyle bir şey ki insanların strese karşı dirençli olması bir takım rahatsızlıklara yakalanmayı zorlaştırdığı gibi stresli olan kişi de daha kolay hastalanıyor. Ayrıca bir hastalık varsa kişide eğer bu kişi stresli, sıkıntılı, kederli elemli ise rahatsızlığın şiddeti artıyor ve iyileşmesi daha zorlaşıyor ve gecikiyor. Bu yüzden stresten uzak durmak, kendimize ve çevremize daha hoş görülü bakmak çok önemli.
Bir başka konuda bedenimize dikkat etmemiz, bunun başında da beslenmemize dikkat etmek geliyor, beslenme ile hastalıklar arasında yakın bir ilgi var. Rahatsızlıkların neredeyse yarıdan fazlası beslenmeyle ilgili. Eskiler can boğazdan gelir demişler, bunu şimdiki deyişimizle can boğazdan çıkar şekline çeviriyoruz.Gerçekten rahatsızlıkların beslenmeyle yakın bir ilgisi var. Bedenimizi yıpratmamamız lazım, güçlü tutmamız lazım, bunun için yediklerimize içtiklerimize dikkat etmemiz lazım.
Nelere dikkat edeceğiz?
Bir defa şekerli ve unlu gıdalar, beyaz unlu gıdalar, bünyemize yabancı gıdalar, bunlara dikkat etmek gerekiyor. Bunların kullanılması sonucu vücutta bir takım bozukluklar ortaya çıkıyor. Mesela şekerli gıdalar, eskiden yani bundan yüz sene öncesine kadar beyaz şeker diye bir şey yokmuş, bunun yerine insanlar şeker ihtiyacını bal pekmez gibi doğal gıdalardan ve meyvelerden alırlarmış. Günümüzdeyse, beyaz şekerin artışıyla birlikte ki ayrıca artık beyaz şekerin yerine kullanılan sıvı fruktoz ve glikoz şuruplarıda tükettiğimiz gıdalarda yer almaktadır. Bunlar bir takım fabrikasyon işlemleriyle daha ucuza mâl ediliyor ve yediğimiz pastalardan şekerlemelere, çikolatalardan tatlılara kadar herşeye bu şuruplardan konuluyor. Bir kimse vücuduna şeker aldığı zaman kanındaki şeker oranı artıyor, kan şekeri oranı arttığı zaman bünyemiz bunu kabul etmiyor hemen pankreas devreye giriyor ve insülin salgılıyor. Salgılanan insülinle, şeker normalin de altına düşüyor, bu sefer daha çok açlık hissediyoruz daha çok sersemlik uyuşukluk hissediyoruz, tekrar şekere ihtiyaç duyuyoruz, tekrar şeker alıyoruz, tekrar insülin salgılıyoruz böyle bir kısır döngü oluşuyor. Bu sefer pankreas giderek yorulmaya başlıyor, bir süre sonra çalışması zorlaşmaya başlıyor, şeker hastalığı ortaya çıkıyor, şişmanlık ortaya çıkıyor, bunlara bağlı olarakta başka birçok rahatsızlıklar da ortaya çıkıyor. Gençseniz şeker hastalığına yakalanma ihtimaliniz yoktur demeyin, çünkü bunlar yıllar içerisinde birikerek ortaya çıkıyor. Şu an şeker hastalığı oranı dünyada hızla artıyor. Şeker hastalığı tedavisi olmayan, devamlı insülin almaya muhtaç eden bir rahatsızlık. Yapılan hesaplara göre şu an doğan her yüz çocuktan elli tanesi kırk yaşına geldiği zaman şeker hastalığına yakalanmış olacak. Yani şeker hastalığı büyük bir problem durumunda. Sadece şeker hastalığı değil işte eklem iltihaplarından bir takım şişmanlığa, kalp rahatsızlığına, akciğer rahatsızlığına ve bunun gibi pek çok rahatsızlık şekerin fazla alınmasıyla birlikte artıyor.