Kumar Bağımlılığından Kurtulabilirsiniz… / Dr. Veysi Aka

Kumar bağımlılığını nasıl tanımlayabiliriz? Türkiye’de ve dünyada yaygınlığına dair neler söylenebilir?
Kumar bağımlılığını tanımlayabilmek için öncelikle kumar davranışını tanımlamak gerektiği kanaatindeyim. Kumar, kazanç amacıyla ortaya para veya değer biçilen bir şeyin konulması ile kazanan ve kaybeden taraf/tarafların olduğu oyun, yarışma veya bir olayın sonucu üzerine talihe bağlı ve risk temelli davranış olarak tanımlanabilir. Buradan hareketle her ne kadar kumar olarak isimlendirilmese de şans, baht, talih oyunu veya bahis, iddia gibi eylem veya durumların da kumar olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim.
Kumar davranışı antik çağlardan günümüze farklı şekillerde ve formlarda sürekli olagelmiştir. Kumarın yarattığı sorunlar ve problemler de bu doğrultuda bilinen bir durum olmasına rağmen kumarın bir bağımlılık olarak tartışılmasının görece yeni bir durum olduğunu ifade edebilirim. İlk olarak 1980 yılında DSM-3’te bir dürtü kontrol bozukluğu olarak patolojik kumar oynama adıyla tanılanmış olup 2005 yılında madde ile ilişkili olmayan bozukluklar alt başlığı altında Kumar Oynama Bozukluğu (KOB) olarak tanılanmıştır. KOB’un tanı kriterlerine bakıldığında artan miktarda para ile kumar oynanması, kumarı bırakma durumunda asabiyet veya kızgınlık, yinelenen ve başarısızlıkla sonuçlanan kumarı bırakma, azaltma veya kontrol altına alma çabaları, gündelik hayatta odak noktasının kumar olması, sıkıntılı hissederken kumar oynaması, kayıpların kovalanması, kumar ile ilişkisinin boyutunu gizlemek adına sık sık yalan ifadelerde bulunulması, kumar nedeniyle iş, eğitim veya bir kariyer fırsatını riske atmak ve kumarın oluşturduğu vahim durumdan dolayı başkalarına bel bağlamak olarak karakterize edildiğini görmekteyiz. Tüm bu bilgiler doğrultusunda kumar bağımlılığını kabaca; bireyin kumar oynamada kendini sınırlayamayıp kontrol kaybı yaşaması ve bu kontrol kaybının sonucunda fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlar yaşamasına rağmen kumar davranışını-eylemini bırakamama durumu olarak tanımlamak mümkündür.
Son olarak kumar bağımlılığının yaygınlığına gelecek olursak ülkeler bazında çok farklı verilerin olduğu ifade edilebilir. Ancak bir rakam verilecek olursa bugüne kadar yapılmış en geniş çaplı çalışmalardan birine göre problemli kumar oynama oranı %0,4 ile %4,2 aralığında olduğu ifade edilmektedir. Türkiye’de ise kumar oynama oranı ile ilgili maalesef çok az veri bulunmaktadır. Bu nedenle genel bir rakam vermeyi çok doğru bulmuyorum ancak gözlemlerime dayanarak şunu açık bir şekilde ifade edebilirim ki azımsanmayacak ölçüde bir kumar oynama oranının olduğunu rahatlıkla dile getirebilirim.
Bir insan kumara nasıl başlar? Kumar bağımlılığına giden süreç yani kumarı sürdürme nasıl gerçekleşir? Kumar mutlaka bağımlılık yapar mı?
Kumara başlanılması ve kumar davranışının bireyde bir bağımlılığa dönüşmesinin aslında çok tipik bir seyir izlediğini söyleyebilirim. Bireyin kumar ile ilk teması genellikle aile veya akraba ilişkisi içerisinde veya bir akran/arkadaş grubunda yaşanan etkileşimle gerçekleşmektedir. Kumar ile tanışıklıktan sonra bireyin kendisinin de denemesiyle aslında bireyin kumara dair serüveni başlamaktadır. Bu noktadan sonra yani bireyin kumara dair ilk deneyiminden sonra birey aslında kazansa da kaybetse de bağımlılık dediğimiz kısır döngünün içerisine dahil olmaktadır. Çünkü kişi kazandığında emek harcanmadan kazanılan kendi tabirleriyle ‘rahat paranın’ çekiciliğine kapılmakta ve kumarı sürdürmektedir. Kaybettiğinde de yaşadığı kayıpları telafi etmenin yolu olarak tekrar kumarı tercih etmekte yani kayıpları kovalama olarak kavramsallaştırdığımız durum gerçekleşmekte ve birey kumarı tekrar sürdürmektedir. Bu noktadan sonra gündelik hayatta kumarın neredeyse tek odak noktası haline geldiği, sürekli kumar oynandığı veya kumar oyunlarının takip ve analiz edilmesi yoluyla sürekli kumar ile meşguliyet sağlanmakta ve bir kısır döngü içerisinde kayıpların kovalanması şeklinde ilerleyen bir süreç yaşanmaktadır. Belli bir noktadan sonra da maddi ve aile gibi manevi kayıplar ciddi boyutlara ulaştığında ‘bu saatten sonra bıraksam ne olacak, kumar oynayarak en azından kafamı dağıtıyorum’ gibi bir anlayışla birey aslında kumara dair denetimini tam olarak kaybetmekte ve bağımlılık kısır döngüsünün içerisinde sürüklenmektedir.
Diğer sorunuza gelecek olursak şöyle bir cevap verebilirim: Bir kişi birkaç defa kumar oynayıp kumarı bırakamaz mı veya aralıklarla kumar oynayıp bunu bir bağımlılığa dönüştürmeden oynayabilir mi? Bu soruya benim cevabım elbette ki bu durumlar mümkündür ancak bir kişinin nasıl ki içtiği ilk sigarası, ilk alkolü veya kullandığı uyuşturucu-uyarıcı madde bireyin bağımlı olmasında çok yüksek oranda risk içeriyor ve bağımlılık kısır döngüsüne ilk adım olarak değerlendiriliyorsa ve kişi çok ciddi bir risk almış oluyorsa kumarda da ilk kumar deneyimi bağımlılık yolunda atılmış çok ciddi bir risktir. Başka bir deyişle hayatta birçok şeyi deneme-yanılma yoluyla öğreniyoruz ama bağımlılık yapan madde ve kumar gibi davranışlar deneme yanılma yoluyla öğrenilmez aslında. Çünkü denediğimizde, yanıldığımızı anladığımızda işin içerisinden çıkmak kolay olmuyor maalesef. Yani bu yanlışmış, ben artık bunu yapmayacağım diyemiyorsun, daha doğrusu söylüyorsun ancak bağımlılık denilen hastalığa yakalandığın için işin içerisinden tek başına çıkmak veya zarar görmeden çıkmak neredeyse mümkün olmuyor.
Kumar bağımlılığı sonucunda ne tür kayıplar yaşanır?
Madde bağımlılığı ve başta kumar bağımlılığı olmak üzere diğer davranışsal bağımlılıkların tamamında ortak bir durum vardır aslında. ‘Hayır diyememe durumu.’ Bir varlığa, maddeye veya davranışa hayır diyemediğinizde de önceki hayatınızda edindiğiniz ekonomik-sosyal-manevi neredeyse her türlü kazanımlarınızdan kayıplar yaşamaya başlıyorsunuz maalesef. Kumar bağımlılığı da en temelde çoğunlukla ortaya para veya değerli bir şeyin konulması ile oynandığı için ilk olarak maddi kayıplar yaşanmaya başlanılıyor genellikle. Tabii bu maddi kayıplar ilk etapta tolere edilebilecek miktarlarken sonrasında bireyin tek başına içinden çıkması mümkün olmayan ve çoğunlukla aileye de yansıyan ve başka sorunlara neden olabilecek çok ciddi miktarlar olmaktadır.
Ekonomik kayıpların ardından sosyal hayattaki iletişimsizlik, güven ve saygı yitimi, damgalanma ve dışlanma ile bireyin kumarı merkeze aldığı ve sosyal izolasyon olarak tanımlayabileceğimiz durumlar yaşanmakta, tüm bunların sonucunda ise birey sosyalliğini kaybetmekte veya önemli yitimler sonucunda sosyal hayat içerisinde yalnızlaşmaktadır.
Kumarın yarattığı en önemli yitimlerden bir diğeri de ailenin yitimi olarak ifade edilebilir. Tam burada önemli bir nokta olarak aile fertlerinin kumarı öğrenme zamanına da dikkat çekmek isterim. Kumar oynayan birey genellikle kumar oynadığını veya oynadığı kumar miktarını diğer aile fertleri ve çevresinden gizlemektedir. Aile üyesinin kumar oynadığının duyulması genellikle yüklü miktarda borçlar veya ciddi ekonomik kayıpların ardından olmaktadır. Bu durum da aile için ani, şiddetli ve yıkıcı bir karşılık bulmaktadır. Bu süreçten sonra aile içerisinde yaşanan ekonomik problemler, ilişkisel sorunlar, şiddet (fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet), damgalanma vb. sorunlar aile birliğinin bozulmasına neden olmakta bu da ayrılma/boşanmalara sebebiyet vermektedir.
Problemli kumar oynama davranışının sonucunda oluşan aile yitimi ile ilgili iki önemli hususun da altını çizmekte fayda bulunmaktadır. İlk olarak; kumar oynama davranışı kumarı merkeze alan bir hayat yapısını oluşturduğu için aile içerisinde çocuklar çoğunlukla ciddi bir şekilde ihmale uğramakta ve psikolojik şiddetin nesnesi haline gelmektedir. Bu durumun sonucunda da özellikle ayrılma/boşanma sonucunda çocuklarda baba figürü ‘babanın yokluğu’ üzerinden inşa edilmekte ve yaşanan sorunlardan dolayı babaya karşı nefret duyguları oluşmaktadır. Bu durum takdir edeceğiniz üzere çocuklar açısından çok yıkıcı psiko-sosyal sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bu konuda altını çizmek istediğim bir diğer konu da kumarın geniş aile üzerindeki etkisidir. Geniş aile üyeleri genellikle aile içi kolektif ilişkilerin etkisiyle kumar sonucunda oluşan sorunları ve borçları üstlenmekte, bu da yaşanan problemlerin geniş aile içerisinde de önemli ölçüde hissedilmesine neden olmakta; böylelikle kumarın yarattığı sorunlar sadece çekirdek ailede kalmayıp geniş aileye de sıçramaktadır. Görüştüğüm arkadaşlardan birinin “Ne yazık ki bizim toplumda her koyun kendi bacağından asılmıyor. İster istemez o lekeyi kendi üzerimizde hissediyorduk.” ifadesi aslında durumu özetlemektedir diye düşünüyorum.
Kumar oynama davranışı sonucunda oluşan bir diğer kayıp ise sağlığın kaybı olarak ifade edebileceğimiz bireyin ruh sağlığı üzerindeki etkilerdir. Kumar eylemi kazanç ve kayıp kıskacı arasında stresli bir yaşamı beraberinde getirdiği için stres, anksiyete, depresyon ve bireylerin ‘kendi kendine konuşma’ veya ‘iç sesiyle konuşma’ şeklinde ifade ettiği anormal davranışlara sebebiyet verebilmektedir. Bireyin ruh sağlığında oluşan bu problemler bireyde baş ağrısı ve mide ağrısı gibi biyolojik rahatsızlıkları da beraberinde getirebilmektedir.
Son olarak kumarın yarattığı kayıplar arasında belki de en dramatik olanı ‘yaşamın kaybı’ olarak ifade edilebilecek bireydeki intihar düşünceleri veya ölümü arzulama duygu-durumudur. Bireyin yaşadığı ekonomik, sosyal, ailevi ve sağlık üzerindeki kayıplar sonucunda intihar düşünceleri veya ölümün arzulandığı bir halet-i ruhiye oluşabilmektedir. Altı çizilmesi gereken önemli bir nokta da yaşanan tüm bu kayıpları sadece kumar oynayan birey değil, aynı zamanda aile bireylerinin de yoğun bir şekilde yaşamasıdır.
En önemlisi, kumar bağımlılığının tedavisi ve rehabilitasyonu nasıl yapılmalıdır?
Kumar bağımlılığı özelinde özellikle topluluklara yönelik eğitim çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Çünkü bizim sahada gördüğümüz kadarıyla kumar oynayan bireyler, içinde bulundukları durumu bağımlılık olarak tanımlayamıyorlar. Bu durumun bir tedavisinin olabileceğine dair inançları-bilgileri bulunmamaktadır. Bu nedenle önleyici-koruyucu bir hizmet olarak öncelikle eğitim çalışmalarının yapılmasını çok önemsemekteyim. Bir diğer önemli nokta da bağımlılık meselesinin multidisipliner bir yaklaşımla tedavi-rehabilitasyonunun gerekliliğidir. Bu noktada özellikle psikiyatrist, sosyal çalışmacı ve psikoloğun beraber çalışması gerekliliği ön plana çıkmaktadır.
Son olarak bu konuda önemli gördüğünüz bir durum var mıdır?
Kumar oynama davranışı ve kumar bağımlılığı üzerine söylenecek çok şey var aslında. Özellikle bir konunun altını çizmek isterim bu noktada. Malumunuz çok kısa bir zaman dilimi içerisinde kripto paralar sonrasında da borsa alışverişi toplumumuzun en ücra insanlarına bile sirayet etti. Her ne kadar kripto para ve borsa alışverişi, özünde birer kumar davranışı olmasa da insanlar üzerindeki etkileri kumardan çok da farklı olmadı maalesef. Bu noktada belki çok iddialı bir cümle olacak ama kumar mantalitesinin toplumsallaştığını düşünmekteyim ben. Bu durumun sosyal bilimciler nezdinde tartışılmasının gerekliliğini çok önemsemekteyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir