Kaygının Varlığını Kabullenmek Onunla Baş Edebilmek İçin İlk Adımdır / Uzman Psikolog Gözde Şimşek

Kaygı; tehlikeli olarak algıladığımız durumlarda kendini gösteren, sonrasında ise kişinin duygusal, davranışsal ve fiziksel olarak tepki vermesine neden olan sağlıklı bir duygudur. Yaşamımızda güzel bir şey olduğunda nasıl mutlu oluyorsak kaygının da aynı şekilde bir duygu olduğunu ve bizi bazı tehlikelerden korumak için gerekli olduğunu kabullenmek gerekir.
Kaygı insan yaşamında var olan ve aslında var olması gereken bir duygudur diyoruz. Peki, o zaman herhangi bir tehlikeli durum düşünelim. Örneğin; arabaların yoğun olarak geçtiği bir yolda, karşıdan karşıya bakmadan geçtiğimizi hayal edelim. Muhtemelen kontrolü sağlamadığımız için, kaza geçirme olasılığımız yüksek olurdu. İşte burada yaşamımızda olması geren kaygı devreye giriyor. Yani hiç kaygı duymazsak kendimizi korumak adına alabileceğimiz önlemleri de göz ardı etmiş oluruz. Savaş veya kaç olarak adlandırdığımız bir mekanizmayla çalışan duygudur kaygı.
Hangi Evrede Kaygı Normal Olmaktan Çıkıyor?
Eğer kişinin yaşamını zorlaştırıyorsa, iş hayatını, ev hayatını ve sosyal hayatını etkiliyor yani işlevselliğini bozuyorsa işte burada kaygı normal olmaktan çıkıyor ve anormal duruma dönüşüyor. Kişide kaygının getirdiği huzursuzluk, odaklanamama, gerginlik, endişe verici düşünceler ve bazı fiziksel tepkiler (kalp çarpıntısı, terleme, titreme vb.) yoğun olarak varsa ve kişi bunlarla baş etmekle zorluk çekiyorsa, bu noktada uzman birinden yardım almasını öneriyoruz.
Kaygının En Çok Sevdiği Şey Belirsizliktir
Bütün dünyanın yaşadığı salgın döneminde kaygı, kendisini hayatımızda fazlasıyla hissettirdi. Öncesinde yatkınlığı olsun olmasın birçok kişinin, yaşanılan belirsizlikler sebebiyle hayatına girmeyi başardı. Çünkü belirsizlikler kaygıyı fazlasıyla besler ve tetikler. İnsan ise belirsizlikleri hep netleştirmek ister. Burada bir kısır döngü oluşur. Belirsizlikler arttıkça kaygı artar, kaygılanan insan belirsizlikleri gideremeyince daha çok kaygılanır. Çünkü insan durumları kontrol etmek ister. Aynı karşıdan karşıya geçerken kontrolü sağladığımız örnekte olduğu gibi. Ancak yaşamda bizim kontrolümüzde olmayan ve ne yaparsak yapalım değişmeyecek olan durumlar da vardır. Bu kontrolümüzde olmayan durumları biz değiştiremiyoruz. Sadece birtakım önlemler alabiliyoruz ve bize kattığı olumsuz düşüncelerle baş edebilmek adına kendimize bazı yöntemler geliştirebiliyoruz.
Yoğun Yaşanan Kaygının Etkisini Azaltmak İçin Yapabileceklerimiz Var
Nefes egzersizleri, kaygının etkisini azaltma konusunda etkinliği kanıtlanmış ve terapistlerin terapi teknikleri arasında kullandığı ve danışanlarına öğrettiği yöntemlerden biridir. Nefesi kontrol etmeyi ve doğru nefes alıp vermeyi öğrenmek, yoğun kaygı hissedilen zamanlarda size yardımcı olacaktır.
Aynı şekilde gevşeme egzersizi de kişinin vücudundaki kasları teker teker kasarak ve bırakarak yapılan, kişinin rahatlamasını hatta uykuya dalmada güçlükleri varsa daha rahat uyumasını sağlayan ve yine kişiye öğretilen bir yöntemdir.
Kaygı anında etrafınızdaki nesnelere dikkatinizi odaklamanız da kaygının etkisini azaltır. Örneğin; bulunduğunuz ortamda bir biblo var. Odağınızı o bibloya yönelterek nasıl bir biblo olduğunu, hangi renge sahip olduğunu, boyutunu ve şeklini bütün hatlarıyla inceleyerek dikkatinizi ona yöneltirseniz odağınız o yöne kayacaktır.
Bütün bunların yanında spor, düzenli uyku ve beslenme, kişinin hoşuna giden bir faaliyette bulunması veya yeni hobiler edinmesi, yoğun yaşanan kaygıyla başa çıkabilmek adına etkilidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir