Kadın sağlığına nasıl yaklaşılmalı? Bütüncül bir yaklaşımla neler söylemek istersiniz?
Aslında üniversitedeki tıp eğitiminden başlayarak alanımda uzmanlaştıkça her birimiz özel bir birey olduğumuzdan dolayı standart tedavi yöntemlerinin herkese uygun olmadığını görebildim. Ben bu durumu üniversite yıllarımda fark etmiştim. Hastaya, tedavinin yanında psikolojik destek de sağlandığında, gerekli yerlerde konuşarak, gerçekten ihtiyacının ne olduğunu anlamaya çalışarak çok daha iyi sonuçlar alındığına şahit oldum.
Her bir hasta farklı şikâyetlerle gelse de her birinin altında belli nedenler yatar. Üniversite sonrası uzmanlık yıllarında da psikoloji, cinsel terapi, endokrinoloji, onkoloji gibi çeşitli alanlarda kendimi geliştirebileceğim eğitimlere katıldım. Ve bu alanların birbiriyle olan bağlantılarını gördüğümde bütüncül yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu anladım.
Tıpta biz bu duruma Sağlık Üçgeni diyoruz. Yani vücudumuzu bir üçgenin içine koyarsak onun bir kenarı psikolojik sağlık, diğer kenarı fiziksel sağlık ve en sonu kimyasal sağlık (hormonal, vimanin, mineraller vs.) olacaktır.
Buradan yola çıkarak tedavi uyguladığım hastalarımla da çok daha etkili ve kalıcı çözümlere ulaştık. Bu sebeple alanda kendimi günden güne geliştirerek danışanlarıma holistik bakış açısıyla daha etkili yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kadın hastalıklarının psikolojik nedenleri nelerdir?
Son dönemlerde yaşadığımız pandemi, deprem gibi olayların fiziksel ve hormonal olarak sağlıklı gördüğümüz bir bireyi psikolojik olarak ne derece etkilediğine şahit olduk. Ve bu etkiler bazen olaylardan çok zaman geçtikten sonra da görülebilir. Örneğin deprem sonrasında birçok hanımda adet bozukluğu ve adet dışı kanamalarla ilgili şikâyetler görüyoruz. Aslında bu durum da psikolojik ya da psikosomatik hastalıklardan biridir. Depresyon, yüksek seviyede stres yaşamak veya bu gibi benzer durumlar kadınlarda kanama olarak dışa yansıyabilir.
Ayrıca mide hastalıkları, tansiyon problemleri, hormonal bozukluklar, tiroit bezi problemleri gibi durumları da stres sonrası psikosomatik hastalıkların arasında koyabiliriz.
Biliyoruz ki psikolojik hastalıkların tıbbi olarak bir açıklaması var. Psikolojik dengemiz hormonlarımızla sıkı bağlantı içindedir. Örneğin beklenmeyen aşırı mutluluk da beden için yüksek strese neden olabilir. Ve bu anda beden yüksek kortizol ve adrenalin salgılar. Vücudumuz da beklenmeyen bu olay karşısında psikolojik olarak kendisini savunmak için bir tepki oluşturur.
Hem de bu durum uzun sure boyunca devam ederse böbrek üstü bezlerin tükenmesine sebep olur. Hormon üretiminden sorumlu olan bu bezlerin zarar görmesi hormon bozukluğuna neden olur. Özellikle kadın sağlığı ile psikolojinin bağlantısı benim kendi yazılarımda da sık sık değindiğim ve anlatmaktan çok zevk aldığım bir konudur.
Cinsel mizaç nedir? Kişinin hangi tip cinsel mizaca sahip olduğunu tanıması kendisinde ne gibi özellikleri anlamlandırmasına olanak sağlıyor?
Aslında cinsel mizaç sıklıkla libidoyla karıştırılıyor ve iki tanımı da aynı anlamda kullanıldığına şahit oldum. Cinsel mizacı en basit şekilde tarif etmek gerekirse, bir kişinin genetik olarak sahip olduğu ve değiştiremeyeceği karakteristik bir özelliğidir.
Üç farklı cinsel mizaç tipi vardır. Bunlar yüksek, orta ve düşük cinsel mizaçtır. Genellikle orta cinsel mizaç tipindeki insanlar çokluktadır.
Mizaç tipleri kadınlarda ilk adet, genital bölgedeki kıllanma tipi gibi çeşitli özelliklere bakılarak bulunur. Daha profesyonel bakılmak istendiği takdirde birçok farklı analizlere de başvurulabilir. Ama kendi eğitimlerimde de hem kadın hem de erkekler için temel özellikleri ve nasıl birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini veriyorum.
Bu konuyu anlatırken libido ile arasındaki farkı daha net gösterebilmek adına paylaşımlarımda üç farklı boyuttaki bardağı örnek olarak gösteriyorum. Her bir bardağın içindeki sıvı miktarı kişinin libidosudur. Bardağın büyüklüğü ise cinsel mizacıdır. Yani bir kişinin cinsel micazı değişmez ancak libidosu farklı etkenler sebebiyle azalıp çoğalabilir.
Kişinin kendi cinsel mizacının farkında olması aslında hayatını daha da kolaylaştırmasını sağlar ve bunun bir kadın doğum uzmanı olarak çok önemli olduğu görüşündeyim. Bir örnek vererek bunu anlatmak istiyorum. Birçok kadından eşleriyle aynı derecede istekli olmadıkları ve bu aile yaşantılarında sorun yarattığı ile ilgili şikâyetler alıyorum.
Bu gibi durumlarda fiziksel ve hormonal bir sorunlarının olmadığını göz önünde bulundurduğumuzda aslında çiftlerin farklı cinsel mizaç tiplerine sahip olduğunu görebiliyoruz.
Farklı cinsel mizaçlara sahip olan ve bunun farkında olan çiftler uyum sağlamak adına çeşitli yöntemler sayesinde aile hayatlarındaki huzuru sağlayabilirler. Ayrıca bir kadının cinsel mizacına bağlı olarak hamile seyri de değişir. Örneğin yüksek cinsel mizaçlı bir kadının hamileliği çok iyi giderken düşük cinsel mizaçtaki kadının sağlık sorunları olmadığı halde zor bir gebelik süreci geçirebilir.
Tüm bu saydığım durumları farkında olarak yaşamak, birçok problem zannedilen ama o kişi için çok normal olan süreçlerin daha kolay atlatmasını sağlar. Cinsel mizacını bilen bir kişi zayıf yönlerinin farkında olur ve buradan yola çıkarak kendisini geliştirir.
Kaliteli cinsellikten ne anlamalıyız? Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Kaliteli cinsellikten bir kadın doğum uzmanı ve cinsel terapist olarak benim anladığım şey her iki tarafın da zevk aldığı, kadının bu süreç boyunca acı veya rahatsızlık hissi çekmediği ve helal çerçeveden çıkılmamış olan bir eylemdir.
Kaliteli cinsellikte kadın vücudundaki blokları atlatmış, yeniliğe açık, cinsel IQ’sunu geliştirmeye hazır, iletişim sorunlarını eşiyle anlaşarak çözebilmiş, ilişkiden zevk alabilen ve eşine de zevk verebilen bir durumdadır.
Her iki tarafın da katkıda bulunduğu ilişki kalitelidir. Çünkü şunu unutmamak gerekir ki erkekler, kadınlar zevk rolü yaptığında anlar. Ve kaliteli cinsel birliktelik sadece psikolojik olarak rahatlamayı değil, aynı zamanda üreme sisteminin sağlığına da büyük katkı sağlar.
İstatiksel olarak baktığımızda kaliteli cinsel birlikteliğe sahip olan kadınlarda jinekolojik problemler daha az görülür, daha az strese girer ve genel ruh hali de sağlıklıdır.
Günümüz şartlarında maalesef eskiye nazaran daha fazla bilgiye ulaşırken, kirli bilgi ve dinimize uygun olmayan uygulamalar çok fazla yaygınlaştı.
Kendi paylaşımlarımda ve Yeni Bir Ben cinsellik atölyemde öncelikle hanımların bedenlerinin özelliklerini öğrenerek, helal çevrede, doğru bilgiler ışığında kendilerini geliştirmelerine önem veriyorum.
Kadınlarda pelvik taban kaslarının doğru kullanılmasının doğumda, adet sancısında ya da genel olarak kadın cinselliği açısından önemi nedir?
Yurtdışında yaptığım çalışmalarda oradaki kadınların doğum sonrası toparlamaya ve pelvik taban kaslarıyla çalışmaya verdikleri önemi gördüğümde Türkiye’de gerektiği kadar bu kasların dikkat çekmediğine şahit oldum.
Üreme ve cinsel sağlığın temeli olan bu kaslardır.
Kadınların pelvik taban kaslarını doğru kullanması kavramı aslında beyin ile pelvik bölgesinde bulunan kasların arasındaki bağlantının sağlanmasından gelmektedir.
Doğum, idrar, dışkı, cinsel birliktelik gibi birçok eylemin sağlandığı bu kasların değeri aslında çok bilinmiyor.
Fakat nasıl ki biz kıvrımlı bir vücuda sahip olmak adına spor salonunda saatlerimizi harcıyor ve bu sayede merdivenleri de kolaylıkla çıkabiliyorsak doğru yöntemlerle kuvvetlendirilmesi pelvik taban kasları bir kadının hayatını çok önemli derecede kolaylaştırır.
Örneğin doğum esnasında kesik veya epizyotomiye başvurmak zorunda kalmaz. Doğum sonrası genital bölge daha hızlı toparlanır ve kadın normal hayatına hızlıca geri döner.
Zorlu veya fazla doğum yapmış veya ileri yaşta olan kadınlarda sıklıkla gördüğümüz günlük hayatı zora sokan idrar kaçırma gibi problemin önüne geçilir.
Düzenli pelvik taban egzersizleri ile genç hanımlar da bile adet ağrılarında azalma görülür.
Tabii en son olarak cinsel birliktelikte pelvik taban kaslarını kontrollü sıkıp bırakılması kadının daha kolay orgazma ulaşmasını sağlar. Ayrıca bu bölgedeki kasların sıkı olması da eşler tarafından daha hoş karşılanır.
Benim için bir kadının sağlığı pelvik taban kaslarının kuvvetinden gelmektedir. Tabii bunun yanında birçok diğer faktör de vardır, onları inkâr etmiyorum. Ancak pelvik taban kaslarının kaliteli olması bir kadının ömrü boyunca yaşadığı her evrede (hamilelikte, doğum esnasında, orta yaşta, menopozda vb.) onun en büyük destekçisi olacaktır.
Adet ağrısı, idrar kesesi sarkması, vajinal genişleme, kuruluk, menopoz döneminde kuruluk, kronik enfeksiyonu ortadan kaldırır.
Çünkü pelvik taban kaslarının aktif olarak çalışması lenf akışını hızlandırır, bu sayede bedendeki durgunluk azalır. Aynı zamanda kan akışı da aktifleşir.
Tüm bunlar kasın tonusunu arttırır ve güç verir.
Yıllardır çalıştığım kadınlarla ve online olarak verdiğim hem doğum öncesi hem de doğum sonrası toparlanma eğitimlerinde bu çalışmayı önemsiyorum.
Yukarıda saydığım problemlere sahip 1000’den fazla kadın eğitimlerine katılarak, 60’tan fazla egzersizlerle Türkiye’nin ve dünyanın farklı yerlerinden katılarak rahat olan bir ortamda (örneğin evinde) kendilerini toparladılar.
Bu egzersizlerimiz sadece sık bırak çalışmasından ibaret değil.
Ayrıca,
-Diyaframla çalışma
-Karın kaslarını kuvvetlendirme
-Derin vajinal kaslarla çalışmaları sistematik ve düzenli olarak yapmak gözle görülür değişikliklere vesile olur.
Sıklıkla bu değişikliklerin ancak ameliyatla yapılabileceği görüşü yaygınken, biz atölyelerimizde dıştan bıçak müdahalesi olmadan, kadınların kendilerine uygun bir vakitte ve mekânda kendisine yardımcı olabilecek şekilde tasarladık.
Bu çalışmalar hem üreme sağlığını hem kadın sağlığını toparlar. Hem kısa vadede hem uzun vadede kadının kendisi için en büyük yatırım olarak geri döner.
Sağlıklı kadın atölyesi farklı seviyedeki pelvik taban kas durumunu toparlama üzerine planlanmıştır.
5 haftalık, 8 haftalık farklı programlarımız vardır. Bu süre içerisinde kadınlara etkili alternatif yöntemleri sunmuş oluyoruz.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

