Enkaz altında doğum yapandan yavrusu yanında ölen anneye, ölen annesi enkaz altında olan ve ona ulaşamayan erişkinden üç kardeş emekleyerek enkaz altından çıkan küçük çocuklara kadar acılarla dolu bir deprem yaşadık ülke olarak. Sinsi provokatörlerden hırsızlar topluluğuna, zerre kadar inancı ve merhameti olmayıp “Tanrı muhafazakârları cezalandırdı, çünkü oy verdiler.” diyen zerzevatlara kadar her şeyi gördük… Deprem bölgesine yardım için her meslek sınıfından organize olmuş diğerkâm insanlar yardım için bölgeye gitmek kararlılığıyla kara, hava, deniz ulaşım yollarını dahi zorladılar; “Biz buradayız…” dediler. Haddi hesabı olmayan yüz binlerce yardım malzemesi topladılar. Çünkü zaman “insan olma” ve “insan kalma” zamanıydı. Bazı aileler toplu bir şekilde enkaz altında vefat eyledi. Kimisi de ailesinin, büyüğüyle küçüğüyle yarısını kaybetti. Evleri yüksek katlı olmayanlar, müteahhidi ‘üçkâğıtçı’ olmayanlar, zemini nispeten sağlam olanlar hiç şüphesiz daha şanslı ya da nasipliydiler diyelim.
Tabii ki bizim alacağımız dünyevî ve uhrevî dersler çok. Her şeyden önce yeryüzünde cârî kevnî ayetler hükmündeki, Allah’ın kudret levhaları olan ilmî birikimin izlerini sürmek ve deprem uzmanlarının bütün uyarılarına layıkıyla kulak vermek, jeologların tecrübelerini gücümüz yettiğince ciddiye almak ve ihmal etmemek… Uhrevî manada ise hikmet dairesinde düşünüp dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu, her şeye rağmen Allah’ın kudret dairesinin ve kader sırrının dışında hiçbir şey olamayacağını idrak etmek, isyan etmemek şeklinde bir duruş sergilemek, sabretmek ve elimizden geleni yapmak olmalıdır. Dünya imtihanı, yaşayan her canlının başında ve hepimiz zamanı gelince öleceğiz. Yaşayanlar için ise o koskoca imtihan devam ediyor. Bu anlamda depremzedelere elimizden gelen her türlü yardımı yapmak olmazsa olmazımız olmalı ki biz de devam eden imtihanımızı layıkıyla verebilelim.
Böyle zamanlarda insan ruhu ve insan eğilimleri, iyiliğe öykünen taraflarını gayet güçlü bir biçimde harekete geçiriyor ve iyilik yapmak, faydalı olmak, “çorbada tuzu bulunmak” anlamında elinden geleni yapmak istiyor. Bu vesileyle bizim insanımız da kendi ruhuna tercüman olan bir diğerkâmlıkla elinden geleni yapmaya çalıştı. Her biri bir yüreğe dokunmak, bir dua almak, insan olmanın gereğini yapmak için canhıraş bir biçimde mağdur, mazlum ve yaralıların dertlerine ortak oldu, maddi ve manevi yaralarını sarmaya çalıştı. Tarih, kültür ve ânı yaşamak anlamında, tüm geçmişini ve ortak değerlerini, aidiyetlerini, sorumluluklarını hatırladı ve birbirine hatırlattı. Örnek oldu, yol arkadaşlığı ve ahiret kardeşliği anlamında üzerine düşeni yaptı. Dahası bir kez daha hepimizin “insan” olduğunu hatırladı. Yine bu vesileyle yeryüzünde, koca koca yaptığımız devasa binaların bir amaç olmadığını hatırladık… Hayatın ne denli kıymetli bir lütuf olduğunu, küçük dünyamıza büyük davaları sığdırarak ancak gerçek bir idraki yakalayacağımızı; dünya malının, uğruna her şeyi feda edecek bir nitelik taşımadığını anladık.
Pek çok konuda olduğu gibi deprem konusunda da düşüncelerini ifade eden, feraset ve basiretiyle yakinen tanıdığımız, kıymetli büyüğümüz; ilim, irfan ve hikmet ehli Şenel İlhan Beyefendi, buradaki büyük fotoğrafı doğru okumamızı sağlayacak bir sosyal medya paylaşımında, yüreklere su serpen şu açıklamalarda bulundu:
“Deprem, sel, erozyon kıtlık, kuraklık gibi afetlerde, yapılacak en önemli iş ve amel; derhal hiç vakit kaybetmeden tevbe etmek ve Allah’ın istediği bir insan ve kul olabilmek için, yeniden başlamak ve geri dönüşsüz bir başlangıç için and içmek ve yemin etme ayarında,”Nasuh” tevbesi ile günahlardan, her kötü, kötülük ve musibetlerden ve özellikle tüm şerli ahir zaman fitnelerinden Allah’a firar etmek!
Evet, şimdi hemen yapmamız gereken bu! Yoksa, vallahi Allah şaka yapmıyor ve hâşâ şakadan falan da münezzeh, noksan sıfatlardan berî ve verdiği müddet dolunca, adaleti gereği çok şiddetli ve seridir!”
“Depremde ölen zerre imanı bile olsa, kesin şehittir!
Kabir azabı görmez, kabirleri cennet bahçesi gibi önlerine serilir ve hallerinden çok memnun ve mutludurlar… Geride kalan yüreği yanık yakınları ise bu büyük musibete sabrederlerse, isyan etmeyip Allah’a teslim olurlarsa yürüyen, oturan, ayakta duran cennetlikler gibi ölmeden önce bile müjdelidirler ve manevi makam sahipleridir… Yeter ki kadere teslim ve Allah’tan razı olunsun…
Bu bir kader ve Allah öyle takdir etmiş! Kesinlikle her olanda hayır vardır imanı, tam da şimdi çok gerekli… Ölenler ve kalanlar zaten müjdeli ama Rabbim yine de geride kalanlara ve tüm milletimize sabr-ı cemil ve yeniden toparlanmak ve ayağa kalkmak için ise cesaret ve metanet nasip etsin…”
“Deprem yüreğimizi yaktı… Gencecik deprem şehitleri, yanık yürekli yakınları, yaralı ve öksüz çocuklar ve daha onlarca sırf bu deprem vesilesi ile başımıza gelen musibetler, hiç şüphesiz millet olarak hepimiz için, dayanılması zor ötesi, fakat dayanmamız gereken büyük bir imtihanımız!
Fakat bütün bu can yakıcı musibet ve imtihanlara rağmen, benim yüreğime su serpen ve hatta beni çok sevindiren, hayretler ve hayranlık içinde bırakan şey; bu asil ve necip milletin gösterdiği eşi görülmemiş birlik beraberlik, dayanışma, yardımseverlik ve seferberlik ruhu olmuştur! Kısacası, tek kelime ile, tam ve kusursuz bir “kahramanlık” örneği olan aziz milletimizin bu asil duruşu, değer takdir duygusu kör olmayan her insana, her millete apaçık ve gün gibi ortada ve fazlasıyla güven verici ve göz kamaştırıcıdır…
Özellikle gayri medeni ve insanlık fakiri, Batı kültürü ve onun bunalımlı fertleri ise; bize, milletimize içten içe hayran ve yine hayranlığı kadar da işte bu sebepten düşmandır ve yine işte bu sebepten, korku içinde ve şaşkınlık içindedir! Elbette, sadece ezeli dış düşmanlarımız değil; içimizdeki her renk ve tonda, envai çeşit kansızlık yarışına girmişçesine, devletimizin ve milletimizin dibini oymaya çalışan hainler de bu vesile ile bir kez daha yenilmişler ve bu millet karşısında yine zillete ve rezilete mahkûm olmuşlardır!
Yani, sözün özü: İşte bu, dünyayı başımıza yıkan ve hayatı bize dar eden bu deprem, böyle hayırlı ve muazzam bir diriliş ve kıyama vesile olmuş, görebilen ve şükredebilen herkese şerrin içinde gizli, büyük bir hayır ve büyük bir lütuf olmuştur! Ne diyelim? Rabbim bu ahir zamanda, bu şerefli ve aziz milletin tekrar şanlı tarihindeki gibi bir asalet ve cesaretle, her boyutta kıyamına izin ve nasip buyursun ve yine bu milletin tekrar dirilişi ve kıyamı, İslam’ın tüm dünyada nizamına ve yaşamına vesile olsun…”
Manevi aurası bir çırpıda unutulamayacak, özlü sözler ve sağlam tespitler bunlar… Şenel İlhan Beyefendi’nin yüreğine sağlık…
Evet, bizleri çok etkileyen, yüreklerimizi sızlatan ve her şeyi özetleyen deprem görüntülerinden biri, hiç şüphesiz, bedeni enkaz altında ama eli dışarıda ve üstelik vefat etmiş tozlu ve soğuk ellerin, dışarda gözü yaşlı yakınlarının elleriyle olan temasıydı…
Rabbimiz depremde yakınlarını kaybedenlere sabırlar ihsan eylesin. Depremde hayatını kaybeden her yaş grubundan insanımıza rahmetiyle muamele eylesin… Mekânları cennet olsun… Makamları yüce olsun… Rabbimiz, dünya imtihanı devam eden hepimizin yâr ve yardımcısı olsun.
Allah’a (c.c) emanet olun…