İsmail Hakkı Ürün’le Söyleşi

gonul44-ismail-hakki-urunSizi Sakarya Fırat dizisinde Durali Başçavuş rolüyle tanıdık. Ama tabi ki bundan öncesi de var. Okuyucularımıza hayat hikâyenizi anlatır mısınız?
1976 İstanbul doğumluyum. Sırasıyla Konya, Malezya ve Almanya’da öğrenim gördüm. Ellinin üzerinde ülkede çeşitli sebeplerle bulundum. İngilizce, Almanca, Arapça, Boşnakça, Rusça ve Malay-Endonezya dilleri olmak üzere altı yabancı dili okuyup yazıp ve konuşabiliyorum. Konya’da yaşadığım süre içerisinde Anadolu Sahnesi’nde aktif olarak tiyatro ile ilgilendim, aynı zamanda profesyonel sportif faaliyetlerde bulundum. Güreş, basketbol, hentbol, atletizm gibi branşlarla ilgilendim. Türkiye’nin ilk yerel televizyon kanalı olan KonTv’nin de kurucu kadrosunda yer aldım ve burada beş yıl bilfiil çalıştım. Eğitimini aldığım uluslararası siyaset biliminin aksine kariyerimi oyunculuk üzerine yönlendirdim ve bu alanda yurtdışında dahil olduğum projelerin yanısıra pek çok ulusal projeye de imza attım. Halen İstanbul’da yaşıyorum. Evliyim ve bir oğlum var.

Oyunculuk serüveni nasıl başladı?
Okul yıllarında tiyatro ile başladım. Daha sonra kimi televizyon programları, reklam ve filmlerle devam ettim. 2002 senesinde yapımcı Hüseyin Türkyıldırır’ın yapımını üstlendiği “Mihrali” adlı Tv dizisi ile profesyonel manada oyunculuk yapmaya başladım.

Sakarya Fırat, Recep İvedik, Sümelanın Şifresi: Temel ve daha saymadığımız birçok projede izledik sizi. Bir projede yer alırken nelere dikkat edersiniz?
Projedeki karakterlerin bütününe, birbirleri ile olan ilişkilerine, senaryonun hizmet ettiği hikâye ve hikâyelere, yapım aşamasında çalıştığım ekip arkadaşlarıma, izleyiciden gelecek olası tepkilere, kısacası her şeye dikkat ederim. Etmek zorundayım. Bizim işimizin olmazsa olmazı da bu.

Yeni diziniz “Milat” hayırlı olsun. Dizi hangi konuları işliyor? Sizin oynadığınız rolden bahseder misiniz?
Çok teşekkür ederim. Milat, Türkiye istihbarat birimlerinin yabancı istihbaratlara karşı koyma ve Türkiye’nin huzurunu kaçırmaya yönelik tehdit ve girişimlerle nasıl mücadele edildiğini anlatan bir televizyon şovu. Benim oynadığım karakter İbrahim adında bir istihbarat görevlisi. Dünyanın her tarafında bağlantıları olan, 6-7 yabancı dil konuşan, organizasyon ve idare yetileri son derece gelişmiş, mülayim görünen fakat gerektiği zaman gereken operasyonları gerektiği şekilde yapıp yöneten, ekip arkadaşları ile son derece tehlikeli ve çetin bir davaya kendini adamış, inançlı ve birikimli bir ajan. Çok yönlü, espri yeteneği hayli kuvvetli bir adam. Uzun yıllar sahada görev yaptıktan sonra operasyon şefi konumuna getirilmiş ve ağır sorumluluklar taşıyan ve bunun da bilincinde olan bir karakter.

Topluma mal olmuş hangi şahsiyetin hayatını oynamak isterdiniz?
Barbaros Hayreddin Paşa, Çerkes Ethem, Mimar Sinan, Şamil Basayev, Alija İzetbegoviç gibi karakterleri oynamak isterdim. Bu insanların tarihteki yerlerini hepimiz biliyoruz. İnsanlığa ve özellikle mazlum kitlelere ne kadar faydalı olduklarını anlatmaya kelimeler yetmez. Hepsi birer kahraman ve yaşadıkları destansı hayatlar asırlarca insanlığa ışık tutacak efsanevi şahsiyetler. Sanıyorum birçok oyuncunun can attığı bir şeydir bu ulu şahsiyetlerden birini beyaz perdede canlandırmak.

Hayatınızdaki dönüm noktaları nelerdi diye sorsak ne söylersiniz?
O kadar çok dönüm noktası var ki hayatımda. Hangi birinden bahsetsem? Mesela, üniversite okumak için Malezya’ya gidişim, Avrupa’dan döndükten sonra Türkiye’de profesyonel oyunculuk kariyerime başlamam…

Oyuncu olmak isteyenlere neler söylemek istersiniz?
Oyuncu olmak isteyenlere şunu söylerim: Şayet canınızın sıkılması, çok ama çok yorulmak ve insanüstü eforla çalışmak, özel hayatınızın olmaması, mesai kavramının hayatınızı terk etmesi, sevdiklerinize yeteri kadar vakit ayıramamak, hiç de garantisi olmayan, yedeksiz ve belirsiz bir hayat yaşamayı göze aldı iseniz aramıza hoş geldiniz.

Bir gününüzü nasıl geçirirsiniz? Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Sabah erken kalkarım. Sabah namazı namazların şahı bana göre. İbadetlerimi yapar sonra da yorgunluktan ölene dek çalışırım. Eşimle ve oğlumla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Onlarla gezerim, film izleriz. Bir papağanımız var, adı Apple. Onunla uğraşırım çoğu zaman. Senaryo çalışırım, kitap okurum, haberleri mutlaka takip ederim. Trabzonspor’un maçı varsa onu beklerim, belgesel izlerim, futbol, basketbol müsabakalarını takip ederim. Boş zamanlarımda eşim ve oğlumla beraber gitmediğimiz yerlere gideriz. Yeni yerler görmek insanın şükrünü artırıyor.

Unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?
39 yıldır yaşayıp 79 yaşında olan biri için hayli zor bir soru. Yıllar evvel bir dizi filmde çok kötü bir karakteri canlandırmıştım. Bir sahnede bu kötü adamın nişan töreni vardı ve biz de bulunduğumuz köyün sakinlerini sete yardımcı olmaları için davet ettik. “Akşam Eşber Ağa’nın nişan sahnesi var, gelip katılırsanız çok seviniriz, kalabalık olması lazım.” diye insanları çağırdı arkadaşlarımız. Akşam sahneye başladığımızda aşağı yukarı bütün köy toplanmıştı. Nihayet sahneyi çekmeye başladığımızda köylülerden bazılarının beni gerçekten kötü bir adam olarak gördüklerini fark ettim. Nasıl mı? Beraberlerinde getirdikleri özenle hazırlanmış hediye paketlerini sahne içinde bana sunarken terleyen, göz göze gelmekten kaçınan, kızarıp bozaran ve korktukları her hallerinden belli olan güzel insanlarla doluydu set. Çok az insan bunun bir film olduğunu ve orada film icabı bulunduklarının farkındaydı. Gerisi gerçekten Eşber ile Mihriban’ın nişanına gelmişlerdi. Bunu unutamıyorum, her aklıma geldiğinde yüzüme bir gülümseme oturur ve dakikalarca gitmez.

İzleyicilerden ne gibi tepkiler alıyorsunuz? İlginç şeyler oluyor mu?
Elbette. Oynadığımız karakterlere özdeşleştiriyor halkımız bizi. Çok enteresan tepkiler aldığımız oluyor. Kimi zaman komik, kimi zaman hüzünlü. Teyzelerden dayak yemişliğimiz bile oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir