
Ebeveyn olarak bir çocuğun kendini güvende hissetmesi ve öz güvenli olması için yapabileceğimiz en temel davranışlar ve yıkıcı olabilecek en temel davranışlar dediğimiz davranışlar var mı? Ebeveyn olarak nelere dikkat etmeliyiz?
Çok güzel ve önemli bir soru bu. Öncelikle şunu belirtmeliyim: İnsanların bu hayatta en çok ihtiyaç duyduğu duygu değerlilik hissidir. Bir insan kendisinin değerli bir birey olduğunu hissederse kendine olan şefkati de güveni de rahatça oluşur. Değerlilik hissinin oluşması için çocuğun ebeveyni tarafından koşulsuz olarak kabul gördüğünü ve sevildiğini hissetmesi gerekir. Çocuğun bir davranışı eleştirilecekse, direkt kişiliğine şahsına yönelik bir eleştiri olmamalıdır bu. “Sende bir sorun yok, bu davranış yanlış” mesajı iyi verilmeli. Yıkıcı olansa, çocuğu koşullu kabul etmek. “Yalnızca iyi bir çocuk olursan sevilirsin, uslu durursan kabul görürsün, derslerinde başarılı olursan aferin alırsın…” mesajlarını ileten davranış ve cümleler çocuk için “Ben bu hayatta yalnızca belli durumlarda sevilir ve kabul edilirim.” algısını oluşturur. Bu da özgüveni ve öz şefkati ciddi olarak etkileyen bir düşünce şekli.
“Sorun Çözmek” derken ne anlamalıyız ve çocuğun sorun çözmeden aldığı ne olmalı?
Her krizin bir fırsat olduğunu düşünürüm. Yıkılmadan ayakta kalmak için uğraş verdiğimiz o anlar aslında çocukların başarılı olmasına yardımcı olacak büyük fırsatlardır. Hayatta her zaman sorunlar olacak. Bu yüzden çocuklara sorunlarıyla baş edebilmeleri gerektiği hissettirilmeli. Çocuklar adına onların sorunlarını çözersek hiçbir zaman kendi davranışlarının sorumluluklarını almazlar. Çocuklar herhangi bir sorunla karşılaştıklarında ebeveyn olarak kaygı ve stresle tepki göstermek yerine sorunla karşılaşmanın doğal olduğunu anlatmak ve yapabileceği şeyleri onlara sunmak gerekir. Bu şekilde davranılırsa çocuklar da problemle karşılaştıklarında çözümü ebeveyne bırakmak yerine kendi sorumluluklarını almış olurlar.
Çocuklar sorun çözme becerilerini kaç yaşından itibaren kazanmaya başlıyorlar?
2 yaşından itibaren her çocuk sınırlarını ve sorunlar karşısında ne yapması gerektiğini öğrenebilir.
Çocuğun hangi davranışları problem yaşadığına işaret eder, nelere dikkat etmeliyiz?
Çocukların doğasında yaramazlık vardır, yaramazlıktan kastım neşeli olmak, hareketli olmak, bazen kural tanımamak, kısaca eğlenebilmek. Bir çocuk çok uslu çok sessiz duruyorsa orada iç âleminde yaşadığı bazı sorunlar olduğunu düşünebiliriz. Aynı şekilde çok yaramaz, hiç söz dinlemiyor ve kendine, eşyaya veya başkasına zarar verme girişimlerinde çok sık bulunuyorsa orada da iç dünyasında bazı problemler olduğunu düşünebiliriz. Çocuklar görülmek ve önemsenmek ister. Sadece sınırları aştığında görülüyorsa o yola sıklıkla başvurabilir. Bunlar dikkat edilmesi gereken konular.
Anne-baba çocuğa sorunlarla baş edebilmek becerisini nasıl kazandırabilir, örneklerle açıklayabilir misiniz?
En önemlisi çocuk sorunu kendi oluşturuyorsa orada çocuğu doğru şekilde anlayabilmek. O an çocuk hangi duyguyu yaşıyor, neyi göstermeye çalışıyor bunu anlamak önemli. Öfkeli mi kaygılı mı üzüntülü mü bunu fark edip anladığımızı göstermemiz gerekiyor. “Şu an çok üzgünsün, arkadaşın elindeki oyuncağı elinden aldığı için çok öfkeli görünüyorsun, bu durum seni çok kızdırmış gibi vb.” sözcüklerle önce onun duygusunu anladığımızı ve bu duyguyu kabul ettiğimizi çocuğa hissettirmeliyiz. Çünkü her insanın anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Siz öfkeliyken, biri sizi hiç anlamadan direkt doğruyu söylemeye, nasihat etmeye başlasa anlaşılmamış hissedeceğiniz için öfkeniz artacak ve o kişiyi dinlemek istemeyeceksiniz. Çocuklar için de aynı şey geçerli, en önemli o an ne hissettiğini anlamak ve bir nebze de olsa yatışmasını sağlamak. Bu şekilde çocuğun duygularını regüle etmesine yardımcı olmuş olursunuz. Sizin çocuğa olan davranışlarınızla o da hayattaki sorunları çözmeyi öğrenecek. Duyguları kabul ettikten sonra, sınırı koymak, olması gerekeni söylemek gerekiyor. “Çok kızgın olduğunu görüyorum ama arkadaşımız vurmamız için değildir, öfkelendiğinde yastığa vurabilirsin.” Alternatif sunmak da çok önemli, bu şekilde çocuk duygusunu dışa vurmuş olacak, aynı zamanda zararlı olan davranışı da yapmamış olacak. Ve son olarak “Arkadaşına vurmayı devam etmeyi seçersen yarın arkadaşınla dışarıya çıkmamayı seçmiş olursun.” Bu şekilde çocuğa bir seçenek sunmuş ve davranışının sorumluluğunu kendisine vermiş olursunuz. Arkadaşına vurmaya devam ettiği takdirde dışarıya çıkmamayı seçtiğini kendisi de bilecek. Tepki gösterse bile buna devam etmek gerekiyor. Hayatta çoğu zaman kendi seçimlerimizin sonucunu yaşarız. Çocuğa bu erken yaşta öğretilmeli.
Çocukların sorun çözme becerisini kazanması için başkalarıyla ilişkilerindeki benliğini muhafazadaki ve sencilliğin sınırlarını kaç yaşından itibaren nasıl öğretebiliriz? Çocuk sorun çözdüğünü zannederken suistimal edilebilir…
Aslında yukarıda söz ettiğim gibi, iki yaştan itibaren çocuk kendi sınırlarını ve başkalarının sınırlarını rahatlıkla öğrenebilir. Öz değeri ve öz şefkati çocuklara davranışlarımızla öğretebilirsek dışarıya karşı da merhamet gösterebilirler. Kendisini dünyanın efendisi gibi düşünen bir çocuk bir diğeriyle empati kurmakta zorlanır. Bu yüzden sınırları öğretmek mühim. Çocuklara merhameti öğretmenin en güzel yolu bizim merhametli insanlar olmamız. Hem kendimize hem çocuğumuza hem de dışarıya, kediye köpeğe, eşyaya karşı nazik olmak, merhametle yaklaşmak çocuklardaki merhamet duygusunu geliştirir. Hepimizin bildiği gibi onlar bizi model alıyorlar. Ve sınır koyarken yukarıda bahsettiğim gibi, önce duyguları anlama daha sonra sınırı koyup seçenek sunmak en işlevsel yollardandır.
Oyunların, sorun çözmedeki yeri nedir?
Oyun, çocuğun dili, oyuncaklar kelimeleridir. Çocuklar oyunun içindeki hayatı deneyimleme fırsatı bulurlar. Günlük hayatta yaşadıkları fakat çözemedikleri sorunları oyuna taşıyıp oyunca çözdüklerine sıklıkla şahit oluyoruz terapilerde. Bu da duygusal anlamda iyi olma hali sağlıyor onlara. Bu yüzden onları yönlendirmeden serbest oyun alanı oluşturmalıyız. Oyunlarını izlemeniz bile iç dünyalarına dair çok fazla ipucu sunacaktır sizlere.
Taşınmayla ilgili travma yaşayan kız çocuğu bir danışanım vardı. Taşındıktan sonra ailesiyle konuşmayı kesmişti. Bana getirdiklerinde oyun terapisine başladık. İlerleyen seanslarda resim tahtasına ev ve kamyon çizdi, ev oyuncağı ile oynamaya başladı, kendi yarasını oyun ve resimle kendi onarıyordu.
Oyunu sadece çocukların eğlenme ve oyalanma aracı olarak görmemeliyiz. Oyun çocukların sorunları çözmesinde ve hayatı öğrenmesinde çok büyük bir etkiye sahip.
Çocuk öfkeli davranışlarla sorun çözmeye çalışıyorsa bu durumdan ne anlamalıyız? Neyi yanlış yapıyoruz?
Çocuk öfkeyle sorunu çözmeye çalışıyorsa bunu aileden görmüş olma ihtimali yüksek. Önce kendimizin sorunlara karşı tepkisini gözden geçirmeliyiz. Biz sorunları çözerken hangi yolu kullanıyoruz? Bunu cevaplamak önemli. İkinci olarak çocuklar genelde aileleri tarafından hangi yolla görülüyorsa o yolu devam ettirirler. Yalnızca öfkelendiğinde, sorun çıkardığında ailesinin dikkatini üzerine toplayan çocuklar ilgiyi üzerlerine çekmek için bu yanlış yola devam eder. Bunun önüne geçebilmek için çocukları günlük hayattaki olumlu davranışlarıyla da görmeli ve ilgilendiğimizi hissettirmeliyiz.
Sorun çözme becerisini kazanamamış çocuk ileride ne gibi problemlerle karşılaşabilir? Çocuğun sorun çözme becerisini kazanamaması ileride madde bağımlılığına meyletmesine sebep olabilir mi?
Sorunlarını kendisi yerine sürekli ailesi çözen çocuklar ileride sorumluluk sahibi olamazlar. Sorumsuz davranışların bedellerini ödemeleri gerekebilir. Sağlıklı, başarılı, düzenli bir hayat için iradeyi devreye sokabilmek gerekiyor. Hazzı erteleyebilme, istekler için bekleyebilme, sınırlara saygı gösterme gibi kurallar gerekir hayatta. Bunlara uyamayan çocuklar sorunlarla karşılaşırlar. Bir yere kadar aile çözebilirken bir yerden sonra aile de yetersiz kalır ve çaresiz hisseder çocuğu için.
Çocuklar da sorunlarla baş edebilmeyi öğrenmediyse hayatı boyunca, yetişkin hayatında yaşayacağı problemler karşısında güçsüz hisseder ve sorunlardan kaçmak için zevk odaklı işlere başvurabilir. Madde kullanmak da buna örnek. Bunun yanı sıra önüne geçemediği aşırı yemek yeme davranışı, alkol bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı olarak da karşımıza çıkabilir.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

