Sokağa taşan ama sokaktan nemalanan sefalet ve trajedi diyebileceğimiz bu konuda, “sokaktaki çocuklar”, “sokakta çalışan çocuklar” ve “sokakta yaşayan çocuklar” olguları, kaçınılmaz bir biçimde birbirini takip eden süreçler midir?
Kesinlikle bu geçiş süreçleri toplumumuzda kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Sokakta yaşayan çocukların o acılı halleri esas itibariyle bir toplumun değer yargılarının hangi noktada olduğunu göstermesi açısından da fevkalade önemli bir durumdur. Bu çocuklar neden sokakta bu soruyu sormamız lazım her birimizin.
Bilindiği gibi çocuk hakları sözleşmesindeki “çocuğun yüksek yararı” ilkesi, çocuğun korunmasını kabul eden temel ilkelerden biri olarak kabul etmektedir. Başta aileler çocuğun güvenliği ve korunmasında birinci derecede sorumludurlar. Bu nedenle her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimi için uygun aile ve ev yaşama hakkına sahip olması gerekir.
Sokağa çıkan çocuk bir zaman sonra oradan beslenmeye ve çalışmaya başlıyor. Ne yazık ki sokağın sunduğu özgürlük, çocukları başıboşluk ve tehlikeli ortamlara sürüklüyor. Diğer taraftan çocuklar okuldaki kaçınılmaz başarısızlıkla karşı karşıya kalabilmekte ve okulu terk etmek zorunda kalabilmektedirler. Bunlar hep zincirin bir halkası olarak birbirini takip ediyor.
Bugün sokakta çalışan çocukların en azından bir kısmı, yarın bütünüyle sokakta yaşayan çocuk olmaya adaydır. Bu anlamda tüm bu unsurların birbirleriyle bağlantılı olduğunu söyleyebilirim.
Son zamanlarda sokakta yaşayan çocuk sayısında düşme var ve bunun birinci nedeni pandemi, ikinci nedeni ise çocuklar eskiden çok fazla kötü işlerde kapkaç vesaire kullanılabiliyordu, şimdi daha organize işlerde kullanılmaya başlandı. Bu anlamda sokakta yaşayan çocukların sokakta kalma nedenlerinin profillerinin de değiştiğini söyleyebiliriz.
Sokakta yaşayan çocukların özelliklerine dair neler söylenebilir?
Bu çocukların özelliklerine dair genel bir tanımlama yapmak doğru olmaz çünkü her birinin hikâyesi, sokağa itilme nedenleri farklıdır. Ancak şunu söyleyebilirim ki çocuğun yapısal ve kişilik özellikleri, yetişip büyüdüğü aile, sosyal çevre koşulları ve ailesinin ekonomik durumu gibi unsurlar çocuğun gelişiminde önemli değişkenlerdir.
Sokakta çalışan çocuklara baktığımızda çoğunun günün sonunda ailelerinin evlerine döndüğü, ailelerinin gözetimleri altında oldukları ve kazançlarıyla ailelerine katkıda bulundukları görülmektedir. Diğer taraftan aile bağı zayıf olan ya da tamamıyla aile bağı kopuk olan çocukların gerçekten sokaklarda yaşadıkları görülmektedir.
Aile profillerine bakıldığında sosyo-ekonomik faktörlerin çocuklarına yansımasının bir ürünü olarak örneğin ekonomik sebeplerle büyük kentlere göç eden ailelerin çocuklarının psikolojik ve sosyal uyumlarının yeterince karşılanamaması durumları onları farklı yönlere itebilmektedir.
Sokakta yaşayan çocuklar sorununun temel nedenleri nelerdir?
Bildiğimiz gibi aile toplumu ayakta tutan, nesillerin kültürel aktarımla devamını sağlayan yegâne bir unsurdur. Ailenin değer yargıları, eğitim düzeyi, çocuk yetiştirme becerileri çocuğun gelişiminde önem arz eden faktörlerdir. Sokakta yaşayan çocuklar sorununa baktığımızda direkt olarak çocuğu yetiştiren aileye yönelim durumu söz konusu oluyor. Benim yapmış olduğum çalışmam tam da bu noktaya değiniyor; nedenlerine baktığımızda aile içi huzursuzluklar, üvey ana–baba faktörü, aile içi şiddet, parçalanmış aile, aile içi istismar ve aile yapısında meydana gelen işlevsel dönüşümler görülmektedir.
Çocukların sokakta yaşamaya başlaması temel olarak çocukların ya da ailelerinin tercih veya rızaları ile ilgili değil ailelerinin sosyo-ekonomik açıdan bozulmasıyla birlikte ailede ortaya çıkan aile içi sorunlarla ilgili de olabilmektedir. Çocuk burada ailenin işlevsel bir üyesi olarak aileye katkıda bulunmak durumunda hissediyor ya da hissettiriliyor. Çocukların aile gelirine katkı amacıyla çalışma yaşamına itilmeleri söz konusu olabilmektedir.
Çok üzücü ama sokakta yaşamanın getirdiği risklere kısaca değinebilir miyiz?
Maalesef sokakta yaşamak, çocuklarımız için birtakım risk ve tehlikeleri beraberinde getirmektedir. Bu çocuklar başta sağlıksız ortam olmak üzere fiziksel, duygusal, cinsel şiddet, madde kullanma alışkanlığı, yetersiz beslenme, suça itilme gibi birtakım tehlikelerle baş başa kalmaktalar. Tüm bu unsurlar çocuğun sağlıklı ve işlevsel olarak gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çocuklar aynı zamanda sosyal ve psikolojik yönden ayrımcılıkla ve damgalanmalarla karşılaşmaktadırlar. Bu çocuklar insanca yaşama imkânlarından mahrum bir şekilde yaşamla baş etmek durumunda kalmaktadırlar. Çocukların en güvenli ortamları olan ev ortamının dışına itilmesi çocuklar için başlı başına risk unsurudur diyebilirim.
Aile ve toplum olarak kısa vadede kurtarıcı yaklaşımlar olarak neleri cidden önemsemeliyiz? Problemin daha etkin çözümüne dair neler söylenebilir?
Sokak yaşantısı olan çocuklar için koruyucu ve önleyici tedbirlerin yanında yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlara gerek var. Bu çocukların sevgi ve ilgi ihtiyaçlarını karşılayan insanların yani ailelerinin yanlarında olmaları ve onlarla sağlıklı ilişkiler kurmaları onları antisosyal davranışlardan uzaklaştırabilir. Bu bağlamda aile-çocuk eğitimine anne ve babadan başlayarak aile sistemini işlevsel hale getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Ergenlik çağındaki çocukların da gençliğe geçiş süreçlerinde farklı birtakım eğitsel ve sportif etkinliklere teşvik edilerek yaşamsal işlevselliklerinin artırılması gerekmektedir.
Çocuk ve gençlerin öncelikli olarak duygusal ve sosyal açıdan desteklenmeleri aileyi de kapsayan terapötik yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Çocuklara hizmet veren çalışanların profesyonel donanıma sahip olmaları, düzenli süpervizyon ve eğitimlerle desteklenmeleri gerekli.
Çocuklar, aile içerisinde sevildiklerinde, anne ve babalarını güvenilir bulduklarında, anne ve babanın onların ihtiyaçlarını karşılamada duyarlı olduklarını gördüklerinde kendilerini rahat hissetmektedirler, dolayısıyla sokağa çıkma, sokakta çalışma ve sokakta yaşama risklerinin önüne geçilebilir.
Çocuklara yatırım yapmak ve çocuk refahını sağlamak uzun vadede sağlıklı toplum oluşumu için önemli yatırımlardır. Sosyal devletin bir gerekliliği olarak kamuda, özelde ve sivil toplum alanında çocuk refahını destekleyecek sosyal koruma programlarının geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

