
“Ben ötesi Psikoloji” adı altında yapılan çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Burada psikolog ve psikiyatristler için bir kendini tanıma faaliyeti var. Öğrenme analizi yapılıyor, öğrenme analizi çok önemli. Yani evvela kendini tanıyacaksın ki sonra diğer insanları tanımaya talip olacaksın. “Öğrenim analizi” denir buna. Genç psikiyatristler ve psikologlar hem bireysel terapiye geliyorlar, hem de grup terapisine… Burada kendilerini tanımak için bazı çabaların içine giriyorlar. Bu mesleği yapmak için, yani psikoterapi yapabilmek için. Bir şekilde insanın kendisini tanıması gerekir. Kendisini tanıma sürecinde de normal bizim klasik tıp eğitimi var. Yani bir tıp fakültesini bitirip hatta psikiyatri uzmanı olarak çıkan bir kişi, eğer bireysel bir terapiden geçmemiş ise yani bir şekilde kendisini tanımak için artı bir çaba sarfetmemiş ise kendisini tanıyamıyor, bilemiyor. Kendisini tanıyamayan bir insan, kendisini bilmeyen bir insan, ne diğer insanları bilebilir ne de Rabbi’ni bilebilir. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi: “Nefsini bilen Rabbi’ni bilir.”
Ortak bir “ben”den mi harekete geçiyoruz?Yani herkesin öğrenmesi gereken ortak bir “ben” mi var burada?
Şimdi evvela ortak “ben”den ziyade, o ortak ben tabi işin deruni yönü; her insan hazreti insan.. İnsan, derinliğinde o potansiyeli taşıyor. Oraya gelmeden evvel nefs yapısını anlamamız lazım, yani insanın “nefs yapısı” nedir? Bunu da hem anlamamız hem de modern psikolojik dile tercüme edebilmemiz lazım. Çünkü psikoloji artık oturmuş bir bilim. Dünyanın her tarafında gerek Batı ülkelerinde gerekse Müslüman ülkelerde birçok insan psikiyatrist ve psikologlara gidiyor, ihtiyaç duydukları zaman. Dolayısıyla psikolojinin bizim insan telakkimizle, yani İslam ve tasavvufun bize “İnsan budur.” dediği yönüyle barışması lazım, köprülerin kurulması lazım. Yoksa bir örnek vereyim: Freud’ un insan kavrayışına göre; “İnsanın aslı kötüdür, çocuk çok yönlü sapıktır, kadın bir ömür boyu şu kadarcık bir cinsel uzvu yok diye erkeğe kıskançlık duyar.” Bu neyi anlatıyor? İnsanı çok kısıtlı bir şekilde, çok yetersiz bir şekilde anlatıyor ama
bütün bir medeniyet hareketini oluşturmuş bu Freud’un yaklaşımı. Yani “psikanaliz medeniyeti” diye bir medeniyet var. Mesela bugünkü kadının dramına baktığımız zaman, kadın; erkeksi bir var oluş tarzı sürdürdüğü takdirde değerli olabileceğine inandığı için, yani bizim İslamî, tasavvufî dile çevirirsek sadece Rabbimiz’in “celal” isimlerini isim olmaya değer olduğunu zannettiği için, “cemal” yönlerini tamamen unutuyor. Hepimizin bildiği gibi Esmaü’l Hüsna’nın büyük çoğunluğu cemal isimleridir. Yani Rahman, Rahim, Vedud, Hafız isimleri şeklinde sanki olmaması gereken, sanki ikincil insani yönler gibi görüldüğü için, kadın da mecburi bir şekilde erkek dünyasında erkek gibi olma gayreti içine girmiş. Bu neyi getiriyor? Ailenin çöküşünü getiriyor… Gitgide,daha ilerleyen yaşlarda kadınlar ve erkekler evlenmek istiyorlar. Halbuki kadının bazı kadın hallerini yani cemal isimlerini yaşaması bir ontolojik zarurettir, fıtrî bir zarurettir. Kadın bunu yaşamadığı takdirde bir eksiklik hisseder. Dolayısıyla bunu aşmak için, bir şekilde artı bir çaba içine girer.
İnsan-fıtrat ilişkisinden yola çıkarak, sıfatların tecellisinden hareketle insanı yorumluyorsunuz şu an. Kadına böyle bir yorum getirdiniz…
Eyvallah eyvallah… Başka türlü insanı anlamak mümkün değil. Mesela bu söylediğimi Batı psikolojisi kısmen anlamış… Celal-cemal potansiyelinin önemini ve bu celal cemal potansiyelinin dünyaya yansımasını, mesela Yung çok iyi anlamış… Yung’un “anima” ve “animus” kavramları bunu çok güzel açıklar. Maalesef Yung olayı sadece rasyonel aklıyla anlama gayretine girip de gönlüyle anlayamadığı için, ilahi bağlantısını kuramaz. Anima, animus makamı nedir? Her erkeğin içinde bir cemal potansiyeli vardır, bir anima vardır. Yani çok böyle -tabiri mazur görün- kaba saba, maço dedikleri bir erkek ki örneklerini çok görüyoruz; aslında kemale ermemiş bir erkek tipidir. İçindeki “hilm” yönünü, içindeki “cemal” yönlerini keşfettiği takdirde bir erkek, yavaş yavaş bütünlüğüne yani nefsanî açıdan, nefs yapısı açısından olgunluğuna erişir.
Devamı Gönül Dergisi 2.Sayımızda
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi


Yorumlarınızı çok harika buluyorum
Bayramınızı tebrik ediyorum.
Selam ve saygılar